Türklerin “şaman” olduğunu ileri süren aydınlar bunu ispatlamak için Türklerde animizm inancının bulunduğunu, hayvanlara ve tabiattaki bazı varlıklara put muamelesi yaptıklarını ifade etmektedir.
Peki bu doğru mudur?
a) Dağ-vadi: Türklerde “Tanrı Dağı” kutsal olarak kabul edilmektedir. Kur’an’ın beyanına göre Hz. Musa vadiye gelince şöyle seslenilmiştir: “Ayakkabılarını çıkar; çünkü sen, kutsal vadi olan Tuva’dasın.”
b) Ağaç: Türkler tek başına yaşayan ve dokuz dallı ulu ağaçları kutsal kabul etmiştir. Kur’an’da Musa (as), Allah’ın huzuruna çıkınca, Allah onunla ağaç arkasından konuşmuştur. (Kasas 30).
c) Kutsal At: Türkler atı kutsal kabul etmekte, ancak ona tapmamaktaydı. Türklerin en önemli kurbanlığı at olmuştur. Kur’an at üstüne yemin etmiş, Hz. Peygamber de “Kıyamet gününe kadar atların alınlarına hayır düğümlenmiştir” buyurmuştur.
d) Canlı maddeler: Türkler tabiattaki her varlığı “canlı” ve “iradeli” kabul etmektedir. Benzeri şekilde Kur’an da tabiattaki her varlığın Allah’ı tesbih eden iradeli maddeler olduğunu beyan etmektedir: “Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ı tesbih eder.” (57 Hadîd 1).
e) Tengri: Tengri’nin ‘TAN’ (aydınlık) kökünden geldiği ifade edilmektedir. Kur’an’daki şu ayetle aynı anlamı ihtiva ettiği söylenebilecektir: “Allah göklerin ve yerin Nurudur.” (24 Nur suresi 35).
f) Kozmoloji: Bir görüşe göre (S. Çagdurov), Tanrı=Tengri adının “denge” anlamına gelen kökten türediği ifade edilmektedir. Eğer Tengri kelimesinin kökü Teng=Deng ise buradan kainattaki “denge”yi ve evrendeki düzeni sağlayan Varlık’a işaret ettiği yolundaki görüş ortaya çıkar.
“Türk-İslâm sentezi” fikri Türk töresinin Türk kimliğinin belirleyeni olduğunu ve Türklerin İslâmlaşması sonrasında da İslâm ile bu töre arasındaki benzerliklerden hareket ederek siyasal ve toplumsal inşanın hayat bulması gerekliliğini ifade eder.
Sentezcilere göre İslam, Türk olmayı mümkün kılan bir önkoşuldur. Ancak sentezciler İslâm’ı son peygamberin getirdiği inançla izah etmektedir.
Oysa İslâm Hz. Âdem’den beri gelen tek dindir. Dolayısıyla Hz. Peygamber öncesi dönemde Tek Tanrıcı Türkler zaten Hanif olduklarından Müslümandır. Diğer ifadeyle Türkler İslâm’a sonradan girmemiş, tam aksine bu milletin töresi Hz. Nuh+Hz. İbrahim+Zülkarneyn gibi davetçiler tarafından tebliğ edilen ilkelerden doğmuştur. Ortada bir “sentez” yoktur.
“Türk-İslâm sentezi” teorisi Türklerin Oğuz boyuna yaslanır ve Selçuklu-Osmanlı devirlerini esas alan bir Türklük anlayışına vurgu yapar.
“Hanif Türk” teorisi ise 15.000 yıllık bir tarih fikrinden hareket eder.
Allah her kavme bir peygamber göndermiştir.
Arap tarihçisi Cahız’a göre Hz. İbrahim’in üçüncü karısı Kantura’dan altı evladı olmuştur. Hz. İbrahim bu çocuklarından dördünü Horasan’a göndermiştir. Türklerdeki Hanif-İslâm’ın kaynağı Hz. İbrahim’dir.
Türk-İslâm sentezcileri “İslâmî itikadlarla, eski Türk inanç sistemi arasında benzerlik olduğundan Türkler Müslüman oldu” demektedir.
Hanif Türk teorisi, Türklerdeki dini inancın kökeninde önceki dönemde gönderilmiş peygamberler olduğunu ifade eden bütüncül tarih perspektifidir.
Hanif Türk teorisi Türk milletini “Osmanlı-Selçuklu” tarihi ekseninde inşa eden tarih anlayışına yaslanmaz.
Hanif Türk teorisi Oğuzcu bir yaklaşım değildir.
Türk-İslâm sentezcilerine göre Türklerin olgunlaşması Anadolu’da İslâm ile tamamlanmıştır. Bu ilerlemeci bir tarih fikridir.
Hanif Türk teorisinde ise Türklerin tarihi Hz. Nuh’un gemisinden inmiş Yafes’in Anadolu’da milletini teşkil etmesiyle olgunlaşmıştır.