Ekokırım kavramı ilk kez Yale Üniversitesi’nde biyolog olan Prof. Dr. Arthur Galston tarafından kullanılmış ve Galston, 1970yılında katıldığı bir konferansta
ABD’nin Vietnam’da portakal gazı kullanmasının çevreye verdiği zarar nedeniyle tıpkı soykırım gibi cezalandırılması gerektiğini söylemiştir. Ekokırım suçunu uluslararası kamuoyu gündemine getiren ise İsveç başbakanı
Olof Palme’dir ve Galston’dan iki yıl sonra, 1972’de BM Çevre
Konferansı’nda yine portakal gazı kullanımı için bu suçu zikretmiştir.
1978’de Birleşmiş Milletler (BM) Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu, Soykırım Sözleşmesi’ne ekokırım suçunun da eklenmesini teklif etmiş ancak bir sonuç alınamamıştır. İklim krizinin etkilerini her geçen gün artarak hissettiğimiz bugünler de, ekokırım kavramını çok daha faz la duyar olduk. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) 2019 yılında
gerçekleştirdiği Taraf Devletler Kurulu’nda Pasifik Ada Ülk eleri tarafından gündeme getirilen ekokırım suçu, geçtiğimiz iki yıl içerisinde uluslararası arenada gittikçe ar tan şekilde tartışılır hale geldi. Son olar ak Haziran 2021’de Stop Ecocide Foundation (Ekokırımı Durdurun Vakfı) girişimiyle
uluslararası uzmanlardan oluşan bir heyet tarafından ekokırım suçunun tanımı konusunda uzlaşıya varılarak bir metin hazırlandı ve bu metin kamuoyu ile paylaşıldı.Türkçesine aşağıda ki linkden ulaşabilisiniz.
link- EKOLOJİK HUKUKCULARIN KURDUĞU DERNEK
https://haklarvearastirmalar.org/blog/
Marmara denizinin müsilajla kaplanması, Marmara deniz hıyarları tarafından ekokırım olarak nitelendirilmiş olup ve dava talebini önceki egüncelerimde dile getirmiştim. Barış Manço gibi ben de kendimi Marmara denizi hıyarı gibi hissettiğimden.
https://www.youtube.com/watch?v=IN1YFLUmcOk
Yukarıda ki video da Naomi Klein in Barnie Sanders ile iklim değişimi hakkında ki sohbetini izleyebilirsiniz. Naomi Klein’in YANIYORUZ YEŞİL YENİ DÜZEN ÜZERİNE ATEŞLİ FİKİRLER* adlı kitabı Doğan Kitap dan yeni yayınlandı. Dünya ki milyonlarca ekolojik okur yazarın fikir annesi olan Naomi Klein yeşil yeni düzenin mimarlarından olup, J.Biden ( A.Ocasio-Cortez) in ABD başkanı olup, yeşil yeni düzeni savunmasında önemi büyüktür. Kitabı okuduğunuzda dünyanın yeni düzenini anlayabilirsiniz. Kitabının 328.sayfasında diyor ki “ Çoğu insanın bu meseleye böyle dört elle sarılıyor olmasının sebebi,bana kalırsa yeşil yeni düzenin geleceğe dair umut dolu vizyonu kadar, zaman ufkunun da uzamış olması. Çünkü insanın kendisini zamanın içinde sürüklenip gidiyormuş gibi hissetmesinden, ne geleceğe ne de geçmişe tutunabilmesinden daha kafa karıştırıcı bir şey yoktur. Nereden geldiğimizi ve nereye gitmek istediğimizi bildiğimiz takdirde ayağımızı basacağımız sağlam bir yer bulabiliriz ancak. İşte o zaman , tıpkı Ocasio Cortez in dile getirdiği üzere, geleceğin henüz yazılmamış olur ve “bizler, görmeye cesaret edebildiğimiz her neyse, olup çıkabiliriz.”
Chantal Mouffe diyor ki “Böyle bir proje, iklim değişikliği meselesini gündem haline getirmeli, ABD’de Alexandria Ocasio Cortez’in savunduğu Yeşil Yeni Mutabakat çerçevesinde, başka mücadele biçimlerini de içeren, yeni bir toplumsal sözleşme ile ortaya koymalıdır. Bu Yeşil Yeni Mutabakat, demokratikleşmeyi amaçlayan popüler kolektif bir iradenin hegemonik ilkesi olmalıdır; ve bu irade, sosyoekonomik düzenin ekolojik bir çerçevede yeniden inşasını temel almalıdır. Böyle bir inisiyatifin başarıya ulaşacağına dair herhangi bir garantinin olmadığı doğru; ancak içerisinde olduğumuz konjonktür bizlere kaçırma lüksümüzün olmadığı bir fırsat sunuyor, zira mevzubahis, bizatihi demokrasinin geleceği.”
Link-Chantal Mouffe’un ” www.republic-of-letters.eu” adlı web sitesinde yayımlanmış yazı linki
https://textumdergi.net/covid-19dan-sonra-bizi-ne-bekliyor/
Kırmızılar sanal düşünce ağı yeşil yeni düzende; yüzbinin üzerinde ki sivil toplum kuruluşlarını iklim değişiminden, iklim adaleti gündeminde birleştirebilir. Karadeniz hemşeri dernekleri fedarasyonları İkizdere çayını koruyamıyor ve anzer balını yapan arıların haklarını savunamıyorlar ise Karadenizli toplantısı yapmanın ne amacı var. Marmara denizi etrafında ki tüm kentlerin hemşeri dernekleri Marmara denizi hıyarının hakkını savunamıyor ve Marmara denizini müsilajla kaplanmasına engel olamıyor ise niye dernek kuruyorlar. Ege ve Akadeniz bölgesinde ki kentler ormanları cayır cayır yanarken bu ormanları yangın riskine karşı nasıl koruyabiliriz diye bir dernek kurmuyorlar ise bir araya gelmenim ne anlamı var. İç Anadolu bölgesi susuz göl etradındaki kentlerin hemşeri dernekleri suzuz gölün kurumasına engel olamıyor ve allı turna yavrularının açlıktan, susuzluktan ölmesine çare olmuyorlar ise “allı turnam” türküsünü söylemeye ne hakları var. Doğu ve güneydoğu anadoluda göller, dereler, ormanlar, kelebekler, çiçekler yani ekosistem yaşamıyor ise bu bölgenin kentlerinin hemşeri dernekleri neyi yaşatıyorlar neyi muhafaza ediyorlar.
Sürdürülebilir yaşam kültürü ; iklim değişimini önler. Tuva dostu olmak hem doğa bilimlerini rehber almak, hem de doğanın sesini-khömei- duymak demektir. Özüne dönmektir. Birleşmiş Milletler Kalkınma amaçlarının 16 tanesini tüm sivil toplum kuruluşları öğrenip, 17. Olan amaçta birleşmelidir.
The green new deal göre ABD de, AB de Japonya da, Çin de yani Paris iklim anlaşmasını imzalayan tüm devletler yeşil dönüşüme başladı.
Kullan,tüket, at doğrusal ekonomisinden; döngüsel ekonomiye geçiyor dünyanın önde gelen tüm şirketleri. ESG yatırım fonları şirketleri karbon ve su ayak izlerini sorguluyor, yatırım yapmak için. Dünyanın gelişmiş ülke halkları ürünlerin su ve karbon ayak izlerini sorguluyor bir elbise alırken bile. Ormanlarını kesen, derelerini, göllerini, denizlerini kurutan kirleten ülkelere ekolojik davalar açıyor, Allı turna kuşlarının yaşam hakkını savunuyor, tüm dünya… Uydular tüm dünyanın ekosistemlerini izliyor, kayıt altına alıyor.
Ekolojik okur yazarlar ; ekokırım, ekolojik borç gibi ekosentrik etik hukuk ile ekosistemlerin yaşam hakkını savunuyorlar, dünyanın her yerinde.
Herkes, her şeyin farkında. Güneş balçıkla sıvanmaz.
#karezcanal2050 race to zero yarışında tüm şirketlerimiz katılmalı.
YANIYORUZ *diyor Naomi Klein. Aynı kitap sahife 322 den bir alıntı ile son noktayı koymak isterim, egünceme. “ Ursula Le Guin zor zamanlar geliyor diye seslenmişti. Kapitalizm içersinde yaşıyoruz ve onun gücünden kaçmak imkansız gibi görünüyor. Ama unutmayın ki kralların kutsal yönetme hakkı da bir zamanlar öyle görünüyordu. İnsanların sahip olduğu herhangi bir güce, diğerleri tarafından karşı konulabilir ve bu güç değiştirilebilir. Direniş ve değişim genellikle sanattan başlar”
İşte bu nedenle kırmızılar –digital think tank- sanal düşünce ağı var.
CAHİT GÜNAYDIN #KAREZCANAL2050 RACE TO ZERO