“Ertuğrul Firkateyni’ndeki zekî ve genç öğrencilerin çoğu, İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşuyor. Denizcilere gelince, bu limandaki davranışları örnek teşkil etmiş ve “sıradan Türk” sözünün üzerini çizmişlerdi. Bu mürettebât hiç abartısız, burada gördüğümüz en sâkin ve en düzenli askerlerdir. Gemide veya dışarıda sarhoş edici içecekler almaları yasaklanmıştır ve sonuçta her biri güzel ve sağlıklı görünümlü adamlardır.” The Gazette, Yokohama.
Bugün Türk-Japon dostluğunun simgesi hâline gelmiş olan Ertuğrul Firkateyni, 609 mürettebâtıyla 1889 Temmuzunda İstanbul’dan hareket ederek sırasıyla Mısır, Yemen, Hindistan, Sri Lanka, Singapore ve Hong Kong’a uğrayarak on bir ay sonra Japonya’ya varır. Yolda karşılaşılan pek çok sıkıntılar, kötü hava şartları yüzünden, altı ay sürmesi plânlanan yolculuk on bir ay sürer. Bu uzayış, o vakitler mühim kısmı İngiliz sömürgesi olan Güneydoğu Asya’daki gazetelere yanlış ve kasıtlı haberler olarak yansımıştır. Bu cümleden olarak Sri Lanka, Kolombiya ve Singapore’daki Straits Times, bu kabîl haberler yayınlamıştır. Bu haberlerin detayları adı geçen gazetelerin 1889 ve 1890 sayılarında kendi arşivlerinde mevcuttur. Bu asılsız haberlere İstanbul’dan verilen cevaplar da Osmanlı arşivlerinde mevcuttur.
Altı ay sürmesi tahmîn edilen yolculuk, yolda karşılaşılan pek çok sıkıntılar yüzünden 11 ay sürer. Doğru rüzgârı yakalayıp yola koyulmak için uğradıkları limanlarda aylarca kalmaları gerekmiştir. Seylan gazeteleri yolculuğun uzamasını ve Ertuğrul’un uğradığı limanlarda aylarca kalmasını âdetâ alay konusu yapar. Bu haberler incelendiğinde onur kırıcı, küçük düşürücü ve doğruluğu olmayan yazılar karşımıza çıkar. Özellikle Singapore Straits Times Gazetesi, bir kaç kez hiç bir gerekçeye dayandırmadan, parası olmadığı için kömür alamayan Ertuğrul’un, Singapore limanından hareket edemediğini alenen yazmıştır.
Seylan gazeteleri Ertuğrul’a dâir asılsız haberleri yazarken bu haberler Pâyitaht’ı oldukça rahatsız etmiş ve bu gazetelere gereken cevaplar verilmiştir. Ertuğrul’a dâir İngiliz gazetelerinde çıkan aslı astarı olmayan haberlerin asıl kaynağına bakmak için o dönemdeki İngiliz-Osmanlı ilişkililerini iyi bilmek gerekir.
Sultan Abdülhamîd’in tahta çıktığı zamanlar Osmanlı Devleti’nin güç kaybetmekte olduğu ve Batılı devletlerin her fırsatı kollayıp kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları bir döneme denk gelir. Osmanlı Devleti güç kaybederken, Batılı devletler, özellikle de İngilizler, Osmanlı toprakları dâhilindeki yerlerde farklı unsurları ayaklandırmaya çalışıyorlardı. İngiltere, sömürge hâline getirdiği Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinde, Osmanlı Devleti aleyhinde kasıtlı ve küçük düşürücü haberler yapmayı âdet hâline getirmişti.
Böyle zorlu bir dönemde Japonya’nın 1868’de gerçekleştirdiği restorasyon, ülkeyi hızla modernleşme yoluna sokmuştu. Sultan Hamîd, bu Japon kalkınmasından oldukça etkilenir. 1850’lerden sonra dış ticâretini geliştirmeye başlayan Japonya ile yakınlaşmak, giderek dar boğaz hâline gelen Avrupa ilişkilerine karşı da bir gövde gösterisi niteliğinde olacaktı. Nitekim 1881’de İstanbul’a gelen Yoshida Masahura’ya ve daha sonra Türkiye’ye gelecek olan “Seiki” mürettebâtına iâde-i ziyâret sözleri verilir. Osmanlı Devleti, en yakın ve uygun bir vakitte, bir harb gemisini, ziyâret maksadıyla Japonya’ya gönderecektir. Masahura San, Sultan Hamîd’e cevâben:
“Harp geminizin ülkemize gönderilmesini ve devletinizin dev bayrağının Doğu’da parlamasını istiyoruz.”
der.
Japonya ve Osmanlı Devleti’nin yakınlaşması elbette İngilizlerin işine gelmeyecektir. Ertuğrul’un uğradığı her limanda; Mısır’da, Kolombiya Limanı’nda, Hindistan’da, Singapore’da yaşayan Müslüman ahâli tarafından âdetâ sevgi seline boğulan mürettebât da ayrıca İngilizleri rahatsız etmiş olmalı ki, pek çok İngiliz gazetesinde asılsız, onur kırıcı haberler çıkarılmıştır. Nitekim toprakları üstünde Güneş batmayan sömürgeci İngilizler, 1877’de Hindistan’da İmparatorluk kurarlar, 1882’de Mısır’ı işgal ederler, akabinde de, Arabistan’ı işgal etmek isterler. Bütün bunlar gerçekleşirken, Hilâfet tehlike arzetmekte idi. Ertuğrul’un uğradığı her limanda Müslüman ahâlinin coşkun bir sevgi seliyle karşılanması İngiliz politikası için tehlike çanları demekti.
Singapore Straits Times Gazetesi’nde, 26 Kasım 1889 târihinde yayımlanan haberde Müslüman ahâlinin Ertuğrul mürettebâtına göstermiş olduğu alâkayı görmek mümkündür.*
TÜRK BANDOSU ESPLANADE’DE
“Türk savaş gemisi Ertuğrul, Singapore Limanı’na demir attığından beri yerli halkın tamamı ateşli bir heyecân içinde; mürettebâtının Müslüman subaylardan oluşması sebebiyle, Ertuğrul’un burada bulunması günlük rutin işlerine dalmış âdetâ uyuklayan insanları canlandırdı, sohbetlerinin odak noktası olmasına kâfî geldi. Singapur’daki sohbetler, Ertuğrul’un neler yapıp neler yapamayacağınâ dâir konuşmalarla başlıyor. Her sohbette, Ertuğrul’un ve onun gibi Müslüman askerleri olan savaş gemilerinin, karşılarına her kim çıkarsa çıksın gâlip geleceklerine, hemen herkes hemfikir oluyor ve bu kabîl sohbetler, Müslümanlardan yana bir bir kanaat ile sona eriyor. Yerli halk her gün Johnston İskelesi’nde toplanıyor ve iki mil öteye demir atmış olan eski Türk Firkateyni’ni saatlerce seyre dalıyor. Firkateyn’deki her subay yâhut mürettebâttan her hangi biri, kıyıdan bakanlarca yarı tanrı gibi görülüyor ve bu meraklı deniz savaşçılarını tâkib eden bu gürûh, onlarla el sıkışmanın veyâ onlara dokunmanın, dinin kurucusundan kendilerine bahşedilen bir lütuf olduğuna inanılıyor. Bu yüzden, Cuma günü saat 5’e çeyrek kala Ertuğrul’un bando takımının Esplanade’de çalacağı haberi, Singapur’un tamamında duyuldu ve tek kelime ile büyük merâk uyandırdı.
Dün öğleden sonra saat 3 gibi erken bir saatte yerli halktan büyük bir kalabalık heyecânla konseri bekliyordu, alan dizi dizi araçlarla doldu ve (S.C.C.) Singapur Kriket Klübü’nün alanı, kelimenin tam manasıylaMüslümanlarca dolduruldu. Bunun üzerine, konser mahâlline takviye birlikler sevkedildi. Öyle ki, orada sâdece Muhammedîler (Müslümanlar) vardı ve bu kalabalıkta bir tek Çinliye rastlayamazdınız.
Alandaki araç trafiği muazzamdı. Trafiği bizzat kontrol eden polis komiseri Maxwell’in, böyle bir âcil duruma hazırlıklı olmadığı anlaşılıyordu, fakat yardımcıları gelmeden iyi bir trafik düzenleyicisi olduğunu da kanıtladı.
Kulübün enerjik sekreteri, müzisyenlerin yerini âyârlama zorluğunu önceden görerek pavilion yakınını 30 feet (9.14m.) iple çevirdi. Fakat bunun çok da faydası olmadı. Müzik başlamadan önce ipler ve sopalar yerdeydi ve görünen tek şey muhtelif kırmızı bayraklardı. Saat tam 5’e çeyrek kala, bando konsere başladı. Bunu yanakları şişmiş müzisyenlerin pozisyonlarından anlayabiliyorduk, zîrâ gürûhun gevezeliği müziği bastırıyordu ve sâdece üst notadan sesler duyulabiliyordu. Müzisyenler arasında güzel bir Etiyopyalı vardı ve ondan daha dikkatli dinlemeye dâir ipucunu aldık. Yerli halk bandoya öyle hayrandı ki, açık ağızlı yüzlerinden anlaşılan belirgin bir tatmînle, sağa sola yürüdüler. Bandoya doğru itişmeler oldu. Birkaç Avrupalı hanımefendi ve beyefendi sahneyi paviliondan izlediler.”
İngiliz gazetelerinde çıkan asılsız ve onur kırıcı haberler elbette Japonya’ya da ulaşmakta idi. Japonlar bu durumdan öyle rahatsız olmuşlardır ki, Ertuğrul Yokohama’da iken “The Gazette” Ertuğrul’un seyahat amacı, harcamaları ve mürettebâtı hakkında şu satırları yazmayı âdetâ borç bilmiştir: **
“Türk Eğitim Gemisi Ertuğrul’un Japonya güzârgâhında iken mühimmât, fon talebi gibi ortaya atılan ve insanları meşgûl eden asılsız ve utanç verici yanlış ifâdeler, halkın zihninden uzaklaştırıldı. Para sorusuna ilişkin olarak sâdece Singapur’da 5000 sterlin harcandı ve diğer limanlarda yapılan harcama da bolca yapılmıştır. Ertuğrul’un bu sulardaki varlığının yegâne sebebi, Türk Sultânı’ndan İmparator’a bir onur sunumu değildir. Bize söylenenlere göre, bu seyir sâdece eğitim amaçlıdır ve geminin Japonya ziyâreti, bir zamanlar Türk Sultânı’na sunulan inceliğe iâde-i nezâket için olumlu bir fırsat olarak değerlendirildi. Daha büyük bir keşif ve seyir istenmiş olsaydı, çok daha uygun şartlarda ve daha az masrafla Ertuğrul’dan çok daha hızlı bir gemi gönderilebilirdi. Bir eğitim gemisi olarak Ertuğrul çeşitli limanlarda mühürlü emirleri beklemek durumunda idi ve bu hâl de Singapur ve diğer limanlarda uzun süre kalmasına tatmin edici bir açıklama sunmaktadır. Bir savaş gemisi olarak Ertuğrul, yapısı açısından hiç şüphesiz zamanın çok gerisindedir, fakat bir eğitim gemisi olarak fevkalâde uygundur. Ertuğrul 1800-ton ağırlığında, 600 beygir gücünde ve 9-10 nat hızında yelkenli bir gemidir. 27 yıl önce İstanbul’da inşâ edilmiş olan gemi, altı yıl önce onarılmış ve yenilenmiştir. Mevcut silâhlar; Armstrong, Krupp, Nordenfelth, ve Hotchkiss olarak toplamda 22 adettir ve 6 adet te torpido mevcuttur. Denizcileri aralıksız ateş edebilme kapasitesinde Martini-Henry ve Wichester tüfekleri vardır. Gemi elektrik donanımına sahiptir. Geminin tamamı 20 subay, 15 bahriyeli (askerî öğrenci) ve 12 mühendis de dâhil neredeyse 600 kişiden oluşuyor. Daha önce belirttiğimiz gibi Sultân’ın nişân hediyesi, kısa bir süre önce Tuğamiral Osman Paşa tarafından bizzat takdîm edilmiştir. Altın ve mücevherlerle süslü en yüksek Türk “imtiyaz nişânı” altın ve gümüşten yapılmıştır. Göğüse takılan 2 madalya, bir yıldız ve büyük kordondan oluşan hediyeler, 5 parçadan oluşmaktadır. Buna mukâbil Tuğamiral Osman Paşa’ya birinci dereceden “Yükselen Güneş” nişânı, subaylarına da diğer nişânlar İmparator tarafından takdîm edildi. Tuğamiral Osman Paşa ve subaylarının nâzik ve centilmen tavırları, onların gittikleri her yerde îtibâr görmelerine ve kendilerine saygı gösterilmesine sebeb olmuştur. Pek çoğu aktif hizmette bulunmuş subaylar ve onların maiyeti, Girit’teki isyân sırasında yiğitliklerini ispatlamışlardır. Ertuğrul Firkateyni’ndeki zekî ve genç öğrencilerin çoğu, İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşuyor. Denizcilere gelince, bu limandaki davranışları örnek teşkil etmiş ve “sıradan Türk” sözünün üzerini çizmişlerdi. Bu mürettebât hiç abartısız, burada gördüğümüz en sâkin ve en düzenli askerlerdir. Gemide veya dışarıda sarhoş edici içecekler almaları yasaklanmıştır ve sonuçta her biri güzel ve sağlıklı görünümlü adamlardır.”
Kayanaklar:
*The Turkish Band on the Esplanade.
Straits Times Weekly Issue, 26 November 1889, Page 9
Article also available on Microfilm Reel NL5209
** The ” Ertugroul.”
The Singapore Free Press and Mercantile Advertiser (Weekly), 24 September 1890, Page 17
Article also available on Microfilm Reel NL1928
Ayşe Sâmiha
17.10.2020
Singapore