Aslında hukuk ve hukukun üstünlüğü, herkesi ilgilendiren hayati bir değere sahiptir. Örneğin, iş yaşamını düşünün. Bir yabancı ülkeye yatırım yapma niyetiniz var. Eğer o ülkede yolsuzluk yaygınlaşmış, mülkiyet hakları ihlal ediliyor ve sözleşmelere uyulmuyorsa iki kere düşünmeniz gerekir; o ülkede yatırım yapmazsınız. Başka bir boyuta, devlet yatırımlarına bakalım. Yolları, uçak pistlerini, barajları, hastaneleri vs. düşünün. Bunların inşasında teknolojinin gerektirdiği standartlara önem verilmez, regülasyonlar gevşetilir, yolsuzluk yapılırsa, insanların yaşamı risk altına girer ve ülke kaynakları israf edilmiş olur. Bir başka boyut da halk sağlığı ve çevre konusudur. Zehir saçan bacaların tütmesine izin verilen, çevrenin hoyratça katledilmesine göz yumulan bir ülke düşünün. Eğer böyle bir ülkede hukuk işlemezse halk sağlığı ve çevre zarar görür.
*****
Dr. Uğur TANDOĞAN
Sanırım şu deyişi hepimiz biliriz “Adalet, mülkün temelidir”. Ama bunu sadece bir slogan olarak biliriz. Adliyeye işimiz düşerse de duvarlardaki yazı olarak biliriz. Son haftalarda çoklu baro yasası çok konuşuldu ülkede. Adalet, hukuk, hukuk devleti sözcükleri çok tekrarlandı. Böyle olunca insan etkileniyor. İnternette dolaşırken “World Justice Project” diye bir site ilgimi çekti. Bakalım ne imiş bu “Dünya Adalet Projesi” diye merak ettim, girdim. Bu, Amerika’da kurulmuş uluslararası bir sivil toplum örgütü. Washington DC, Seattle, Singapore, and Mexico City’de ofisleri var.
İnsan önceden tahmin edemiyor. Ne bileyim bu sitenin canımı sıkacağını. Önce hukuk için sitede şöyle ilginç şeyler söylemişler:
Aslında hukuk ve hukukun üstünlüğü, herkesi ilgilendiren hayati bir değere sahiptir. Örneğin, iş yaşamını düşünün. Bir yabancı ülkeye yatırım yapma niyetiniz var. Eğer o ülkede yolsuzluk yaygınlaşmış, mülkiyet hakları ihlal ediliyor ve sözleşmelere uyulmuyorsa iki kere düşünmeniz gerekir; o ülkede yatırım yapmazsınız. Başka bir boyuta, devlet yatırımlarına bakalım. Yolları, uçak pistlerini, barajları, hastaneleri vs. düşünün. Bunların inşasında teknolojinin gerektirdiği standartlara önem verilmez, regülasyonlar gevşetilir, yolsuzluk yapılırsa, insanların yaşamı risk altına girer ve ülke kaynakları israf edilmiş olur. Bir başka boyut da halk sağlığı ve çevre konusudur. Zehir saçan bacaların tütmesine izin verilen, çevrenin hoyratça katledilmesine göz yumulan bir ülke düşünün. Eğer böyle bir ülkede hukuk işlemezse halk sağlığı ve çevre zarar görür.
Demek ki, hukuk yalnızca savcılar, yargıçlar ve avukatları ilgilendiren bir konu değildir. İnsanın varlığı ve yokluğu için elzemdir. Tamam, bu sözlere kimse itiraz edemezdi. Ama merakım da sürdü, okumaya devam ettim.
Hukukun üstünlüğü endeksi
Baktım geçen hafta çok konuşulan bir kavramı, hukukun üstünlüğü (Rule of Law) kavramını şöyle tanımlamışlar:
Yasalardan, kurumlardan normlardan ve bunlara sıkı sıkı bağlı kamudan oluşan sağlam bir sistem. Bu sistemin dört evrensel kuralı var: Hesap verme, adil yasalar, açık yönetim, erişilebilir ve tarafsız anlaşmazlık çözümü.
Buraya kadar her şey güzeldi; yeni şeyler öğrendim. Hukuk devletinin bu dört ilkesinin bir ülkedeki geçerliliğini ölçen bir de endeks geliştirmişler. Hukuk, pratikte ve günlük hayatta nasıl deneyimleniyor ve nasıl algılanıyor konusunda her ülkede araştırma yapıyorlar. Ülkeleri bu göstergelere göre değerlendiriyorlarmış. Bu son 2020 araştırması için 128 ülkede 138 bin hane halkı ve 4000 hukukçu ile görüşülmüş. Buraya kadar da her şey makul görünüyordu. Bir de değerlendirmelere bakayım dedim. İşte orada rezaleti gördüm. Güzel yurdum 128 ülke içinde 107’nci sırada yer almış.
Gördüğüm bu kötü sonuç üzerine değerlendirmeye konu olan faktörlere bakayım dedim. Değerlendirme sekiz faktör üzerinden yapılmış. En kötü değerlendirmeyi aldığımız faktör için sıramız 124. “Hükümetin yetkileri üstündeki kısıtlar” faktörü için aşağıdaki sorular soruluyor:
– Yasama, hükümeti etkili bir biçimde denetim ve gözetim kabiliyetine sahip mi?
– Adli yargı, hükümeti etkin biçimde denetleyecek bağımsızlık ve kabiliyete sahip mi?
– Denetçiler ve ulusal insan hakları ombudsmanı, hükümeti denetleyebilecek bağımsızlık ve imkânlara sahip mi?
– Görevi kötüye kullanma ve diğer ihlallerde, yasama, yürütme, adalet ve de emniyet teşkilatındaki resmi görevliler soruşturulabilir, yargılanabilir mi?
– Bağımsız medya, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve bireyler, kendilerine bir misilleme yapılacağından korkmadan hükümet politikaları hakkında haber verebilir ve yorum yapabilirler mi?
– Resmi görevliler anayasa tarafından belirlenmiş kurallar ve prosedürlere göre seçilir veya atanır mı?
Bütün göstergelerde 128 ülke içinde sıralamamız da şöyle:
1- Hükümetin yetkileri üstündeki kısıtlar (Constraints on Government Powers)-124
2-Temel haklar (Fundamental rights)-123
3- Düzenlemelerin sıkı uygulanması (Regulatory Enforcement)-110
4- Hukuk yargılaması (Civic Justice)-103
5- Açık yönetim (Open Government)-97
6- Ceza yargılaması (Criminal justice)-85
7- Düzen ve güvenlik (Order and Security)-77
8- Yolsuzluğun olmaması (Absence of corruption)-60
Sonuç
Ben hukukçu değilim. Ancak sıradan bir yurttaş olarak bu değerlendirmelere baktığımda çok canım sıkıldı. Çünkü ne demişler: “Adalet mülkün temelidir”. Biz bunu hak ediyor muyuz? Ne dersiniz?
———————————————
Kaynak:
https://www.dunya.com/kose-yazisi/hukukun-ustunlugu-endeksi-rezaleti/475251