“Seçim vaadinde YÖK’ü kaldıracağız diyen her parti; iktidar olduktan sonra kaldırmak yerine nimetlerinden bir güzel yararlanmaktadır”
YÖK; üniversiteleri kuruyor, yönetiyor ve denetliyor. Oh ne güzel; Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir yöntem.
Tabi ki böyle bir yapı otoriter bir yapı olacaktır. Rektör yetkilerine bir bakınız; bu yetki hangi devlet kurumunda var? Bu yetkiyi kaldıramayan ve yoldan çıkan çok rektörlerimiz oldu. Hatta hata yaptım diye not bırakarak intihar eden rektörümüz bile oldu. Bu da gösteriyor ki; sınırsız olan yetkilerin istenmeyen yan etkileri de oluyormuş.
Maalesef günümüzde mantar türer gibi çoğalan üniversitelerimizin pek çoğunda bilimsellikten ziyade filmsellik öne çıkmaktadır. Nasıl çıkmasın; yıllarca eğitimin kalitesi ve öğrencilerin sorunları sorgulanmazken; kadro savaşları yapılmakta. Hak etmedikleri halde birçoğuna akademik unvanlar sağlandı.
Ayrıca döner sermayeli üniversitelerdeki dönen fırıldaklar kimi zaman örtbas edilse de kendi içerisindeki paylaşım anlaşmazlığı nedeniyle davalık oldular. Oldular da ne oldu musluğun başındaki üst düzeydekilere hiçbir şey olmazken olan; birkaç alt seviyede gariban memura oldu.
Maalesef üniversiteler kapalı bir kutudur. Otoriter yapının hâkim olduğu bu kurumlarda bu kutuyu açmak hiç de kolay değildir. YÖK’ün kurduğu, yönettiği ve denetlediği bir kurumda hangi babayiğit öğretim üyesi; hangi babayiğit idari personel bu kutuyu açacak?
Korkarım bu gidişle; üniversitelerin birçoğu kaynağın ve emeğin boşuna tüketildiği yerler olarak görevlerini sürdüreceklerdir.