En tenha olur en yavaş akan şeritler. Ve ben en çok en yavaş olanı severim. Kırmızı ışıklara hele neredeyse fırsat kollarım denk geleyim diye. Yalnızsam bi de, sesini dinlerim, hayatın, aracın, şehrin, ışıkların, komşu arabaların, akan trafiğin…
En nostaljik olanını açarım radyonun. Fırsat bu fırsat gençlik şarkılarımı yakalarım belki diye. Nurhan Damcıoğlu’ndan kanto, Bedia Akartürk’ten Türkü, Alpay’dan, Cem Karaca’ dan, Barış Manço’ dan hafif müzik, Yıldırım Gürses’ten, Zeki Müren’den Sanat Müziği… Nağmelerle hatıralarda yürürüm diye…
Ya da ‘ben’, ‘beni’ dinlerim belki biraz diye. Günün, günlerin kalabalığında bana hiç kulak veremediysem hele. Belki kırılmışımdır, belki çok sevinmişimdir, belki eksik kalmışımdır, belki eksik bırakmışımdır da benimle söyleşesim vardır hâlimle hâllenesim vardır diye. Yarına yeni olayım, dünle yarının arasını bulayım, bugünün hakkını şimdiye vereyim diye…
Ya da dertleşirim arabayla… Şükürümü ederim, dualarımı ederim, geçmişi eler, yarına hayır dilerim… Denk geldiyse ezan, camları açar dinlerim şükürle, tefekkürle, niyazla… Neler bıraktık geride seninle derim. En vefalı dost en ketum sırdaşım arabamla. Bakmayın benim deyip sahiplendiğime, o en kıymetli yoldaşım benim. Başbaşa kalmanın, içinde benimle bana kalmanın fırsatını kolladığım… Derman olmaz ama yoldaşın en kralı olur çünkü…
Severim işte. Trafiği…
Yol uzun olsun, kısa olsun fark etmez. Gün gece olsun, gündüz olsun fark etmez. Mevsim kış olsun, bahar olsun fark etmez. Yolcum olsun, olmasın farketmez. Hayatın en güzel anlarıdır trafikte seyir. Komşu arabalarla ahenk. Kavuştursa da ayırsa da yolun hakkı aziz. Bineğin ki daha aziz.
O yüzden. Tüm bunlar yüzünden…
Severim en yavaş akan trafiği, en sağ şeridi.
Beni bana verir. Beni benimle buluşturur.
Dinlendirir.
Düşündürür.
Erdirir.
…
Trafik ve trafiğin bir parçası olmak.
Hayat değildir de nedir?
Şükürle efendim.