Azerbaycan mahnıları; hem duygu dolu sözleri, hem estetik ezgileri, hem hareketli ritmi, hem de insanı alıp çok farklı diyarlara götüren âhengiyle kimi zaman gönül tellerinizi titretir, kimi zaman garamî hislerinizi kıyâma durdurur, kimi zaman kalbinize huzur dolu bir sükûnet verir, kimi zaman hasret ateşini söndürmesi için vuslat iklimine götürür, kimi zaman hüzün dolu nağmelerle mâzîdeki hâtırâları canlandırıp rûhunuza dokunur, kimi zaman melodinin güzelliği yüzünüze hoş bir tebessüm kondurur, kimi zaman târifsiz hâyâllere daldırır ve kimi zaman da dinlemeye doyamadığınız hareketli eserleriyle sizi neşelendirir, türküye eşlik ettirir ve yaşama sevinci verir…
Repertuarı çok zengin olan Azerî mahnıları; inişli çıkışlı ritimleri, kendine has vurguları, gırtlak nağmeleri, makamlar arasındaki geçişleri, sık tekrarlanan nakaratları ve nev’i şahsına münhasır üslup ve ifâde güzellikleriyle çok özgün ezgilere, şifâhî geleneğe dayanan ve klâsik mûsikî numunesi olan “muğam”lara ve çok köklü bir tarihe sâhiptir.
Yavuz Bülent Bâkiler; “Azerbaycan‘ın türküleri baştanbaşa efkârdır” dediği mahnılara duyduğu muhabbeti “Anamın Türküsü” şiirinde dizelere dökmüş ve hissiyâtını da şu içli mısralarla dile getirmiştir:
“Anam türkü söylerdi bana masal yerine
Hüzünlü, boynu bükük, hep Âzerî türküler
Yüzüme bakamazdı, acısını anlardım.
Rüzgârlarla savrulur, yağmurlarla yağardım…
Ya yer yatağında, ya serin sofalarda
Anamı dinlerken ağlardım.
Ben, süt gibi mübârek türkülerle büyüdüm
Bir yanım aydınlık, bir yanım gurbet.
Anamın ‘Ay balam’lı türkülerinde
Bin yakarış gibiydi baştanbaşa memleket.”[1]
Gerçekten de “ala ceylanlara benzeyen” “ay balam”lı “ay gız”lı, “süt gibi mübârek” Azerî türküleri sözleri, ezgileri ve estetik ritimleriyle bizi alıp çok farklı diyârlara götürür… Kimi zaman “Bu dağda maral gezer” türküsünde olduğu gibi;
“Bu dağda maral gezer
Telini darar gezer
Men yârime neyledim (ay balam)
Yâr mennen kenar gezerDağlarda çiçek ay Gülebatın
Hamudan göyçek ay Gülebatın
Doldur ver içek ay Gülebatın hey heyEzizim od yandırmaz
Yâr seni od yandırmaz
Ele ki sen yandırdın (ay balam)
Her od meni yandırmazEzizin gözlerine
Sürme çek gözlerine
Özün özüne gurban (ay balam)
Gözlerim gözlerineCigaram yana yana
Od düştü şirin cana
Gorhuram goyup gedem (ay balam)
Galaram yana yana”[2]
dizeleriyle sevdâlı yüreklerden yükselen duyguları, mahnının o güzel nağmeleriyle yoldaş eyler, kimi zaman;
“Araz gelir gıygacı (Ay gız ay gız amandı)
Şu gelen iki bacı (Gadan alım)
Biri menim öz yârim (Ay gız ay gız ay amandı)
Biri başımın tâcı (Gadan alım)Araz üstü milçeyem (Ay gız ay gız ay amandı)
Yel esme köynekçeyem (Gadan alım)
Ellere çirkin olsam (Ay gız ay gız ay amandı)
Öz yarime göyçeğem (Gadan alım)Araz’ı ayırdılar (Ay gız ay gız ay amandı)
Su ile doyurdular (Gadan alım)
Men senden ayrılmazdım (Ay gız ay gız ay amandı)
Zülümnen ayırdılar (Gadan alım)Araz üste buz üste (Ay gız ay gız ay amandı)
Kebap yanar köz üste (Gadan alım)
Goy meni öldürsünner (Ay gız ay gız ay amandı)
Bir ala göz gız üsde (Gadan alım)” [3]
dizeleriyle kalplerdeki duyguları âşikâr eder, kimi zaman;
“Etir saçır gül çiçek
Gülsün ömrün bahar tek
Senin bu şen hayat da (ay gızım)
Hoş gademin mübârekAy menim Arzu gızım
Ay menim Arzu gızım (Arzu gızım)
Ömrümün yazı gızım
Sevinci nazı kızım (Arzu gızım)Dağda duman çen gözel
Çihli o çemen gözel
Kalbimde min arzum var (ay gızım)
Hamısından sen gözel”[4]
diye hareketli nağmeler ve latif sözlerle duygularını terennüm eder, kimi zaman; “Ay menim canımsan
Gaşları kemanımsan
Küçemizden geçende
Heç bir mene bahmınsanAy gız sözüm sendedir
Gel bi meni sevindir
Dünya gözele dönse
Menim gözüm sendedirGel gezme mennen aralı
Gelbimi etme yaralı
Canımdan artıf sevirem
Sen kimi bir maralı”[5]
der, kimi zaman;
“Gezme menden aralı
Etme könlüm yaralı
Gözlerine heyranam
Azerbaycan maralıSen bulag üste gelende
Gıygacı bahıb gülende
Aldın sebri gararımı
Azerbaycan maralıMen gurbanam gözlere
Şirin şirin sözlere
Bir gonag gel bizlere
Azerbaycan maralı
O günü gurban keserem
Gelmesen senden küserem
Gezmerem senden aralı
Azerbaycan maralı”[6]
diyen ve yanık yanık söylenen Azerbaycan mahnılarını dinlemeye doyamazsınız, kimi zaman;
“Ay gız tavus kimisen
Ne gözel bezenmişsen
Geyip ağ köyneğini
Örtüp ağ örpeğini
Lâle sen süsen misen
Ne gözel bezenmişsenÂşığam ay yüzüne
Telini yay yüzüne
Dolaşıp diyar diyar
Ay ala gözlü nigar
Ay gız tavus kimisen
Ne gözel bezenmişsenMene et çâre gözel
Gaşların kâre gözel
Çare gözel kaşların
Kâre gözel gözlerin
Vererem öz canımı
Sen tekin yâre gözel
Ay gız tavus kimisen
Ne gözel bezenmişsen”[7]
nağmeleriyle gönülleri aşka getirir, kimi zaman sevdiği kıza;
“Meni attın ay gız ay gız ataşa
Beslemekti eşgini daim peşem
Atacağdın meni sevdin söyle bes niçin
Doldur eşgi şerbet kimi ver içim
Söyle söyle sene bele n’oldu yâr
Çağırıram gel haralarda galmışan
Meni incitme yalvarıram yâr
Meni atma terketmeAtacağdın meni sevdin söyle bes niçin
Doldur eşgi şerbet kimi ver içim
Söyle söyle sene bele n’oldu yâr
Gözüm yolda galdım galdım ay gözel
Payiz oldu yaprahlar oldu gazel
Yollarına baha baha daldı gözlerim
Sene çatsın üreğimdeki sözlerim
Söyle söyle sene bele n’oldu yâr ”[8]
diyerek sevdiği kıza sitemli sorular yöneltir. Azerbaycan Türkleri kimi zaman âşık olduğu kızı hatırladığında hissettiği duygularını;
“Değdi saçlarıma bahar küleği
Nâzende sevdiğim yâdıma düştün
Herenin bahtına bir gözel düşer
Sen de tekçe menim adıma düştün
Nâzende sevgilim yâdıma düştünSensiz dağ döşüne çıktım bu seher
Öttü kumru kimin gül şelâleler
Ey niye yalgızsan sordu lâleler
Gövretti nisgilim yâdıma düştün
Nâzende sevgilim yâdıma düştünGözlerim yoldadır kulağım seste
Seni unutmaram men son nefeste
Ey ceyran bakışlı ey boyu beste
Ey tâze tek gülüm yâdıma düştün
Nâzende sevgilim yâdıma düştün”[9]
diyerek ifâde eder ve sevdiğine duyduğu hasreti dile getirir, kimi zaman;
“Senden mene yâr olmaz
Ehde vefâdâr olmaz
Yüz min gül – çiçek olsa
Bülbülsüz bahar olmaz
Küsdürmüsen çek nazımı
Gışa dönderme yazımı
Çalıb dinletme sazımı
Yaralıyam yâr
Her ağaçda bar olmaz
Heyva olmaz nar olmaz
Yüz min gül – çiçek olsa
Bülbülsüz bahar olmaz
Seven bahtiyâr olmaz”[10]
sözleriyle vuslata erememiş âşıkların gönlüne hüzün çöktürür, kimi zaman;
“Âşıg olan eşge düşer derd çeker
Menim kimi derdi yüz olmaz olmaz
Her agacdan sendel her yarpagdan gül
Her toprağın tamı duz olmaz olmazSözün yeri geldi goy deyim barı
Eşidenler meni görmesin karı
Aşığın nisyesi Kürdün ilgarı
Deseler inanma düz olmaz olmazZikirsiz mö’münü şeytan aldadar
Saygısız iğidi düşman aldadar
Ağılsız cahalı kirşan aldadar
Günü keçmiş garı gız olmaz olmazElesger serrafsan gövheri tanı
Dosta gurban olsun düşmenin canı
Çömerdin kisesi merdlerin nanı
İnşallah ölünce az olmaz olmaz”[11]
diyerek duygu ve düşüncelerini arz eder, kimi zaman;
“Seher vakti sen tarlaya gidende
Ses yayılır dört bir yana Süreyyâ
Elindeki gonca gülü derende
Gelmeyesen bizim ele SüreyyâEmeğin azad dileğin azad
Ay eller gızı bu şirin ölkenin
Bahdıvar kızı (Mehriban kızı)Bir yaylığın vardı gülü özümen
Dolanım başına öpüm yüzünden
Ne dedim küstün menim sözümden
Gel ey hanım gel ey güzel SüreyyâMedreseden gızlarınan gelende
Aşık oldum cemâline Süreyyâ
Yüzündeki goşa hali derende
Sen gelesen bizim ele Süreyyâ”[12]
diyerek sevdiğine ismiyle seslenir ve içli nağmelerle “Gel ey hanım gel ey güzel Süreyyâ” nidâsıyla vuslat arzusunu ifâde eder. Kimi zaman;
“Men bu elin gızıyam anamdır Azerbaycan
Men onun sînesine el sürem zaman zaman
Büyüyüp boy atmışam saf suları ganımdır
Uca dağların garı torpağı dermanımdır
Ferhat dağda külünkle suretimi gazırdı
Şirin sedagetini tarihlere yazırdı
Garip bir Hezerliyem Köroğlu’nun Nigâr’ı
Nebi’ye Hâcer olur dolaşmışam dağları
Demirem bir deneyem gözellik ulduzuyam
Her elin öz evladı Azerbaycan gızıyam
Bu toprak gözlerime renginden renk veriptir
Sesime öz sesinden sular âheng veriptir
Pay verip ay hüsnümü lâleler dodağımı
Güneş şefegler ile boyayır yanağımı
Ferhat dağda külünkle suretimi gazırdı
Şirin sedagetini tarihlere yazırdı”[13]
dizeleriyle “Men bu elin gızıyam” diyerek hem Can Azerbaycan’ı, hem de kendi duygularını lirik ifâdeler ve çarpıcı tasvirlerle anlatır.
Türkçede türkü olarak bilinen eserlerin genellikle güftekârrı ve bestekârı meçhul olup, ilk söyleyeni belli olsa da zaman içinde halkın sînesinde şekillenir ve anonimleşir. Azerbaycan mahnılarında ise çoğunlukla söz yazarı ve besteci bellidir. Azerbaycan mahnılarının şirin sözleri ve latif melodileriyle dinleyen herkesi derinden etkilemektedir.
Yüreklerde iz bırakan Âzerî mahnılarından bâzıları da şunlardır: “Gaş gabağın yerle gedir / De görüm neylemişem”, “Dedim kız yaşın nedi dedi başımdı / Dedim kız kalem nedi dedi kaşımdı”, “Dara zülfün sar her yana / Gözleri benzer ceyrana”, “Dağlar kızı Reyhan Reyhan / Analar guzusu Reyhan Reyhan”, “Aman ovçu düzde gurma teleni / Heyifdi düşmesin uzağa ceyran”, “Anacan bağrımı can eylemişem men / Gözlerimi giryan eylemişem men”, “Aparmağa gelmişik / Şal almağa gelmişik / Oğlanın adamıydık / Aparmağa gelmişik”, “Asda yeri kemer düşer belinden / Ayrı düştüm gülümden bülbülümden”, “Ay gözümün ışığı / Gül üzlü göyçek gızım”, “Meyvelerden üç meyve var yemeli / Biri alma biri heyva birisi nar”, “Gaşı kemana benzer / Güzel gözlü Mensûre”, “Âhu kimin gözlerin / Şirin şirin sözlerin”,“Gene gözel vetenime geldi yaz / Menim köynüm bu âlemden ayrılmaz”, “Siz göylere uçdunuz / Hagg gapısın açdınız / Yurda işıg sacdınız / Şehidler ey şehidler”, “Meni udsun gara torpağ Garabağ getse eger / Yohdur haggım men olum sağ Garabağ getse eger ”, “El geçir ay balam Garabağ’dan / Gâh bu dağdan gâh o dağdan.”
Ayrıca Azerbaycan mahnılarında 28 yıl Ermeni işgâli altında kalan Karabağ’a duyulan hasret, insanının yüreğine dokunan içli nağmelerle ve çok hüzünlü dizelerle dile getirilmiş ve kâh Laçin, kâh Karabağ denilerek ağıtlar yakılmıştır. Çok dertli ezgilerle söylenen “Ay Laçın” mahnısında;
“Araz akar lil ile
Deste, deste gül ile
Men yârimi sevirem
Şirin, şirin, dil ile
Bahçaları sarı gül
Yarı gonça, yarı gül
Geç açıldım, tez soldum,
Olmayaydım barı gül
Ay Laçın, can Laçın,
Men sene kurban Laçın
Eli eli nişan yâr
Yeri eşke düşen yâr
Elçileri kırılmış,
Özü elçi düşen yâr
Alma attım nar geldi,
Keten göynek dar geldi
Kapıya gölge düştü,
Eyle bildim yar geldi
Ay Laçın, can Laçın
Men sene kurban Laçın
Su attım yara değdi,
Elim divara değdi
Dilim menim kurusun,
Ne dedim yâra değdi
Hele bir oda yansın,
Pervane oda yansın
Men yandım yâr üzünden,
Eşitsin o da yansın
Ay Laçın, can Laçın
Men sene kurban Laçın”[14]
denilerek, yıllardır Ermeni işgâl ettiği Azerbaycan’ın güneybatısındaki stratejik kenti Laçin’e duyulan hasret ve muhabbet terennüm edilmiştir.
“Anadır arzulara her zaman Garabağ” mahnısında da Can Karabağ’a duyulan hudutsuz özlem dile gelmiş ve nağmelerin yüreğinde yatan derin hüzün her dinleyenin gönül tellerini titretmiştir:
“Sevgilim seyre çıhak burda gel ilkbaharı
Gül açıb ömrümüzün en şirin arzuları
Anadır arzulara her zaman Garabağ
Danışan dil dodağım tar, kaman Garabağ
Garabağ can Garabağ ana yurdum
Garabağ, can Garabağ ana yurdum
Bu çemenlerde gezir Vâkıf’ın şuh gözeli
Rûhunu burdan alır Nâtavân’ın gəzeli
Anadır arzulara her zaman Garabağ
Danışan dil dodağım tar, kaman Garabağ
Garabağ can Garabağ ana yurdum
Garabağ, can Garabağ ana yurdum”.
Azerbaycan mahnılarını faslımızı hitâma erdirmeden önce, şehit şâirimiz Ahmed Cevad’ın yazdığı “Çırpınırdın Karadeniz” mahnısının yazılış ve besteleniş hikâyesini, Azerbaycan Türkçesiyle ilk yazılan hâliyle ve Türkiye Türkçesinde söylenen şekliyle yâd edelim:
Yıllar yılı büyük bir aşkla ve marş şeklinde okuduğumuz “Çırpınırdın Karadeniz” şiiri 15 Kasım 1914 tarihinde Osmanlı’nın Birinci Cihan Harbi’ne iştirakini büyük bir heyecanla izleyen Azerbaycan’ın millî şâiri Ahmed Cevad[15] tarafından yazılmıştır. Bu şiir; -bidâyette de ifâde ettiğimiz gibi- Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslâm Ordusu’nun 1918 yılı Mayıs ayındaAzerbaycan Türklerini Ermeni ve Rus soykırımından kurtarmak için Enver Paşa’nın tarafından Azerbaycan’a gönderilmesi ve Nuri Paşa’nın 25 Mayıs 1918’de Gence’ye girmesi sırasında, Azerbaycan’ın ünlü bestekârı ve fikir adamı Üzeyir Hacıbeyli tarafından da büyük bir coşku içinde hüzzam makâmında bestelenmiştir.[16] “Çırpınırdın Karadeniz” şiirinin ilk yazıldığı orijinal hâli şöyledir:
“Çırpınırdın Karadeniz
Bakıp Türkün Bayrağına
‘Ah’ diyerdin heç ölmezdim
Düşebilsem ayağına
Ayrı düşmüş dost elinden
Yıllar var ki çarpar sinem
Vefâlıdır geldi giden
Yol ver Türk’ün Bayrağı’na
İnciler dök gel yoluna
Sırmalar diz sağ soluna
Fırtınalar dursun yana
Selâm Türk’ün bayrağına
Hamidiye o Türk kanı
Hiç birinin bitmez şanı
‘Kazbek’ olsun ilk kurbanı
Selâm Türk’ün bayrağına
Dost elinden esen yeller
Bana şiir selâm söyler
Olsun bizim bütün eller
Kurban Türk’ün bayrağına”[17]
Türk milliyetçilerinin dilinden düşürmediği bir marş olan “Çırpınırdı Karadeniz” isimli bu güzel türküyü Türkiye Türkleri; orijinal bestesiyle, ancak sözlerinde kısmî değişiklikler yapılarak şu dizelerle söylemektedir:
“Çırpınırdı Karadeniz
Bakıp Türk’ün bayrağına
Ah ölmeden bir görseydim
Düşebilsem toprağınaSırmalar sarsam koluna
inciler dizsem yoluna
Fırtınalar dursun yana
Yol ver Türk’ün bayrağına.Ayrı düştüm dost elinden
Yıllar var ki çarpar sinem
Vefâlı Türk geldi yine
Selam Türk’ün bayrağına.Kafkaslardan esen yeller
Türkistan’a selam söyler
Olsun bütün Tûran eller
Kurban Türk’ün bayrağına.Kafkaslardan aşacağız
Türklüğe şan katacağız
Türk’ün şanlı bayrağını
Turan ele asacağız.”[18]
Bu bölümü de; “iki devlet, bir millet” olan, soy, din ve dil birliğiyle birlikte kadim bir tarih ve kültür bütünlüğü bulunan Azerbaycan ile Türkiye’nin müşterekliklerini ortaya koyan Bahtiyar Vahapzâde’nin bir şiiriyle hitâma erdirelim:
“Bir ananın iki oğlu,
Bir âmâlin iki kolu.
O da ulu, bu da ulu
Azerbaycan – Türkiye.
Dinimiz bir, dilimiz bir,
Ay’ımız bir, ilimiz bir,
Aşkımız bir, yolumuz bir
Azerbaycan – Türkiye.
Bir milletiz, iki devlet
Aynı arzu, aynı niyet.
Her ikisi cumhuriyet
Azerbaycan – Türkiye.
Birdir bizim her hâlimiz
Sevincimiz melâlimiz.
Bayraklarda hilâlimiz
Azerbaycan – Türkiye.
Ana yurtta yuva kurdum,
Ata yurda gönül verdim.
Ana yurdum, ata yurdum
Azerbaycan – Türkiye.”[19]
Ve Azerbaycan’ın Gobustan bölgesindeki Türk Şehitliği Anıtı’na hakkedilmiş olan;
“Ayrılır mı gönül candan
Türkiye Azerbaycan’dan.”
mısrâlarıyla yazımızı noktalayalım ve cümle şühedaya da Fâtihalar gönderelim…
25 Ocak 2023
(Devam edecek)
Dipnotlar
[1] Yavuz Bülent Bâkiler, Anamın Türküsü, Seninle, 20
[2] Bu dağda maral gezer, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: İbrahim Yıldırım, Notaya alan: Nidâ Tüfekçi, Repertuar Nu: 1368
[3] Araz gelir gıygacı – Arz’ı Ayırdılar Gadan Alım, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Yöre ekibi, Derleyen TRT İstanbul Radyosu THM Müdürlüğü, Notaya alan: Gürkan Özpeker, Repertuar Nu: 3378
[4] Etir saçır gül çiçek- Arzu gızım, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Ali Ekber Tagiyef, Notaya alan: Nidâ Tüfekçi, Repertuar Nu: 3482
[5] Ay menim canımsan, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Bülbül Mejmedov, Notaya alan: Esat Kabaklı, Repertuar Nu: 3220
[6] Gezme menden aralı, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Şevket Ali Ekberova, Notaya alan: Şenel Önaldı, Repertuar Nu: 2997; Gafar Namazeliyev, Azerbaycan Halk Türküleri, Mahnı ve Tesnifler, 135, Özel Baskı, Ankara 1993
[7] Ay gız tavus kimisen, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Gülağa Memedov, Notaya alan: Can Etili, Repertuar Nu: 3180
[8] Meni attın ay gız ataşa, Yöre: Azerbaycan, Söz ve müzik: Cihangir Cihangirov
[9] Değdi saçlarına bahar küleği – Nâzende sevgilim, Yöre: Azerbaycan, Söz yazarı: İslâm Seferli, Bestecisi: Andrev Babayev, Notaya alan: Savaş Akbıyık, Repertuar Nu. 357
[10] Senden mene yar olmaz, Söz ve Müzik: Asef Zeynallı, Gafar Namazeliyev, Azerbaycan Halk Türküleri / Mahnı ve Tesnifler, 11, Ankara 1993
[11] Olmaz olmaz – Âşıg olan eşge düşer derd çeker; Doç. Dr. Saim Sakaoğlu, Yrd. Doç. Dr. Ali Berat Alptekin, Esma Şimşek, Azerbaycan Aşıkları ve Halk Şairleri, I, 60, Halk Kültürü Yayınları, İstanbul, 1986
[12] Seher vakti sen tarlaya gidende – Süreyyâ, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Yöre ekibi, Notaya alan: Mehmet Özbek, Repertuar Nu: 1801
[13] Men bu elin gızıyam, Yöre: Azerbaycan, Kaynak kişi: Sevda Veliova, Notaya alan: Nursaç Doğanışık, Repertuar Nu. 3507
[14] Ay Laçın, Yöre: Azerbaycan, Söz ve beste: Anonim, Kaynak Kişi: İbrahim Yıldırım
[15] Azerbaycan’ın millî şâiri olan Ahmed Cevad; 5 Mayıs 1892’de Azerbaycan’da dünyaya gelmiştir. 1912’de Osmanlı Ordusu’na gönüllü yazılarak Balkan Savaşı’na katılmış, 1914’te Çırpınırdın Karadeniz şiirini, 1919’da da Azerbaycan Millî Marşını kaleme almış, 1920-1937 yılları arasında Sovyet yönetimi tarafından defalarca tutuklanmış, işkence görmüş ve son olarak “Devrim karşıtlığı ve Türkçülük” suçlamasıyla, -kararı Stalin’in talimatıyla önceden verilen- adâletli (?!) bir mahkemede yargılanmış ve 13 Ekim1937’de kurşuna dizilerek şehit edilmiştir.
[16] 28 yaşındaki Kafkas İslâm Orduları Komutanı Nuri Paşa, 15 Eylül 1918’de Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerini ve başkenti Bakü’yü Bolşevik birliklerinden, Ermeni çetelerinden kurtarmış ve “Bakü Fâtihi Nuri Paşa” olarak Azerbaycan Türklerinin gönlünde taht kurmuştur. Nuri Paşa, İstanbul Sütlüce’de silah ve cephane îmâlâtı yapan ve savunma sanayimizin ilk özel fabrikası hüviyetine sâhip olan işyerinde bir sabotaj neticesi 2 Mart 1949’da meydana gelen çok büyük patlama sonucu 27 arkadaşıyla birlikte yanarak ve paramparça olarak şehit olmuştur.
[17] 15 Aralık 1914’te Gence’de bu dizelerle yazılmıştır.
[18] Çırpınırdın Karadeniz, Şiir: Ahmed Cevad, Beste: Üzeyir Hacıbeyli; Mehmet Özbek, Folklor ve Türkülerimiz, 401
[19] Bahtiyar Vahapzâde, Bir Ömür Yuxu, 164; Azerbaycan Neşriyat, Bakü, 1998