Efeler’in Altı Mı Oyuluyor?

 

Aydın ilimizin Efeler mahallesinde birkaç gün önce bir inşaat için kazı yapılırken yer altında sur kalıntısına rastlandı. Aman efendim! tarih kalıntısı… hemen basında geniş yer buldu, Müze Müdürü oraya gidip surun hangi yüzyıla aid olabileceğini bildirdi…

***

Arkeoloji, kazı denilince, zihnimize ne geliyor? Roma kalıntıları… Roma İmparatorluğu ne? Putperest Romalıların kurduğu, hegemonyaları altına aldıkları diğer millet ferdlerini insan yerine koymadıkları, esir gladyatörleri ölümüne boğuşturarak zevkle seyrettikleri, Milattan önce kurulup Hz. İsa zamanındaki Müslümanları[1] arslanlara parçalattıkları, M.S. 395te ikiye ayrılan, 476 da Batı bölümü yıkılan, 1453 te de Fatih’in tarihe gömdüğü, Avrupalı’nın 3 kültür kökünden birini oluşturan, tarihe gömülmesinin üzerinden yüzyıllar geçip gitmiş bir sosyal-politik kuruluş.

***

Avrupalı (Amerika Avrupa’nın azman uzantısıdır) için Roma, kültürünün 3 unsurundan biri olarak, pek mühimdir, onunla ilgili her kalıntı, Batı’lı gâvur için son derece mühim mirasdır. Avrupa’lı gâvurlar, Osmanlı Yüce Devleti ve İran dışında dünyanın her tarafını işgal ettikleri 19. Yüzyılda, tarih, medeniyet tarihi yazılışında, 1000 yıllık İslâm Medeniyetine HİÇ yer vermedikleri gibi, Arkeolojiyi de Roma-Grek (kültür köklerinin ikinci unsuru) eksenine yerleştirmişlerdir. Tanzimat (1839) ve İslahat (1856) depremleriyle resmen kabul ettiğimiz kültür emperyalizmi sonucu olarak, bizde de arkeoloji kazıları Roma-Grek eksenli olagelmiştir, o yörüngeden çıkabilen çok az sayıda arkeoloğumuz olmuştur.

Kütahya’da, ortasındaki havuza yıldızların görüntüsü düşerek durumlarının incelendiği medresede, merkez yerinde, kocaman bir gâvur Romalı lahdi durur; oraya, kendimizle ilgili vâkıa unutulup elin gâvurunun mezarı konulur. Niçin? Turist gelsin diye. Turist BİZİ, BİZİMLE İLGİLİ ESERLERİ görmeğe gelse olmaz mı? Hayır! ‘öğretilmiş çâresizlik’ ve ‘kafa şartlanmışlığı buna engeldir.

İznik’te, Orhan Gazi zamanından başlayarak sabah akşam ücretsiz yemek verilen Nilüfer Hâtun imâreti’nin içi ve avlusu putperest Romalıya âid kalıntılarla doludur. Son zamanlarda, birkaç parça İznik çini kırıntıları da bulunup konulmuştur. Yâni, BİZİM yeni eserlerimiz, gâvurun eski kalıntılarına kap, mahfaza olarak kullanılmaktadır. Allah korusun, gâvur işgali altında olsaydık, gâvur yöneticiler AYNI ŞEYİ yaparlardı. Eğitim-öğretim yoluyla baştâcı ettiğimiz kültür istilâsı, işte böyle bir felâkettir. Nilüfer İmâreti’ndeki bayan sorumluya niçin böyle olduğunu sordum: o eserler insanî uygarlıkla ilgiliymiş!. Uygar görünümlü vahşî Avrupalı’ların, Tuna’nın kuzeyinde yerle bir ettikleri Osmanlı eseri binlerce câmi, hamam, medrese, bedesten vb. ‘insanlık mirası’ sayılmıyor her hâlde!

***

Uluslararası anlaşmazlıklarda, bir yerin, bir bölgenin kime âid olduğunu belirlemek, o konuda karar vermek için, o sırada orada yaşayanlara DEĞİL, orasının  tarih bakımından kime âid olduğuna bakıldığına göre, öğretim ve turizm zokası kullanılarak Türkiye’mizin altı her tarafından sistematik bir şekilde oyulmaktadır.

Turizm zokası: birkaç sefer yazdım ama, ne kadar tekrarlansa azdır: Ucu sivri demir çubuk (bazı anlatışlara göre, iki ucu da sivri ve U şekline getirilmiş demir çubuk) bir yağ yumağı içinde denize bırakılıyor. Demir çubuk zincirle gemiye bağlı. Kocaman deniz hayvanı veya balina, yağ yumağını yutuyor, demir ağzından çıkmadığı için, avlanmış olarak, geminin gittiği limana gidiyor.

Alt yapıyı çoktaaaanberi hazırlıyorlar; zihinlerde yerleştiriyorlar. İslâm fethindenberi 1300 yıldır Bilâduş Şâm olan, Müslümanların kısaca Şam dediği bölgeye (Şam şehrine Arapçada Dimaşk denir) Avrupalı kâfirler, yüzyıllarca inatla Syria dediler. 1917 de işgal ettikleri bölgenin (büyük kısmının) adı, şimdi Suriye’dir.

Müslüman hâkimiyetinde 1300 yıldır bulunan, Müslümanların Tarablus dedikleri (Osmanlı’nın Tarablus-ı Garb dediği) bölgeye, İtalyan gâvurunun 1911 deki işgalindenberi, şimdi herkes, gâvurların ondört asırdır söyleyegeldikleri gibi, Libya diyor.

Nevşehir ve çevresine, Avrupalıların dediği gibi, biz de TURİZM ZOKASI YUTARAK ne diyoruz? Orada yaptırdığımız havalimanının adı, adı batasıca Kapadokya değil Mİ?

Urfa kebapçısı yerine turist gelsin veya şenlik olsun diye Edessa diyenlere ne demeli?

 Tabii, Bodrum yerine Halikarnassos diyen baba katili Balıkçıyı da unutmayalım.

***

BİR FECAAT DAHA:

27 Ağustos 2020.

Dün, Malazgirt Zaferinin 945. Yıldönümünü büyük törenlerle kutladık Bu arada, Konya Belediyesinin büyük katkılarından söz edildi, ne güzel!

Bu kutlamaların ertesi gününde, 27 Ağustos’da, Trt 2 de, muhabir, heyecanla, şevkle, korkunç (iğrenç de diyebilirsiniz) bir coşkunlukla Konya’nın Karatay ilçesinde yeni bulunmuş bir Roma kalıntısını anlatıp duruyordu. Roma askerlerinin güzergâhı imiş, şunlar şunlar tahmin EDİLİYORMUŞ… dakikalarca, ortada duvar bile görünmeyen bir sıra moloz ve toprak yığınını, âdeta kutlu bir kalıtım gibi, evet DAKİKALARCA anlattı durdu.

Bunun NE DEMEK OLDUĞUNU, o zavallı nereden bilsin? Onun eğitim dediğimiz, öğretim gördüğü okullardaki öğretmenleri bile bilmedikten sonra…

Tam SÖMÜRGE EĞİTİMİ: kendi altımızı kendimize OYDURUYORLAR. Arkeoloji öğretimi, üniversileriMİZde Roma merkezli düzenlenmiş, mezun olan, kurulmuş kukla gibi o yörüngede gidiyor, ‘aydın’ dediğimiz ‘diploma hamalları’ da aynı zihniyeti taşıyor. Allah korusun, asker işgali altında bulunsaydık, arkeoloji nasıl öğretilirdi? ‘diploma hamalları’ nasıl üretilirdi?

İkiyüz küsur yıldanberi ağır baskısı altında kaldığımız, baskıyı da ‘ilerilik’ diye kendimizi avuturcasına benimsediğimiz vetire (uydurmacası: süreç) de böyle FECÎ işler oluyor, kimsenin kılı kıpırdamıyor. Çünkü, kültür istilası, GÖNÜLLÜ KÖLELER üretir.

Ne kadar tekrar edilse azdır :

Kültür İstilâsı asker işgalinden bin beterdir.

(bed :  kötü;  bedter: beter: daha kötü).

Aydın’da altı oyulan yalnız Efeler mi? Karatay’da oyulan yalnız Konya mı

yoksa bütün VATAN MI?

27.08.2020

 

 

1 Hz. Âdem Aleyhisselâm’danberi yalnızca bir semâvî dîn vardır, adı İslâm’dır. Bütün Peygamberler İslâm Peygamberidirler. İnsanlar, Hz. Musa’nın tebliğ ettiği dine tabi olanlar, Musevî diye anıldılar, Hz. İsâ zamanındaki Müslümanlar da İsevî diye anıldılar. Ne Hz. Musa, ne de Hz. İsa, ‘ben kendi adımla anılan yeni bir din getirdim’ dedi; onların demediğini insanlar dedi. insanlar, İslâmın bu Peygamberler zamanındaki safhasını, o Peygamberlerin adını kullanarak andılar.

Yazar
Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olara... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen