Türk Dünyası’na kara sevdâlı bir güzel insan, çok kıymetli bir şâir ve yazar olan Yavuz Bülent Bâkiler için, ecdat toprağı Azerbaycan’ın ve Karabağ’ın çok özel bir önemi vardır. Bâkiler, SSCB Dönemi’nde kızıl despotların zulmü altında inleyen Azerbaycan ve Karabağ için çok içli şiirler kaleme almış ve;
“Basmış kanlı çizmeler toprağına bir defa
Çiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar
Susmuş minârelerinde mübârek ezan
Prangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çâresiz
Boynu bükük türkülerde güzelim Azerbaycan.”[1]
dizeleriyle esâret altındaki Türk yurtları ve onların “boynu bükük türküleri” için duyduğu hüznü ve teessürü ifâde etmiş, bir başka şiirinde ise;
“Adına el-pençe divan durduğum
Bin yıllık karasevdamız, ilâhimiz, ülkümüz
Türküler söyleyerek içimde gece-gündüz
Bir çalar saat gibi kurduğum:
Azerbaycan”[2]
diyerek Azerbaycan’a duyduğu özlemi; çok lirik duygular ve sıra dışı tasvirlerle dile getirmiştir.
Yavuz Bülent Bâkiler; komünist / ateist yönetimin baskı ve zulmü altında çok büyük acılar ve çileler çeken soydaşlarımıza, Azerbaycan’a ve Karabağ’a yazdığı şiirlerinde; fiilî sınırlarımızın dışında olsa da, gönül coğrafyamızın merkezinde bulunan Türk vatanlarına duyduğu hasreti, muhabbeti, hicrânı, hüznü birlikte terennüm etmiş ve;
“Şimdi uzaklarda kalan bir şehir vardır
Camileri yıkılmış, minareleri yarım
Bu şehrin çilesini ben çekerim yıllardır
Hasretimi ben duyarım.
Şimdi uzaklarda kalan bir şehir vardır
Ki sızlatır yüreğimi yıllardan beri
Vatan olmasına vatan Anadolucasına
Ama vatan haritamda yok yeri.
Güzelim türküleri türkülerimiz gibidir
Ve kalpaklı, bindallı oyunlarını balam
Bilenlerimiz bilir.
Bir gün bir selâm gitse Anadolu’mdan
O şehirden sımsıcak bin selâm gelir.”[3]
demiş, şiirin devâmında ise vasiyet edercesine şunları söylemiştir:
“Ve Karabağ çekik gözlü bir Türkmen kızı gibi
Hazar’ın yakınında mahzun güzelliğiyle
Dedem Hacı Murat’ın destan şehridir.
Çağrılsam yollarına düşebilirim.
Toprağına bayraklarla girebilirim
Karasevdâlılar gibi hasretim Karabağ’a
Uğruna ölebilirim.
Bir gün biterse her şey Karabağ’ı görmeden
İstemem bandolar, büyük çelenkler…
Üstüme okunmuş birkaç avuç mübarek
Karabağ toprağından serpilse yeter.”[4]
“Demirperde” yıkılmadan önce Türk milliyetçilerinin “Esir Türk İlleri” dediği, “Dış Türkler”i, Yavuz Bülent Bâkiler bir şiirinde “unuttuğumuz insanlar” diye vasfetmiş ve bu konudaki hissiyâtını dizelere dökerken;
“Ben çilesi çekilmemiş bir Türkmen
Ben her sabah ciğerine kurşun yiyen bir yetim
Çâresizlikler içinde sizi düşünüyorum
Ey esir insanlar diyarında benim esir milletim
Ve ey Kafkas Dağları ardında bayraksız memleketim
Sapına kadar Müslüman, sapına kadar Türk diyar!
Dedemin gençliğinde at oynattığı topraklar”[5]
ifâdesini kullanmıştır. Bâkiler; “Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır” şiirinde de
Azerbaycan‘la ilgili düşüncelerini ve yıllarca atalarının yaşamış olduğu topraklara duyduğu hasreti bir manifesto hâlinde ve çok veciz mısrâlarla şöyle anlatmıştır:
“Kuşluk vaktine kadar geceler boyu
Savrularak okuduğum yine Şehriyar.
Ala ceylanlara benzer hep Azerî türküler
Dinlediğim tar.
Ayrılmaz başımdan, bırakmaz beni artık
Selâmsız, sabahsız bir efkâr.
Ve yüreğim bin yıllık destanlarla tutuşur
Büyür Azerbaycan kadar!
Azerbaycan: Dedem Korkut şafağı
Mübârek dilimi süt gibi sağar.
Bâzen rüzgâr olur iliklerimde
Bâzen yağmur gibi üstüme yağar.
Götür beni Aras, al beni Hazar!
Türk’ü Türk’ten başka şimdi kim anlar.
Yaram derin, merhemim yok, vaktim dar
Bir destan yazar gibi yaz beni Anar!
Duy beni Bahtiyar! Duy beni Şahmar!
Geçen zaman üstüne, dökülen kan üstüne
Kılıç-kalkan üstüne
Ve ağzı köpüren yeleli atlar üstüne
Benim bir yeminim var:
Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır
Ben Yakub gibiyim uzun yıllardır.
Onda Yusuf’umun kokusu vardır.
Ve hasreti gönlümde büyük
Türkistan kadardır.
Ayettir kitabımda, bayrağımda rüzgârdır
Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır.
Şimdi Azerbaycan’da mevsim bahardır
Ama türküleri yine, baştanbaşa efkârdır…
Düşlerime yağan kardır.
Boynu bükük bir diyardır!..
Yardır…
Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır.”[6]
Yavuz Bülent Bâkiler’in; “Güzelim türküleri türkülerimiz gibidir” dediği Azerbaycan mahnıları da; hayatın her karesine ayna tutan, sözleri ve nağmeleriyle yüreklere dokunan, insanın her duygusuna tercüman olan eserlerdir. Kimi zaman mahnılarda;
“Piyâleler ireftedir
Heresi bir tereftedir
Görmemişem bir heftedir
Yar bize gonag gelecek balam
Bilmirem ne vaht gelecek balam
Belke de sabah gelecek
Dara zülfün sal her yana
Gözlerin ohşar ceyrana
Bahdım galdım yana-yana
Yar bize gonag gelecek balam
Bilmirem ne vaht gelecek balam
Söz verib sabah gelecek
Ala gözüm aldı canım
Elden gedib tab-tevanım
Sene gurban menim canım
Yar bize gonag gelecek balam
Bilmirem ne vaht gelecek balam
Söz verib sabah gelecek
Şamamalar hallı-hallı
Yar giyinib yaşıl allı
Boyu beste üzü hallı”[7]
dizeleriyle özlemler, hisler, hayâller, arzular ve yürekte iz bırakan aşklar dile gelir, kimi zaman da;
“Bahar gelende mende
Bitirem göy çemende
Men baharın gızıyam
Kömleği gırmızıyam
Uçmaya yok kanadım
Menim lâledir adım
Çölünüzü bezerem
Elden ele gezerem
Başımda al şamım var
Yanağımda hal’ım var
Yeyilmerem acıyam
Çiçeklerin tacıyam
Uçmaya yok kanadım
Menim lâledir adım
Çölünüzü bezerem
Elden ele gezerem”[8]
diye arz-ı hâl edilir.
Azerbaycan mahnıları; kimi zaman geçmişe yolculuk yaptırır, kimi zaman etkileyen ezgileriyle yaralı kalplere dokunur ve dinleyenin içine işler, romantizmin doruklarına çıkardığı insanları alıp aşkın ve hasretin iç içe girdiği bir masal diyarına götürür ve hareketli melodilerin âhenkli ritimleri de nabızlara vurur:
“Kaş karalır, kölge tutur,
Yavaş, yavaş meşani…
Könlüm sesde, gözüm yolda
Gözleyirem men seni
Sabrım getdi, harda kaldın,
Kaş karaldı, gelmedin
Belke menim üreğimde
Döyüntünü bilmedin
Aydın göyler, uca dağlar
Göy meşeler, lâl sular
Sizi gördüm, üreyimde
Aşdı, daşdı arzular”[9]
Kimi zaman;
“Dağlara çen düşende
Galbime gam düşende
Ruhum bedenden oynar
Yadıma sen düşende
Bu gala daşlı gala
Cıngıllı daşlı gala
Korhuram yar gelmeye
Gözlerim yaşlı gala
Kızıl gül olmayaydı
Sararıp solmayaydı
Bir ayrılık bir ölüm
Heçbiri olmayaydı
Bulağ başı buz olar
Üstü dolu gız olar
Eğil desmalın götür
Ben götürsem söz olar
Bu gala daşlı gala
Cıngıllı daşlı gala
Korkaram yar gelmeye
Gözlerim yaşlı gala”[10]
diyen bu mahnının ezgileri, dilden gönüle su gibi akan ve müziğin muhteşem âhengi sizi sarıp sarmalar… Kimi zaman mahnıları dinlerken eşlik etmeden duramazsınız, kimi zaman hüznü ve sevinci birlikte yaşarsınız;
“Özüne özüm gurban
Gözüne bu gözüm gurban
Sözüne sözüm gurban
Yâr geldi yâr geldi yâr geldi
Elinde ipek desmal dede gurbanın olam
Çekmişem hasretini derdini möhnetini
Bu odur yoksa hayal
Yâr geldi yâr geldi yâr geldi
Oduna çok yanmışam
Başına çok dolanmışam
Yoluna dayanmışam
Yâr geldi yâr geldi yâr geldi
Gitme menden uzağa
Salma könlüm firağa
Sevdiğim ağıl ola
Yâr geldi yâr geldi yâr geldi”[11]
dizeleriyle yâre duyduğunuz aşkı ve vuslat arzunuzu âşikâr eder, “Yâr geldi yâr geldi yâr geldi” nakaratıyla da yanık gönlünüze su serpmeye çalışırsınız ve kimi zaman da;
“Bilirsen mi sennen niye küsmüşem
Bahmadın üzüme size gelende
Ona göre bu dostluğu kesmişem
Kem bahırsan üzbe üze gelende
Kerem olub men oduna yanaram
Dostuma dost düşmenime yamanam
Men arifem işareden ganaram
Kelmeyi başlayıb söze gelende
Şeyda diyer heç gedrimi bilmedin
Dost oluban bir üzüme gülmedin
Ve’de verib ve’demize gelmedin
Ne demişdıg geze-geze gelende”[12]
diyerek sevdiğinize siteminizi dile getirirsiniz… Kimi zaman mahnılar; âşıkların yanık yüreğinden yükselen duyguları içli nağmeler ve dokunaklı sözlerle terennüm eder, kimi zaman;
“Könlüm senin esirin
Galbim senindir yar
İnsaf eyle hoş sözle
Meni gel dindir yar
Söyle nedir bu edâlar bu işve bu naz
Vallah ay gız bu gözellik sene de kalmaz
Yalgızam yalgız
Gel meni möhnete od’a salan vefâsız
Söyle nedir bu edalar bu işve bu naz
Geder ay gız bu gözellik sana da galmaz
Dağlar başı dumandır
Aman Allah yâr yine dumandır
Ayrılığın ölümden mene yamandır
Söyle nedir bu edâlar bu işve bu naz
Vallah ay gız bu gözellik sene de kalmaz
Yalgızam yalgız
Gel meni möhnete od’a salan vefâsız
Söyle nedir bu edalar bu işve bu naz
Geder ay gız bu gözellik sana da galmaz”[13]
diye hem yüreğinin sesini, hem de hayatın gerçeğini dile getirir, kimi zaman;
“Yanırım aşkına can yâr
De mene naz eylesen
Bu nazı sen mene yârim
Bu gadar az eylesen az
Görmüşem sevmişem
İsterem seni
Edim ne çâre
Evlerinin dalı gaya
Gayadan bakarlar ay’a
Sensiz geçen günlerim yâr
Gelmez hiçbir zaman saya
Görmüşem sevmişem
İsterem seni
Edim ne çare”[14]
der, kimi zaman;
“Küçelere su serpmişem
Yâr gelende toz olmasın
Ele gelsin, ele getsin
Aramızda söz olmasın
Simavere od salmışam
İstekana gend salmışam
Yârim gedip tek galmışam
Bir heftedir tek galmışam
Ne güzeldir yârım, canım
Ne şirindir yârım, canım
Ne ezizdir yârın, canı
Ne şirindir yârın, canı
Küçelere su serpmişem
Yâr gelende toz olmasın”[15]
dizeleriyle yârine duyduğu muhabbeti ve verdiği ehemmiyeti anlatır, kimi zaman;
“Sensiz uzun geceler yuhum çekiler
Üstüme dünyanın odu töküler
Sensiz aşığının yar beli büküler
Olaram gurbanın seninle her anın
Hesretindeyem hesretindeyem
Hayat mehrabının şemi sen oldun
Ağzımın bal tadan taamı sen oldun
Behtımın şerbeti yâr câmı sen oldun
Bes nedir fermanın seninle her anın
Hesretindeyem hesretindeyem
Rahim’in varsa da derde dözümü
Sevdiğim yollarda goyma gözümü
Gurbanlık istersen yar deyim özümü
Olaram gurbanın seninle her anın
Hesretindeyem hesretindeyem”[16]
diyerek, tahassür yüklü sözler ve hissiyat dolu ezgilerle derûnî duygularını dile getirir, kimi zaman;
“Gaş gabağın yerle gedir
De görüm neylemişem
Üreğim güp güp edir
De görüm neylemişem
Bir mene bah naz eyleme
Naz eyleme naz eyleme
Gaş gabah tökme bele
De görüm neylemişem
Gel mene naz çekme bele
De görüm neylemişem
Bir günahım yohtur inan
Varsa de olum gurban
Dözmerem bu hala men
Ölürem az gala men
Bir mene bah naz eyleme
Naz eyleme naz eyleme”[17]
dizeleri ve içli nağmeleriyle insanı mest eder, kimi zaman;
“Bu dağdan aşmak olmaz
Narıncı başmak olmaz
Bir guru sözden ötrü
Yarnen savaşmak olmaz
Olmaz olmaz olmaz
Olmaz olmaz olmaz
Muhabbet olsa olar
Ah nece olmaz olmaz
Her gözelden yâr olmaz
Seven bahtiyâr olmaz
Yârı gözel olanın
Elde ihtiyar olmaz
Olmaz olmaz olmaz
Ulduz dönüp ay olmaz
Gış geçmese yaz olmaz
Könül seven gözelin
Gözellikte tay olmaz
Olmaz olmaz olmaz”[18]
der, kimi zaman;
“Aylı gece, serin külek, göy çemen
Dört yanımız ıtır saçar yâsemen
Ancak meni bu dertlere garkeden
Ne çemendir, ne çiçekdir
Sen sen sen sen sen sen a gülüm
Sen sen sen sen sen sen
Bir söz ahır dodağıma dilimden,
Canân değil can bilirem seni men
Gece gündüz şu sînemde döğünen
Ne könüldür, ne ürehdir
Sen sen sen sen sen sen a gülüm
Sen sen sen sen sen sen”[19]
diye yüreğinden geçen duygularını âşikâr eder ve kimi zaman da sevgilisine aşkını, hasretini ve sitemini “Sen gelmez oldun” diyerek şu dizelerle dile getirir:
“Biz bu son baharda buluşacaktık
Bahar geldi geçti sen gelmez oldun
Taşlara mı döndü galbin gelmedin
Aylar geldi geçti sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun yârim
Gözlerim yolda beklerim amma
Sen gelmez oldun
Demiştin kapına gelirim diye
Kulağım kapıda ses vermez oldun
Boş yeremi yemin ettik ikimiz
Kuşlar yuva kurdu sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun
Sen gelmez oldun yârim
Gözlerim yolda beklerim amma
Sen gelmez oldun”[20]
21 Ocak 2023
(Devam edecek)
Dipnotlar
[1] Yavuz Bülen Bâkiler, Bizim Türkümüz, Duvak, 45- 46; Türkmen Yayınları, İstanbul, 1982
[2] Yavuz Bülen Bâkiler, Azerbaycan Yüreğimde Şahdamardır, 77; Türk Edebiyat Vakfı, İstanbul, 2009
[3] Yavuz Bülen Bâkiler, Karabağ Hasreti – I, Duvak, 47
[4] Yavuz Bülen Bâkiler, Karabağ Hasreti – II, Duvak, 48
[5] Yavuz Bülent Bâkiler, Harman, 197
[6] Yavuz Bülent Bâkiler, Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır, Seninle, 50-51; Polat Ofset, 1991, Ankara
[7] Piyaleler ireftedir – Yar bize gonah gelecek, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Yöre ekibi, Notaya alan: Murat Akçay, Repertuar Nu: 5673
[8] Bahar gelende mende, Yöre: Âzerbaycan, Söz ve müzik: Ali Şevket Ekberova, Notaya alan: Nursaç Doğanışık, Repertuar Nu. 3682
[9] Kaş karalır, kölge tutur – Akşam Mahnısı, Yöre: Âzerbaycan, Söz ve müzik: Tevfik Guliyev, Notaya alan:
Çağrı Şen
[10] Dağlara çen düşende – Bu gala daşlı gala, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Sabir Mirzaev, Notaya alan: Altan Demirel, Repertuar Nu: 2923
[11] Özüne özüm gurban, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Handan Uysal, Notaya alan: Yücel Paşmakçı, Repertuar Nu: 153
[12] Bilirsen mi sennen niye küsmüşem, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: İbrahim Yıldırım – Şeyda Eziz, Notaya alan: Nidâ Tüfekçi, Repertuar Nu: 173
[13] Könlüm senin esirin – Yalgızam yalgız, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Tevfik Guluyev – Resul Rıza, Notaya alan: Uğur Kaya, Repertuar Nu: 191
[14] Yanırım aşkına can yar, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Yöre ekibi, Notaya alan: Mehmet Özbek, Repertuar Nu: 2432
[15]Küçelere su serpmişem, Yöre: Âzerbaycan, Kaynak kişi: Reşid Behbudov, Notaya alan: Eyüp Görkmen, Repertuar Nu: 105
[16] Hesretindeyem hesretindeyem, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Zeynep Hanlarova, Notaya alan: Zafer Gündoğdu, Repertuar Nu. 357 3
[17] Gaş gabağın yerle gedir, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: İslâm Rızayev, Notaya alan: Murat Akçay -İmran Koç, Repertuar Nu: 4021
[18] Bu dağdan aşmak olmaz, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Huşenk Azeroğlu, Derleyen: TRT Müzik Dairesi Başkanlığı THM Müdürlüğü, Notaya alan: Altan Demirel, Repertuar Nu: 3014
[19] Aylı gece, serin külek, göy çemen Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: İslâm Rızaev, Derleyen: Nidâ Tüfekçi, Notaya alan: Nidâ Tüfekçi, Repertuar Nu: 30
[20] Sen gelmez oldun, Yöre: Âzerbaycan, Söz ve müzik Elekber Tagiyev