Bir deha: Hacı İvaz Paşa
Mesut YILMAZ
Amasya’da Bir Şehzade: Kirişçi Mehmed
Kendi döneminde “Kirişçi”[1] (Krytsez) namıyla anılan Şehzade Mehmed, delikanlı çağlarında iken Eretna Devleti’nin topraklarına “Sancak Beyi” olarak atanır. Biz onu “Çelebi” unvanıyla biliriz ki çelebi, şehzadelere verilen bir unvandır ve Fatih Dönemi’ne kadar bu unvan kullanılagelmiştir. [2]
Bir şehzadenin sancağa çıkmasıyla yöneticilik tecrübesi edinmesi amaçlanır. Sancağa çıkmak demek, şehzadenin yöneticilik stajı yapması demektir, dersek yanlış olmaz. Ayrıca şehzadeler eski beyliklerden alınmış topraklarda yöneticilik stajı yapmaktadır. Bu topraklar, oldukça stratejik noktalarda, ticaret yolları üzerinde ve sınıra yakın yerlerdir. Dolayısıyla şehzadenin tahta çıkana kadar geçirdiği süre boyunca yöneticilikte pişmesi sağlanır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Dönemlerinde padişahların çok iyi asker, diplomat, şair, yazar profilleri çizmelerinin sebeplerinden birisi bu sancağa çıkma geleneğidir.
Kirişçi Mehmed sancağa çıktığında henüz on iki yaşındadır ve yollandığı yer, üzerinde Eretna, Danişmentli ve Kadı Burhaneddin Beylikleri’nin kurulduğu stratejik öneme sahip topraklardır. Günümüzde bu topraklarda Amasya, Tokat, Ankara ve Sivas vilayetlerimiz yer almaktadır. Sancağa çıkan şehzadeye, merkezden gelen lala (Selçuklulardaki Atabey) ile birlikte diğer bürokratlar eşlik ederken şehzade, yöredeki yetenekli kişileri de toplar. İşte Hacı İvaz Paşa da yöredeki yetenekli kişilerden biridir ve Çelebi Mehmed’e Tokat’ta intisap etmiştir. İvaz Paşanın kariyerindeki ilk dönüm noktası budur.
Fetret Devri, bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin yıkıldığı, şehzadelerin taht mücadelesine giriştiği, otoritenin kaybolduğu bir devirdir. On bir yıl süren bu ara dönemde Bizans İmparatoru II. Manuel ve Eflak Voyvodası Mirčea, şehzadeleri birbirine düşürmek konusunda oldukça mahir politikalar üretmişlerdir. “Bizans Oyunları” tabiri bu bakımından önemlidir. Zaten Bizans, Türkleri Anadolu’dan atamayacağını anladığı günden beri Türklere karşı taarruza geçmek yerine Türkleri birbirine düşüren politikalar gütmeye başlamıştır. Bu politikalara karşı kıvrak manevralarla cevap veren, kardeşler arasındaki mücadeleye son veren, devlete dirlik düzenlik kazandıran kişi Kirişçi Mehmed yani Çelebi Mehmet’tir. Ona, Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusudur demek çok yerinde bir tabir olur. Eskiler bu anlamda kendisine bani-i sani demiştir. Bu sıkıntılı dönemde ona destek veren akil insanlardan birisi de Hacı İvaz’dır. Şimdi ona yakından bakalım.
15. Asırda Bir Hezarfen: Hacı İvaz Paşa
Hezarfen, eski Türkçemizde “bin fen bilen” anlamında olup birden fazla uzmanlık alanı olan kişilerden bahsetmek için kullanılır. Bu kelime bize Hezarfen Ahmet Çelebi’yi anımsatsa da tarihsel olarak böyle bir kişi yoktur. Tarihte kendini yetiştirmiş pek çok kişinin birden fazla uzmanlık alanı vardır. Antik Yunan filozofları, İslam bilginleri, birçok Osmanlı padişahı da birer “Hezarfen” dir. Hacı İvaz Paşa da bu tabiri fazlasıyla hak eden bir şahsiyettir. Eserleri hâlâ memleketimizi süslese de kendisi unutulmuştur. Öyle ya ünlü olmak ile büyük olmak farklı şeylerdir. Hacı İvaz Paşa da büyük biridir ama ünü yoktur.
Askerlik, diplomatlık, mimarlık ve mühendislik alanlarını düşünün. Hepsi birbirinden apayrı birer mesleki uzmanlık alanlarıdır ve bir insanın bu dallardan herhangi birinde uzman olması için ömrünü feda etmesi gerekmektedir. Oysaki bir adam düşünün defalarca sefere katılıp nice zaferler gören bir komutan, Yeşil Camii gibi bir şaheserin tasarımını yapan mimar, bu camiyi inşa eden bir mühendis, iki padişaha vezirlik yapan bir diplomat ve bir sürü vakıf bırakan zengin bir hayırsever olsun. Bir insanın ömrü bunların hepsini yapmaya nasıl yetebilir? İşte hezarfen olmak derken bunu kast ediyorum.
İvaz Paşa, doğum tarihi bilinmemekle birlikte Tokat’ın bugünkü Kazova eski adıyla Kazabad nahiyesinde doğmuştur. Babası Ahi Bayezid gibi kendisi de subaşılık görevi yapmıştır ve Çelebi Mehmed’in sancak beyliği esnasında kendisine intisap etmiştir. Hacı oluşu ise Çelebi Mehmed’e katılmasından öncedir.(İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Hacı İvaz Paşa’ya Dair adlı risalesi Sayfa 26).
Fetret Devri esnasında Yıldırım Bayezid’in oğulları birbiriyle mücadele ederken İvaz Paşa, Mehmet Çelebi’nin emriyle Bursa’yı muhafaza etmekle görevlendirilmiştir. Bu devir öyle bir devir ki evlatlar birbirine düşmüşken bir yandan Bizans bir yandan Karamanoğulları Osmanlı Devleti’ne saldırmaktaydı.
Karamanoğlu’nun Bursa’ya Saldırısı
Fırsattan istifade etmek maksadıyla Karamanoğlu Mehmet Bey, Osmanlı’ya saldırmış; Kütahya’yı işgal etmişti. Ardından Bursa’ya saldırarak Osmanlı’yı kesin bir yenilgiye uğratmak amacındaydı. Bu esnada Hacı İvaz Paşa, bir aydan fazla Bursa’yı Karamanoğlu istilasından korumuş kendisi de yaralanmıştı. Çelebi Mehmet, Bursa kuşatılırken biraderi Musa Çelebi’yi yenilgiye uğratmıştı. Musa Çelebi’nin cenazesini Bursa’ya getirirken Çelebi Mehmet’in Bursa’ya gelmek üzere olduğunu haber alan Karamanoğlu Mehmet Bey, yenileceğinden korkarak kuşatmayı kaldırmış ancak giderken de Ulucamii ’ye saldırarak yaktırmıştır. Bununla da kalmayıp Osmanlı’ya duyduğu kin sebebiyle Yıldırım Bayezid’in mezarını açtırıp cesedini yaktırdığını da Bizanslı tarihçi Dukas yazmaktadır. (İslam Ansiklopedisi, Hacı İvaz Paşa Maddesi).
İvaz Paşa, Bursa’yı başarıyla savununca önce Bursa valisi yapılmış ardından vezirlik makamına getirilerek başkente taşınmıştır. Kariyerinin ikinci dönüm noktası Bursa muhafazasıdır.
Çelebi Mehmet’in Vefatı
Çelebi Mehmet, 1421 yılında devleti dirlik düzene kavuşturup Bursa’ya dönmüş ardından Edirne’ye geçmişti. Nisan ayında bir av sırasında sara nöbetiyle hastalığı iyice ortaya çıkmış oldu. Kısa bir süre sonra vefat etti. İvaz Paşa’nın inisiyatif alarak oğlu II. Murad’a haber göndermesi üzerine II. Murad’ın Edirne’ye gelişine kadar geçen kırk gün boyunca padişahın vefatı ordudan gizlendi. Çelebi Mehmet, vefat ettiğinde kırk iki yaşındaydı.
Çelebi Mehmed’in saltanatı boyunca en temel mesele, Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Balkanlar’da 1402 felaketinden sonraki olumsuz şartlarda hâkim bir güç olarak yeniden ortaya çıkmasının gerçekleşmesidir. İlk önce Ankara Savaşı’nın ardından askeri çöküntüye rağmen Osmanlılar her iki bölgede de büyük askeri güç olmaya devam ettiler. İkinci olarak Osmanlı hanedanı, feodal beyler ve bölgedeki diğer hanedanlar üzerinde tek meşruiyet kaynağı olan emperyal geleneği tesis edebildi. Osmanlı tahrir ve tımar sistemi bu dönemde geliştirilmiş ve yaygın olarak uygulanmıştır. (İslam Ansiklopedisi Çelebi Mehmed Maddesi). Bu askeri başarılar, siyasi manevralar ve idari yapılanmaları gerçekleştiren kadroda üçüncü vezir olarak İvaz Paşa’yı görmekteyiz. Bu kadrodaki diğer kişiler; Beylerbeyi Amasyalı Bayezid Paşa ve ikinci vezir Çandarlı İbrahim Paşa’dır. Güçlü liderler güçlü kadrolar kurar. Osmanlı padişahlarının başarılı oluşlarının sırlarından birisi de budur.
Yeni Sultan & Eski Vezir
Her şehzade, tahta çıkıp padişah yapıldığında babasının kadrosundaki vezirlerle devletini yönetmek durumunda kalmıştır. Bunun sebebi, eski kadronun devlet tecrübesine sahip olmasıyla beraber yeni padişahın her ne kadar sancakta yetişmiş olsa bile otoritesinin yetersiz oluşudur. Yeni padişah, rüştünü ispat edecek noktaya ulaştığında kendi kadrosunu da yanına alarak devletini yönetmiştir.
II. Murad’ın tahta çıkmasını sağlayan aktörlerden biri olan İvaz Paşa, onun hükümdarlığında da güçlü ve akil devlet adamı vasfını göstererek Düzmece Mustafa vakasında siyasi hamlelerle olayın seyrini değiştirmiş, Ulubat Nehri’ndeki köprüyü yıktırarak Düzmece Mustafa taraftarlarının Bursa’ya girmelerine engel olmuştur. Böylece ikinci kez Bursa’yı korumuştur. Düzmece Mustafa olayında Beylerbeyi Amasyalı Bayezid Paşa isyancılar tarafından öldürülünce Çandarlı İbrahim Paşa veziriazam yapıldı. İvaz Paşa ise Çandarlı’nın yerine ikinci vezirliğe getirildi. Her iki paşa da taltif edilmiş oldular. Ancak nüfuz rekabeti sebebiyle Çandarlı ile arası açıldı. Bu noktadan itibaren talihin okları Çandarlı’nın yükselişini gösterirken İvaz Paşa’nın düşüşünü işaret ediyordu. İvaz Paşa’nın kariyerindeki üçüncü dönüm noktası budur.
(Bir sonraki bölümde İvaz Paşa’nın vefatı, Yeşil Camii’ deki yazılar ve İvaz Paşa mahallesinden bahsedeceğiz. Bana mail adresimden ulaşabilirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum. [email protected]).
[1] Yunanca krytsez “Genç Efendi” manasına gelir. https://islamansiklopedisi.org.tr/mehmed-i
[2] Kubbealtı Lugati, http://www.lugatim.com/s/%C3%A7elebi