Türkler uzun saçlarıyla o kadar bütünleşmiş ve ün yapmışlardı ki Türk dendiğinde uzun saçlı insanlar akla gelirdi.
Oğuzlar üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Prof. Dr. Faruk Sümer, araştırmasında Oğuz Türklerinin saçlarının uzun olduğunu ve kesmediklerini kaydediyor. Hükümdarlar genelde saçlarını serbest bırakırken, savaşçılar ve diğer erkekler belik örerlerdi. Peçeneklerin de saçları örülüymüş. Uygur metinlerinde de alplerin saçları aslan yelelerine benzetiliyor.
Bizans tarihçisi Prokopios Avrupa Hunlarını anlatan yazısında Hun Tarzı olarak adlandırılan saç modeli “Saçlarını ön taraftan geriye şakaklara kadar keser ve arka kısımlarını uzatırlardı” şeklinde tarif ediyor. Avarlar ve Bulgarlarda da bu tip yaygınmış. Çin yıllıkları ise, Asya Hunlarının da saçlarının uzun olduğunu fakat tepeden ördüklerini yazıyor. Tanınmış sinolog O. Franke, saç örgüsünün yalnız Türklere mahsus olduğunu söylüyor. Güney Rusya bozkırında bulunan Türk kavimlere ait taş heykellerin ekserisinde başın arka tarafından aşağı doğru sarkmış üç saç örgüsü bunu doğruluyor.
Eski Türklerin saçı genellikle uzun ve örgülü idi. Uzun saç bazen de serbest bırakılmıştı. Doğuya doğru gidildikçe ise Çin ve Moğol etkisi altında kalan Türklerin saçlarını çok kısa kestikleri veya kazıttıkları görülmektedir. Başka bir model ise Kuzeydoğu Asya ile Mançu kavimlerine ait olan, başın etrafı kazındıktan sonra tepe bırakılan tek örgülü saç modeli idi.
Türklerin bu farklı saç modellerini kullanmalarının nedeni ise çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olmaları ve değişik kültürlerden etkilenmeleridir.
İslâmiyete girdikten sonra da epeyce bir müddet uzun saç geleneğini sürdüren Türkler, başında kendilerinin saçları gibi saçı bulunmayan kimselere ‘tok er’ diyorlardı. Bu ifadeden Türklerin kısa saç, hatta kazınmış saçlar da kullandıklarını öğreniyoruz.
Ayrıca, Ziya Gökalp’in dediğine göre, eski Türklerin tepelerinde en azından bir tutam saç bırakmalarının dinî bir manası bulunuyordu. Eski Türk inancına göre, bir kişi öldüğü zaman Erlik Han’ın yardımcısı olan Körmös bu ruhu cehenneme götürerek kaynar katran dolu kazana atardı. Ancak, Bay Ülgen’in yardımcısı ve ruhun hamisi olan Yayucı, bu ruhu tepesindeki saçlardan tutarak dışarı çıkarırdı. Anadolu’da bazı mezar taşlarında da gözlemlenen eski Türklerin tepelerinde bir tutam saç bırakmaları işte bunun içindir.