Hatadan arınmış insan yoktur. Herkes eleştirilebilir. Ama “Resmi Tarih”in yalanlarını ortaya çıkarıyoruz diye ortaya çıkıp, tarihi belgeler ve dolayısıyla tarihi tahrif ederseniz bu olmaz… Bunu yapana bırakın tarihçi, insan bile denmez…
Yalnız “Shakespeare’in asıl adı Şeyh Pir’di” gibi zırvaların sahibi Fesli Kadir değil, Resmi Tarih’i yıkma iddiasında olan, Ahmet Akgündüz Ekrem Buğra Ekinci gibi İslamcı, Halil Berktay, Ayşe Hür, Seven Nişanyan gibi sol-liberal akademisyenler değil, Yavuz Bahadıroğlu ve Mustafa Armağan gibi alaylı tarihçiler (!) de konu Atatürk, Türklük ve Cumhuriyet olunca, tarihçi(!) kimliklerini bir yana bırakıp Atatürk karşıtı bir militana dönüşüyorlar…
Mustafa Armağan uzun süredir, büyük tarihçiliğini yazdığı emsalsiz köşe yazıları ve attığı olağanüstü tweetlerle sürdürüyor. Tweetlerinde ana malzeme harf devrimi ile 1938 arasında yayımlanan gazeteler. Yani Atatürk dönemi eleştirilerini, “ceberrut tek parti iktidarı”, “tarihi gerçeklerin gizlendiği dönem” diye yorumladığı 1923-1938 döneminde çıkan gazetelere dayandırıyor. Bir internet sitesinde pek çok gazetenin eski sayılarının ilk sayfa fotoğrafları paylaşıma açılınca, ho-camız hazineye kavuştu. O gazetelerdeki Atatürk aleyhine kullanılabilecek kupürleri seçiyor, eşsiz derinliği ile yorumluyor ve paylaşıyor. Böylece resmi tarihin surlarını yerle bir ediyor…
Mesela:
1- 23 Ekim 2020 tarihinde bir twit atmış. Ekinde bir fotoğraf Atatürk ve karşısında Deli Halit Paşa ile gazeteci Velid Ebüziya. Fotoğrafın altında bir açıklama: “Röportajı yapan Velid Ebuziya notlarını rahat alabilmek için ayak ayak üstüne atmış, bu fotoğraf Tasvir-i Efkar gazetesinde yayınlanınca, bunu kendisine hürmetsizlik kabul eden Atatürk Velid Ebuziya ile bir daha yan yana gelmemeye çalıştı.” Büyük tarihçimizin fotoğraf hakkındaki muhteşem yorumu; “Sen misin Paşa’nın karşısında bacak bacak üstüne atan?”
Sanki gazete kupürüne göre Atatürk Velid Ebüziya’yı Silivri zindanına atmış, sanki Tasvir-i Efkâr’ı kapatmış, sanki Tasvir-i Efkâr’ın kamu ilanlarını kesmiş, kamu kurumlarına girmesini yasaklamış… Yalnızca duygusal bir tavır sergileyerek, Velid Ebüziya ile bir daha yan yana gelmemeye çalışmış…
Günümüzde Cumhurbaşkanının gezilerine, uçağına davet edilmeyen gazeteciler, her fırsatta RTÜK tarafından kapatma cezası verilen muhalif tv kanalları, cumhurbaşkanı ve iktidar partisi tarafından röportaj verilmeyen basın mensupları, basın toplantılarında sorular cevaplandırılırken çalıştığı gazeteye göre tavır alınan muhabirler, hapisteki gazeteciler gibi örnekler ortadayken, bunlar hakkında ağzını açmayan Armağan’ın, Atatürk’ün Velid Ebuziya ile karşı karşıya gelmemeye çalışmasını eleştirmesi, en hafifinden hadsizliktir.
Kaldı ki, Atatürk ile Velid Ebuziya’nın arasının açık olmasının nedeni bu fotoğraf değil, Milli Mücadeleyi destekleyen ve önemli yararlılıkları olan Velid Ebuziya’nın, 1923’den sonra Cumhuriyetin ilanına ve Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine karşı çıkan yazılar yazmasıdır… Bu gerçekten hareket etseydi Atatürk hakkında, tarihi gerçeklere daha uygun eleştirel bir makale yazabilirdi. Ama kim uğraşacak onlarla… Nasıl olsa inanan çok. Salla bir tweet gitsin… Nede olsa “Ben her Cuma bir tane ayet sallıyorum.” diyen anlayış yabancısı değil…
2- 20 Ekim 2020 tarihli twitinin ekinde ise “20 Bin TL tasarruf için okul kapatılır mı” başlıklı bir gazete kupürü. Ve Armağan hocamızdan müthiş bir tespit; “1931 Okul kapatan CHP. Zonguldak’ta koca Maden Okulunu 20 bin lira tasarruf edeceğiz diye kapatmışlar. Hâlbuki İzmir için Canonica’ya sipariş edilen heykel parasının beşte biri bu! Cumhuriyet, 18 Haziran 1931. Tarihler bunu yazmaz. Zaten karga kovalamaktan sayfa kalıyor mu ki!”
Evet, okul kapatılmış. Okulu da CHP kapatmış. Pekiyi okul ne zaman açılmış. 1924’de. Yani Cennetmekân Abdülhamit Han açmamış. Okulu açan da CHP. O zaman “Okul kapatan CHP” iddiası bühtan değil mi? Bir de tarihe bakalım 1931. Dünyanın gördüğü en büyük ekonomik buhran yılları. ABD ve Avrupa o yıllarda tasarruf için neler yapıyor bir bilseniz.
Bir okulun kapatılmasını Atatürk dönemini eleştirmek için fırsat bilen Armağan’ın aklına, taşımalı eğitim uygulaması sonucu 15 bin 550 okulun kapatılmasını eleştirmek hiç geldi mi acaba? Çoğu harabeye dönen, bakımsızlıktan kullanılmayan 15.500 okul… Öğretmensiz kalan 15.500 köy. İnsafsızca yazın sıcağına, kışın ayazına teslim edilen, bir kısmının okuma hakkı elinden alınan köy çocukları. O bir okulu açan da kapatan da -Mustafa Armağan’ın deyişi ile- CHP idi… Ama AKP’nin kapattığı 15.500 okulun bir tanesini bile AKP yaptırmamıştı…
Armağan’ın objektif bir tarihçi olmadığı kesin… Ama kendisine koşulsuz inanan kitleleri, haydi provoke etmek demeyeyim ama yönlendirmedeki, etkilemekteki, yeteneği müthiş… Araya bir heykel cümlesi ekleyerek, takipçilerindeki heykel=put algısını kaşımaktan da geri durmamış… Zaten en fazla paylaşım yaptığı gazete kupürleri heykel yapım ve açılışları ile ilgili olanlar… Heykel yapmak sanki dünyanın en büyük suçu…
Ama aslında derdi ne heykel, ne israf. Onun derdi Atatürk’le. Derdi heykel olsa Osmanlı Sultanı Abdülaziz’in, Osmanlı borç batağında iken İngiliz heykeltıraş Charles Fuller’e 1872’de yaptırdığı at üstündeki bronz heykelini, Beylerbeyi sarayının bahçesine yaptırttığı hayvan heykellerini de eleştirirdi. Abdülaziz’in heykeli ile ilgili bir eleştirisine rastlamadım. Ne bilim adamı ama… Kadızadelerin çağımız versiyonu…
3- Mustafa Armağan 10 Nisan 2020 tarihli twitter hesabında; 1930 yılı 11 Haziranında yayımlanmış bir Gazete Kupüründen hareketle, Uşak Şeker Fabrikasının kötü yönetim nedeniyle büyük zarar ettiği, tasfiyenin eşiğine geldiği haberini paylaşmış. “Atatürk döneminde ne kötü yönetiliyorduk” demeye getirmiş. Tabii Atatürk’e saldırmak için aportta bekleyenler boş durur mu? Atatürk dönemi hakkında akla hayale gelmez yorumlar…
Oysa Uşak Şeker Fabrikası, bir avuç Uşaklı müteşebbis tarafından 1926 yılında kurulan bir fabrika… Çok iyi amaçlarla kurulan fabrika, yöneticilerinin profesyonel olmadığı için yapılan hatalar nedeniyle zarar eder. Sanayi ve Maadin fabrikasına olan borçlarını ödeyemediği için 1931 yılında tasfiye edilen fabrika devlete geçer ve halen faaliyettedir.
Adam tarih allamesi (!), söylediklerine tartışmadan inanan yüz binler var… İnsan paylaşım yaparken bir araştırır, bu Uşak Şeker Fabrikası nedir diye bir bakar… Ama Atatürk düşmanlığı gözlerini kör etmiş ya, Atatürk’e düşmanlık yapmak için bir fırsat doğdu ya, hemen gazete haberini Fabrikanın “Özel Fabrika” olduğu gerçeğini ya bilmediğinden ya da özellikle saklayarak paylaşır…[ihttps://www.academia.edu/37133449/U%C5%9Fak_%C5%9Eeker_Fabrikas%C4%B1n%C4%B1n_Kurulu%C5%9Fu_ve_Geli%C5%9Fmesi” style=”color: #954f72; text-decoration: underline;”>https://www.academia.edu/37133449/U%C5%9Fak_%C5%9Eeker_Fabrikas%C4%B1n%C4%B1n_Kurulu%C5%9Fu_ve_Geli%C5%9Fmesi