İbrahim BAYKAN
Tencereye düdük takıp düdüklü tencere icat ettik ve bunu kullanmayı bu topluma öğrettik de hayır ve bağış yapmayı bir türlü öğretemedik.
En hayırlı hayır; üşenmeden gider yoksulu bulur ve rencide etmeden hayır veya bağışını davul ve zurnasız yaparsın.
Hayır ve bağış paylaşmanın bir aracıdır. Bu da çok özen ve dikkat isteyen bir eylemdir.
Eskiden insanlar; muhtaçları kendileri bulur ve insanları rencide etmeden hayrını yapardı. Şimdi maşallah bu faaliyet bir şova dönüştü. Özellikle vicdanlarımızın sesini daha çok dinlediğimiz Ramazan Ayı’nda bunların kötü örneklerini sıklıkla duyacağız bunlara hazır olun.
Benim de hayatımda ailemin muhtaç olduğu ve yardım gördüğü yıllar oldu. Bunlardan en çarpıcı örneği vermek isterim.
Aksaray Orta Okulu birinci sınıf öğrencisi iken teneffüste yanıma üst sınıftan bir ağabey geldi ve ailemle ilgili birkaç soru sordu. Birkaç gün sonra da okul idaresi beni odasına istedi ve bana Aksaray’da bir giyim mağazasının adını verdi ve oraya uğramamı söyledi.
Ben de O mağazaya okul çıkışı uğradım, kendimi tanıttım ve müdürümüzün yolladığını söyledim. Mağazada bayram öncesi tepeden tırnağa donatıldım. Ben bu yaşadıklarımda ne O hayırseveri gördüm ne de O beni gördü. Hatta diğer muhtaç arkadaşlar bile hiç birbirimizi görmedik.
Şimdi merak ediyorum; günümüzde böyle duyarlı hayırseverler ve okul yönetimi var mıdır acaba? Bazı görgüsüz sanatçılar televizyona çıkıyor “Ben şu kadar öğrenciye burs veriyorum”. Öncelikle bunun söylenmesi ve teşhiri hem ayıp hem de günah.
Diyelim ki öyle; hangi öğrenciye ne kadar yardım ediyorsun O’nu da söyle ki inandırıcı olsun bari.
Bunların çoğu reklam kokan hareketlerdir. Değerli hayırseverler lütfen yardımlarınızı yaparken çok dikkatli olunuz aksi halde hayır yapayım derken günah kazanabilirsiniz.
Sevgi ve Saygılarımla