Herkes çok mutlu.
Peki ama neden?
Çin, mallarını Avrupa’ya çok daha hızlı satabilecek diye mi? 1 ayı geçen teslimat süreleri 7 güne inecekse Türkiye’nin ihracatının yarısından fazlasını alan Avrupa’da yeni bir rekabetçi doğduğu için bu sevinç neden?
Türkiye ile Çin’in rekabetinde kim kazançlı çıkacak? Liberal tanrılar mı?
Benim gördüğüm resim bu değil. En kısa yoldan bizim Çin ile olan ticari münasebetimize bakmak yeterli. Son 6 yılda ihracat ve ithalatımız yerinde sayıyor. Yıllık verdiğimiz ticaret açığı her yıl ortalama 20 milyar dolar! Her yıl verdiğimiz 3 liralık açığın 1 lirasını kendilerine veriyoruz demektir bu.
Sevinilecek ne var, bunu ciddi şekilde konuşmak gerekiyor. Birkaç liman alınacak, uzun vadede Çin malları daha kolay AB’ye ulaşacak diye kısa vadede birkaç milyar dolarlık doğrudan yatırıma mutlu mu olmalıyız?
*****
Gökhan ŞEN
21. yüzyılın İpek Yolu olarak adlandırılan Kuşak ve Yol Girişimi, Devlet Başkanı Xi’nin ağzından şöyle tarif ediliyor: Çin bu proje ile aktif şekilde uluslar arası iş birliğini sağlamış olacak. Bunu yaparak küresel ölçekte politika, altyapı, ticaret, finans ve insandan insana iletişim bağlantıları kurmayı umuyoruz. Böylece ortaklık kültürü ile birlikte kalkınmayı paylaşmayı umuyoruz.
*
Küresel ABD hegemonyası doğal sınırlarını geride bıraktı. Artık dünya liderliği, başka bir aday olmadığı için zoraki yürütülüyor. Kurala ve serbest rekabete dayanmıyor. Oyunun kurallarının değişmesi zamanın ruhunu korumacılığa ve popülizme itiyor.
Bu sebeplerle ABD’nin zoraki yürüttüğü liderliği çeşitli sahalarda kırma ihtiyacı çoktan doğmuş durumda. ABD Doları’nın bir yaptırım aracı olarak kullanılması ve Amerika’nın askeri & ekonomik gücünü dünya refahını artırıcı yönde değil terbiye edici biçimde tatbik etmesi rahatsızlığın boyutunu artırıyor.
Alternatif arama aciliyetini doğuruyor.
Küresel ticarette zirve ortağı bir başka ülke doğal şekilde karşımıza çıkıyor: Çin Halk Cumhuriyeti.
ABD’nin 20 trilyon dolarlık milli hasılasını 1,4 milyarlık nüfusu ve 13 trilyon dolarlık ekonomisi ile takip eden Çin terfi etmek istiyor. Bunun için Asya ve Pasifik’te askeri imkânlarını da kullanan ülkenin master planı ise ticaret. Bunu sağlamak için bulunan çözüme de One Belt One Road / Kuşak ve Yol Girişimi diyorlar (OBOR / KYG).
Buraya kadar bakılınca, tek kutuplu dünyadan çıkmanın ve küresel dengeyi bulmanın çözüm yolu olarak KYG’yi görmek mümkün. ABD emperyalizmine baştan itibaren karşı olan Sol için de kapitalist koşullarda rekabete dayalı yarışma uman Sağ için de KYG gerçekten bir çözüm olabilir.
Her şeyden önce KYG bir alt yapı cenneti vaat ediyor. Birçok uluslar arası kurum tahminine göre önümüzdeki 20 yıl boyunca küresel ekonomide her yıl ortalama 30-40 milyar dolar arasında alt yapı yatırım açığı bekleniyor[i]. Proje, bu açığı kapamaya aday.
KYG’nin tek hedefi yollar ve köprüler inşa etmek değil. Sağlanacak ulaşım yolları ile ticaretin artması, küresel büyümenin yukarı çekilmesi, ekonomik etkinliğin yükseltilmesi amaçlanıyor.
Çin’in belirlediği 3 ana rota (bir aks Türkiye’nin de üstünden geçiyor) üzerinde 6 adet ticaret koridoru açacak. Bu hatlar boyunca mal ve hizmetlerin taşınması için gerekli tüm yapılar inşa edilecek ya da mevcutlar Çin tarafından aktif hale getirilecek. Finansman da maksimum boyutta Çinli şirketler tarafından sağlanacak. Kuşak kıtaların bağlanmasını temsil ederken, yol ise denizden ticareti anlatıyor.
Plan bu.
Böylece fiziken bağlanan ülkeler aynı zamanda Çin’in teknoloji, enerji ve diğer çözüm yollarını yine Çin finansmanı ile kullanacak. Çin açısından hem tedarik hem de değer zinciri yaratılmış olacak. Aynı zamanda yüksek finansman ihtiyacı sebebiyle Yuan’ın konvertibilitesi artacak ve sermaye piyasaları derinleşecek.
*
Buraya kadar, Çin ve KYG’ye ortak olacağını açıklayan (içinde Türkiye’nin de olduğu) yaklaşık 75 ülke adına haberler olumlu. Herkes için hikâyenin tutulacak bir tarafı var.
Ne var ki hayatın olağan akışı tam bu şekilde yürümüyor. Örneğin 2019’un en güçlü temalarından biri KYG’nin aşırı yatırım dürtüsü ve fazla borçlandırmasından duyulan kaygı oldu. Geçen yıl hemen hemen bu zamanlar Malezya örneğini aktarmıştım[ii]. Malezya’nın yanına Sri Lanka, Nijerya, Pakistan ve başka ülkeler de eklendiler.
Bir başka konu Çin’in yaşadığı ekonomik zorluklar sebebiyle doğrudan yatırımların beklenenden küçük kalması. 2013’te start verilen projen ile bağlantılı yatırımlar şu ana kadar 80 milyar doları ancak buldu. Oysa projeden her bahseden kapıyı trilyon dolarlardan açıyor. Şu ana kadar gerçeğimiz bu değil.
İşin Türkiye bacağı daha da ilginç. Geçtiğimiz günlerde, Çin’den kalkan bir trenin Türkiye’ye varması törenle kutlandı.
Herkes çok mutlu.
Peki ama neden?
Çin, mallarını Avrupa’ya çok daha hızlı satabilecek diye mi? 1 ayı geçen teslimat süreleri 7 güne inecekse Türkiye’nin ihracatının yarısından fazlasını alan Avrupa’da yeni bir rekabetçi doğduğu için bu sevinç neden?
Türkiye ile Çin’in rekabetinde kim kazançlı çıkacak? Liberal tanrılar mı?
Benim gördüğüm resim bu değil. En kısa yoldan bizim Çin ile olan ticari münasebetimize bakmak yeterli. Son 6 yılda ihracat ve ithalatımız yerinde sayıyor. Yıllık verdiğimiz ticaret açığı her yıl ortalama 20 milyar dolar! Her yıl verdiğimiz 3 liralık açığın 1 lirasını kendilerine veriyoruz demektir bu.
Sevinilecek ne var, bunu ciddi şekilde konuşmak gerekiyor. Birkaç liman alınacak, uzun vadede Çin malları daha kolay AB’ye ulaşacak diye kısa vadede birkaç milyar dolarlık doğrudan yatırıma mutlu mu olmalıyız?
Türkiye’nin bu projeden göreceği zararı yarara çevirmek ve değer zincirinde yerini alması için çaba göstermek gerekiyor. Sağlayabileceğimiz tek fayda bu. Yoksa gerek ağın sahibi gerekse de ölçek ekonomisinin büyüklüğü ile Çin bizim ihracatımıza büyük bir darbe vuracak.
Otomatik sevinç zamanı değil. Çinlilerin dediği gibi, mutluluk gökten yağmayacak; çalışarak gelecek.
————————————————————————
Kaynak: https://www.bloomberght.com/ht-yazarlar/gokhan-sen/2095
———————————————-
[i] Kaynak: Bloomberg HT; https://www.oecd.org/finance/Chinas-Belt-and-Road-Initiative-in-the-global-trade-investment-and-finance-landscape.pdf
[ii] https://www.haberturk.com/yazarlar/gokhan-sen/2291665-cin-yatirimlari-firsat-mi-tehdit-mi