Mesut YILMAZ
Hazin Son: Sürgün ve Veba
Kariyerinin üçüncü dönüm noktasında sultan ve devlet erkânı ile anlaşmazlıklar yaşayan Hacı İvaz Paşa, yönetimdeki etkisini yavaş yavaş yitirmiştir. Bundaki asıl etken sadrazamlığa getirilen Çandarlı İbrahim Paşa’dır. Çandarlı Ailesi, Osmanlı Devleti’ne uzun yıllar hizmet eden köklü ailelerin başında gelir. İbrahim Paşa da bu ailenin tarihte öne çıkan simalarındandır. İvaz Paşa’nın muhalifleri o dönemde çoktu. Bunların başında Emir Sultan, Molla Fenari gibi ünlü isimler gelmektedir. Muhalifler çeşitli dedikodular üretmiştir. Bu dedikoduların başında da İvaz Paşa’nın orduyla sıkı bir iletişim içinde olduğu ve darbe yapacağıydı. Dedikodulardan haberdar olan İvaz Paşa, tedbir maksadıyla divan toplantılarına gelirken içine zırh giydiği bile yazılıdır. (İslam Ansiklopedisi, İvaz Paşa Maddesi).
Nihayetinde, dengeler, muhalifler tarafına kayınca Sultan II. Murad, Hacı İvaz Paşa’yı vezirlikten azletmiş, sonra da gözlerine mil çektirip sürgüne yollamıştır. Sürgündeyken bir veba salgınında vefat etmiştir. Vefatının ardından arkasında nice başarılar, hizmetler, mimari eserler, vakıflar ve evlatlar bırakmıştır. Hepsi de insan ömrüne sığmayacak cinstendir. Şimdi Yeşil Camii’ ye yeniden dönelim.
Yeşil Camii’nin Sırrı: Çiniler, Şiir ve Ağıt
Yeşil Camii’nin yapılma sebebi aslında Osmanlı Devleti’nin yaşadığı bir kimlik krizidir. Yazımızın ilk bölümünde bahsetmiştik. Devlette dirlik düzen sağlanıp meşruiyet krizinin de aşılmasının ardından yapılır Yeşil Camii. Bir mesajdır. Külliyenin merkezinde devlet işleri görülür ve muhteşem kubbesinin altında secde edilir. Yeşil aynı zamanda, tarihinin en büyük mağlubiyetini yaşatan hasımlarının sahip olduğu olanakları kullanarak, ekonomik olarak en az onun kadar kudretli olduklarını sergilemeyi amaçladıkları bir simge yapıdır. [1]Dikkat ederseniz caminin bazı kısımlarında ocaklıklar bulunur. Girişte, asıl cami mekânından tamamıyla ayrılmış çapraz tonozlu odalar arasında yer alan giriş bölümü, iki katlı olup, altta iki yanda saray mahfilleri, üstte hünkâr mahfili ve daireleri bulunmaktadır. Döneminde bu bölümlerde devlet işleri görülürdü. [2]
Hacı İvaz Paşa, camiyi bir geleneğin devamı olarak tasarlamış ve bu geleneğin en hünerli ustalarını İran/Tebriz’den getirmiştir. Bugün hayranlıkla baktığımız eserde emeği geçenlerin adlarını zikretmeden geçmeyelim: Mimar Abdullah oğlu Timurtaş, nakkaş İlyas Ali ve oğlu Ali Paşa (Lamii Çelebi’nin dedesi), çini ustası Mecnun Mehmet, ahşap oyma zanaatkârı Hacı Ahmed oğlu Tebrizli Hacı Ali ve kiremitçi Pir Mehmed Çelebi. Bu kişiler döneminin en mahir sanatçılarıdır.
Gazeteci Murat Bardakçı’nın Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi’ne nispetle yazdığı bir yazısında anlattığı yazılar, son derece ilgi çekmişti. Yazılar mihrabın sağında ve solunda yazan Farsça bir yazı ve beyittir. Sağ tarafta; Farsça bir ibâre var: ‘Amel-i üstâdân-ı Tebriz’, yani ‘Bu, Tebrizli ustaların eseridir’.
Yeşil Camii Mihrabının Sağında Yer Alan Bu, Tebrizli Ustaların Eseridir Yazısı
Mihrabın sol tarafındaki yazı ise İranlı şair Sadi Şîrâzî’den alınan bir beyittir. ‘Pendáşt sitemger in sitem bá men kerd / Der gerden-i o bemand u ber men begozeşt’. Türkçesiyle ‘Sitem eden, zulmeden kişi bu zulmü bana yaptığını sandı; bana yapılan zulüm geçip gitti ama vebáli onun boynunda kaldı’…
İşte bu noktada insanın aklına türlü türlü sorular geliyor. Bu beyitin burada ne işi var? Bahsedilen zulüm kime karşı yapılmıştır? İvaz Paşa’nın sultan gözünden düşüp sürgün edilmesi üzerine yapılmış olabilir mi? İvaz Paşa’nın gözlerine mil çekildikten sonra bu şiir buraya yerleştirilmiş olabilir mi? Bu sorular böyle devam eder gider.
Hacı İvaz Paşa Türbesi
Vebadan vefat eden İvaz Paşa, üstü açık türbesinde oğlu ile yan yana yatmaktadır. Türbesi Pınarbaşı mezarlığının hemen üstünde kendi adıyla anılan mahallesinde yer almaktadır.
İvaz Paşa Türbesini Ziyaretim 22.05.22
İvaz Paşa Mahallesi
İvaz Paşa vefat ettikten sonra defnedildiği türbenin bulunduğu mahallenin adıdır. Raif Kaplanoğlu’nun arşivinden okuyalım: “Bursa’nın eski mahallelerinden biridir. Hacıivazpaşa olarak da anılan mahalle Mollafenari, Maksem ve Alipaşa mahalleleri arasındadır. Kuzeyi Pınarbaşı, güneyi Seyidnasır caddeleri ile sınırlıdır. Mahalleye adını veren mescidi İvaz Paşa yaptırmıştır. Mahalledeki vakıflar, İvaz Paşa’nın oğlu olan Bedreddin Mahmud Çelebi’nin tasarrufunda idi. Ayrıca mahallede: Hıdırlık, Mecidiye mescitleri de vardır. Bu mescitlerin bulunduğu yerler aslında eski birer mahalle idi. Mahallenin adına en eski, 1467 yılı kadı sicillerinde rastladık. Hacı İvaz Paşa, Pirinç Hanı karşısında, Tavukpazarı olarak da anılan yerde başka bir mescit daha yaptırmıştı. Burada ayrıca İvaz Paşa’nın hanı ve medresesi de vardır. Mahalle, XVI. yüzyıl belgelerine göre sultan Murad’ın vakfı imiş. Kapalıçarşı’da, Hacıivazpaşa Çarşısı’nın çevresinde bulunan mescit Kazzahane, İmadiye veya Tavukpazarı olarak da anılmıştır. İvazpaşa Mahallesi’nde bugün çoğunlukla eski Bursalılar, 93 Göçmeni Tatarlar ile Arnavut ve Dağ köylerinden gelenler yaşamaktadır. Mahalleye adını veren Hacı İvaz Paşa’nın mescidi yok olmasına karşın türbesi sağlam durumdadır. Ayrıca Tezveren Dede adlı bir kişinin türbesi vardır. Tezveren Dede’nin türbesi bir adak yeridir. Bugün merkez Osmangazi ilçesine bağlı bir mahalledir.”[3] Bu mahallede demografik yapı oldukça değişmiştir. Günümüzde çoğunluğu Suriyeli mülteciler oluşturmaktadır.
Sonuç
Bursa, maneviyatı yüksek şehirlerimizdendir. Ona bu maneviyatı camiler, türbeler ve ibadet ehli insanlar kazandırmaktadır. Yeşil Camii işte tam da bu maneviyatın merkezinde yer alır. Bu caminin banisi İvaz Paşa, devlete ömrü boyunca hizmet etmiş ve sonunda siyasi bir entrikaya kurban gitmiştir. Büyük bir insandır ama ünlü değildir. Bu çalışmamın amacı; hayranı olduğum bir şahsiyeti insanlara anlatmaktır. Türk tarihinde daha nice büyük insanlar olup bu büyük insanlar tanınmamaktadır. Türk Milleti olarak bizler de hafızaları zayıf, milli bilinci düşük, hamaseti yüksek insanlarız. Acı olan da bu zaten.
Yerel tarih kapsamında yaptığım bu çalışmamı hazırlarken editörlüğümü yapan Barış Cem Bahar’a, tarihi mekânları gezerken bana eşlik eden Cengiz Albayrak’a ve Yeşil Camii’nin merhum müezzini Recep Uyar’a teşekkür ederim. Recep Uyar henüz vefat etmeden önce kendisine bu çalışmamı anlatmış ve Yeşil Camii’nin tarihini ondan da dinlemiştim. Müthiş kıraatı ile insana huzur veren bir sesi vardı. Ancak çalışmamı ona sunmadan evvel vefat etti. Allah rahmet etsin.
Görüş ve önerilerinizi bekliyorum. Esen kalınız.
Mesut YILMAZ
[1] Bursa Günlüğü Dergisi, Yıl 1; Sayı 1. Sayfa 13.
[2] https://www.yildirim.bel.tr/yildirim-detay/YESIL-CAMII/23