Parti kapatmayı zorlaştıran Anayasa değişikliği 2010 yılı başlarında TBMM tarafından kabul edildiğinde, bu karar “Demokrasinin zaferi” olarak ilan edilmişti.
Aradan on yıl geçtikten sonra parti kapatma istekleri yeniden gündeme gelmeye başladı…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir süredir “HDP Kapatılmalıdır” kampanyası yürütüyor. Bütçe Görüşmeleri sırasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da HDP’yi hedef alan sert bir konuşma yaptı…
“Demokratik” gerekçelerle HDP’nin kapatılmasını antidemokratik bulabilirsiniz… HDP’nin kapatılma önerisini demokrasiye aykırı bulanların öncelikle şu soruya makul bir cevap vermeleri gerekir :“HDP’ye gösterilen tolerans, dünyanın hangi ülkesinde, haydi “ülkesine düşman” demeyeyim ama “ülkesinin yanında durmayan” bir partiye gösterilir?”
HDP’ye karşı bugün en sert tepkiyi sergileyen Devlet Bahçeli’nin bir zamanlar HDP’ye ne kadar hoş görülü davrandığını hatırlayın… 2008 yılında TBMM’nin açılışının 85. Yılı nedeniyle yapılan törende DTP Milletvekili Hasip Kaplan’ın elinden tutup “Gel Hasip Meclisin renklerini tamamlayalım” diye yanına oturttuğunu, bu nedenle çoğu bugün İYİ Parti’de bulunan muhalifleri tarafından eleştirildiğini, 2017 yılında ‘yaşı ve sağlığı nedeniyle tutuksuz yargılanması sağlanmalı’ diyerek Ahmet Türk’ün hapisten çıkmasına öncülük ettiğini sanırım çoğunuz hatırlarsınız…
Açılım sürecinde HDP ve öncülü partilere karşı Ak Partinin tavrı, gereğinden fazla “demokrat” değil miydi?
Ama HDP kendisine verilen bu krediyi nasıl kullandı? Teröre ve teröriste destek vererek…
Siyasi mülahazalarla Ak Parti ve MHP’ye karşı olabilirsiniz. Ak Parti’nin HDP’ye karşı farklı zamanlarda sergilediği politikalardaki zik-zakları politik tutarlılıkla bağdaştırmayabilirsiniz. Ak Parti iktidarını ülke için bir şanssızlık olarak görebilirsiniz. Bölücü hareketin güçlenmesinden Ak Partiyi sorumlu görebilirsiniz. Ama Allah aşkına lütfen tarafsızca cevap verin; HDP Türkiye’nin siyasi partisi olabilmek için bir çaba gösterdi mi?
Ak Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in TBMM’nin 15 Aralık 2020 tarihli oturumunda, Amerika’nın Türkiye’ye karşı aldığı yaptırım kararını kınayan TBMM kararına HDP’lilerin katılmaması üzerine söylediği şu sözler, ülkedeki HDP karşıtlığının temel nedenidir; “…..Biz size şaşırmıyoruz, bugüne kadar Türkiye’yle alakalı hiçbir konuda ülkenin yanında olmadınız. Ülkemizin, Türkiye’nin yanında olmadınız. Bu da bunun teyididir”
Evet, son iki yıl içerisinde TBMM’de, dış politika ve milli güvenlik ile ilgili olarak alınan tüm kınama kararları, Ak Parti, CHP, MHP ve İyi Parti tarafından kabul edilmiş, HDP hiçbir kararı desteklememiştir…
Son iki yılda, TBMM’de grubu olan partilerden HDP dışında kalan partilerin imzaladığı, desteklediği, onayladığı ama HDP’nin katılmadığı kararları, şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Suriye’nin kuzeyindeki terör odaklarına karşı icra edilen Barış Pınarı Harekâtı hakkında Avrupa Parlamentosunda kabul edilen kararı, TBMM bütünüyle reddedip kınadıklarına ilişkin olarak 25 Ekim 2019 tarihinde ortak bir bildiri yayınladı. Grubu bulunan partilerden yalnızca HDP bu bildiriyi imzalamadı
2- ABD Temsilciler Meclisinin sözde Ermeni soykırımının tanınmasına ilişkin kararını, kınayan, yok sayan reddeden 30 Ekim 2019 tarihli TBMM kararına HDP katılmadı.
3- ABD Senatosu’nun, tarihi gerçekleri saptırmak suretiyle, uluslararası hukukun temel kurallarını yok sayarak, sözde Ermeni soykırımı iddiaları konusunda kabul ettiği kararı, esefle kınayan 13 Aralık 2019 tarihli TBMM kararına HDP yine katılmamıştır.
4- 27 Şubat 2020 gecesi Suriye İdlib bölgesinde 33 kahraman evladımızın şehit edildiği, 32 evladımız yaralanmasına neden olan TSK’ya ait konvoya yapılan hain saldırıyı kınayan 28 Şubat 2020 tarihli açıklama HDP dışındaki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki grubu bulunan partiler tarafından imzalanmış HDP bu açıklamayı imzalamamıştır.
5- Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısına ilişkin AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti’nin ortak görüşleri doğrultusunda hazırlanan ve TBMM Bildirisi olarak 16 Temmuz 2020 tarihinde Genel Kurulun bilgisine sunulan bildiriyi HDP imzalamaktan kaçınmıştır.
6- TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin, Ermenistan silahlı kuvvetlerinin 28 Eylül’de Yukarı Karabağ’da ateşkesi ve uluslararası hukuku ihlal ederek ağır silahlarla Azerbaycan sivil yerleşim yerlerini ve askerlerini hedef alan saldırılarını kınadıkları 28 Eylül 2020 tarihli bildiri de HDP tarafından imzalanmamıştır…
7- Son olarak ABD’nin Ülkemize Karşı Açıkladığı Yaptırımlar kınayan Hakkında Ortak Açıklama AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti tarafından imzalanmasına karşılık, Tüzüğünde “ Emperyalizmin dünya halkları üzerindeki egemenlik politikalarına” karşı duracağını söyleyen HDP tarafından imzalanmamıştır…
Bu da demektir ki HDP;
Ermeni Soykırım Yalanı konusunda batılı emperyalistler gibi düşünmektedir,
Azerbaycan’a ve Türkiye’ye karşı Ermenistan’ın yanındadır,
33 Askerimizin şehit edilmesini kınamayarak katillerin yanında saf tuttuğunu göstermiştir,
Türk Milletine karşı yapılan hukuk ihlallerinin yanında olduğunu göstermiştir,
Milli konularda Türkiye Partileri’nden farklı düşünmektedir,
Emperyalizmin 5. Kolu gibi çalışmaktadır,
Özetle HDP bir Türkiye Partisi olmamıştır, olamayacaktır…
Ülkenin çıkarlarına ve milli politikalarına aykırı bir davranışı Fransa’daki, İspanya’daki, İngiltere’deki, yani demokratik dünyadaki “bölücü” partiler sergilese, o ülkelerin tavrı ne olurdu… O partiler parlamentoda yer alabilir miydi?
HDP’nin kapatılması taleplerine ilk bakışta haklı gözüken bir itiraz yönetiliyor; “HDP Kapatılırsa yenisi açılır”. Ama haklı da değil doğru da… Bu karşı çıkış, “Hırsızı, katili, tecavüzcüyü, tacizciyi tutuklamayalım. Nasıl olsa hapisten çıkınca yeniden suç işleyecek” demekten farksız…
Ne dersiniz; bugüne kadar hiçbir konuda ülkenin çıkarları doğrultusunda davranamayan, PKK’nın emir ve direktifleriyle hareket eden, değişeceğine dair bir emare de gözükmeyen HDP TBMM’de bulunmalı mı?
HDP’nin kapatılmasını isteyenler haksız mı?