Yapılış zamanı, stratejik ve taktik yönü, lojistik destek temini ve siyâsî neticeleri îtibâriyle I. Dünya Savaşı’nın en çok tartışılan taarruzlarından birisi olan “Sarıkamış Harekâtı”; askerlerimizin sâdece düşmanla değil, çetin kış şartlarıyla, tifüs hastalığıyla ve açlıkla da savaştığı; verilen yanlış kararlara mukâbil Mehmetçiklerimizin Ruslara karşı ölümüne mücadele ettiği, üzerinden yüz küsur yıl geçmesine rağmen, yaşanan hazin hâdiselerin acısının içimizden hiç çıkmadığı ve devamlı kalbimizi kanattığı derin bir yaradır
“Sarıkamış Harekâtı”; kar ile tipinin askerlerimizin yollarını, buz gibi havanın nefeslerini kestiği ve binlerce Mehmetçiğin; donarak, hastalığa yenik düşerek, göğüs göğse çarpışarak ve tek kurşun atmadan değil Sarıkamış önlerine kadar savaşarak şehit düştüğü, askerlerimiz tarafından; îmânın, inancın, fedakârlığın, cesâretin, metânetin, kahramanlığın ve kardeşliğin destânının yazıldığı bir beyaz kerb ü belâdır.
“Sarıkamış Harekâtı”; “dîn ü devlet mülk ü millet” için Besmeleyle yola çıkan, Erzurum’dan, Tokat’tan, Sivas’tan, Kars’tan, Kayseri’den, İstanbul’dan, İzmir’den, Rize’den, Muğla’dan, Maraş’tan, Yozgat’tan, Diyarbakır’dan, Mardin’den, Van’dan, Urfa’dan, Kerkük’ten, Üsküp’ten, Halep’ten, Şam’dan ve memleketin dört bir yanından cepheye koşan vatan evlatlarının her türlü kışlık donanım yokluğuna ve zemherinin zorluğuna rağmen, Mehmetçiklerimizin azim ve kararlılığına, tahammül ve gayretine, direniş ve izzetine, vatan ve bayrak muhabbetine karlı dağ başlarındaki buzun, karın ve rüzgârın da şâhitlik ettiği çok çetin bir muharebedir.
“Sarıkamış Harekâtı”; şâirin “Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün / Kızıllığında ısındık”[1] dediği gibi, Ay-Yıldızlı bayrağın Tevhid ateşinde yüreklerini aşka getirip ateşleyenlerin düşmanın üzerine kahramanca yürüdüğü, 25 Aralık 1914’te Allâhuekber Dağları’nda Mehmetçiklerin söylediği “Allâhuekber! Allâhuekber!” nidâlarının dört bir yanı bürüdüğü; cephede omuz omuza savaşan ve Sarıkamış ‘ı çevreleyen yüce dağların tepelerinde kar altında kardeşlik rûhuyla koyun koyuna yatan şehitlerimiz için melekler tarafından okunan çok yanık bir salâdır.
Sarıkamış fâciâsını bir destanla anlatan, asıl adı Mustafa Gedik (1885-1967) olan Bardızlı Âşık Nihânî’nin 1915’te esir giderken söyleyip gönül pınarından kanlı yaşlar akıttığı; derdini, duygularını ve hüznünü mısrâ mısrâ dile getirdiği, her dinleyenin ciğerini yakan ve yüreğine dokunan şu dizeler “Sarıkamış Şehitleri” için yakılmış çok hazin bir ağıttır:
Zâlim felek sana n’ettim n’eyledim
Düşman kılıçları çalha çaldadır
Bardız dere hâlim yanıp söyledim
Kimse yol öğretmez eyce yaldadır.
Bu Otuz Harbi’ne cân mı dayana
Nice nevcivânlar bölendi kana
Dağıldı her biri gitti bir yana
Yitirdiler bilmem hangi çöldedir
Soğanlı’da nice alaylar dondu
Pervâne olup Kars uğruna yandı
Nice bin hânenin ocağı söndü
Yine derler zulmün çoğu daldadır
Karlarda yatanlar şerefli, şânlı
Kimisi vurulmuş nûr yüzü kanlı
Kimisi nevcivân, tâze nişânlı
Boynu buruk melûl gözü yoldadır
Yollara düşenin gelmiyor sesi
Analar ah çeker, atalar yası
Yâd değil gidenler ciğerpâresi
Aceb bilen var mı ne ahvâldedir
Ahvâli bilinmez, İslâm kan ağlar
Urusun bu zulmü ciğerim dağlar
Ölenler kurtuldu, ne çeker sağlar
Her bir yanı yoklar karakoldadır
Karakoldan cânı dağa atarız
Mevsim kıştır oğul, taşta yatarız
Kış günü tutarsız kaldık batarız
Azmış Ermeni’de fitne fildedir
Kazalar, sancaklar yandı, yakıldı
Sabî sıbyân dağa, taşa sokuldu
Han evleri harâb oldu yıkıldı
Sormayın milleti yaman hâldadır
Sahipsizler Hakk’a dilek diliyor
Sabi sübyan kuzu gibi meliyor
Deseler ki giden esir geliyor
Bu yangûn Nihânî bu hayâldedir.”[2]
Çukurovalı Âşık Îmâmî’nin söylediği;
“Sarıkamış üstünde kar
Kar altında Mehmet’im yatar
Gülüm donmuş kara dönmüş
Gören sanmış yâri sarar
Kimi Yemen kimi Harput
Üzerinde ince çaput
Avut yiğit gönlün avut
Yâr sarmazsa Mevlâ’m sarar
Anam ağlar babam ağlar
Toptan dumanlandı dağlar
Ayan olsun dertli anam
Doktor yaralarım bağlar
Bardız Deresi kan çağlar
Analar ciğerin dağlar
Çil Horoz Dağı salında
Nice nişanlılar ağlar
Allâhuekber yan yatar
Kızarmış da güneş batar
Allahüekber’in döşünde
Nice bin şehit yatar”[3]
ağıdı da yüreklerimizi titreten ve gözlerimizi terleten çok içli bir mersiyedir.
“Şarıkamış Harekâtı”nda; kefenleri kar, alınları nur, başları dik, sevdâları Hak olan, Allah(c.c.)’ı ve Rasûlullâh(s.a.v.)’ı en azîz yâr bilen, “Hubbü’l-vatan mine’l-îman” diyen ve dillerindeki Kelime-i Şehâdet’in her bir hecesi buz tutarken son nefeslerini veren binlerce şehidimize muasallâ ve kabristan olmuş ismiyle müsemmâ bir tepe vardır ki, burası yakın tarihimizin onulmaz acılarını bağrında taşımaktadır. Ârif Nihat Asya’nın ifâdesiyle burası bütün tepelerin kubbesidir ve; “Allâhüekber Dağı’nda ki / Allâhüekber Tepesi”dir.[4] Sarıkamış şehitlerinin acısıyla yüreği yanan “Bayrak Şâirimiz”, bir mezar taşı dahi olmayan binlerce şehidimize hitâben;
“İçlenmeyin: ‘Nişanımız yok!’ diye… Ki Allahüekber Dağı taşınız! Açılın kırların çiçeği olup Ve kuşları olup cıvıldaşınız.” [5] demiş ve Allâhüekber Dağları’nı, Sarıkamış şehitlerinin mezar taşı olarak tasavvur, tasvir ve terennüm etmiştir.
“Sarıkamış Harekâtı”; Şeyh Gâlib’in “Gâhi kar yağardı, gâhi karanlık” dediği, 25 Aralık 1914 gecesi; Allâhuekber’de, Soğanlı’da, Bardız Deresi’nde, Çakır Baba’da, Çil Horoz Dağı’nda tamâmen karlarla kaplı, çok yüksek irtifâlı bir arâzide soğuğa, tipiye, şiddetli esen rüzgâra ve fırtınaya rağmen kış donatımından yoksun birliklerin dinlenmeye fırsat bulamadan sarp dağları aşmak için ilerleyen askerlerimizin zemherinin kucağında donduğu bir “şeb-i yeldâ”dır.
Bu çok uzun ve kışın en soğuk gecesinde yaşananları Ârif Nihat Asya dizelere dökerken, Mehmetçiklerin bu dağlarda yaşadığı fâciânın dehşetini Soğanlı Dağı’ndaki “saya gecesi”[6]yle özdeşleştirmiş ve “Soğanlı Dağları’nda Saya Gecesi” şiirinde şu dizeleri dile getirmiştir:
“Yol, gittiği yerin farkında değil;
Geceler de sarhoş… Ayıkmaz artık!
Bu dağlarda ölüm, saya gecesi,
Otuz bin baş yedi… acıkmaz artık!
Yazan, böyle yazmış, oldu olanlar:
Şuracıkta boynu bükük kalanlar;
Yürekten yananlar, gözü dolanlar
Yarına ya çıkar, ya çıkmaz artık!
Düğün bellemişti Paşa, sayayı
Gidince fırkası, eri, alayı
Felek de başına çalsın dünyayı:
Dünya, gözümüze gözükmez artık!
Yok haberi ilerinin, gerinin:
Uyur altında kar kümelerinin
Canlar… Ki hasreti düşse birinin
Bin sabır ya çeker, ya çekmez artık!
Otuz bin can ne demek bir öğünde?
Kentinde ocaklar söndü; köyünde
Kapılar örüldü, Tanrı’m.. Göğün de
Yerlere göçmesi gecikmez artık!
Gün kıran günüydü; yıl, kıran yılı…
Saya’nın, saymaya varmazdı dili
Dünyalar durdukça bu kadar ölü
Değme mezarlıkta birikmez artık!” [7]
“Sarıkamış Harekâtı”; Türk askerlerinin, en ümitsiz anlarda bile en küçük bir yılgınlık ve bozgun emâresi dahi göstermeden kahramanca savaştığı şerefli bir mağlûbiyet olup, Hâfız Hakkı Bey’in söylediği Napolyon’a âît; “Tout est perdu, sauf l’honneur” (Şerefimizden başka her şey yitirildi) sözüyle özetlenen hâl-i pür melâl ile Sarıkamış’tan yükselen sessiz çığlıkların; Anadolu’daki ve Rumeli’deki anaların, bacıların, gelinlerin ve evlâtların yüreklerinde yankılanan ve tariflere sığmayan bir vâveylâdır.
Bu çığlığın bir yansımasını yüreğinde duyan Ahmet Özdemir’in “Sarıkamış’ta” isimli şiirini, Recep Ergül “Yangınlarda Üşür Sarıkamış’ta” ismiyle ağıt formunda bestelemiştir / havalandırmıştır:
“Destan değil, bir yas, bir feryat, figan,
Yangınlarda üşür Sarıkamış’ta.
Allâhuekber’de binlerce fidan,
Büyür üçer beşer Sarıkamış’ta,
Ormanlardan taşar Sarıkamış’ta.
Bu kadar kolay mı alın yazısı?
Doksan bin ananın körpe kuzusu,
Dağların taşların yürek sızısı
Sızım sızım aşar Sarıkamış’ta,
Duygu duygu coşar Sarıkamış’ta,
İnat uğruna ne ümitler sönmüş,
Yapışmış tetiğe parmağı donmuş,
Kardan kefenine kargalar konmuş;
Ağıt olur yaşar Sarıkamış’ta,
Yaşar gözüm yaşar Sarıkamış’ta.
Baş açık, sırt çıplak, dağlara çıkmış,
Donmuş çarıkları ayağı sıkmış,
Rus değil, Mehmet’i kaderi yıkmış;
Vurulmadan düşer Sarıkamış’ta.
Cümle alem şaşar Sarıkamış’ta.”[8]
“Sarıkamış Harekâtı”; vatan müdafaası için zemheride aşılmaz dağları aşarken hiçbir zaman geride kalmayı ve aslâ geriye dönmeyi düşünmediği için dizlerinde derman kesilinceye kadar Rus askerlerine süngü sallayan, elleri tetikte donuncaya kadar düşmana kurşun sıkan ve kardan kefen giyinceye kadar mücâdeleyi bırakmayan askerlerimizin yazdığı bir asâlet fermânıdır. Uğur Demirci’nin “Sarıkamış Destânı” albümünde “Sarıkamış Saza Benzer” ismiyle okuduğu, “kırk çatal yürekli”[9] Mehmetçiklerin analarının diliyle yaktığı uzun hava da çok dokunaklı bir ağıttır:
“Sarıkamış saza benzer
Gün açmış oy yaza benzer
Sarıkamış’ta yatanın
Kanı donmuş buza benzer.
Yazık oldu Mehmedime
Anan öleydi yerine
Allâhuekber Dağı’nda
Zemherinin tam çağında
Sarılıp donup kalmışlar
Birbirinin kucağında
Yazık oldu Mehmedime
Anan öleydi yerine”
Hâsılı, “Sarıkamış Kuşatma Harekâtı”; Rus birliklerinin arkadan çevrilip düşmanı imhâ etmeyi hedefleyen başarılı bir plân olmasına rağmen; 25-26 Aralık günü ve gecesini değerlendiren General Fahri Belen’in; “Zafere ramak kalmıştı” dediği, o günlerde şansın Ruslardan yana olurken, tarihin bize küstüğü, zamanın ve iklim şartlarının aleyhimizde geliştiği ve bembeyaz karın üzerine simsiyah bir kalemle ‘mareşal kış’ın yazdığı kara bir tâlihtir. Bu duygu ve düşünceleri terennüm eden Bardızlı Âşık Nihânî’nin “Karakışta Savaş Oldu” şiiri de; “Gonca gülün tâzeleri” olan, açmadan solan ve uçmağa varan Sarıkamış şehitlerinin sînemizde açtığı yaraları anlatan bir ağıttır:
“Karakışta savaş oldu, bilin efendim efendim.
Bağrımıza ateş doldu bilin efendim efendim.
Enver Paşa köye geldi, millet kalktı kıyâm oldu,
Ordu dağda telef oldu bilin efendim efendim.
Tipi vermez bize aman, düşman zâlim, kötü zaman,
Dağda dondu çok kahraman bilin efendim efendim.
Kapandı gidemem yolum, kırıldı kanadım kolum,
Soldu açan gonca gülüm bilin efendim efendim.
Millet kaldı gayet naçar, mitralyözler ateş saçar,
Çoluk çocuk dağa kaçar bilin efendim efendim.
Nihânî der gören inler, biter mi kavgalar, kinler,
Aç susuz kaldı yetimler bilin efendim efendim”[10]
* * *
3. Ordumuz tarafından Doğu Anadolu’daki Rus kuvvetlerini yok etmek amacıyla, 22 Aralık 1914 tarihinde başlatılan, düşmanın güney cephesindeki kuvvetlerini yok etmeyi amaçlayan ve 15 Ocak 1915’te ağır bir mağlûbiyetlimizle sonuçlanan askerî harekâtta çarpışmalar daha ziyâde Sarıkamış ve civarındaki dağlarda yoğunlaştığı için ordumuzun Kafkas Cephesi’nde yaptığı bu taarruza “Sarıkamış Harekâtı” ismi verilmiştir. Yazımızın bu bölümünde yeni bir parantez açacak ve Osmanlı savaş tarihinin en dramatik dört yenilgisinden[11] birisi olan “Sarıkamış Kuşatma Harekâtı”nda gün gün neler yaşandığını genel hatlarıyla anlatmaya çalışacağız:
22 Aralık 1914:
Enver Paşa’nın 19 Aralık’ta imzâladığı taarruz emriyle 3. Ordu, bir önceki yazımızda tafsilatlı bir biçimde îzah ettiğimiz plâna gereğince harekete geçmiş ve bu harekât planına göre; 9. ve 10. Kolordudan oluşan kuşatma kolları, Rus ordusunun kuzeydoğusuna doğru hareket edecek, mümkün olan en kısa yoldan ilerleyecek ve en kısa sürede karşılarına çıkan düşman birliklerini bertaraf ederek Sarıkamış önlerine gelecektir. 11. Kolordu ise Aras Vâdisi’nde bulunan Rus ordusunu cephe hattında tutmak için saldırılar düzenleyecek, bu bölgede düşmanı çakılı tutacak ve onların Sarıkamış’a takviye birlik göndermesine mânî olmak için mücâdele edecektir.
“Sarıkamış Kuşatma Harekâtı”nın hedefi; Doğu Anadolu’daki Rus ordusunu imhâ etmek, Kars’ı, Ardahan’ı, Sarıkamış’ı kurtarmak, Güney Kafkasya’nın yolunu açmak ve Bakü petrollerine ulaşmaktır. 3. Ordu; “75.660’ı tüfekli ve muharip olmak üzere toplam 188.660 er, 228 top ve 73 makinalıdan oluşmaktadır.”[12]
22 Aralık sabaha karşı kar fırtınası şiddetlenirken, Enver Paşa’nın taarruz emri gereği 3. Ordu da harekâta başlamıştır.
Hâfız Hakkı Bey komutasındaki 10. Kolordu; Oltu istikametinde taarruza geçmiş, oldukça sisli bir havada ve karla kaplı bir arâzîde ilerlemiş, karşılaştığı Rus birliklerini geri püskürtmüş, Albay Kutetzade 750 askeriyle birlikte esir almış, Ardoz ve Yeniköy’e girmiş, Narman’a âni bir baskın düzenlemiş ve burayı Rus işgalinden kurtarmıştır.[13]
Ali İhsan Paşa komutasındaki 9. Kolordunun 17. ve 28. Tümenleriyle Toygarlı Köyü’nden hareket etmiş, Aras Nehri’nin kuzeyindeki Aras-Narman arasındaki dağlara yönelmiş ve Rus birliklerinin arkasından dolanmak için Kötek istikametinden Sarıkamış’a gitmeyi hedeflemiştir. Enver Paşa’nın talimatıyla 9. Kolordu’nun 29. Tümeniyse, ön birlik olarak Bardız’a sevk edilerek burasının düşmandan temizlenmesi için görevlendirilmiştir.
Abdülkerim Paşa komutasındaki 11. Kolordu ileri harekâta başlamış, Aras Vâdisi’ndeki Azap-Zanzak-Hoşap hattında mevzilenmiş olan Rus birliklerine taarruz etmiş ve düşman, beklemediği bu âni saldırı karşısında daha kuvvetli bir savunma hattı oluşturmak için geri çekilmiştir.
23 Aralık 1914:
İlk günden îtibâren havanın bozması ve çok şiddetli tipi fırtınasının başlaması birlikler arasında haberleşme bozukluklarına ve keşif ve gözetleme noksanlıklarına sebep olsa da, birliklerimiz Rus kuvvetlerini geri atarak ilerlemeye devam etmiştir. Harekâtın ilk günlerinde, yapılan plân başarıyla uygulanmaya başlamış, askerlerimiz yürümenin dahi çok zor olduğu, karlı, buzlu ve hiç bir izin olmadığı yollarda insanüstü gayretle plânlanan hedeflere doğru ilerlemiştir. Ancak zaman ilerledikçe, hava şartları çok bozulmuş, fırtına şiddetini gitgide arttırmış, aşırı kar ve tipi sebebiyle kolordular arasındaki telefon bağlantısı kesilmeye başlamıştır.
22 Aralık’ta başlayan genel taarruz, Türk tarafının faaliyetlerinden haberdar olamayan Ruslar için tam anlamıyla bir baskın olmuştur. Taarruzun gerçek amacını ancak üç gün sonra anlayabilen Rus komuta heyeti, gerekli önlemleri almakta gecikmiştir. Yoğun kar ve şiddetli tipiye rağmen devam eden cebri yürüyüşler sırasında birliklerimiz bir miktar kayıp verse de taarruz ve ilerleme başarıyla devam etmiştir.
11. Kolordu yaptığı manevralarla Rusları kendi üstüne çekmiş, Aras Vâdisi’nde karşılıklı taarruzlar devam etmiş ve plân düşünüldüğü şekilde yürümüştür.
Enver Paşa; Aras Vâdi’siyle Narman arasındaki yolların, özellikle Kötek yolunun karla kaplı olduğu haberini alınınca, 9. Kolordu’nun Kötek yerine Çatak istikametinde ilerlemesini, Çil Horoz Dağı’nı aşarak Bardız’a varmasını ve 10. Kolordu’nun ise Oltu üzerinden Bardız’a ulaşmasını emretmiştir.
10. Kolordu; Oltu’ya girmiş, Rus birliklerini bozguna uğratmış, çok sayıda esir, dört top ve makinalı tüfek ele geçirmiştir. Hâfız Hakkı Bey; Oltu’yu alınca; Enver Paşa’nın yaptığı plânın dışına çıkmış, Oltu’dan ricat eden iki alaydan oluşan Rus Oltu müfrezesini iki tümenle takip ederek yok etmek istemiştir. 10. Kolordu komutanı Hâfız Hakkı Bey; Abdülkerim Bey komutasındaki 32. Tümeni Bardız yönüne göndermiş, kendisi 30. ve 31. Tümenlerle Ardahan istikametinde Rus alaylarının peşine düşmüştür. Hâfız Hakkı Bey; Narman ve Oltu’yu Ruslardan temizledikten sonra bir an önce Sarıkamış yönünde ilerlemek yerine, zafer sarhoşluğu içinde kendisine verilen talimatı göz ardı ederek, Göle ve Ardahan istikametine ilerlemiş, ancak bu yaptığıyla Sarıkamış’tan uzaklaşmış ve kuşatma yayını çok genişletmiştir. Hâl böyle olunca 9. ve 10. Kolordular arasındaki muharebe ve irtibat ağır kış şartları ve aradaki mesâfenin açılması sebebiyle tamamen kesilmiştir. Bundan sonra kolordular genellikle birbirinden haberdâr olmadan hareket etmek durumunda kalmıştır.
10. Kolordu’nun Bardız’a gelip Sarıkamış’a ilerlemesi gerekirken, Ardahan yönüne giderek kuşatma kolunu çok fazla genişletmesi sebebiyle 10. Kolorduya bağlı 30. ve 31. Tümen birlikleri Sarıkamış’a ulaşabilmek için kışın en soğuk günlerinde hem yürüyüş mesâfesini çok fazla uzatmış, hem de Allâhuekber Dağları’nın kuzey yamaçlarını aşmak zorunda kalmıştır. Hafız Hakkı Bey’in verilen plâna aykırı davranarak, önünden kaçan iki Rus alayını basîretsizce takip etmesi 10. Kolordu’nun Sarıkamış önlerine dört günlük gecikmeyle gelmesine yol açmıştır. Hâlbuki Sarıkamış’a intikalde kaybedilen her saat bizim aleyhimize işlerken, düşmanın çok küçük bir kuvvet bulundurduğu Sarıkamış’a yığınak yapması için gerekli olan çok kritik zamanı da Ruslara bahşetmiştir.
10. Kolordunun 25-26 Aralık’ta Sarıkamış’a ulaşılamaması, ânî bir baskınla gerçekleştirilecek bu harekâtı büyük ölçüde akâmete uğrattığı gibi, Allâhuekber Dağları’nda düşmandan daha çok ağır kış şartlarıyla savaşan askerlerimizin büyük bir kısmının donarak şehit olmasına da sebep olmuştur. Hafız Hakkı Bey’in yaptığı bu hatâlı hareketler; zaferle sonuçlanacak bu harekâtın büyük bir hezimete dönüşmesine, hüsranla noktalanmasına ve binlerce Mehmetçiğin Allâhuekber Dağları’nda donmasına -istemeden de olsa- hizmet etmiştir.
11. Kolordu’nun karşısında bulunan Rus birlikleri büyük bölümü Köprüköy’e doğru taarruz etmeye başlayarak Sarıkamış’tan uzaklaşmıştır. Rus ordusu; Türklerin Sarıkamış’ı kuşatacağından haberdâr olmaması ve 3. Ordu’nun ağır kış şatlarında Sarıkamış’a bir harekât yapacağına ihtimâl vermemesi sebebiyle çok stratejik bir yer olan Sarıkamış garnizonunu için hiçbir ciddî tedbir almamıştır.
Zaman, şimdilik Türk ordusunun lehine işlemektedir.
24 Aralık 1914:
22 Aralıktaki genel taarruz sırasında başlayan kar yağışı ve gitgide şiddetlenen tipi; Rus kuvvetlerini kuzeyden ve arkadan sarmak için hareket eden 9. ve 10. Kolorduların askerlerine pek çok zorluklar çıkarsa ve bâzı donma vakâları yaşansa da, bu hava şartları birliklerimizin düşmana görünmeden ilerlemesini de sağlamıştır. Ancak kar ve fırtına sebebiyle askerî birliklerimiz arasındaki irtibat neredeyse tamamen kopmuştur. Ruslar; yoğun kar ve şiddetli tipinin hüküm sürdüğü bu günlerde 3. Ordu’nun bir kuşatma harekâtına başladığını henüz fark etmemiştir. Sarıkamış Harekâtı da;10. Kolordu’nun kuşatma yayını genişletmesi, Sarıkamış’tan uzaklaşması ve karakıştan kaynaklanan bâzı kayıplar ve zorluklar dışında -şimdilik- plânlandığı gibi gitmiştir.
Ordu Komutanı Enver Paşa ve karargâhındakiler 9. Kolordunun 17. ve 28. Tümenleriyle birlikte bu sabah toplu olarak Çatak üzerinden Bardız’a doğru hareket etmiştir. Gitgide dikleşen, karla, buzla kaplı olan, çok engebeli, dar ve kaygan yol sebebiyle askerlerimiz çok yavaş ve tek sıra hâlinde yürüyebilmektedir. Çok şiddetli soğuk, tipi ve insanın içine işleyen rüzgâr sebebiyle kış donanımları eksik olan, sırtlarında ince bir kaput ve ayaklarında basit bir çarık bulunan Mehmetçikler bu zor şartlar altında yürüyüşe devam etmektedir. Enver Paşa yanına 9-10 süvâri alıp Pitgir’den îtibâren 28. Tümen’in önüne geçerek askerlere şevk vermeye çalışmış ve bir an önce Bardız üzerinden Sarıkamış’a ulaşmak için gayret göstermiştir.
Enver Paşa; 22 Aralık günü; 29. Tümen’i Bardız’a sevk etmiş, Rusların buradaki mühimmat ve erzakını yok etmeden Bardız’ın ele geçirilmesini ve düşmandan temizlemesini emretmiştir. Ancak haberleşme imkânları çok büyük oranda koptuğu için, 29. Tümenin ne yaptığından haberdar değildir. 29. Tümen, bu ağır kış şartlarında üç gün içinde 50-60 kilometre yolu hiç durmadan kat etmiş ve 24 Aralık günü saat 15.30 civarlarında, karşılarına çıkan 300 kadar Rus askerini yarım saat içinde tepeledikten sonra Bardız’a girmiştir.[14]
9. Kolordu; zemherinin bütün olumsuzluklarını yaşamış, harita noksanlığı, irtibat kopukluğu, açlık, dondurucu soğuk ve tipi sebebiyle 17. ve 29.Tümenlerin Bardız’a intikali de çok zor şartlar altında gerçekleşmiş ve askerlerimiz yürüyüş sırasında çok şiddetli bir tipiye tutulmalarına rağmen 24 Aralık ikindi vakti Bardız’a ulaşmıştır. 9. Kolordu; Rusların erzak, mühimmat ve silahlarını tahrip edemeden bırakıp kaçmak mecbûriyetinde kaldığı Bardız’ı düşmandan kurtarmış ve buradaki gıda ve mühimmata el koymuştur.
Enver Paşa’nın yaptığı plâna göre Sarıkamış’a 25 Aralık’ta taarruz edilecektir. Zâten Bardız, Sarıkamış’a yirmi dört kilometre uzaklıkta ve en fazla bir günlük mesâfededir. Ancak 9. Kolordu karargâhında, Enver Paşa ile 9. Kolordu’nun üst düzey komuta heyeti arasında harekâtın sevk ve idâresi husûsunda önemli görüş ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamıştır.Sarıkamış’taki Rus savunmasının çok zayıf olduğundan haberdâr olan Enver Paşa, vakit kaybetmeden Sarıkamış üzerine yürünmesini isterken; önce Ali İhsan Paşa, sonra Binbaşı Feldmann ve Bronsart Paşa askerlerin üç gündür engebeli arâzide yürüdükleri için yorgun düştüğünü ve kolordu birliklerinin henüz tüm mevcutlarıyla Bardız’a ulaşamadığını öne sürerek, bu kuvvetler gelinceye kadar eratın dinlendirilmesini ve 10. Kolordu birliklerinin de Allâhuekber Dağları’nı aşıncaya kadar beklenilmesi gerektiğini dile getirmişlerdir.
Her iki tarafın da kendince haklı gerekçeleri vardır. Günlerdir istirahat etmeden karlı arâzide yürüyüşe zorlanan birlikler bitkin hâldedir. 9. Kolordu komutanı Ali İhsan Paşa; Bardız’da kolorduyu günlerce besleyebilecek miktarda erzak ele geçirildiğinden, askerleri burada bir süre dinlendirmek ve arkadan gelen kuvvetlerle daha da güçlenerek Sarıkamış’a taarruz etmek düşüncesindedir. Enver Paşa ise; daha önceki Teşkilât-ı Mahsûsa raporlarından gelen bilgilere ve esir alınan Rus askerlerinin sorgulanmasından elde edilen istihbâratlara istinâden; “Çok zayıf bir askerî birlikle korunan, neredeyse savunmasız bırakılan Sarıkamış’a Rus takviye birlikleri gelmeden ve savunmasını güçlendirmeden bir baskın harekâtı yapılması gerektiğini, kaybedilecek her saatin aleyhimizde olacağını, Rusların Sarıkamış’a yeni birlikler getirmelerine ve burayı iyice tahkim etmelerine fırsat vereceğini” söylemiştir. Enver Paşa; Bardız’da dinlenmek ve Sarıkamış’a taarruzu ertelemek harekâtın başarı şansını büyük ölçüde azaltabilir demiştir. Gerçekten de kolordu karargâhında bu tartışmaların yapıldığı saatlerde, Ruslar da Sarıkamış’ı tahkim etmek üzere ana cepheden kuvvet kaydırmaya başlamıştır bile…
Daha önce de ifâde ettiğimiz gibi; 22 Aralık’ta başlayan Sarıkamış Harekâtı’nın ilk günlerinde 11. Kolordunun taarruzları karşısında telâşa düşen ve beklemedikleri bu saldırıyla büyük bir şaşkınlık yaşayan Ruslar Türk kuvvetlerince kuşatılmakta olduklarını anlayamamışlar ve Sarıkamış savunmasını güçlendirecek her hangi bir önlem de almamışlardır. Hatta tam tersine aldıkları kararlar, yaptıkları saldırı ve tahkimatlarla Türklerin kuşatma harekâtını kolaylaştırmışlardır. Rusların Kolordu Komutanı General Bergmann; Türk ordusunun bu ağır kış şartlarında Sarıkamış’a bir harekât yapacağını zinhar düşünmediği gibi, Sarıkamış’a kuvvet gönderip takviye etmek yerine bütün gücüyle, Aras Vâdisi’nde mevzîlenen ve Rusları bu bölgede tutmak için taktik saldırılar düzenleyen 11. Kolordu’ya yüklenmek için Köprüköy istikametinde taarruz emri de vermiştir. Türk ordusunun asıl hedefinin neresi olduğunu ancak üç gün sonra anlayabilen Rus komuta heyeti Sarıkamış için gerekli savunma ve tahkim tedbirlerini almakta gecikmiştir. Böylelikle Sarıkamış Kuşatma Harekâtı, Türklerin asıl hedefinin neresi olduğunu düşmanın bilmemesi sebebiyle Enver Paşa’nın plânlandığı gibi ilerlemeye devam etmiştir. Fakat 24 Aralık günü, muharebenin seyrini değiştirecek bir büyük şansızlık yaşanmış ve Türklerin harekât plânındaki amacının ne olduğu bu tâlihsiz gelişmeyle ortaya çıkmıştır. Şöyle ki, 10. Kolordumuz ile Rus askerleri arasında devam eden mücâdeleler sırasında, Türkler düşman birliklerini bir süngü hücumuyla geriye atarken çok miktarda silah, cephane ve araç ele geçirmiş, ancak bu taarruz sırasında kolordunun kurmay başkanı Binbaşı Nasûhî Bey, Ruslara esir düşmüş ve üzerindeki evraklardan Türklerin Sarıkamış’a bir kuşatma harekâtı yaptığı ve burayı ele geçirmek için harekete geçtiği anlaşılmıştır.[15] Bunun üzerine düşman subaylarında müthiş bir korku ve panik baş göstermiş, Rus komuta heyeti; 11. Kolordumuz karşısında mücadele eden düşman birliklerden ve diğer garnizonlardan Sarıkamış’a takviye kuvvet gönderilmesi için “âcil” koduyla bir çağrı yapmış ve vakit kaybetmeden Sarıkamış’a birlik kaydırma çalışmalarını başlatmıştır.
3. Ordu birlikleri arasında muhabere bağlantısı kurulamaması sebebiyle 10. Kolordudan haber alınamamaktadır. Enver Paşa Hâfız Hakkı Bey’in 25-26 Aralık günlerinde Sarıkamış’a yetişeceğini düşünmektedir. Ancak -yukarıda da ifâde ettiğimiz gibi- Hâfız Hakkı Bey, Enver Paşa tarafından emredilen harekât plânının dışına çıkmış ve iki Rus alayının peşine düşüp Ardahan ve Göle istikametine yönelerek kuşatma yayını genişletmiştir. Bu sebeple “10 Kolordu, 25 Aralık’ta 40 km kadar ilerledikten sonra Allâhuekber Dağları’nı aşarak Beyköy bölgesine hareket etmek durumunda kalmıştır. Hâfız Hakkı Bey’in bu yeni harekât plânı hem çok uzun bir mesâfe, hem de çok ciddî bir zaman kaybı demektir, üstelik bu kış şartlarında bir de Allâhuekber Dağları aşılacaktır…” [16]
11. Kolordu da; kendisine verilen görevi yerine getirerek, Rusları Aras Vâdisi’nde tutma vazifesinde de tam anlamıyla başarılı olamamış, Türk ordusunun Sarıkamış’ı kuşatacağı bilgisine ulaşan düşman birliklerinin geri çekilmesine mânî olamadığı gibi, Rusların Sarıkamış’a takviye birlik göndermesini de engelleyememiştir.
Ruslar; Sarıkamış’ı tahkim etmek için bir hayli geç kalmış olmasına rağmen talih yine de onlardan yana olmuş ve 24 Aralık gecesi, hiç hesapta yokken Sarıkamış’a bir miktar Rus kuvveti gelmiştir. 2. Türkistan Kolordusu’nun her alayından birer takım askerle iki obüs topundan oluşan Kafkas Özel Bataryasını oluşturmak üzere Tiflis’e çağrılan bir toplama birlik, Aras Vâdisi’nden yola çıkmış, Sarıkamış’ta biraz dinlendikten sonra Tiflis’e gidecek olan bu birlik, Türklerin kuşatma plânının öğrenilmesi üzerine intikallerine son vermiş ve Sarıkamış’ta konuşlanmıştır.
30 Ekim 2022
Dr. Mehmet GÜNEŞ
(Devam edecek)
Dipnotlar
[1] Ârif Nihat Asya,Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Bayrak, 22-23; Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1975.
[2] Zekeriya Gedik, Bardızlı Âşık Nihânî Hayatı-Sanatı-Şiirleri, 179-180; Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum, 2016. Bu ağıt, THM sanatçısı Recep Ergül’ün 2009 yılında çıkarttığı “Sarıkamış’a Varmadan” isimli albümde “Soğanlı’da Nice Alaylar Dondu” başlığı altında altı kıta olarak okunmuştur.
[3] Dr. Halil Atılgan’ın “ Sarıkamış Üstüne Yakılan Türküleşmiş Ağıtlar” isimli makâlesinde; “Bizim derlemelerimizde ağıt sözleri beş dörtlük olmasına rağmen piyasada birinci ve ikinci dörtlükler yaygın olarak okunmaktadır. Bu ezgi tarafımdan 2010 yılında Çukurovalı Âşık İmami’den derlenmiş. Ancak bu tebliği münasebetiyle yaptığım internet araştırmasında Canan Başkaya ve Özhan Eren’in ses kayıtları tespit edilmiştir. Bir kayıtta söz ve müziğin Özhan Eren’e ait olduğu ifade edilse de MESAM kayıtları bu tespiti doğrulamamıştır.” denilmektedir. https://www.karaisaliheber.net (21/03/2014)
[4] Ârif Nihat Asya, Bütün Eserleri – I, 29, Ötüken Neşriyat, İstanbul,
[5] Ârif Nihat Asya, a.g.e., 164, Ötüken Neşriyat, İstanbul,
[6] “Kışın en soğuk gecesi”
[7] Ârif Nihat Asya, Bütün Eserleri- I, Soğanlı Dağları’nda Saya Gecesi, 167-168, Ötüken Neşriyat, İstanbul,
[8] Recep Ergül tarafından 2009 yılında çıkarılan “Sarıkamış’a Varamadım” albümünde yer alan “Yangınlarda ÜşürSarıkamış’ta” isimli ağıttır.
[9] Ozan Ârif, Sen Yalnız Değilsin
[10] Zekeriya Gedik, Bardızlı Âşık Nihânî Hayatı-Sanatı-Şiirleri, 223
[11] Bu üç yenilgi “1683 Viyana Bozgunu”, “1877-78 Osmanlı Rus Savaşı (93Harbi)” ve “Balkan Bozgunu”dur.
[12] Özhan Eren, Sarıkamış’a Giden Yol – Rehin Alınan İmparatorluk, 375
[13] Özhan Eren, a.g.e., 376
[14] Özhan Eren, Sarıkamış’a Giden Yol – Rehin Alınan İmparatorluk, 385
[15] Özhan Eren, Sarıkamış’a Giden Yol – Rehin Alınan İmparatorluk, 391
[16] Özhan Eren, a.g.e., 392