“Oğul atanın yetiridir, iki gözünün biridir.’’
Dede Korkut
Her eğitimci gibi okul bahçelerindeki çocuk seslerini çok özlediğimi belirtmek isterim. Çocuk sesleri, cennet sesleridir. Hiçbir besteci, hiçbir müzikolog bu seslerin sırrına eremez. O sesleri ancak anneler ve öğretmenler anlayabilir. Kimileri gürültü dese de anneler ve öğretmenler için en mükemmel senfoni bu seslerdedir. Okul bahçelerindeki çocuk seslerinin uyumunu, sesler arası geçişleri, ritmi, vurguyu, tonlamayı ve ahengi henüz hiçbir besteci keşfedip notalara dökemedi, hiçbir orkestra çalamadı, hiçbir solist söyleyemedi. Kulağımız çocuk seslerine aşina oldu, o sesleri yadırgamadı, terslemedi, ötelemedi. Kalbimiz, ağlama seslerine gözyaşı, sevinç seslerine tebessüm oldu. Çocuk sesleri içimizde yer edindi.
‘’ Doğan her çocuk, Tanrı’nın insanoğlundan hâlâ umut kesmediği mesajını getirir.’’ diyor Hintli Şair Rabindranath Tagore. İnsan neslinin devamı çocukların doğması ile sağlanır. Onların aile, çevre ve okullarda aldıkları eğitim sayesinde hem ferdi hem de milli gelecekleri düzenlenmiş olur. Tanrı’nın emanet ve armağanı olan çocuklarını iyi yetiştiren aile ve ülkeler kutlu görevlerini de yerine getirirler.
16 Mart’ta salgın sebebiyle zorunlu olarak ara verilen örgün eğitim süreci verilen tarihte de başlatılamamış 21 Eylül’e ertelenmiştir. Okulların açılması konusu salgının tekrar yaygınlaşmasından dolayı hâlen belirsizliğini korumaktadır. Televizyon ve internet üzerinden verilen dijital eğitimin ne oranda yeterli olacağı tartışmalıdır. Zira öğretmen- öğrenci arasında oluşan sinerji ve sevgi ortamını bu tür öğretim araçlarıyla vermek mümkün değildir. Yaklaşık 6 aydan beri ev ortamında bulunan çocukların psikolojik dengelerinde bozukluklar oluşmaya başlamıştır. Bu tür rahatsızlıkları önleyici tedbirler alınmalıdır. Sağlık, öncelik taşımaktadır.
Bu salgın birçok olumsuzluklarının yanında, 18 milyon öğrencimiz için gelecek açısından da büyük eksiklikler meydana getirecektir. Bu konularla ilgili olarak yöneticiler ve diğer bütün görevlilerin gereğini yapmalarını dilerim. Salgından dolayı, Türk eğitim sistemi öncelikli olarak anne-babalar tarafından bir daha gözden geçirilmeye başladı. Bunların başında da öğretmenin eğitimdeki yeri tekrar değer kazandı. Zira hiçbir eğitim araç-gereci öğretmenliğin yerini tutamaz. Öğretmenlerin öğrencileriyle kurduğu ilgi ve alakayı hangi araç-gereç sağlayabilir. Elbette eğitimin gün geçtikçe büyüyen ve karmaşıklaşan pek çok sorunu bulunmaktadır. Sorunun ilkini; liyakat, ehliyet, adalet gibi insani değerleri bir tarafa bırakarak yapılan yandaş atamalar teşkil etmektedir.
Çocuk gülüşlerindeki enerji insanları hayata yeniden bağlar, hayat onlarla anlam kazanır. Evlerin şenliği çocuklardır.
Bir köy öğretmeni olan Şefik Sınıg’ın ölüm döşeğindeki son sözleri; ‘’”Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin.” demek olmuştur. Şair Ceyhun Atuf Kansu, Şefik Öğretmenin dilinden şiirleştirmiştir bu sözleri. Bu sözler, dünyanın en güzel çiçekleri olan öğrencilere adanmıştır:
“Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.’’
Oğullar, atasözlerinde yer bulur: ‘’Ana kızı anaç ata oğlu ataç olur.’’ Ve Dedem Korkut, boy boylar, soy soylar:
“Kız anadan görmeyince öğüt almaz
Oğul atadan görmeyince sofra çekmez
Oğul atanın yetiridir, iki gözünün biridir
Devletlü oğul kopsa (olsa) ocağının gözüdür’’
Çocukların iyi bir eğitim alması, toplumuna hizmet etmesi Türk töresinin bir gereğidir.
Kutadgu Bilig; akıllı bilgili ve güvenilir olmayı öğütler:
‘’Yorı yılkı bolma bilig bil ukuş
Bilig birle sözle yorık tut tilig’’
(Yürü, hayvan olma, akıllı ol ve bilgi öğren; bilgiyle söyle, sözün güvenilir olsun.)
Devletlerin en büyük yatırımı geleceğe yönelik olanlardır. Bu da çocuklara yapılan yatırım olup eğitim ve öğretim alanlarını içine alır. Eğitimde çocukluk dönemi en önemli safhadır. Kişisel gelişimini almış, sosyal ve zihinsel alanda yetişmiş, ülkesini ve dünyayı anlamlandıran çocuklar insanlığa yararlı olacaktır. Onlar için yapılan eğitim ve öğretim harcamaları tam karşılığını bulur. Eksik kalan veya boş bırakılan tarafların telafisi daha büyük külfetler getirmektedir.
Eski Türk topluluklarında eğitime son derece önem verilirdi. Her Türk çocuğu zamanın şart ve ihtiyaçlarına göre gerekli bilgileri alırdı. Kendisi ve toplumu ile barışık, kendi kendine yeten, ata binen, kılıç sallayan, ok atan, töreyi tanıyan nesiller yetiştirmek başlıca gaye idi. Alp tipi insan yanında duygulu, iyilik ve cömertliğe önem veren, büyüklere saygı gösteren… bir ahlâk ve terbiye anlayışını benimsetmek Türk eğitim sisteminin temel özelliklerindendir.
Eski şiir metinleri ve atasözleri eski eğitim anlayışını ortaya koymaktadır:
‘’ Bilgi bilin ey beyim
Bilgi size eş olur.
Bilgi bilen o kişi
Bir gün kutluluğa erer.
Bilgili kişi beline
Taş kuşansa cevher olur,
Bilgisizin yanına
Altın konulsa taş olur.’’
Türk aile eğitiminde oğlan babaya, kız anneye nispet edilerek terbiyelerinden sorumlu tutulurlar. Aşırı hareket eden çocuklar için ”aile terbiyesi almamış” denmesi eğitimde birinci derecede aileyi sorumluluk altına alır.” Anadan saygılı , babadan görgülü ”tekerlemesi yine çocuğun eğitiminde ailenin önemini vurgular. Ataç ve anaç kelimeleri yeni yetişen gençler için kullanılır. İyi yetiştirilen çocuklar için kullanılan bu kelimeler aileye sosyal bir saygınlık kazandırır.” Ata oğlu ataç olur .” sözü oğlanlar için, ”kenarına bak bezini al, anasına bak kızını al.’ sözü ise kızlar için kullanılır.
”Ele güne ayıp olur.” annelerin çocuklarına en sık tekrar ettikleri bir öğüttür. El, il devlet; gün, millet anlamındadır. Bu sözü söyleyen anne ;’’ oğlum, kızım yanlış hareket yapma, devlete-millete ayıp olur .” demektedir.
Şımartılan çocukların aileleri toplum tarafından kınanır. Ölçülü ve tutarlı hareket etme her zaman tavsiye edilir.
Edip Ahmet (12.y.y) Atabet’ül Hakayık isimli eserinde;
“Mutluluk yolu bilgi ile bulunur.
Nice kirli şeyler yıkanmakla temizlenir.
Cahillik, yıkanmakla temizlenmeyen bir kirdir.
Her işte bilgisizliğin nasibi pişmanlıktır.
Dinle bilgili ne diyor:
Edeplerin başı dili gözetmektir,
Dilini koru dişin kırılmasın” diyerek mutluluğa ulaşmanın ancak bilgili olmak sayesinde gerçekleşeceğini ifade eder.
Salgın boyunca okullar çocuk seslerinden mahrum kaldı. Bir hüzün dönemi sardı okul bahçelerini. Derslikler yetim düştü, koridorlar sessizliğe büründü. Halbuki çocuk sesleridir hayatı anlamlandıran. Ümitler çocuk sesleriyle yeşerir.
Oyun alanları, okul bahçeleri, sokaklar, evler… artık çocuk sesleriyle dolsun.