Cahit GÜNAYDIN
Yıllardır Yenileşim Mühendisi olarak nasıl yenileşimci düşünebilirim diye araştırdım, yüzlerce kitap okudum, yüzlerce YENİLEŞİM (innovation) zirvesine katıldım ve yüzün üzerinde şirket de yenileşim stratejileri nasıl geliştirebiliriz diye birlikte düşündük. Şirketlerin yenileşim yeteneğini nasıl ölçebiliriz diye düşündük. Yenileşim takımlarını nasıl seçeriz, yenileşim projelerini nasıl değerlendirebiliriz diye düşündük. Bilim felsefesiz yenileşim ikliminin yaratılamıyacağını keşfettim ve bilim felsefesi okuması yapmaya başladım ve bir çok şirket de okuduklarımın bir kısmını uyguladım, konferanslarda inovasyon pardigmasını –yenileşim mühendisliğini – açıkladım. Bu yazıda 2 bilim felsefesi el kitabı referans vererek alıntılar yapacağım ve sizi de bilim felsefesi yapmaya davet edeceğim. Kant’ın deyişi ile “felsefe yapılır” öğrenilmez. Heidegger deyişi ile “düşünür bir düşünceyi düşünür.” Nasıl yenileşimci düşünebilirim diye soruyorsanız yanıtlarını bilim felsefesinde bulabilirsiniz. Önerdiğim kitaplardan ilki bir mühendisten.
Mühendislikte Felsefe, Mantık, Bilim ve Etik kitabında Zekâi Şen mühendislere ve alana ilgi duyanlara klasik mühendislik tanımının dışında bir yaklaşım sunuyor. Felsefeyi her tür düşüncenin bir arada var olduğu bir bahçe olarak gören Şen, bahçeyi bütünüyle hikmet; bahçede yetişenlerden akılcı bilgilerin ayıklanmasını mantık; ayıklanan bilgilerin nesnel olanlarının sistematik bir biçimde ayrılmasını bilim; bu çıkarımların insanlığın yararına kullanılmasına yönelik ilkeler bütününü etik olarak tanımlıyor. Zekai Şen diyor ki; Adını “Philosophical Logical and Scientific Prospects of Engineering” verdikleri İngilizce bir kitap yazmamı istediler benden. Aşağı yukarı 220 sayfa tuttu ve ince işleri dışında bitti diyebilirim. Türkçe adıyla; felsefi, mantık ve bilimsel yönleriyle mühendislik. Dünyada da böyle kitaplar yok, araştırdım. Mühendislerin, daha çok mekanik bilgilerle mesleklerini öğrendiklerini, dolayısıyla uygulamada da hep bu öğrendiklerini uygulamaya çalıştıklarını, mühendisliğin; felsefi yönü, düşünce yönü ve mantık yönünün eksik kaldığını bir sempozyumda ifade etmişler. Bu sadece bizim ülkemizde değil dünyada da böyle. Dünyada böyle bir gidişat ve meyil var.”
Diğeri ise filozofdan.
“Bilimde kuramsal bir çaba, artık uygulamanın olanaklı olması durumunda gösterilir hale gelmiştir. 1980 sonrası en çok gelişme gösteren bilim dalları, küreselleşen piyasanın ihtiyaçlarını en fazla karşılayan bilim dallarıdır. Kısacası, bilim bir ‘işe’ dönüştürülmüş, bilimin insan için olduğu da görmezden gelinmektedir. Öte yandan, daha iyi, daha yaşanabilir bir dünya düşü kuran insan, bu düşü gerçekleştirmede bilimi kendisine en yakın bağlaşık olarak görmüştür. Bilim kusursuz bir toplum düşü kuran insanın en vazgeçilmez öğesi olmuş; insanların hurafelerle, her türlü inakla, her türlü düşün yapıyla mücadelesinde en etkili yardımcısı olmuştur. Bu kitap günümüzde birbiriyle böylesine çelişen iki temel tutuma nasıl gelindiğini, Viyana Çevresi düşünürleri, Popper, Kuhn, Feyerabend, Lakatos gibi belli başlı bilim felsefecilerinin bilim tasarımları aracılığıyla yorumlama çabasıdır. “
Zekai Şen Bilim felsefesi ile yenileşim ilgini söyle kurmuş.” Genel olarak, hiçbir düşünce faaliyeti yoktur ki; felsefi düşünce öğeleri içermesin. Aksi takdirde eleştiricilik, şüphecilik, YENİLEŞİM (innovation) ve sürekli gelişerek yaygınlaşan bir aydınlamadan söz etmek mümkün olmazdı. Mühendislikte aydınlanma ile ilgili olduğundan yine felsefi öğeler taşımalıdır.”
Zekai Şen “Mühendislik eğitimi ve sonrasında yenileşime ne kadar önem verilmektedir “ diye sorar kitabında.Yanıtını da yine kendisi verir sayfa 44 de.
“Bu soru karşısında nasıl bir cevap olması gerektiğini bir an düşünelim. Zira Mühendislikte en önemli konulardan biri , incelenen olayların uygun modellerinin yapılması ve bunların işlevselliği kanıtlandıktan sonra geleceğe yönelik tasarımların yapılması sürecidir.Düşüncenin kendisinin bile modeli vardır. Mühendislikte modellerlin nasıl ve nedeni bilinmeden taklit edilmesi ve paket yazılımların kullanılması nedeniyle bilgi üretilemiyor” .
Bilgi üretemiyorsak nasıl yenileşimci ürünler, yenileşimci süreçler, yenileşimci organizasyonlar, pazarlama yenileşimi, sosyal yenileşim yapabilir ve açık yenileşim ağları kurabiliriz.
Azerbeycan Türkü Elektronik Mühendisi LÜTFÜ ASKERZADE tarafından yaratılan BULANIK (fuzzy ) MANTIK dijital çağın en yenileşimci düşünce modellerinden biridir. Bulanık mantık , her şeyden önce düşünce kavram, terim, önerme ve çıkarmalara dayanır. Diğer mantık türlerinden farkı aşağıda noktalardadır. Akıllı makinaların kullanımından otonom araçlara bir çok alanda teknolojiye girmiştir.
- Bulanık Mantıkta belirsizlikler işin içine katılabilir. Buradaki belirsizlikler klasik olasılıklar hesabına girmeyecek türlerdendir.
- Bulanık mantık çoklu mantıktır. Beyaz-siyah yerine bunların gri renklere de yer verilir.
“Bulanık teknoloji” yıllar önce “Bulanık mantık” yaklaşımı ile, Azerbaycan Türkü Lütfü Askerzade tarafından ortaya atıldı. “Fuzzy logic” olarak da adlandırılan bu teknoloji, Aristo mantığına sıkı sıkıya bağlı olan Batılı bilim adamları tarafından önce reddedildi. Ardından hayata geçirilen uygulamalarının başarıya ulaşması nedeniyle, yükselişe geçti. Bulanık mantık teknolojisi ilk kez 1973 yılında, Londra’daki Queen Mary College’de Prof. Ebrahim H.Mamdani tarafından bir buhar makinesinde uygulandı. Ticari olarak kullanımı ise 1980’de Danimarka’daki bir çimento fabrikasında, fırının kontrolü için gerçekleştirildi.Ardından Japonya’da uygulama alanı buldu. Ünlü Tokyo Metrosu’ndaki başarısı, teknolojiyi yeniden gündeme getirdi. Dünyanın en pürüzsüz ve yumuşak hareket eden metrosu unvanını alan Senday Metrosu, hedefe 7 cm kala durabiliyor ve ayaktaki yolcular bir yere tutunmaya bile ihtiyaç duymuyorlar. Günümüzde fotoğraf ve çamaşır makinelerinden, pilav pişirme aletlerine; asansörlerden nükleer reaktörlerdeki soğutma sistemlerine kadar pek çok alanda artık bu teknoloji kullanılıyor. En çok Doğu ülkeleri yapıyor, çünkü, bulanık mantık, Batı ülkelerinde dışlanmış bir mantıktır. Batılılar yeni yeni alıyorlar. İlk defa ABD’de Lütfü Asker Zade tarafından geliştirilmiş olmasına rağmen, çok ilginçtir, Japonlar, Koreliler, Singapurlular yani hep Doğu ülkeleri bunu uygulamışlardır. Aristo mantığı Batı’ya, bulanık mantık ise Doğu mistisizmine yakındır. Batılılar da Doğu mistisizmini pek bilmedikleri için bunu dışlamışlardır. Japonlar bu teknolojiyi metroya uyguladıklarında, ABD teknolojisini sollar bir hale geldiler. Sony ve Hitachi gibi büyük şirketler bu teknolojiye milyonlarca dolar yatırdılar.Uzaydaki gezegenlerden alınan görüntülerin durulaştırılması uygulamalarından tutun, metro işletmelerine, elektrik makinelerine, asansörlere, kameralara, karbüratörlere kadar çok geniş bir alanda kullanılıyor.Çamaşır makinesi buna çok iyi bir örnektir. Çamaşırlarınızı makineye attığınızda, bir elektrik ışınımı çamaşırlardan geçiyor. Makine çamaşırın rengi, kirliliği kalınlığı, sertliği gibi özelliklerin hepsini algılıyor. Sözel olarak öyle bir programlanmış ki, ne kadar deterjan kullanacağına kendisi karar veriyor. Bu da, su ve deterjan kullanımında yüzde 30’lara varan bir tasarruf sağlıyor.
Lütfü ASKERZADE aynı coğrafyada Musa El-harezmi’nin algoritmik düşünce dehasını 21 yy da bulanık mantıkla zirveye taşımış Türkün soyutlama gücünü göstermiştir. Zekai Şen’in Tubitak dan yayınlanan bu el kitabı yeni bir Türk Dünya Görüşüne –PARADİGMASINA- katkı koymak isteyen her düşünürün (aydın, münevver, entelektüel) okuması gereken bir kitapdır. Okumadan düşünce modeli geliştirmek olanaksızdır. Bu gün mühendislerimiz sadece teknik olarak değil bilim felsefesi konusunda da kendilerini geliştirmeye çalışmalıdır. Aynı şekilde sosyal bilim okumuş düşünürlerimizde bilim ve teknik gelişmeleri genel kültür seviyesinde tüm TUBİTAK kitaplarını okuması ve en azından bilim ve teknik dergisini okumasında “teknoloji” okuryazarlık seviyesinde olması sanayi devrimini ve dijital dönüşümü anlamasını sağlayarak toplumuzu geri kalmış ülke seviyesine düşmekten kurtarabilir, orta gelir tuzağından çıkış için stratejiler geliştirebilir.
Cemal Güzel Bilim felsefesi -Kırmızı Yayınları- adlı kitabına sorular ile başlıyor?
- Bilim nedir? Bilimi diğer bilme biçimlerinden ayıran nedir?
- Bilimsel yöntem nedir?
- Bu yöntemle dile getirilen bilginin doğruluğunda nasıl emin olunabilir?
- Dile getirilen bilginin doğruluğundan emin olunan sınama nedir?
- Dile getirilen bilgi sınama sonucuna dayanmadığında yani yanlış olduğunda nasıl bir yol tutulacaktır?
- Bir konuda, hangi durumlarda yeni bir açıklama yeni bir dile getiriliş söz konusu olacaktır.
Sonuç bölümünde söyle diyor filozof Cemal Güzel “ Kuramın dile getirdiği sınanabilirse, deneylerle yeniden kurulabilirse, bu, kuramın bilimselliğini uygulanabilir olması sağlıyor demeye gelir. Uygulama teknik demektir. Teknik se , bilimin felsefeden koptuktan sonra kendisine bulduğu güçlü bağlaşıktır. Teknik yaratma da para kazanmak demektir. Böylelikle bilimsel etkinlik neredeyse teknik yaratmaya indirgenmiş, bilimin TEORİA etkinliği olduğu unutulmuş, unutulmasa bile anımsanmak istenmeyen bir şey olmuştur… Bilim adamlarına düşen bilimin yanına bilgeliği de katmak; hükümetlere düşen de daha insanca düzenlemeler yapmak olsa gerekir. Bugünlerde kopuk olan bilim ve felsefe arasındaki bağın yeniden kurulması gerekir”
Bugün ülkemizdeki üniversitelerimizin ve bilim adamlarımızın niceliğinin çokluğuna karşı bilimsel niteliğinin durumu PATENT sayısı ve H bilimsel yayın indeksi ile ortadadır. Yüzbinin üzerinde arge mühendisimiz yenileşimci düşünemiyor.Bilgi üretmek tüm kurumların –üniversite, şirket,stk dan oluşan ekosistem- arge yeteneğine bağlı iken, üretilen bilgiyi yenileşime dönüştürmek de DÜŞÜNCE MODELİNE bağlıdır. Amacımız LÜTFİ ASKERZADE , ZEKAİ ŞEN gibi dehalarımızı ortaya çıkaracak yenileşim iklimini yaratmak olmaktır.Bilim felsefesiz bu gerçekleşemez.Global dünyada bilim etikden uzaklaşmış, ticarileşmiş genetiği değiştirilmiş gıdalar ile insanlar önce hasta edilmekte sonrada gelişmiş tıp teknoloji ise ilaç ve ameliyat icat edilmektedir. Dijitalleşen algoritmalar ile insan özgür iradesi kontrol altına alınmakta silah teknoloji ile öldürmenin yüzlerce çeşiti icat edilmektedir. Oğuz Törüg ün dört değişmez ilkesi “ Köni,Uz,Tüz,Kişi” yenileşim mühendisliğinin temel ilkesidir.Bu 4 ilkeyi uygulayan Uluğ bey “bilim her Müslüman erkek ve kadın için farzdır” diye yazmıştı bir zaman medresenin kapısına. Ulug bey rasathanesi dönemin Nasası idi.Musa Alharezmi, Birunu, Farabi, İbni Sina’lardan gelen yenileşim ateşi LÜTFÜ ASKERZADE, ZEKAİ ŞEN gibi nice yenileşim dehalarımızda bugünde yaşamaktadır.Sadece iş adamlarımızın yenileşim iklimi geliştirmesi gerek ;önce kendi şirketlerinde sonra sektöründe. Devletler yarattığı ileri teknoloji şirketleri kadar güçlüdür.