Devlet ve millet hayatında asli görev, nesilleri milli kültürle yetiştirerek milli hedeflere yöneltmektir. Zira devletin bekası, milletin varlığı ancak bu yolla sürdürülebilir. Eğitimin en başta gelen işi, millî kültürü genç nesillere devretmek; millî kültür malzemesini, en ileri ve en ince tekniklerle, millî şahsiyeti ve üslûbu zedelemeden işleyerek geliştirmek, çağdaşlarını hayran bırakacak eserlere ulaşmak üzere insanlarına sarsılmaz bir iman, irade ve heyecan vermektir.
Eğitimin asla vazgeçilmez karakteri “milli” olmasıdır. Her millet, çocuğunu, “millî bir eğitimden” geçirmektedir. Yine, her millet, eğitimin temelinde millî kültürünü bulundurmaktadır. Genç nesiller, atalarından birikmiş tecrübeleri devralarak geliştirip olgunlaşmaktadırlar. Hiç şüphesiz, bu tecrübe, başka cemiyetlerle kurulan temaslarla daha da gelişip zenginleşmektedir.
Eğitim sistemlerinin en temel amacı, iyi insan, iyi vatandaş ve nitelikli insan gücü yetiştirmektir. Bunları başarabilmek için her eğitim sistemi, yetiştirmek istediği insan modelini, toplumsal ihtiyaçlara ve bireysel beklentilere cevap verebilecek şekilde, sahip olduğu eğitim felsefesi ve insan gücü politikası ışığında belirleyerek eğitim etkinliklerini düzenlemektedir. Toplumların en önemli önceliklerinden olan eğitim, en temel sorunların da başında yer alır.
Eğitim sisteminin temel öğelerinde biri öğretmenliktir. Öğretmenlik, bir devlet memurluğu olmakla beraber sistem içinde yaptığı iş itibarıyla ayrıcalıklı bir statüye sahiptir. Çünkü öğretmenlik, yukarıda belirttiğimiz milli görevleri yerine getirmektedir. Bu bakımdan öğretmenlik mesleği, atanmışlıktan çok adanmışlığa dayanır. Devlete sadakat, liyakat, kariyer ve ehliyet kavramları kanunla belirlenmiştir. Bunun için görevde yükselme konusu eşitlik ilkesi esas alınarak belirlenen kurallara göre yapılmalıdır. Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın yaptığı açıklamaya göre; proje okul, taşra şube, ilçe milli eğitim müdürlüğü kadroları “liyakat, ehliyet, adalet” kavramları hiçe sayılarak basında malum-sen olarak adlandırılan bir sendikanın üyelerinden atanmaktadır.
Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan, en az yanlı atamalar kadar bir diğer konu hakkında uyarıcı ve gerekli açıklamalarda bulunmuştur: “MEB merkez ve taşra teşkilatlarında adil, hakkaniyetli, kul hakkına saygılı bir yönetim anlayışının hayata geçirilmesidir. MEB teşkilatlarının sendika, vakıf, cemiyet görünümlü işgalci çetelerden kurtarılarak, eğitimin ve eğitim çalışanlarının ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda yönetildiği bir düzende bizler de her zaman taşın altına değil elimizi, gövdemizi dahi koyarız.”
Türk eğitimi paralel yapının artıklarını daha tamamen temizleyememişken yeni oluşumların pervasız tutum ve davranışlarına devam etmektedirler. Bu da millet ve neslin istikbali hususunda insanları kaygılandırmaktadır. Ülkenin güvenliği, topyekûn bir gayret ve çalışma gerektirir.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, eğitimle ilgili olarak “öz eleştiri”leri yaptığı konuşmalarının başlıklarını şöyle sıralamak mümkündür;
“-İki alanda başarısız olduk: Birisi eğitim öğretim, diğeri kültür.
– Eğitimde kalite artışına yoğunlaşmamız gerekiyor.
– Eğitimde hedeflediğimiz noktaya gelemedik.
– Eğitimde hayal ettiğimiz düzeylere ulaşamadık.
– Eğitim konusunda bir şeyleri eksik bıraktık.
– Eğitimde hedeflerimizin gerisinde kaldık.”
Devletin en üst düzeyinde yapılan bu öz eleştirinin ilgililer tarafından yeteri kadar değerlendirilip önlemler alındığı kanısında değiliz. Zira 2002’den 2020’ye kadar 7 bakan, 16 defa da eğitim sistemi değişmesine rağmen olumlu bir gelişme sağlanamamıştır. Çünkü eğitime, eğitim dışı unsurlar müdahale etmekte, yanlış kararlar, yanlı atamalar kaotik bir ortam oluşturmaktadır.
MEB tarafından hazırlanan 2023 Eğitim Vizyonu Temel Politikamız bölümünde; “Bu süreçte en kritik aktör okul yöneticisidir. Bu nedenle yetkinin ötesinde okul yöneticisinin okuldaki çocuktan veliye kadar güvene ve uzmanlığa dayalı etki gücü belirleyicidir.” ifadesine yer verilmiştir. Bu hüküm; “İcra eden, tatbik eden, karar verenden daima daha kuvvetlidir.” sözünü hatırlatmaktadır. Okul yöneticiliği; icra eden, tatbik edendir. Okul yöneticiliği; ahbap çavuş ilişkisi, hatır gönül bağına göre değil liyakat ve ehliyet esaslarına göre düzenlenir. Yukarıda Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın yanlı atamalarla ilişkili açıklaması bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır. Bu gerçek de kem aletle kemâlâtın olamayacağıdır. Milli Eğitim Bakanlığı personel konusunda liyakat, ehliyet ve adalet değerlerini dikkate alarak yeniden yapılandırılmalıdır. Söz konusu olan insandır, insanın yanlış eğitilmesinin maliyetini çok pahalı olacaktır. Bunun da telafisi mümkün değildir.
Devlet, Cumhuriyetimizin 100.yıl dönümünü bir milat kabul ederek yeni vizon, temel politikalar ve hedefler ortaya koymaktadır. MEB 2023 Vizyonu adı altında yeni bir proje üretmiştir. Bu projenin “Temel Politikamız” bölümünde şöyle denilmektedir: “Her kültür, kendi eğitim sistemini üretir. Bir eğitim sisteminin sorunlarına çözüm ararken, o sistemi oluşturan kültürün ve toplumun özelliklerini göz önünde bulundurmak gerekir. İnsan insanın gölgesinde yetişir. Bu nedenle medeniyet tarihimizde, Nizamiye’den Sahn-ı Seman’a, Köy Enstitülerinden Öğretmen Okullarına, Parasız Yatılı Okullardan Fen Liselerine kadar birçok eğitim kurumu yer almıştır. Bu kurumların yetiştirdiği büyük insanlar da medeniyetimizin sütunlarını dikmiştir. Bu olgudan hareketle eğitimi; çocuklarımızı her anlamda muvaffak kılmanın yanı sıra, insanlığa hizmet ederek evrensel medeniyete katkı sağlamak olarak görüyoruz. Millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerimizi çocukların yaşantılarında inşa etmelerini sağlamayı bu yaklaşımımızın özü olarak değerlendiriyoruz.”
Gerçek olan, Milli Eğitimde bu kadro, bu zihniyet ve bu yapılanmayla hedeflere ulaşılamayacağıdır. Vakit kaybetmeden geniş bir katılımla eğitimle ilgili her kesimin düşünceleri sorulmalıdır. Kabul edilebilir her düşünce değerlendirilmelidir. Türk eğitim sistemi “milli” olma vasfını asla kaybetmemelidir.