Son zamanlarda, kendilerini “İslamcı” diye tanımlayan kalem sahipleriyle, hümanist olduklarını iddia eden ama Türk’ün tarihine de kültürüne de düşman batıcı bazı aydıncıklar; Suriyeli sığınmacılar meselesinde, dünyanın en demokrat, özgürlükçü insanları kesildiler, Suriyeli sığınmacılar konusunda bazı tedbirler alınmasını isteyen, önerilerde bulunan, siyasetçi, gazeteci ve belediye başkanlarını hedef tahtasına yerleştirdiler…
Batı da Türkiye’den alabildiği kadar Suriyeli sığınmacı almasını istiyor… Batı bunu ister. Çünkü Batının Türkiye politikası; Türklük karşıtı, oryantalist ve Hristiyanlık temelli tarihi bir akıla dayanıyor. Batı Türkiye’ye Suriyeli -Arap- Sığınmacı yığılmasını isterken siyasi hedefinin aşamalarını muhtemelen şu şekilde planlıyor;
1) Suriye’nin kuzeyindeki Arap ve Türkmen nüfusu tamamen boşaltıp, burada Kürtlerin nüfus çoğunluğunu sağlayarak bir Kürt Kantonu oluşturmak. Ve ardından Irak benzeri bir Suriye Federasyonu oluşturmak. Ki bu yolda ciddi mesafe alındı.
2) Türkiye’nin demografik yapısını ve kültürünü bozmak.
3) Türkiye’yi yeni ve çok farklı bir çatışma ortamına itmek.
4) Arapçayı resmi dil(lerden biri) yapmak.
5) Millet algısını yozlaştırmak, milli duyguları köreltmek.
6) Batının 1071’den beri vazgeçmediği “Türksüz Anadolu” hayaline ulaşmak.
Zaten yıllardır “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözlerini kaldırarak, “Andımız”ın okunmasını yasaklayarak, Atatürk ismini caddelerden, statlardan havaalanlarından kaldırarak, millet yerine ümmet fikrini inşa ederek yukarıda sayılanları uygulamaya müsait bir alt yapı oluşturuldu.
Türksüz Anadolu bize imkânsız gibi gözüküyor. Ama unutmayalım ki Batıya hâkim olan zihniyet Türksüz Avrupa, Türksüz Anadolu inancından hiç vazgeçmedi… Hatırlatayım; 300 yıl öncesine kadar Balkanlar, Anadolu kadar Türk’tü… Balkanlar artık Türk’ün adının bile olmadığı bir toprak parçasına dönüştü…
Batının önerdiği, bazılarının da “Yeni Osmanlıcılık” havucuna kanarak savundukları; çok dilli, çok kültürlü yapı gerçekleştiği an, Anadolu için de Balkanlaşma sürecini başlatmak için düğmeye basılacağından emin olabilirsiniz…
Unutmayın; Türkiye’nin çok dilli, çok kültürlü yapıya dönüşmesinin tek yolu vardır: Türkiye’nin önce “Sığınmacı Cenneti” olması. Sonra da o sığınmacıların yurttaşlığa alınması… Millet kavramına karşı olan siyasi ümmetçiler ile Batı’nın hedefleri, Ergenekon Kumpasından sonra “Suriyeli Sığınmacılar” konusunda da bir kez daha örtüştü…
Bu nedenledir ki;
Suriyelilere nakdi ve ayni yardımı kesen, Türkçe tabela zorunluluğu getiren, farklı su tüketim bedeli uygulamak isteyen, ilimizin demografik yapısını bozuyorlar diyen Belediye başkanları,
Suriyelilerin kayıt altına alınması, olay çıkaran Suriyelilerin sınır dışı edilmesi, Suriyeli sığınmacılara yapılacak yardımın yalnızca oluşturulacak sığınma kamplarında yaşayacaklarla sınırlı kalması, bayramlaşmaya Suriye’ye giden Suriyelilerin geri alınmaması, vatandaşlığa alınmamaları, mesleği olmayanlara ve Türkçe bilmeyenlere ikamet izni verilmemesi, gibi her çağdaş ülkede uygulanan önlemleri öneren siyaset ve fikir adamları,
Çok ağır suçlamaların hedefi oldular. Ne ırkçılıkları kaldı, ne faşistlikleri…
Ama Türkiye’nin geleceğinden endişe eden aydınların, insan onuru ile çelişmeyen bu önerilerini “Irkçılık, Faşistlik” ile suçlayanlar, Türkiye içine yeni fitne tohumları atmaktan geri durmadılar. Evlad-ı Fatihan’ın ne olduğunu, Balkanların pek-çok Anadolu kentinden önce fethedildiğini, Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliklerini bilmeyenler, sırf Suriyelileri savunmak adına “Suriyelilerin Balkan, Kafkas Göçmenlerinden ne farkı var?” diyerek Türk soylu ve Türkçe konuşan Balkan ve Kafkas göçmenlerini hedef gösteren edepsizlikler sergilediler…
Bunların derdi Türklükle… Jivkof rejiminden kaçan soydaşlarımızın, 30-40 aileyi bulmayan Ahıska Türklerinin ülkeye gelişine karşı çıkan bu kafa; milyonlarca, işsiz, güçsüz, cahil ve topluma uyum sağlamak gibi bir isteği olmayan Suriyelileri savunmak için “Ensar-Muhacir” edebiyatına sığındı… Ki o benzetmenin ne kadar kof, ne kadar temelsiz olduğunu gelecek haftaki yazımda anlatacağım.
Türk’e ve Türklüğe düşman olan siyasi ümmetçiler ile “hümanizm” maskesi takan, Türklük takıntılı Batı yörüngesindeki aydınlar (!) bilerek veya bilmeyerek, Batı Emperyalizminin “Türksüz Anadolu” projesinin çarkına su taşıyorlar…
Evet, Türkiye’nin pek çok BEKA meselesi vardır. En önemli beka meselesinin adı da Suriyeli sığınmacılardır…
Fazlı KÖKSAL