Mesele gidenler değil
Uğurlar ola.
Kalanlar hiç değil
Bâş üstünde yerleri var.
Mesele gitmek ve kalmak arasında kalanlarda.
Onca yaşanmışlık gitmeye,
Hesaplaşmanın acısı, ya da hesaplaşamamanın,
kalmaya engel.
Her muhasebe acıtır.
Gideni de…
Kalanı da…
Kıranı da…
Kırılanı da…
Gitmekle kalmak arasında kalanı da…
İlişkilerinde sınavı vardır. ‘araf’ı vardır hasılı.
Gri zamanları vardır.
Hastalık seyri.
Nekâhat dönemi.
Sınavın sonucuna göre.
Ya ölümlük.
Ya ömürlük.
Vesselam..!
Kaybedilebilir tecrübe kalır.
Kazanılabilir dosttan öte dost kalır.
Bazen ben…
Şöyle bi bakarım bana biraz uzaktan.
Neleri dağıtmışım etrafa, neleri döküp saçmışım… Benlerin hangilerini tutamamış kaçırmışım dışıma?
İzlerim, gözlerim…
Sonra,
Neş’emi, gülüşlerimi… Fikirlerimi, kayırmalarımı, empatimin fazlasını, samimiyetimi, özgüvenimin artanını, harcadığım emeklerimi, ziyan ettiğim sevmelerimi…
Torlar toplar, sarar sarmalar yüreğime saklarım yeniden.
Gözlerimdeki ışığı da söndürür kaçarım sakladığım çocukluğuma.
Huzura, sükuta, dinginliğe…
Yeniden büyümeye.
Filizlenip kök salmaya.
Belki de yaprak dökmeye,
Ve belli ki toruncuğum Nilüş’le bunu daha çok yapacağım bundan böyle.
Onun çocukluğunda kendimi arayacağım. Mahsuscuktan kahve içerken, mahsuscuktan büyük olacağım…
O, onunla yeniden büyüdüğümü hiç fark etmeyecek olsa da,