Bismillâh…
Elhamdülillah…
Es-salâtü ve’s-selâmü alâ rasûlillâh…
Yâ Rabbe’l-Âlemîn! Biz âciz ve mücrim kulların olarak bütün noksanlarımıza, isyanlarımıza, hatâlarımıza ve günahlarımıza rağmen, her zaman olduğu gibi bu bayramda da hâlimizi arz etmek ve duâ duâ yalvarmak için ellerimizi açıp dîvânına durduk.
Yâ Ekreme’l-Ekremîn! “..Sen, duâyı hakkıyla işiten..”[1], “..Duâlarınız olmazsa ne ehemmiyetiniz var..”[2] diyen,“..Bana duâ edin, kabul edeyim..”[3] diye buyuran Rabb’imizsin. Biz günahkâr kullarının duâlarını da bu âyet-i celîlelerin sırrına mazhâr eyle Rabbî!..
Yâ Erhame’r-Râhimîn! Bizler Sana gerektiği gibi kulluk yapamadık, verdiğin nîmetlerin şükrünü edâ edemedik, nefsimize yenik düştük, şeytana uyduk, emirlerine karşı geldik, yasaklarından sakınamadık. Bu sebeple; başımız eğik, boynumuz bükük, yüzümüz yerde, mahcup ve mahzûn olarak huzurundayız.
Yâ İlâhe’l-Âlemîn! Azâbından rızâna, gazâbından rahmetine, celâlinden cemâline, adlinden affına, Senden yine Sana sığınıyor, hiçbir zaman affından ümidimizi kesmiyor ve nezd-i Ulûhiyetine ilticâ edip -yüzümüz olmasa da- bağışlanmamız için Sana yalvarıyoruz.
Ey Ulu Allah’ım! Nedâmet gözyaşlarıyla yıkadığımız kalbimizi, semâya kalkan ellerimizin arasına alarak; “İnâyetine sığındık kapına geldik, hidâyetine sığındık lûtfuna geldik, kulluk edemedik affına geldik”[4]; dergâh-ı izzetinden bizleri boş çevirme ve bu mübârek “Iyd-ı Adha”da bizleri affederek bayramlarımızı bayram eyle yâ Rabbî!..
Yâ Ekreme’l-Ekremîn! Biz mücrim kulların olarak, her türlü hatâ ve günâhımıza rağmen yine de rızânı umuyor; rahmetinden başka çâremizin, nusretinden başka azığımızın ve mağfiretinden başka kurtuluş ışığımızın olmadığını biliyoruz. Allah’ım! Sana karşı duyduğumuz sonsuz muhabbetten, Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’e karşı beslediğimiz hudutsuz hürmetten, yüreğimizden taşarak dilimize dökülen Kelime-i Şehâdet’ten başka hüsn-i zan edecek bir hâlimizin bulunmadığını da bilerek, fakat bir kere “Yâ Rabb!” diyenlere binlerce lûtuf ihsân etmenden cesâret bularak Sana yalvarıyoruz. Afüvv ism-i şerîfin hürmetine biz günahkâr kullarını affeyle, bizleri “kul” olma şerefinden mahrum bırakma ve bizleri korktuğumuza uğratma yâ Rabbî!..
Ey rahmeti gazâbından büyük olan Allah’ım! “Âlemlere rahmet”[5] olarak gönderdiğin Fahr-i Kâinât Efendimiz’in duâlarını kendi duâlarımıza şefaatçi yapıyoruz. Yâ İlâhe’l-Âlemîn! Sana itaatkâr olan, Seni her şeyden çok seven, Senden en fazla korkanların, Kur’ân ve Sünnet yolundan ayrılmayanların, gecelerin sînesinde Senin aşkınla gözyaşı döken evliyâullâhın duâlarını da kendi duâlarımıza vesile kılıyor ve bu duâlardaki makbûliyet ümidiyle Senin rahmet kapını çalıyoruz. Allah’ım! Senden af ve âfiyet dilenen, Senden başka gidecek kapısı olmayan biz günahkâr kullarına da rahmet, mağfiret, şefkat ve şefaât yağmurları inzâl buyur ve bitmez tükenmez cömertliğinin hakkı için duâlarımızı kabul eyle yâ Rabbî!..
Yâ İlâhe’l-Âlemîn! Ömür seccâdesini gönül dergâhına seremeyen, Senin ve Seni sevenlerin sevgisine eremeyen, Sana dost olanların rahlesine yüz süremeyen, Senin uçsuz-bucaksız mağfiretinden rahmet çiçekleri deremeyen, Sana, Senin şânına yakışır bir duâ demeti gönderemeyen; aklı “Asr-ı Saâdet”te kalan, fakat kalbi buhranlar içinde bunalan biz muzdarip kullarının da derdine dermân ol, duâlarına icâbet buyur ve sıkıntılarına imdâd eyle yâ Rabbî!..
Ey ismi devâ, zikri şifâ, şânı yüce olan Allah’ım! Senden başka tutunacak dalımız yok, esbâba tevessül gücünden mahrumuz, hayırlı bir adım atmak mecâline de sahip değiliz; şimdi yalnız duâ sığıyor avuçlarımıza, sadece rahmetini beklemek düşüyor gönül burçlarımıza; mü’minler müjdeni gözlüyor, kulların tesellini özlüyor; hidâyetinle yüreklerimize destûr, mağfiretinle gönlümüze sürûr, inâyetinle rûhumuza huzûr, merhametinle ufkumuza nûr ihsân eyle yâ Rabbî!..
Ey merhametlilerin en merhametlisi, ey kimsesizlerin kimsesi, ey umutsuzluğa düşenlerin umudu olan Allah’ım! Bizleri, Sana tevekkül edip gönül bağlayanlardan eyle, bizi râzı olduğun din üzerine sabit kıl; “..Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme ve bize katından rahmet bağışla..”[6] yâ Rabbî!.. Allah’ım! “..Beni yalnız bırakma…”[7] Beni bana bırakma; ben Seni bıraksam da, Sen beni bırakma yâ Rabbî!.. “Allah’ım! Lütfedip helâlinden vererek beni haramından koru ve beni Senden başkasına muhtaç eyleme.”[8]
Yâ Erhame’r-Râhimîn! Sen bize; “..Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslâh ederse bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir..”[9] müjdesini veriyorsun. Yâ Erhame’r-Râhimîn! Sen bize; “..Size Allah’ın azâbı gelse veya o kıyâmet gelip çatıverse size, Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız?..”[10] diye îkazda bulunuyorsun. Yâ İlâhe’l-Âlemîn! Bizler isyankârız, bizler günahkârız, ama bizler aynı zamanda tövbekârız; bu sebeple verdiğin müjdelerden ümitvâr olarak, beşâretlerinden güç ve ilhâm alarak, “havf ve recâ”[11]* arasında gözyaşları içinde kalarak kapına geldik. Rahmânî duygulara sıla olan gözyaşlarımız, gözümüzden değil, taşan yüreğimizden geliyor. Bir Muhabbetullah ürpertisi olarak yanaklarımızda gamzeleşen günahkâr gözyaşlarımız için değil, “Gözyaşı rahmettir”[12] diye buyuran Efendimiz’in göz pınarlarından süzülen ve duâlarında parıldayan şebnemler hürmetine bizleri affeyle ve cümle âzâlarımızı nâr-ı Cehennem’den muaf eyle yâ Rabbî!..
“Allah’ım! İşlediğim şeylerin şerrinden ve işlemediğim şeylerin şerrinden Sana sığınırım.”[13] Bizi Sensiz bırakma yâ Rabbî!.. Bizleri nedâmetin şuûruna, duânın hakîkâtine erdir; affına lâyık kıl. Bizi kendi hâlimize bırakırsan; duâlarımıza bile tövbe, tövbelerimize bile nedâmet lâzım gelir. Bize; nasıl duâ etmemiz gerekirse öyle duâ ettir, nasıl tövbe etmemiz lâzım gelirse öyle tövbe ettir yâ Rabbî!..
“Tevbe Yâ Rabbî! Hatâ râhına gittiklerime,
Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime…”[14]
Yâ Rabbe’l-Âlemîn! Bizlere dünya ve âhiret hayatını kazandıracak bir rahmet, “sırât-ı müstakîm”den ayrılmayan bir istikâmet, rızâ-i İlâhî’ye erdirecek üstün bir gayret, Müslüman’a yaraşır bir saffet, gönlümüze merhamet, kalbimize hidâyet, duâlarımıza samîmiyet, Sana ve Habîbin’e eksilmeyen bir muhabbet ve son nefesimizde Kelime-i Şehâdet nasip eyle… “..Ey gökleri ve yeri yaratan Allah’ım! Sen dünyada da, ahirette de benim sahibimsin. Benim canımı Müslüman olarak al ve beni sâlihler zümresine dâhil eyle..”[15] yâ Rabbi!..
Yâ İlâhe’l-Âlemîn! “..Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan muhakkak ki hüsrâna uğrayanlardan oluruz..”[16] Bizleri hüsrâna uğratma, -affa lâyık olmasak da- bizleri affeyle yâ Rabbî!..
Yâ Ekreme’l-Ekremîn! Bizleri azâbınla öldürme, gazâbınla helâk etme… Sana olan ibâdetlerimizle bizleri diri eyle… Şu dünya hayatını her türlü kötülüklerden kurtuluşa vesîle kıl… “..Bize dünyada da, ahirette de iyilik ve güzellikler ver ve bizi Cehennem ateşinden koru..”[17] yâ Rabbî!.. Ey Yüce Allah’ım! Emirlerine uyup yasaklarından sakınmayı, azâbından selâmette kalmayı, korktuklarımızdan emîn, umduklarımıza nâil olmayı, rahmetine ermeyi; âhirette Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in Livâü’l-Hamd’i altında toplanarak Cennet’ine girmeyi bizlere de nasip eyle…
Yâ Erhame’r-Râhimîn! Bizlere ve bütün Ümmet-i Muhammed’e sağlık, sıhhat ve âfîyet, hayırlı bir âkıbet ihsân eyle… Bizleri helâl rızkınla geçindir, haramdan bizi ve âilemizi koru, bizlere yokluk ve kıtlık verme, bizleri Senden başkasına muhtaç eyleme yâ Rabbî!.. Bizlere; vefâsızlığımız ve küçüklüğümüz nispetinde değil, Senin şânın, büyüklüğün, cömertliğin ve keremin ölçüsünde muamele buyur yâ Rabbî!..
Allah’ım! Biliyoruz ki, bu kadar günahtan sonra huzuruna mahcup olarak çıkacağız, biliyoruz ki hesapta, mîzanda kaybedeceğiz, biliyoruz ki Sırat’tan geçemeyeceğiz… Ama rehberimiz Habîb-i Edib’in Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) olduğu için ümitvârız… Çünkü Sen; “..Ey Muhammed! Sen onların içindeyken Allah onları azâba uğratmaz; eğer onlar istiğfar ederlerse Allah bu takdirde de onlara azâb etmez..”[18] diye buyurmaktasın. Bu âyetle, yüreğinde Allah Resûlü(s.a.v.)’nün aşkını taşıyanların ve tövbekâr olanların da azaptan âzâd edileceğini müjdelemektesin… Allah’ım! Sen bizleri; Sana lâyık kul, Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’e tâbî ümmet eyle, rûhumuzu Muhammed Ümmeti olarak kabzeyle ve O’nun ümmetinden olduğumuz için bizleri azâbından âzâdeyle yâ Rabbî!.. “..Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve Senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru..”[19] ve bizleri “..Naîm Cennetlerine vâris olanlardan eyle yâ Rabbî!..”[20]
Yâ Erhame’r-Râhimîn! Sana el açıp yalvaran, Senden af dilenen kulların olarak, bizleri; yalandan, bühtandan, isyandan, sû-i zandan, hasetten, gıybetten, zulmetmekten, zulme uğramaktan, desîseden, hîleden, tuzaktan, kin ve nifaktan, gece ve gündüzün kötü olaylarından, kalp vesvesesinden, görünmeyen kazâ ve belâdan, her türlü iftirâdan, insanların ve cinlerin şerrinden, şeytanın saptırmasından ve nefsimizin kötülükler yaptırmasından emîn eyle… Ömür sermâyesi tükenirken hâlâ beyhûde işlerle oyalanan, gün akşama yaslanırken gaflet uykusundan uyanamayan, günah deryâsından bir türlü çıkamayan biz âciz kullarını şefkâtinle kucakla, affa lâyık olmasak da affeyle, bu mücrim hâlimizden bizleri kurtar ve “..Nûrumuzu tamamla..”[21] yâ Rabbî!..
“Ey Kalpleri Çeviren Allah’ım! ”[22] “Kusurları gören değil kusurları örtenlerden, teselli arayanlardan değil teselli edenlerden, anlayış bekleyenlerden değil anlayış gösterenlerden, yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil sevenlerden”, nefsine esir olanlardan değil nefsini esir alanlardan, merhametli olduğu için merhamet edilenlerden olmayı bizlere de ihsân eyle, Kur’an’ın emirlerini vicdanlarımıza duyur ve gönüllerimizi İslâm’ın nûruyla doyur yâ Rabbî!..
Yâ Rabbe’l-Âlemîn! Alan değil veren ellerin, affedici olduğu için affedilenlerin, halk içinde Hakk’la birlikte olup gönlünde İlâhî sevdâyı bulanların, Allah(c.c.)’a kul ve Resûlün(s.a.v.)’e ümmet olmayı en büyük nîmet bilenlerin, Müslüman olarak yaşayan ve Müslüman olarak ölenlerin, Mahşer günü defterini sağ taraftan alanların, ak alınla hesâbını verenlerin saflarına katılmayı bizlere de nasip eyle yâ Rabbî!..
Yâ Erhame’r-Râhimîn! Istıraptan çatlamış dudaklara merhem, kuraklıktan çoraklaşmış gönüllere zemzem, insanlığını kaybetmiş ruhlara erdem ve alev alev yanan sînelere bir meltem gibi serinlik veren;
“Sen Ahmed’i Mahmûd’u Muhammed’sin Efendim
Hakk’tan bize Sultân-ı Müeyyedsin Efendim”[23]
dizeleriyle vasfedilen, teşrifiyle kâinatı aydınlatan, asra saâdet yaşatan, zamanı “Asr-ı Saâdet” yapan, “Gül” mushaflı sevdâmızın sembolü, Peygamberlik Gülzârının Emsâli Olmayan Gülü ve Resûller Resûlü Efendimiz Aleyhisselâtı Vesselâm’ın sünnet-i seniyyelerine ittibâ etmeyi, O’nun himmetine, şefkâtine ve şefâatine nâil olmayı bütün Müslümanlara nasip eyle yâ Rabbî!..
Allah’ım! Dünyayı bize sâlih kullarına gösterdiğin gibi göstermeni niyâz ediyor, Fahr-i Kâinat Efendimiz ’in Senden istediği hayırları Senden diliyor ve O’nun Sana sığındığı şeylerden Sana sığınıyoruz, biz mücrim kullarını da mahzûn etme yâ Rabbî!.. “..Ey Rabbimiz! Eğer unutur veya hatâya düşersek bizleri sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen bizim Mevlâmızsın, kâfir topluluğuna karşı bize yardım eyle…”[24] yâ Rabbî!..
Yâ Erhame’r-Râhimîn! Ümmet-i Muhammed’in evlâd-ı iyâlinin kalplerini İslâm’ın nûruyla doldur, Kur’ân’ın ışığıyla aydınlat… Cümlemizi; Zât-ı Ulûhiyyet’ine, Kur’ân’a ve Resûlullah(s.a.v.)’a bağlı insanlardan eyle… Bizleri İslâm’dan ayırma ve İslâm’ın nûrunu söndürmek isteyenlere fırsat verme yâ Rabbî!.. Müslümanların arasındaki her türlü ayrılık tohumlarını gider, bizleri Ashâb-ı Kirâm gibi birbirine dost olan ve birbiri için yaşayan insanlardan eyle yâ Rabbî!..
“Allah’ım, hırslarımızı yenmenin yollarını öğret bize, birbirimizi sevmenin yollarını öğret. Milletimize lâyık insanlar olalım. Halka ve Hakk’a hizmet etmesini bilelim. Bize “Büyük Cihad”ın yollarını öğret, nefsimizi yenmenin sırlarını öğret. İyi olmanın yollarını öğret! .. Allah’ım, bize acı, bizi sev… Yolunda kan dökmüş bir milletiz. Uğrunda çelik bir îman ordusu olmuş, cihanın üstüne yürümüşüz. Şimdi geriyiz, yoksuluz. Düşmanımız çok, dostumuz yok. Rahmetini üzerimizden eksik kılma yâ Rabbî…”[25]
Allah’ım! Dilimizin söyleyip, yüreğimizin duymadığı; kalbimizin isteyip bedenimizin uymadığı her türlü söz ve davranışlardan dolayı bizleri bağışla… “Allah’ım, dostluğu öğret bize, fazileti emret., inanmanın yüceliğini göster; inandığımız yolda ölmenin mutluluğunu duyur. Yalandan, rüyadan, kem gözden, kem gözden ırak eyle bizi… Sana kulluğumuz yetsin, nefsimizin köleliğinden vazgeçelim. Şehvetin kulu olmayalım. Utancın güzelliğini, iffetin değerini unutmayalım. Allah’ım kuvvet ver bize. Haddimizi bilmek için, muhtaç olduğumuz kuvveti ver. Gurur bataklığında boğulmayalım. Nefislerimize hizmeti, marifet sanmayalım. Allah’ım, ekmeksizlere acı, yuvasızları koru, öksüzleri güldür. Günahsızları esirge, günâhkârları affet. Seni tanımayanlara, aşkı bilmeyenlere merhamet eyle…”[26] Bizleri; söyledikleriyle yaptıkları bir olan, duâ ve ibâdetlerinde riyâ bulunmayan kullarından eyle yâ Rabbî!..
Yâ İlâhe’l-Âlemîn! Senin yolunda yürüyor gibi gözüken, ama Senden uzaklaşanlardan; hep rızâ-i Bârî’den söz eden, ama İlâhî gazâbın peşinde koşanlardan, Hakk’a hizmet ettiğini zanneden, ama yanlış vâdilerde haddini aşanlardan; uhuvvet deyince coşan, ama kalbinde din kardeşine karşı haset taşıyanlardan; fırka taassubu içinde “yalnız kendilerini Hakk yolda gören”, ama her iki cihanda da firkât içinde firkât yaşayanlardan bizleri berî eyle, bizleri şeytana ve nefsimize esir eyleme, “.. Bizi ve bizden önce gelip geçmiş îmanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde îman edenlere karşı hiçbir kin bırakma!..”[27] yâ Rabbî!..
Yâ Rabbe’l-Âlemîn! Asırlar var ki, Âlem-i İslâm perîşan haldedir, dünyanın her yanında Müslümanlar inim inim inlemektedir. Mü’minler “Allah’ın ipine”[28] sarılmadıkları için ferâsetleri zayıflamış, basîretleri körelmiş, kardeşlik duyguları kaybolmuş, tesanüt ortadan kalkmış ve Ümmet-i Muhammed “Nasrânîleri ve Yahûdîleri” kendilerine dost ve rehber edindikleri için paramparça hâle gelmiş ve zelîl olmuşlardır. Allah’ım! Müslümanlara yeniden îman ve İslâm şuûru ikrâm eyle… Yeniden Kur’ân’ı anlamayı, İslâm’ı yaşamayı ve Fahr-i Kâinat Efendimiz(s.a.v.)’in yolunda yürümeyi bizlere nasip eyle… Mâlikü’l-Mülk Sensin, Sen istediğini azîz kılar, dilediğini zelîl eylersin; bizleri azîz eyle, îman ve Kur’ân düşmanlarını zelîl eyle yâ Rabbî!..
Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Batı Trakya’da, Kerkük’te, Kırım’da, Suriye’de, Irak’ta, Keşmir’de, Arakan’da, Afganistan’da, Afrika’da ve dünyanın dört bir yanında açlık ve yokluk çeken, zulme uğrayan, sürülen, hor görülen, öldürülen Müslüman kardeşlerimize Sen imdâd eyle yâ Rabbî!.. Yâ Ekreme’l-Ekremîn! Onlar, sırf Sana; Senin Azîz ve Hamîd olan Zât’ına îmân ettikleri için zulüm görmekteler; fakat bizler, bu mazlûm kardeşlerimize gerektiği gibi sahip çıkamadık, kavlî duâdan başka bir şey yapamadık ve hakkıyla fiilî yardımlarda bulunamadık… Yâ Ekreme’l-Ekremîn! Bu söylediklerimiz, en âciz olandan En Azîz Olan’a açık bir îtiraftır; Sen onları muhâfaza buyur, kardeşlerine sahip çıkamayan, üzerine düşen görevleri yapamayan bizleri de affeyle yâ Rabbî!.. Yâ İlâhe’l-Âlemîn! Bizim gibi her türlü yenilgiyi tatmış, emirlerinden uzaklaşmış günahkâr bir ümmete zaferler bahşetmek ancak Senin elindedir; mahzun, mağdur ve muhtaç insanlara yardım etmek yalnız Senin şânındandır… Müslümanlara şânınla muâmele eyle yâ Rabbî!..“Allah’ım, bayramlık halimiz yok. Bayrama hakkımız yok; yine de bayram yapacağız, bağışla bizi…”[29]
Allah’ım! Yazları kışa dönmüş, baharlarını hazan vurmuş, gündüzleri kararmış, ufkunu geceler sarmış olan Ümmet-i Muhammed’in elinden tut… Müslümanlara hüzün iklîminden huzûr diyârına yelken açmayı nasip eyle yâ Rabbî!.. Mehmet Âkif’in; “Ne gurbettir çöken İslâm’a, İslâm’ın diyârında” diye feryâd ettiği ve bir türlü kurtulamadığımız şu perîşan halimizden bizleri kurtar yâ Rabbî!.. “..Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer eyle..”[30] yâ Rabbî!.. Yarattığın bütün iklimleri küfrün ve zulmün karanlıklarından Kur’ân’ın sonsuz aydınlığına erdir ve dünyadaki bütün mazlumların gülmeyen yüzlerini -biz güldüremedik- bâri Sen güldür yâ Rabbî!.. Düşmanlarımızı Kahhâr ism-i şerifinle kahr-ı perîşan eyle, dostlarımızı şâd eyle, dost görünen düşmanların fitnesinden bizleri emîn eyle yâ Rabbî!.. “..Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için bir oyun ve eğlence aracı yapma..” [31]“..Rabbim! ..(Bizi) zalimler topluluğu içinde bırakma..”[32] “… Şu zalimler gürûhunun elinden (bizleri) halâs eyle yâ Rabbî!..”[33]
Allah’ım! Bin yıldan beri İslâm’ın bayraktarlığını yapan, Senin mübârek ismini yüceltmek, Senin dînini yaymak uğruna milyonlarca şehit veren ve Î’lâ-yı Kelimetullah için Nizâm-ı Âlem davâsını gâye edinen aziz Türk milletine hidâyet, kudret ve gâlibiyet ihsân eyle; “Düşmanımız çok, dostumuz yok. Rahmetini üzerimizden eksik kılma!”[34] yâ Rabbî!..
Yâ İlâhel Âlemîn! Kur’ân-ı Azîmü’ş-Şân’da “en hayırlı ümmet”[35] diye işâret buyurduğun Ashâb-ı Kirâm’ın yolunu tâkip etme bahtiyarlığını, “Allah (c.c.) ve Kur’ân dâvasına hâdim olma” görevini ve buna muvâfık ameller yapmayı milletimize yeniden lûtfeyle; bizleri, ecdâdımıza ve şehitlerimize lâyık eyle, “bizi kimlik şaşkını olmaktan kurtar, bizi şahsiyetimizle buluştur” yâ Rabbî!.. Bizleri insan olma haysiyetinden, İslâm olma faziletinden, Muhammed ümmeti olma izzetinden ve milletimizi “Cündullah” olma mazhariyyetinden mahrum bırakma Yâ Rabbi!..
Yâ Erhame’r-Râhimîn! Bizleri Resûlullah Efendimiz(s.a.v.)’in yolundan döndürme, kalbimizdeki îman ateşini söndürme, ay-yıldızlı bayrağımızı semâlardan indirme, Ezân-ı Muhammediye’nin rahmetini dindirme, Dîn-i Mübîn-i İslâm’a hizmet edenleri ve şühedâyı mahzûn etme yâ Rabbî!.. Bayrağımızı, Senden bize akseden nur selinin rahmeti olmaktan yoksun etme yâ Rabbî!.. “Dünyayı elimizden alma, ancak kalbimize de koyma!” diyen ve Senin yoluna baş koyan aziz milletimizi rahmet ve nusret şadırvanlarında ebediyyen serinlet yâ Rabbî!..
Yâ İlâhe’l-Âlemîn! Senden, şahsımız, âilemiz, evlatlarımız, ecdâdımız, dost ve akrabalarımız ve bütün ehl-i îman için dünya ve âhiret saâdeti nîyaz ediyoruz… “..Duâlarımı kabul buyur yâ Rabbî! Ey Rabbimiz! Beni, anamı, babamı ve bütün mü’minleri kıyamet günü bağışla..”[36] bizlere her iki cihanda saâdetler ihsân eyle yâ Rabbî!..
Yâ Rabbî! Bizlere kolaylıklar ver, izzet ve kuvvet ihsân eyle… Asırlardır süren gecelerimizi İslâm ile tenvîr eyle… Bizlere cennet-âsâ baharlar nasip eyle… Âh-u zârlarımızı lâlezârlara tebdîl eyle… Kullarını bütün bâtıl yollardan halâs eyle… Allah’ım! Âlem-i İslâm’ın dertlerine dermân, kurtuluşuna fermân eyle… Bizleri ve bütün insanlığı yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’i okuyan, anlayan, onu hayatına tatbîk eden ve O’nun nurlu yolunda yürüyen kullar zümresine ilhâk eyle… Ve bizlere de İslâm ahkâmını uygulayacak irâdeyi ihsân eyle yâ Rabbî!.. Yâ Ekreme’l-Ekremîn! Bu bayram günleri hürmetine; “Kalplerimizi hayır üzere kaynaştır, bizi kurtuluş yollarında buluştur ve bizi karanlıklardan kurtarıp nûra kavuştur.” [37] yâ Rabbî!..
Ey Zü’l-Celâl-i ve’l-İkrâm! Ölüm ânında rûhumuzu bedenimizden îmansız ayırma… Ey Allah’ım! Ömrümüzün en hayırlı kısmı sonu olsun. Amellerimizin en hayırlısı sonuncuları olsun ve en hayırlı günümüz Sana ulaştığımız gün olsun...Allah’ım! Adınla yaşat bizleri, adınla öldür; adınla dirilt bizi, adınla Cemâline erdir… Her iki cihanda bizleri mahcûp etme, mahzûn etme, mağdûr etme, mahkûm etme yâ Rabbî!..
“Allah’ım Sen benim Rabbim’sin, ben de Senin kulunum. Allah’ım! Ben verdiğim söz ve va’d üzerinde elimden geldiği kadar duruyorum. Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınıyorum. Bana verdiğin nîmetlerini îtirâf ediyor, günahlarımı da ikrâr ediyorum. “Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle.”[38]Allah’ım! Beni bağışla; çünkü günahları ancak Sen bağışlarsın.”[39] “Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tühibbü’l-afve fa’fü annî..”[40]*
Ey şânı yüce olan Allah’ım! Sen, Tevvâb’sın, tövbelerimizi kabul eyle…. Sen, Settâr’sın, günahlarımızı setreyle… Sen, Gaffâr’sın, seyyiâtımızı bağışla ve son nefesimizde Kelime-i Şehâdet getirerek “Yar ile bayram kıldı bu gönlüm”[41]diyerek bizlerin ebedî bayrama kavuşmamızı nasip eyle yâ Rabbî!.. Âmîn… Âmîn… Âmîn… Yâ Muîn…
“Allah’ım, mübarek bayram gününün hakkı için, kâfir içinde kalmış Müslüman kullarının dertlerine, derman ol. Selâmete çıkmak azminden, yoksun bırakma!.. Allah’ım, günâhımız çoktur bizim!.. Huzûruna çıkmaya yüzümüz yoktur bizim!.. Affet bizi!…”[42]
Bu niyaz ve duâlarla Kurban Bayramınızı tebrik ediyor ve hatm-i kelâmı da bir dörtlükle noktalıyorum:
Gülmeyen dünyaya “Gül”den renk gelsin,
Hayâta yeniden bir âhenk gelsin,
Bayramları tâtil ettik yıllardır;
Bu bayram, “Bayram”a bâri denk gelsin.[43]
Dipnotlar
[1] Âl-i İmrân, 3/38
[2] Furkân, 25/77
[3] Mü’min, 40/60
[4] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dîni Kuran Dili, I, Mukaddime, 12
[5] Enbiyâ, 21/107
[6] Âl-i İmrân, 3/8
[7] Enbiyâ, 21/89
[8] Tirmîzî, Da’avât 121; İbrahim Cânan, Kütüb-i Sitte, VII, 101, Hadis Nu: 1873
[9] En’âm, 6/54
[10] En’âm, 6/40
[11] A’raf, 7/56, Enbiyâ, 21/90; * “korku ve ümit”
[12] Gümüşânevî, Râmûzü’l-Ehâdîs, VIII, 371
[13] Müslim, Zikir ve Duâ 2716
[14] Şeyh Abdurrâhim Nizâmettin Rûmî
[15] Yûsuf, 12/101
[16] A’raf, 7/23
[17] Bakara, 2/201
[18] Enfâl, 8/33
[19] Mü’min, 40/7
[20] Şuarâ, 26/85
[21] Tahrîm, 66/ 8
[22] Müslim, Kader 2654
[23] Şeyh Gâlib, Müseddes-i Nât-ı Şerîf-i Nebevî
[24] Bakara, 2/286
[25] Galip Erdem, Mektuplar, Bayram Duâsı
[26] Galip Erdem, a.g.e., Bayram Duâsı
[27] Haşr, 59/10
[28] Âl-i İmrân, 3/103
[29] Galip Erdem, Mektuplar, Bayram Duâsı
[30] Bakara 2/ 250
[31] Mümtehıne, 60/5)
[32] Mü’minûn, 23/94)”,
[33] Kasas, 28 /21
[34] Galip Erdem,a.g.e., Bayram Duâsı
[35] Âl-i İmrân, 3/110
[36] İbrâhim, 14/40-41
[37] Tirmîzî, Da’avât 90, 124
[38] Müslim, Zikir 70
[39] Buhârî, Da’avât, 6306
[40] Tirmîzî, Da’avât,84; İbn-i Mâce, Duâ, 3 ; “Allah’ım! Affetmek Senin şânındandır, Sen affedicisin, affetmeyi seversin, bizleri de lûtf u kereminle affeyle!”
[41] Hacı Bayrâm-ı Velî
[42] Galip Erdem, Mektuplar, Bayram Duâsı
[43] Dr. Mehmet Güneş, Hüzünler “Gül” Kokuyor, Bayramlar Bayram Ola, 136