Üniversite, Latince “universus” kelimesinden gelir. Yani “Bütün Evren”.
Güçlü üniversitelerin neredeyse tamamı “Evreni okumak” iddiasındadır. Daha ileri giderek söylersek, Batı medeniyeti perspektifinde üniversiteler, Evreni hâkim olmak, yönetmek, değiştirmek için okur.
Üniversite yüksek ideâl ve yüksek iddia sahibi insanların yeridir.
Üniversiteler, evrensel Hakikâti ararlar.
Üniversiteler Hakikâti hem bilmek için ararlar –ki evrenin ve hayatın anlamı böylece ortaya çıkar- hem de insanlık için yararlı biçimde kullanmak amacıyla ararlar.
Bu nedenle üniversitelerin varlık anlamı “Bilgi”, üniversitelerin işi de “Bilgi aramak, üretmek ve aktarmak”tır.
Üniversiteler, bilgi üretirler, bilgi derlerler ve derledikleri bilgileri belli amaçlara yönelik olarak aktarırlar.
Üniversiteler, Hakikâti ararken bilginin her türü üzerinde çalışırlar; bilimsel bilgi, felsefi bilgi, sanatsal bilgi, vahyi bilgi, gündelik bilgi. Dolayısıyla eğitimde de hepsini konu alabilirler.
Bugün için üniversitelerin en önemli görevi, Batı medeniyetinin bakış açısıyla “bilimsel bilgi üretmek”, yani “bilim yapmak”tır.
Bilim, teknoloji üretir.
Teknoloji , -insanın iyiliği yönünde ise- hayatı kolay kılar, güzelleştirir.
Bilgiyi aktarmak işine “eğitim” denir.
Bilimsel yöntemlerle derlenen bilgiyi, bir amaca yönelik olarak, bilimsel yöntemlerle aktarmak “akademik nitelikli” eğitimdir.
Akademik nitelikli eğitim sonucu eğitimi alan kişi maksada yönelik ürün verir, üretir. Yani üretici, yararlı insan haline gelir. Bir konuda ürün verebilen insan yetiştirilmesine “mesleki eğitim” adı verilir.
İnsan işine yarayacak bilgi üzerinden yapılan eğitim bir tür “mesleki eğitim”dir.
Mesleki eğitimi aslında orta öğretim kurumları da verir: Bir işi yapma becerisi.
Ne ki üniversiteler, mesleki eğitimi, o mesleğin anlamı/hakikâti üzerinden, aklı kullanıp, mesleği yenliklere doğru, çözümler üreterek geliştirmek üzere verirler. Nitekim orta eğitimden gelen ustalar/teknisyenler sadece uygulayıcılardır. Üniversitelerden gelen mühendisler ise hem uygulayıcı hem yaratıcı olanlardır. Sorunu mühendis alır, inceler, çözer, çözüm yolunu üretir, usta da çözüm yolunu öğrenir ve uygular.
Üniversite öncesi eğitim ile toplum içinde olabilme, sosyalleşme hali, çalışma merakı ve alışkanlığı kazanılır. Üniversitede eğitim, eğitilen kişiye aramayı, tanımayı, anlamayı, bulmayı ve üretmeyi öğretmek, üretmeyi hayata yön ve katkı verecek biçimde yapabilecek hale gelmek üzere verilir.
Üniversiteler hayatla daima karşı karşıyadırlar, yaşamda her ortaya çıkan sorun üniversitenin muhatabıdır. Sorun fark edildiği anda “bilgi” olur, bilgi olmayla üniversitenin konusu olur. Yeni karşılaşılan, çözülmesinin insan ve insanlık için hayâti derecede önem taşıdığı, çözümü olmazsa hayat olmaz nitelikteki her sorun, bilimin, dolayısıyla üniversitelerin konusu olur, çözümünü üniversitelerde bulur.
Tıpkı COVİD-19 pandemisinde olduğu gibi.
Hastalığı bulan, etkeni keşfeden, bulaşma şeklini tanımlayan, hastalığın insanlardaki etkilerini belirleyen, teşhis yöntemlerini geliştiren, yayılma hızını ve şeklini çözen, aşısını ve tedavisini bulacak olan “bilim”dir. Hastalığın duyurulması geç yapıldı diye iki dünya devi, ABD ve Çin karşı karşıya geldi. Geç duyurunun önemi neydi: Hastalığın bilim dünyasının gündemine geç girecek olması, böylece ortadan kalkmasının da geç olacağı, onbinlerce insanın fazladan gereksiz yere öleceği ve trilyonlarca dolar fazladan masraflar edileceği… İşte bilimle hastalığı karşı karşıya getirmede gecikmenin bedeli. İşte üniversite ile sorunu karşı karşıya getirmede gecikmenin bedeli.
Hastalığın toplumsal yükünü, ekonomik sorunların boyutunu ve olası toplumsal etkilerini belirleyen bilimdir.
Hastalığın ne zaman ve nasıl tehdit olmaktan çıkacağını belirleyen de bilimdir.
Bilim, hayatı kurtaran, sürdüren ve geliştirendir.
Bilim, üniversite dahilinde yapılır.
Her ne kadar üniversitelerde eğitim alanların çoğunluğu 18-25 yaş arasında olsa da üniversitelerde eğitim süreklidir. Yüksek lisans, doktor ve doktora sonrası eğitimle, akademisyen eğitimi, üniversitelerin eğitim görevlerini hayat boyu süreye yayar.
Üniversite eğitimi alanlar, aldıkları mesleki eğitim ile o mesleğin anlamı/hakikâti üzerinden, onunla bütünleşip, kendilerine manâverecek şeyin meslekleri olduğunu kabul eder, benimser, onu üstünde taşır, temsil eder ve onurunu yaşarlar. Böylece meslekleri hayatları ya da hayatlarındaki önde gelen şey olur. Kişiyi böylesine geliştiren eğitim de sadece bilimsel bilgi aktarımı ile değil, tüm bilgi türlerinin kişiye sunulması ile sağlanır; san’atla, hayâlle, düşünce gücünde gelişimle, inanışlarla…
Üniversite böylesi insan yetiştirmek için sadece bilimsel bilgi/meslek uygulayıcılığı bilgisi vermez, entelektüel olmanın yollarını da açar.
Üniversiteler bilginin her türünü kullanarak hem mesleki hem insani evrensel mesajları olan eğitim verir, insan geliştirir.
Sevgili üniversite adayları, üniversite eğitimini, hayatınızdaki ne önemli olay olarak kabul edin. Sevdiğiniz ve benimsediğiniz işiniz, mesleğiniz sizin için hayatın ta kendisi olacaktır; severek yapacağınız mesleğiniz cennetiniz olur, sevmeyerek yapacağınız işiniz ise ne olur, ona siz karar verin.
Üniversiteyi, Evren’i okuyan ve size de okutacak olan muhteşem bir zemin olarak algılayın. Mensubu olmayı istediğiniz bu zemin, sizi, hayata ve Evrene hazırlayacak; onu anlayan, onu fark eden ve onu değiştirebilen kişiler haline getirecektir.