Gökten taş değil de virüs mü yağıyor acaba?
Namazı eda ederken hakkı hakkaniyeti eda edemedik diye mahrum mu bırakıldık acaba?
Fazlaca mı karıştık kaderin hakkın işine acaba?
Çok mu bölündük de verileni bölüşmedik acaba?
Yüz kulluk vazifesinden birini yapınca sıratı geçtik mi sandık acaba?
Kutsal mekânlarımızın da hakkını veremedik mi acaba?
Huzurdan tart edildiysek ya?!!
Gözümüzün, kulağımızın, aklımızın, gönlümüzün hakkını veremediysek ya?
Vicdanımızın sesini duymamaya inat ettiysek ya?
…
Kimse kendini sorgulamıyor hâlâ.
Üstüne üstlük her şey kafamızaa göre olsun diye dualar hatimler zikirler.
Ondan bin. Ondan binbir.
Hep pazarlık, hep şart…
Hepimiz hakkın, hakikatin ne olduğunu bilmeden riyakâr biçimde canımızın istediğine şartlı dualar ettik sanki.
Bilemedik. Susmadık. Razı olmadık. Dalaştık. Sataştık. Birbirimize yapıyoruz sandığımız meydan okumayı kadere yaptık belki.
Şimdi…
Üzerimize taş yağmadı ama virüs yağıyor.
Ve hâlâ!!!
Yine muhasebe yok. Ölçüp tartma yok.
Tövbe yok. İstiğfar yok. Tefekkür yok.
Cemaatle yapamadık. Tek başına yapalım bari fırsatı belki de sunulan.
Temizlenin nidası iniyor arştan.
Yalandan. Riyadan. Menfaatten. Bencillikten. Ayırımdan. Kayırımdan. İstiflemekten. Kırmaktan. Körlükten. Sağırlıktan. Dilsizlikten…
…
Tövbe Rarabbî.
Bırakalım onu bunu okumayı.
Silelim tüm yanlışlarımızı.
Ve Evlerimizden cemaat olup binler tövbe edelim.
Nidalarımız yükselsin arzdan arşa…
TÖVBE. TÖVBE YA RABBÎ. AF YA RABBÎ.
MERHAMET YA RABBÎ.
RAHMETİ RAHMAN YA RABBÎ.
ŞEFAAT YA NEBÎ…
SUSALIM.
SUSALIM.
SUSALIM.
EDEBE SIĞINALIM.