İstiklal Savaşı’nda Türk Kadınları

“Dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim’ diyemez.” 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Yüz yıl önce bugün, İnönü Savaşının başından sonuna kadar yer alan ve kendi araçları ile görev yapan 12 Türk kadınına madalya verilmiş, erzak kolunu yöneten Fatma Onbaşı’nın da rütbesi çavuşluğa yükseltilmiştir.[i] Bu tarihi günün yıldönümünde İstiklal Savaşımızın kahraman kadınlarından bazılarını hatırlatmaya çalışacağım…

***

Ayşe Hatun veya diğer adıyla Tayyibe Hatun

Ayşe Hatun sekiz aylık kızı kucağında, cepheye cephane götürmektedir. Sekiz aylık kız dinler mi düşmanı? Ağlamaya başlıyor. Düşmanın çocuğun sesini duyarsa, onları fark edeceğini ve cephaneye ihtiyacı olan ordunun zor durumda kalacağını düşünen Ayşe Hatun,   çocuğunun sesinin duyulmaması için kafasını göğsüne bastırır. Düşman uzaklaşınca, çocuğunu kucağına aldığında, kendi elleriyle çocuğunu şehit ettiğini fark eder. Ayşe Hatun veya diğer adıyla Tayyibe Hatun, çocuğunun üzerini bayrakla örttükten sonra: “Sen yüzlerce binlerce yıl sonra doğacak Türk çocukları için şehit oldun” , “Bu benim için de senin için de bir şereftir. Yeter ki vatan sağ olsun” diyerek omuzuna aldığı cephanesi ile yola koyulur. Onun yapabildiğini acaba hangi ülkenin kadını yapabilir?

Fatma Seher Hanım (Kara Fatma)

1888’de Erzurum’da doğan Fatma Seher Hanım Subay Suat Derviş Bey ile evlenip Balkan Savaşı’na katıldı. Mondros Mütarekesi’nden sonra eşleri Ermeniler tarafından şehit edilen kadınları etrafına toplayarak Ermenilerle çarpıştı. Kızı, oğlu ve iki kardeşinin de yer aldığı çetesiyle Bursa ve İzmit’te Yunanlılara karşı savaştı. 

Sivas Kongresinde Atatürk ile görüşmesinde ‘Kadın isem, Türk de değil miyim? Bana görev verin !’ diyerek görev isteyen bu kahraman Türk kadını, Atatürk tarafından, Milis Müfreze Komutanı olarak Batı Cephesinde görevlendirildi. 300 kişiyi aşkın birliği ile Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Mehmetçikle birlikte destanlar yazdı. Büyük Taarruzun ilk günlerinde General Trikopis’in birliğine esir düşmüşse de, kaçarak yeniden Müfrezesinin başına geçti. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “üsteğmen” rütbesi ile emekli oldu. Emekli maaşını Kızılay’a bağışladı. Fatma Seher Hanım bir savaş alanında birlik yöneten dünyanın ilk kadın subayıydı.

 

Halime Çavuş (Kocabıyık)

Kastamonu’da doğan, anne-babasının bütün itirazlarına, “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden erkek kılığına bürünen,  erkek gibi tıraş olan, saçını kazıtan ve kendini Halim olarak tanıtarak milli mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş olarak bilindi… Aldığı kurşun yarası nedeniyle bir ayağı sakat kaldı.  Savaş bittikten sonra asker üniformasını hiç çıkarmadığı gibi her sabah tıraş olmaya devam etti…

Gördes’li Makbule

Yunan işgali sırasında, Akıncılar müfrezesinde Halil Efe’nin eşi Makbule Hanım yirmi yaşını henüz doldurmuş, cesur ve çevik bir kadındı. 1921’de Halil Efe ile Demirci’de evlenmiş ve iki ay sonra kocası ile birlikte yurdu kurtarmak için dağa çıkmış, sekiz ay dağlarda kar, yağmur ve çamurda beraber gezmiş ve düşmanla savaşmıştır.

Aksihar’la Sındırgı’nın hattının sonunda yer alan Kocayayla’da yapılan bir çatışmada 16 Mart 1922’de başından aldığı bir kurşunla şehit olmuş, aynı yerde kanlı elbisesi ve çizmesi ile defnedilmiştir…

Nezahat Onbaşı

Eşini yitiren 70. Alay Komutanı Hâfız Halit Bey, 8 yaşındaki kızı Nezahat’i kimseye emanet edemeyip, yanına almıştı. Küçük Nezahat Çanakkale’de savaşla tanışmış, Alay İzmit’e nakledildiğinde mükemmel at binmesini, silah kullanmasını öğrenmiş ve 12 yaşında “onbaşı” diye anılmaya başlanmıştı. Babasının yanında cepheden cepheye koşmuş, çarpışmalara girmiş ve yüzden fazla düşman askeri öldürmüştü.

Bu harika küçük kız, yaşından beklenmeyecek derecede büyük cesaret örneği vererek babası Hafız Halit Bey’in kumandasındaki 70. Alay’ın birçok başarısına imza atmış, Gediz Muharebelerinde geri çekilen askerlerin önüne çıkarak, “Durun! Nereye gidiyorsunuz?” diye haykırarak bozgunu önlemiştir.

Nezahat Onbaşı mecliste 30 Ocak 1921 tarihinde İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmesi önerilen ilk vatandaşımızdır. 70. Alayın askerleri ona Türklerin Jean d’Arc ‘ı diyordu. Çoğumuz Jean d’Arc’ı tanıyoruz ama Nezahat Onbaşı’yı tanımıyoruz…

Tayyar Rahmiye

Osmaniye’ye bağlı Râziyeler Köyü’nden Rahmiye Hanım Fransızların işkence ve baskılarına tahammül edemeyerek, gönüllü olarak Hüseyin Ağa’nın komutasındaki Kuvayı Milliye birliğine katılmış ve 1920 Şubat’ında Hasanbeyli civarında 89. Tümenin yürüttüğü taarruza müfrezesiyle bilfiil iştirak etmiştir. Bu çarpışmada Fransızlardan 80 tüfek ve 2 makineli tüfek alınmıştır. Çarpışmada şehit düşen ve ateş altında kalan iki arkadaşının cesetlerini almak için ileri atılarak şehitlerin cesetlerini kurtarmış ve bu kahramanca hareketinden dolayı kendisine “tayyar” (uçan) lakabı verilmiştir.

1920 yılı Temmuz ayında Osmaniye’deki çok korunaklı Fransız karargâhına saldıran arkadaşlarının tereddüdünü gören Tayyar Rahmiye“Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten ve saklanmaktan utanmıyor musunuz?” diye bağırarak arkadaşlarını hücuma teşvik etmiş ve bu saldırıda alnından aldığı bir kurşun yarasıyla şehit olmuştur.

Şerife Bacı

1921 yılı Kasım ayında İnebolu’ya önemli miktarda savaş malzemesi gelmiştir. Malzemenin bir an önce Kastamonu’ya iletilmesi gerekir. Cepheye gidemeyip de köylerinde kalan yaşlılar sakatlar, kadınlar, Menzil komutanlığının malzeme taşınması haberi üzerine kağnılarla yola çıkarlar. İnebolu’dan kağnılara yüklenen cephaneler Kastamonu’ya doğru yol alır. Bu cephane kollarında hep kadınlar vardır. Bunlardan biri de Şerife Bacıdır. Şerife Bacı top mermileri ıslanmasın diye kazağını mermilerin üzerine örtmüş, yavrusu ölmesin diye üzerine abanmış ve soğuktan ölmüştür, ama ölene kadar vücut sıcaklığını yavrusuna vermiştir. Bugün Kastamonu’da şanına layık güzel bir anıtı vardır.

Ve Daha Niceleri

Bu vatan için destanlaşan kadınlarımız o kadar çok ki, hangisini sayalım:

İstiklal Savaşımızın ünlü hatibi Halide (Adıvar) Onbaşı’yı mı? Pişirdiği ekmekleri askere götürdüğünü öğrenen Yunan Askerlerinin askerimizin yerini öğrenmek için yaptığı işkencelere rağmen askerimizin yerini söylemediği için ekmek pişirdiği fırına atılarak yakılan Nazife Kadın’ı mı? Kandırıldığı için bilmeden düşmana casusluk eden oğlunu alnından vurarak öldüren Domaniçli Habibe’yi mi? Fransız askerlerine yanlış kılavuzluk ederek yüzlerce Fransız askerinin esir alınmasını sağlayan Kılavuz Hatice’yi mi? Taccülcalala Hanım’ı mı? İzmirli Ayşe Hanım’ı (Ayşe Altuntaç) mı? İstanbullu Asker Saime Hanım’ı mı? Kastamonulu Hafız Selman İzbeli’yi mi? Aydın Cephesinden Ayşe Hanım’ı mı? Çiftlikli Kübra Hanım’ı mı? Ayşe Onbaşı’yı mı? Tarsuslu Adile Onbaşı’yı mı? Adana Cephesinden Melek ve Hatice hanımları mı? Çete Emir Ayşe’yi mi? Yırık Fatma’yı mı? Faika Hakkı’yı mı? Trakyalı ana-kız Havva-Zehra Soyyanmazlar’ı mı? Maraşlı Senem Ayşe‘yi mi? Öğretmen Nakiye İlgün’ü mü? Satı Çırpan Hanımı mı?

Bitmez ki; Bitlis Defterdarının Hanımı, Binbaşı Ayşe, Tarsuslu Kara Fatma,  Asker Saime,  Erzurumlu Gül Hanım,  Konyalı Şehime Korucuoğlu, Sultan Ana, Tozkoparan Müfrezesinden Ulaşlı Hanım, Gamacı Fatma, Vanlı Güllü Bacı, Vanlı Süreyya Sülün Hanım, Mersin mücahitlerinden Safiye Nine… Ve isimlerini bilmediğimiz, bu vatan için şehit olan, gazi olan adsız-şansız binlerce Türk Kadını…

Hepsini, rahmet ve minnetle anıyoruz.

Daha Fazla Bilgi için:

Ebru Demircioğlu: Bal Yapan Kelebekler

Fevziye Abdullah Tansel: İstiklal Savaşında Mücahit Kadınlar

Aynur İslam: Milli Mücadelede Kadın Kahramanlar (Yüksek Lisans Tezi)

İnci Enginün-Müjgan Cumbur- Cahide Özdemir: Milli Mücadele’de Türk Kadını

[i] Bu Haber İstiklal Savaşımızı destekleyen ve Bolu’da yayımlanan Türkoğlu Gazetesinin 30 Ekim 1921 tarihli nüshasında yer almıştır. Gazeteye göre madalya verilecek kızlarımız şunlardır. 1-İnönü’ye bağlı Kurgun köyünden Ali Kızı Alime 2-İnönü’den Besim kızı Fatma 3-Hacı Osman kerimesi Fatma, 4-Musa kerimesi Ayşe,5-Mehmet Ali kerimesi Hafize, 6-Karabektaş kerimesi Fatma, 7-Mehmet kerimesi Ümmühan, 8-Hacı Mustafa kerimesi Fatma 9-Veli Onbaşı kerimesi Ayşe, 10-Molla İbrahim kerimesi Ayşe, 11-Ali kerimesi Ayşe, 12-Molla Hasan kerimesi Fatma

Aynı Haber daha önce Kastamonu’da yayımlanan Açıksöz Gazetesinin 24 Ekim 1921 tarihli nüshasında da yer almıştı.  

Yazar
Fazlı KÖKSAL

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen