Mehmet MAKSUDOĞLU
İran’lı Selmân, bir dihkan’ın oğludur, babası, iyi yetişmesi için çok dikkat etmekte, bulunduğu köyden dışarı bile çıkarmamaktadır. Bir gün nasılsa, bir iş için çocukluktan gençliğe geçme yaşlarındaki Selmânı bir iş için şehre gönderir. Selmân, şehirde, bir kilisenin yanından geçerken, merak edip içeriye bakar. Zaman, Hazreti İsâ Aleyhisselâm’ın teblîğ ettiği, kendilerine ‘Hristiyan’ diyenlerin ‘Hristiyanlık’ adını verdiği, gerçekte, Hz. Âdem’denberi gelen tek dîn olan İslâm’ın, o çağdaki safhasıdır. Genç Selmân’ın kilisede gördüğü, işittiği şeyler çok hoşuna gider, mensup olduğu Mecâsîlikten daha çok ilgisini çeker.
Eve dönmesi gecikince, sebep anlaşılır ve babası onu sıkı bir denetime alır; statüko’nun dışına çıkmaktadır ve önlenmelidir.
Selmân, bir kolayını bulup kaçar, şehirdeki kiliseye gider, onların yol göstermesiyle Musul’a, bir papazın yanına gider, onun yanında kalır. Sınava bakın ki, bu, yeni dininin temsîlcisi olan papaz iyi biri değildir; halktan, yoksullar için topladığı paraları dağıtmaz, üzerine yatar. Selmân papaza kızıp yeni girdiği dîninden geri dönmez. Papaz ölünce, durum anlaşılır, halk onun ölüsünü taşlar. Selmân, Nusaybin’e gider. Oradaki iyi bir dindar papazdır. Vefâtı yaklaşınca, Selmân’a, Amoryum’a gitmesini tavsiye eder.
(Amoryum/Amuriye, Afyon’a bağlı Emirdağ ilçesi yakınında, Hisarköy’de bir yerdir. Abbâsîler zamanında Doğu Roma İmparatoru yenilip orası tahrîb edilmiştir. Batılılar, aradan 12 asırdan fazla zaman geçtiği hâlde, kendi kültür kalıntılarını araştırıp gelmişler ve oradaki iki kilisenin kalıntılarını ortaya çıkarmışlardır)
Amuriye’deki papaz dindardır, bilgilidir. Vefâtı yaklaşınca Selmân’a der ki :
“Bizim tutumumuzda dindar pek kalmadı; kitaplarımızda bildirilen Son Peygamber’in gelişi yakındır. O, Arap toprağında ortaya çıkacak, hurmalık bir yere göç edecektir. Alâmetleri şunlardır : sırtında güvercin yumurtası büyüklüğünde bir ben vardır, sadaka olarak verileni yemez, hediye olarak verileni yer. İmkân bulabilirsen oraya git.”
Selmân, Arabistan’a gitmekte olan bir kafileye katılır, ama bu yalnız gence zulmederler, onu köle diye satarlar. Selmân, Yesrib’e (Medîne’ye) bir yahûdînin kölesi olarak gider.
Resûlullah S.A.V. Medîneye varınca, Selmân, O’ndaki bütün alâmetleri görerek Müslüman olur. Sâhibiyle mükâtebe yapar, Resûlullah’ın diktiği bütün hurma fideleri tutar, yahûdîye verilir, gelen ganimetten de pay verilen Selmân, anlaşılan mikdârı yahûdîye ödeyerek esirlikten kurtulur.
Üsküdar’dan Bağlarbaşı’na giden caddenin adı “Selmân-ı Pâk” (Temiz Selmân)dır, o büyük zât, berberlerin pîri olarak saygı görür.
Onun mâcerâsını, bütün Müslüman gençlerin bilmesi, onlara bu büyük zâtın hayâtının öğretilmesi gerekmez mi? Ne gezer! 200 yıldır ağır baskısı altında kaldığımız, artık baskısı altında yaşadığımızı bile unuttuğumuz kültür istilâsı yüzünden, gençlerimizin kafalarına başka şeyler doldurulmaktadır.
Böylece, bir Avrupa icâdı olan Nasyonalizm sebebiyle (Nasyonalizm, Almanya ve İtalya birliğini sağlamakta ve Osmanlı’yı parçalamakta kullanılmıştır) on üç yüzyıldan fazla zaman içinde, İslâmla yoğrulmuş atalarının bağlı olduğu İslâmî değerlerden habersiz olarak yetişen Kürt gençlerinden bâzıları, “bizim asıl dînimiz Zerdüştlük imiş” görüşüne kapılıp İslâma düşman durumuna düşürülmüşlerdir.
Kültür İstilâsı/Emperyalizmi BÖYLE BİR BELÂDIR.
08 Ocak 2020