Uyku vakitleri huzur saatlerimiz.
Süveterimiz, ev ayakkabılarımız, önlüğümüz çıkar, uyku örtüsüne sarılırız ve ayakta sallanarak uyuruz. Üzerimizden çıkanlar itina ile katlanır her zaman. Kirli sepetine gidecekse bile bir düzenle gider.
Ne güzeldir bir canı güzelliğe, estetiğe, tertip ve düzene alıştırarak büyütmek. Ruhunu beslemek. Huzuru yaşatmak. Cansız da bilsek, her varlığın bir özü, bir hakkı, bir yeri olduğunu hâl ile yaşatmak… Olanın hakkını bilmek. İlle lüks ya da paha ile değil. Ne varsa ait olan. Hizmetimize sunulan, aslında hizmet borçluyuz. Bunu işleyebilsek. Ömre ilmek ilmek.
Ayakkabımızdan, terliğimize… Havlumuzdan yastığımıza.
Hepsi özen, hepsi değer hak eder.
Değil mi ki emanet.
Kainat insanoğlunun bozmadığı, elini burnunu sokamadığı, her zerre ve her hâlde düzen ve ahengin âlemi değil mi?
Karıncadan file bir şekilde düzenin parçası değiller mi? Ve âleme hizmet hâlinde ve birbirlerine.
İnsan…
Hizmetin bir parçası değilmiş de hizmeti tek hak eden varlıkmış gibi mağrur ve pervasız ne yazık.
Elimizden geldiğince yaşayarak yaşatarak emanete hürmeti, eşyaya özeni, düzenin ve ahengin bir parçası olmayı bir şekilde önce hissettirmeli, sonra aklettirmeye çalışmalıyız evlatlara. Yediden yetmişe değil. Yediden çok önce ki, ruh beslensin. El göz alışsın. Böyle böyle dilerim ki hâl olsun yakından uzağa, özelden genele güzellikler, incelikler.
Ayakkabısını ters çıkarmaz belki o zaman. Oyuncağını kasden kırmaz. Çorabını hürmetle eşleştirir. Terliklerini daima düzenle bırakır. Ya da çöpünü sokaklara atmaz. Ya da biraz büyüdüğünde yediği şekerin ambalajını. Yetişkin olduğunda sigarasının izmaritini. Bastığı yeri toprak diye bilmez de üzerine bi de döküntüsünü bırakmaz. Üstüne basıp, ezip geçmez…
Saymayı öğrenir böyle böyle. Hatrı aziz bilir.
Toprağı, havayı, suyu…
Karıncayı. Kuşu. Çimeni, papatyayı.
Öyle ya,
Mal kıymeti bilmeyen can kıymeti bilir mi?
Eşya deyip geçmemeli, varlığın hesabı kadar var olana davranışın da çetelesi tutuluyorsa âlemde…
Beşikten başlasın varlığa özen.
Yükünü taşıdığı ipin hesabından geçemeyen hamal misali…
Biraz üzülelim sanki, kırılana, çizilene, atılana.
Har vurup, hor görülene.
Hem gönüller çizilip kırılıp yaralanmasın, hem emanetler…
Bugün sabah uykusu vaktimiz Nilüş ün giysileri ile sohbete dönüştü tatlı bir sada oldu.
Hatır aziz. İki cihanda aziz.
Ve her şey bir diğerine emanet.
Emanetin hesabını zaten bilen biliyor.
Söze ne hacet.
Vakti şerifler hayrola efendim.
İki cihanda aziz olanlardan olabilmek niyazı ile.
Emanete hıyanetten Rabbim muhafaza buyursun.
Cümlemizi,
Canan ASLAN