“Acaba batılı ekonomik işlevler ve batı kaynaklı demokrasi ile aramızda yapısal bir uyumsuzluk mu var?
Biz, bize ait olan, binlerce yıllık kültürel ve medeni müktesebattan, kısaca yaşayan varlık anlayışımız ve onun yaşanması ile oluşan “Töre”mizden modeller çıkaramaz mıyız?
Köni, Uz, Tüz, Kişi…
Adalet, Faydalılık, Eşitlik ve İnsanlık…
Yola çıkmak için neyimiz eksik ki?***”
Diye soruyor düşünce bozkurtu Muzaffer Metintaş .
Link de yazının tamamını okuyabilirsiniz.
https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/guncel-yazilar3/5565-covid-19-dogrular-ve-demokrasi
“COVID-19 devletlerin yapısı, işleyişi, küresel ilişkiler, demokrasi gibi bir çok yapıyı derinden sarsan bir süreci de beraberinde getiriyor. Bu süreçte mevcut sistemler test edilirken farklı dönüşümler de meydana geliyor. Görünen o ki, kamusal alan yeni bir inşa sürecinde giriyor. Bu süreçte dijital platformlar e-demokrasi ile bir yandan insanı merkeze koyan eşit, demokratik bir toplum vaadi sunarken diğer yandan yükselmeye çalışan yeni otoriter rejimlere de gözetleme toplumu yaratma fırsatı sunuyor. COVID-19 sonrası kamusal alanın bu yeni inşa süreci siyaset bilimi adına yeni bir dönüm noktası olup olmayacağı toplumsal farkındalığın bu konularda ne kadar artığı ile doğrudan bağlantılı olacak.”
LİNK-GÜLFEM SANVER makalesinden alıntıdır.Covid19 sonrası demokrasi ve kamusal alanın geleceği makalesini tamamını okumak için.
https://www.istanpol.org/post/covid-19-sonras%C4%B1-demokrasi-ve-kamusal-alan%C4%B1n-gelece%C4%9Fi
“Postcovid19 capitalism & post truth “ etiketi ile araştırdığınızda covid19 sonrası kapitalizm nasıl olacak? Gözetim demokrasisi insanların seçim özgürlüğünü ortadan kaldırdı mı? Gerçeğin önemsizleştirmesi-post truth- ve bilgi kirliliği ile popülist liderler demokrasinin erdeminden uzaklaşıyor mu? Temsili demokrasi lobi güçlerinin etkisinde mi ? ABD ve AB de oy verme oranları neden çok düşük? Gibi sorulara yanıt veren binlerce makaleye ulaşmanız mümkün. Bu konulara egüncelerimde söz konusu makalelerden alıntılar ile değindim. WEF küresel riskler raporu ve COP26 zirvesinden sonra Paris İklim anlaşmasının THE GREEN NEW DEAL adı ile covid19 sonrası kapitalizm için bir onarım sürecine girdiğini görüyoruz. Çin’in kuşak yol girişimi ile ABD dolar&silah emperyalizmine meydan okuması yanında, Rusya’nın AB karşı eski SSCB canlandırma atakları, siyasal olarak çok kutuplu bir dünyaya geçişi hızlandırırken, İngiltere’nin brexit ile yeni ekonomik bölge çıkışları aramasını, Fransa’nın Afrika ve Akdeniz de emperyalist saldırganlıklarını artırdı. Japonya, Güney Kore den sonra asya kaplanları ASEAN (Endonezya, Malezya, Tayland, Filipinler ve Singapur , Bruney, Vietnam , Laos , Myanmar ve Kamboçya ) ekonomik iş birliğinde gelişiyor. Türk Devletleri Teşkilatı ile bağımsız Türk devletleri kültürel, ekonomik iş birliğini geliştirirken, dünyanın her yerinde ki başarısının doruğunda TÜRK iş ve bilim adamları diasporası potansiyelini değerlendirecek <UZGÖRÜ projesini> bekliyor. Ortadoğu kaosu bitmiyor. İsrail ortadoğuda BAE ile yeni bir oyun kuruyor. Şili’de 2019 yılında ülkedeki sosyoekonomik koşulları protesto etmek amacıyla düzenlenen hükümet karşıtı gösteriler, yeni bir anayasa hazırlanması üzerinde sağlanan uzlaşma ile neticelenmişti. Güney Amerika’da kişi başına düşen milli gelirin en yüksek olduğu ülke olan Şili’de yoksullukla mücadelede yol alınmış olsa da, gelir dağılımı adaletsizliği önemli bir sorun olarak öne çıkıyor. 35 yaşındaki sol görüşlü Gabriel Boric seçimin ikinci turunda oyların yüzde 56 ‘sını alarak 20 aralık 2021 de Şili’nin yeni devlet başkanı olarak latin Amerika’ya dikkati çekti. Korona pandemisi sağlık krizi ile tüm halkları etkilerken, ekonomik krizler halkları yoksulluğa mahkum etti. İklim değişiminin yarattığı kuraklık, seller, yangınlar ülkelere ekonomik olarak büyük zarar verirken, binlerce insan öldü, canlılar yok oldu. Demokrasinin geleceği; dijital gözetim altında seçmenlerin rızasının imalatı yapılırken ( N.Comsky ‘nin “Rızanın İmalatı” kitabı medya analizinde çığır açmış bir başyapıttır. Kitle medyası ile gündelik ilişki içinde olan ve kurulu düzenin karmaşık, çok yönlü ve yoğun propaganda bombardımanına maruz kalanlar için aydınlatıcı bir başucu kitabıdır. “Rızanın İmalatı” bilimsel bir çözümlemenin yanı sıra, önemli bir çağrıyı içerir: Rızanın imalatını etkisiz kılmak isteyenler, kamusal alanda özgür, demokratik ve katılıma açık bir medya yaratma sorumluluğu ile karşı karşıyadır, kırmızılar gibi. Seçkin kesimlerin çıkarlarının genel toplumsal çıkarlar gibi sunulmasının önüne geçmek için, analiz ve eleştiriye kurucu faaliyetlerin eşlik etmesi gerekir.) diğer yanda seçmenin iradesi zorla baskı altına alınmasıyla, sorgulanmaya başlandı. Trump un facebook algoritmalarıyla seçmeni manipüle etmesi ile Çin komünist partisinin Uygur Türklerine baskı yapması arasında ne fark var. Seçmen oylarının çalınması, değiştirilmesi ise dünyanın her yerinde herkesin bildiği ama dile getirmediği bir gerçek. Kapitalist devletden, paylaşımcı kapitalizme tartışmalar sürerken degrowth economy döngüsel ekonomiden daha fazlasını, roma kulübü büyümenin sınırları raporu ile gündeme getiriyor. ESG yatırım fonları ile sürdürülebilir borsa endeksine yatırım yapıyor. Sürdürülebilir tedarik zinciri kuruluyor, özellikle küresel dijital genç yeşil kuşağın gezegene sahip çıkması ile. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları tüm dünya devletlerinin konumunu açıkça gösteriyor. AB yeşil mutabakat döngüsel eylem planı ile covid19 sonra kapitalizm günah çıkarıyor. İklim değişimini 1.5 derece tutmak için COP26 bir araya gelen tüm devletler Paris iklim anlaşmasına göre söz veriyor. Greenwashing yapabilirler ama asla doğayı kandıramazlar. IPCC bir buçuk derece raporu iklim değişimi bilimsel gerçeğini ortaya koymuştur.
Ülkemizde iklim değişikliği ve çevre sorunları algısı nedir? Diye sorarsanız bu konuda ki araştırmalara göz atabilirsiniz.
İklim Haber ve KONDA Araştırma tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı 2021” sonuçlarına göre yurttaşların sadece %25’inin Paris Anlaşması ve %17’sinin ise Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedefine dair bilgisi var.
Türkiye’deki her dört kişiden üçü iklim krizinin insan faaliyetlerinin bir sonucu olduğunu düşünürken, toplumun %66’sı iklim değişikliği için endişeli olduğunu belirtiyor.
LİNK- TÜRKİYE DE İKLİM DEĞİŞİMİ ALGISI
https://www.iklimhaber.org/yeni-calisma-iklim-krizini-biliyoruz-ve-endiseliyiz-ancak-siyasi-kutuplasma-bu-konuda-da-etkili/
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, İklim Şurası 2022’de alınacak kararlarla BM 2053 karbon nötr ve AB yeşil kalkınma değerleri hedefleri yolunda adımlar atmaya kararlı olduğunu gösteriyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığıtarafından düzenlenen “İklim Şurası 2022” toplantısında konuşan Bakan Kurum, “Türkiye’nin acilen İklim Kanunu’na ihtiyacı bulunduğunu, bu kanunun kalkınma açısından olmazsa olmaz bir durum olduğunu’’ açıkladı. Kurum, Türkiye’nin yeşil faaliyet standartlarını tanıyacağını, gereğini yerine getireceğini, standartlara uyum sağlayarak küresel yeşil finansmanın kurulmasına katkıda bulunacağını belirtti. AB’ye ihracatının yüzde 45’ini gerçekleştiren Türkiye için sınırda karbon düzenlemesinin çok yerinde olduğunun altını çizdi. Bakan Kurum, oturum öncesinde Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden gelen 209 öğrenciyle bir araya geldi. Bu öğrenciler, üniversitelerinde yeşil dönüşüm için eylem planı hazırlayacaklarını belirtti ve isteklerini dile getirdi. Bakan Kurum, bu arada belediyelerin İklim Daire Başkanlığı ve Sıfır Atık Müdürlükleri kurmasının gerekli olduğunu belirtti. Ayrıca iklim ve çevre konusunda Türkiye’nin bir seferberlik içinde hareket etmesi gerektiğini söyledi.
Yola çıkmak neyimiz eksik ki?
Biz, bize ait olan, binlerce yıllık kültürel ve medeni müktesebattan, kısaca yaşayan varlık anlayışımız ve onun yaşanması ile oluşan “Töre”mizden modeller çıkarabiliriz.
Kenan Evren 1980 de devletin kurumsal hafızası “Oğuz Törüg “ ün değişmez dört ilkesi olan KÖNİ, UZ, TÜZ, KİŞİ benimseyen teknokrat ve bürokratları –Devlet Planlama Teşkilatı- sistem dışına atarak, 1933 planlı karma ekonomi modelini rafa kaldırdı. 42 yıl sonra halkımızın kredi borçları bir trilyon lirayı aştı, netekim. Özel sektörün milyarlarca dolar kredi borçlarını ödeme kapasitesi var mı? Netekim. Kamunun, belediyelerin, yap işlet devlet modeli şirketlerin milyarlarca dolar borçlarını millet kaç yılda ödeyebilir, netekim. Ülkemizde ki sığınmacıların maliyeti nedir? Makro ekopolitik risler artarken, nepotizm toplumun sosyopsikolojik yapısını bozuyor, kutuplaştırıyor, yoksullaştırıyor, netekim. Demokrasinin bel kemiği olan orta direk kırılıyor, netekim. Yolsuzluklar; yoksulluğu artırıyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye, 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer aldı. İşsizlik, enflasyon, faiz oranı ve milli gelir gibi ekonomik göstergelerin esas alınarak hesaplandığı Dünya Sefalet Endeksi’nde Türkiye 156 ülke içinde 21. sırada yer aldı. Sefalet sıralamasında Türkiye Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor. Endekste sıralamanın yükselmesi ülkede sefaletin arttığını ve ekonomin kötüye gittiğini gösteriyor. Yolsuzluk ve sefalet endeksinde ki yerimize nasıl düştüğünü anlamak için bir kitaba bakmak yeterli. Amerikalı ekonomist olan John Perkins “bir ekonomik tetikçinin itirafları” kitabında yazdığı olayların bir çoğu ülkemizde gerçekleşti. John Perkins Stratejik danışmanlık firması T. Main için çalıştı ve baş ekonomist olarak IMF, Dünya Bankası FORTUNE 500 gibi büyük şirketlere Orta Doğu, Latin Amerika gibi ülkelerle iş birliği kurmalarını tavsiye etti. Dünyanın köklü üniversitelerinde ders vererek yerli kültürler ve ekonomi alanda bir dizi kitap yayınlandı. Perkins The Hufftington Post’ta yeşil ekonomi ve alternatif enerji üzerindeki yazılarıyla bu alanda önemli bir isim olarak dikkat çekiyor
Dünya ve ülke ekonomipolitik gerçeklerini bilerek! ya da bilmeyerek! dikkate almayan siyasi aktörler, sorunları görmezden geliyor, sadece algıları yönetiyor, günü kurtarmaya çalışıyor, yoksul halkı oyalıyor. Anketler TÜRK halkının %66 sının iklim değişimi için endişeli olduğunu gösteriyor. Sadece köylü, çiftçi ormanlarını, derelerini, topraklarını korumak için direniyor. Umudumuz olan Türk gençliği iklim değişiminin yarattığı felaketlerin farkında. Çevre koruma dernekleri iklim davalarını takip ediyor, sosyal medya gücüyle liseli gençler kampanyalar organize ediyor, tüm dünyanın ilgisini ekokırımın yaşandığı köye çekiyor. Yola çıkmak için neyimiz eksik ki? Yola çıkmaz isek düzen değişmez. Düzen değişmez ile iklim değişir, açlık gelir, yoksulluk gelir.
İklim değişimini önlemek için ; Ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da yoldan çekil…
Doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye geçiş yolu olarak AB yeşil mutabakat ve BM sürdürülebilir kalkınma amaçlarını referans alabiliriz. Covid19 kenan evrenin kurduğu bozuk düzene son noktayı koydu. Deniz bitti. Zihinsel yeşil dönüşüm, bizim için özümüze dönmek demektir. Kutuplaştırılmaktan kurtulmak demektir. Mankurtlaştırılan zihinlerin özgürleştirilmesidir. Ülkemizin havasına, suyuna, ormanına, toprağına sahip çıkmak için ne bekliyoruz ki. Tüm ormanların yanmasını mı? Tüm derelerin, göllerin kurumasını mı ? Tüm toprakların ekilmeden, biçilmeden boş kalmasını mı? Yeşil zihinsel dönüşüm olmadan, sürdürülebilir yaşam kültürü tasarlanamaz. Sürdürülebilir yaşam kültürü bizi, doğrusal ekonominin tüketim çılgınlığından kurtarır, yeniden ormanlarımıza, göllerimize, topraklara ettiğimiz ata tohumlarına sahip çıkabiliriz. Allı turna yavruları tuz gölünden kanatlanır, İkizdere de arılar anzer balını yapar, Marmara denizi müsilajdan kurtulur. Yola çıkmak için neyimiz eksik ki?
“ #karezCanal2050 Köni, Uz, Tüz, Kişi yönetişim ilkelerinde” bir araya gelen uzmanlar, siyasal, sosyal, ekonomik, endüstri sorunları analiz edip, çözümleri ortaya koyabilir. Kırmızılar digital think tank- sanal düşünce ağı- Divanı Lügatit Türk ü dijital olarak yıllardır yazmaktadır, dijital ak saçlılar ve dijital ak sakallar ile. Hepimiz bugün Kaşgarlı Mahmut’uz.
Yüzbinin üzerinde ki sivil toplum kuruluşları, sanayi odalarından, iş adamları derneklerine, meslek odalarından, hemşeri derneklerine bir araya gelip, kırmızılar digital tink tank yayınlarını referans alıp <UZGÖRÜ-foresight > projesi ile TÜRKİYE nin geleceğini şekillendirebilir. Tüsiad bu konuda bir adım atmıştır. Müsiad da bu adıma bakmıştır.
Tüsiad “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” Raporundan
https://www.youtube.com/watch?v=mjsIS8W3ArY
daha kapsamlı, katılımlı, uzgörü projesi dijital olarak yapılabilir, delphi metodu ile.
Delphi metodu orijinal olarak bir uzmanlar platformuna dayanan sistematik, etkileşimli bir tahmin yöntemi olarak geliştirilmiş, yapılandırılmış bir iletişim yöntemidir.
Yola çıkmak için neyimiz eksik ki?
#karezCanal2050 uzgörüsü Biruni-AKI Evren ekosisteminin Sürdürülebilir Kalkınma amaçlarına göre güncellenmesidir. Sanal düşünce ağlarını- digital think tank- o kadar çok ki. MIT açık üniversitesinden, udemy online yayınlarına, bloggers dan bilimsel internet sitelerine her konuda bilgi kaynağına, uzmana, raporlara, online zirvelere ulaşmak bir tık ile mümkün.
Sosyal medyanın etkileşim hızı ve yoğunluğu ile düşünce bozkurtu Muzaffer Metintaş’ın “yola çıkmak için neyimiz eksik ki***” tarihi çağrısına, herkes uzman olduğu konuda birikimi kadar oluşturduğu rapor, makale, blog, video ile yanıt verebilir. Kırmızılar sanal düşünce ağındaki tüm yazılar ve referans verilen bilimsel kitaplar farklı uzmanlık alanlarında OĞUZ TÖRÜG MODELLERİDİR. Un da vardır, şeker de. STK lar helva yapabilir. Kırmızılar ne yazdı, ne yayınladı ise –content is king-okuması gerek STK ların. Sosyal medya da STK ların ilgisini çekmek, etiketlenmiş, bir paylaşıma-share- bakar, yola çıkmak için. Kırmızılar ın yazılarını paylaşınız ki , ışığı ulaşsın, herkese birer birer, facebook algoritmaları yerine. Algoritmaların dezenformasyon gücünü, STK ların share (sosyal medyada paylaşım) gücü kırabilir. Yüz binin üzerinde ki sivil toplum kuruluşları kendi etki alanında “yola çıkmak için neyimiz eksik ki” sorusuna yanıt vermeli ve kırmızılar kitaplarını tüm üyelerine dağıtmalı. Kelebek etkisi böyle başlar, binlerce yıllık kültürel ve medeni müktesebattan ( şu an okuduğunuz egünce kapsamında örnek gösterilen kırmızılar yayıncılık a.ş. kitapları ve sosyal medya yayınları+ kırmızılar sosyal medya hesaplarında yorumlara sizin ekleyecekleriniz ile oluşacan), kısaca yaşayan varlık anlayışımız < kollektif bilinçdışımız > , oğuz törüg; sadece bir kelebeğin kanat çırpması-share– ile uyanır. Sevinç in günlüğü gibi… Tarih bilincine sahip olmadan gelecek şekillendirilemez. “Sen Türk olduğunu unutsan bile düşmanın unutmaz “ der Elçibey. Türk devletlerinde yaşayan Sevinç kızlarımıza kulak vermeliyiz.
Kızlarımız, oğullarımız sayesinde ok ve yay birleşecek önce sanal Türk dünyasında, sonra gerçek Türk dünyasında. Şimdi “yola çıkmak için neyimiz eksik” diye sor kendi kendine.
Azerbeycan Hocaali de yaşayan Sevinç den öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki.
Akıl yaşta değil, baştadır.
In Memory of Khojaly Victims. Xocalı soyqırımı qurbanlarına həsr olunur.
1 970 000 görüntüleme yapan Sevinç in instagram linkini
https://www.instagram.com/p/CZe1Eu4h0eE/
paylaşınız ve bakınız arada bir, kaç milyon kişi sevinç in günlüğünü görmüş…
Tarih 02.02.1992. Sevinç vlog çekip bizlere günlük yaşantısını anlatmaya karar verdiğini anlatıyor. “Selam dostlar, benim adım Sevinç’tir.”… Sevinç, adına yaraşır şekilde sevinçle yaşadığı yeri ve aile üyelerini tanıtıyor. Babasının yanına geldiğinde çocukça bir coşkuyla onu da görüntüye yansıtıyor. Bu esnada arka planda bir patlama sesi duyuluyor. Babanın yüzündeki endişeyi ve korkuyu anlayabiliyoruz. Ama Sevinç’in yüzündeki gülümseme bozulmuyor. Sevinç bunun bir kutlama fişeği olduğu düşünüyor! Kendisini uzaklaştıran babasının sözüne uyup giderken şöyle söylüyor: “Babam bana söz verdi. Benim de ad günümde fişek patlatacak.”
LİNK SEVİNÇ İN GÜNLÜĞÜ“Hocalı Soykırımı kurbanlarına atfolunur”
https://millidusunce.com/sevincin-gunlugu/
TUVA DOSTU CAHİT GÜNAYDIN #karezCanal2050