Türk Milliyetçiliği Mizah Üretebilir Mi? Çaylak Dergisi Örneği (1976-1978)

GİRİŞ

Mizah, Arapça’da “şaka ve latife yapmak” anlamına gelen mezh kökünden dilimize geçmiş olup TDK tarafından “gülmece” olaraktanımlanmaktadır (www.tdk.gov.tr). İslam Ansiklopedi­sinde ise “Edebiyatta düşünceleri espri ve nükteyle süsleyerek anlatan söz ve yazı çeşidi”olarak ifade edilmiştir (islamansiklopedisi.org.tr). Mi­zah anlatılmak istenilen düşünceleri, kanaatleri nüktedan bir bi­çimde anlatmak, insanları düşünmeye sevk etmek amacıyla ortaya çıkmış bir sanattır. Mizah insan davranışında gülmeyi, güldürmeyiortaya çıkarmaktadır. Güder de (2012: 4) mizahın insanları güldür­mekten ziyade eleştirel düşünmeye, muhalif tutuma ve olaylara farklı açılardan bakabilmeye sevk ettiğini ifade etmiştir.

Mizahın latife, nükte, şaka, iğne ve taş, hiciv, alay ve halt ol­mak üzere yedi farklı çeşidi bulunmaktadır. Bu kavramlar birbirine yakın kavramlar olmakla birlikte küçük nüanslarla birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Latife üslup olarak daha yumuşak bir muhtevaya sahipken, nükte ince manalar içermektedir. İğne ve taş kelime oyunları ile yapılan yermelere verilen isimdir. Hiciv suçlamaya çok yakın bir yerde durmakta ve karşısındakine saldırı işlevi bulun­maktadır. Alayda fark ettirmeden karşıdaki övülmektedir. Halt ise münasebetsiz bir söz söylemek olaraktanımlamakta ve dilimize de “halt etmek” olarak da yer almaktadır.

Mizahın popüler mizah, kara mizah ve politik mizah olmak üzere üç farklı türü bulunmaktadır. Popüler mizah, popüler olanı ele almakta, popüler kültürden beslenmektedir. Popüler kültür de­ğişkenlik gösterdiğinden hızlı değişmektedir. Kara mizah ölüm, sa­vaş veya hastalık gibi ciddi konuların mizahi açıdan ele alınmasıyla ortaya çıkmaktadır. Güldürmekten daha çok eleştirmeyi ve düşün­dürmeyi amaçlamaktadır. Politik mizah ise siyasi kişi, kurum, olay­ları ve toplumu ele almaktadır (Çavdar, 2018: 47).

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte mizah anlayışında da deği­şim ve dönüşüm yaşanmıştır. Yazılı basının ortaya çıkmasıyla sözlü basının önemi azalırken mizah açısından da çeşitlilik ortaya çıkmış­tır. Mizah sözlü olarak fıkralar, tekerlemeler, meddah gösterileriyle ortaya konarken süreç içerisinde yazılı mizah ortaya çıkmış ve mi­zah üretenler yazar ve çizer olarak ikiye ayrılmıştır. Sözlü mizah döneminde ortada hiç yokken yazılımizah dönemiyle birlikte kari­katür ortaya çıkmış ve mizahın en güçlü silahı olarak başköşeye oturmuştur (Öngören, 1998: 22).

Karikatür Rönesans’la birlikte İtalya’da ortaya çıkmış olup o dönemdeki adı “caricaredir” Caricare hücum etmek anlamına gel­mektedir. Zaman içinde hücum etmek yerini “eleştiriye” bırakmış­tır. Karikatür sanatsal bir çıktı almak, mizah yoluyla toplumları iyiye yönlendirmek amacını taşımaktadır (Şenyapılı’dan akt. Çav­dar, 2018: 50). Karikatür vasıtasıyla sınırlı sayıda sözcük ve çizgiyle normalde yapılamayacak eleştiriler yapılabilir hale gelmektedir. Temel amacı güldürü olmakla birlikte haber verme, eğlendirme, eğitim, tabuları ve mitosları yıkma, karşı çıkma, estetik kaygı ve reklam gibi amaçları da bulunmaktadır (Topuz’dan akt. Çavdar, 2018: 52).

  1. POLİTİK MİZAH

Politik mizahtan en çok iktidarlar olmakla birlikte siyasal alanda bulunan herkes, her şey nasibini almaktadır. Yasaklanan, engellenen her şey,siyasi karakterler, siyasi olaylar politik mizahın konusu olabilmektedir. Özellikle diktatörlerin, baskıcı rejimlerin ol­duğu ülkelerde politik mizah yoluyla şiddet içermeyen bir direniş yaratılabilmektedir. Politik mizah ile siyasal partilerin, siyasetçile­rin ürettiğinden daha güçlü bir eleştiri üretilebilmektedir. Bu bağ­lamda politik mizah güçlü bir silahtır.

Politik mizahın ilk görünümlerine Atina demokrasisinde rastlanılmaktadır. O dönemde rejimi eleştiren ve mizahtan beslenen pek çok teatralgösteri ve şiir bulunmaktadır (Henderson’dan akt. Türk, 2015: 14). Yine 18. yüzyılda İngiltere’de Hannover haneda­nıyla Jakobitler arasında yaşananları anlatan çizimler önemli politik karikatürlerdendir (Çavdar, 2018: 47).

Ayrıca politik açıdan yazılı olarak eleştiri getirilemediği du­rumlarda sözlü geleneğe de başvurulmaktadır. Sözlü politik mizah daha çok baskıcı rejimlerin olduğu ülkelerde kendini göstermekte­dir. Politik özgürlüklerin kısıtlandığı ülkelerde politik mizah pro­testonun en önemli enstrümanlarından birisidir. Çarlık Rusya, ko­münist Doğu Avrupa ve Mısır gibi ülkelerde pek çok örneği bulun­maktadır. Özellikle Mısırlılar için sözlü politik mizah geleneğinin yeri oldukça büyüktür. Hatta Mısırlılara “ibn nukta” yani şakanın çocukları denilmektedir. Cemal Abdülnasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek gibi isimler üzerinden üretilen politik fıkralar, Mısırlıların bu isimlere yönelik ciddi tepkilerini yansıtmaktadır (Güder, 2012: 24).

Her ne kadar siyasi partiler, liderler hoşlanmıyor olsa da gü­nümüzde politik mizahın en güçlü enstrümanını karikatürler oluş­turmaktadır. Karikatürlerin siyasi iktidarın zayıf yönlerini alaycı bir üslupla ele almaları siyasileri rahatsız etmektedir. Siyasiler toplum nezdinde küçük düşürüldüklerini, siyasi hareketlerinin zarar gör­düğünü düşünmektedirler. Bu sebeple dünyanın pek çok yerinde bu kapsamda yapılan yayınlar yasaklanmış, karikatüristler cezalan­dırılmıştır.

Ancak siyasi amaç ve hedeflerle etik değerlerden uzak, insan­ların kutsallarıyla alay eden, dini inançlara ve kimliklere saldıran ırkçı karikatür çizimleri de olmuştur. Örneğin İran’da 12 Mayıs 2006 tarihinde yayımlanan bir devlet gazetesinde İran’da yaşayan ve nüfus içinde önemli birçoğunluk olan Azerbaycan Türklerine yönelik olarak hamam böceği benzetmesi yapılmıştır. Bu karikatür­den sonra Azerbaycan Türklerinin yoğunlukla yaşadığı bölgelerde büyük olaylar yaşanmış, onlarca kişi hayatını kaybetmiştir. Yine Hz. Muhammed’i hedef alan karikatürler 30 Eylül 2005 tarihinde Danimarka’da Jyllands-Posten dergisinde, 2 Eylül 2020 tarihinde ise Fransa’da Charlie Hebdo dergisinde yayımlanmış ve İslam dünya­sında büyük infial uyandırmıştır.

Türkiye’de de 1990’lı yıllarda renkli televizyonların yaygın­laştığı döneme kadar politik mizah önemli bir yer edinmiştir. Al­paslan Türkeş, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller, Sü­leyman Demirel, Deniz Baykal, Mesut Yılmaz gibi siyasi liderler pek çok kez karikatürize edilmiş, mizah dergilerinde yer bulmuşlardır.

  1. TÜRK KÜLTÜRÜNDE MİZAH

Mizahın Batı kültüründe ve Batı edebiyatında olduğu kadar Türk kültüründe ve edebiyatında da önemli yeri bulunmaktadır. Yazılı eserlerde, halk hikâyelerinde mizahın önemli görünümleri bulunmaktadır. Türkçe’nin bilinen en eski sözlüğü olan ve Kaşgarlı Mahmut tarafından kaleme alınanDivan-ı Lugatit Türk‘te bizatihi “mizah” kavramı geçmiyor olsa da gülmek alay etmek kavramına gelen kelimeler kullanılmıştır. Bunlar yüz açukluğu (yüz gülümse­yişi), elük (alay etme), katgurmak (gülerek katılmak), köğ (gülmece) gibi kelimelerden oluşmaktadır (Alay, 2019: 23). Bu kelimeler Türk kültürel belleğinde çok eski dönemlerinden itibaren mizahın kulla­nıldığını göstermektedir. Yine Türk tarihinin eski dönemlerinde Türkistan’da düzenlenen şölenlerde, halk hikâyelerinde, mitolo­jide, yazılı metinlerde mizaha dair birçok unsur bulunmaktadır (Ve­ren, 2018: 122).

Türklerin Anadolu serüveninde ise mizaha dair ilk örnekler Selçuklu döneminde karşımıza çıkmaktadır. Keloğlan masalları, Dede Korkut hikâyeleri, Nasreddin Hoca hikâyeleri, Bektaşi fıkra­ları bu dönemde ortaya çıkmıştır. Osmanlı döneminde ise topluma yönelik eleştiriler getirenKaragöz, Meddah ve Ortaoyunu kahve­hanelerde oynanmıştır. Bunlarla birlikte Halk ve Divan edebiya­tında birçok mizahi metin ve hiciv şairleri bulunmaktadır. Tanzimat döneminde de Şinasi’nin Şair Evlenmesi, Namık Kemal’in Hirrename gibi eserleri önemli mizah metinlerindendir. Servet-i Fünun döne­minde Cenap Şahabbettin ve Ahmed Rasim, II. Meşrutiyet Döne­minde Peyami Safa, Ömer Seyfettin; Milli Mücadele döneminde ise Neyzen Tevfik, Refik Halit Karay gibi isimler önemli eserleriyle Türk mizahına katkıda bulunmuşlardır (Turhanlı, 2019: 10).

  1. TÜRKİYE’DE MİZAH YAYINCILIĞI

Türkiye’de mizah yayıncılığının dikkate değer bir gelişim sü­reci bulunmaktadır. İlk mizah dergisinin yayımlandığı 1852 yılın­dan bugüne yaklaşık 170 yıllık süreçte yüzlerce dergi çıkmıştır. Tür­kiye’de mizah yayıncılığına dair Turgut Çeviker, Ferit Öngören gibi kalemlerce nitelikli yayınlar yapılmıştır. Bu bölümde detaya gir­meksizin kısaca Türkiye’de mizah yayıncılığının gelişiminden bah­sedilecektir.

İlk mizah dergisi 1852 yılında Hovsep Vartanyan Paşa tara­fından yayımlanan ve tek sayı olarak neşredilen Boşboğaz Bir Adem isimli dergidir. Daha sonra 1856 yılında Meğu, 1867 yılında Tohafi isimli dergiler yayınlanmıştır. İlk Türkçe mizah dergileri ise 1870 yılında yayımlanmaya başlamıştır. Bunlar; 14 Mayıs 1870 tarihinde Terakki gazetesinin ekinde yayımlanan ve aynı ismi taşıyan Terakki dergisi, 3 Eylül 1870 tarihinde Mehmet Tevfik tarafından Asır der­gisinin eki olarak yayımlanan ve aynı ismi taşıyan Asır dergisi, bir diğeri ise 24 Kasım 1870 tarihinde Teodor Kasap tarafından yayım­lanan Diyojen dergisidir. Diyojen diğerlerinden farklı olarak Türk basın tarihindeki ilk müstakil mizah dergisi olarak öne çıkmaktadır (Demirkol, 2017: 21). 1870’li yıllarda Çıngıraklı Tatar, Meddah, Çaylak gibi birçok mizah dergisi yayımlanmıştır. Ancak II. Abdülhamid’in 1878 yılında anayasayı askıya alması ve Mebûsan Meclisini kapat­masıyla yeni bir dönem başlamış ve mizah dergileri de II. Meşruti­yetin ilanına kadar yaklaşık 30 yıl yasaklanmıştır (Türk, 2015: 60).

II. Meşrutiyetin 23 Temmuz 1908 tarihinde ilanıyla birlikte oluşan ortamda mizah yayıncılığında da büyük artış olmuştur. He­men bir hafta sonrasında Zıpır isimli bir dergi yayımlanmıştır. 1908 yılında İstanbul’da 40’tan fazla dergi yayımlanmıştır. Ancak İttihat ve Terakki döneminde mizah dergileri yeniden oluşan baskı orta­mından dolayı tekrar azalmaya başlamış, sayısı 1913 yılında bire kadar düşmüştür (Türk, 2015: 67).

Kurtuluş Savaşı döneminde İstanbul hükümetini destekleyen Aydede, Ankara hükümetini destekleyen Güleryüz gibi dergiler ya­yımlanmıştır. Kurtuluş Savaşı sonrasında Aydede dergisinin kapa­tılmış ve Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından 1922 yılında Akbaba dergisi yayımlanmıştır. Akbaba 1922 yılından 1977 yılına kadar 55 sene boyunca yayın hayatına devam etmiş olup en uzun süre yayımlanan mizah dergisi olmuştur.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte mizah dergiciliği anlayışında da değişim yaşanmıştır. Osmanlı döneminde daha çok Arap alfabe­sinin kaligrafik oyunlarla ve süslemelerle kullanılması suretiyle oluşturulan yazı resim birlikteliği Cumhuriyet döneminde yerini eskisinden farklı olarak Batılı anlayışla çizilen, uyandırdığı derinlik duygusuyla birlikte resmi andırmaktan uzak bir şekle bürünmüş­tür. Çizgiler ve yazılı anlatım yalınlaşırken, çizimde açıkça gösteri­len şeyler yazıda yinelenmemiştir. Bu dönemde Türk karikatürcü­leri, Türk okuyucusuyla yeni ve ortak bir mizah dili oluşturmuştur (Sipahioğlu’ndan akt. Kılıçer, 2015: 28).

1923 ile 1950 yılları arasında Kalem, Akbaba, Karagöz, Papağan, Guguk, Kelebek, Yeni Kalem, Nasreddin Hoca, Köroğlu, Babacan veMarkopaşa gibi birçok mizah dergisi neşredilmiştir. Bu dönemde yayın­lanan dergilerin büyük çoğunluğu CHP hükümetine eleştiri getire­memiştir. Ancak Markopaşa dergisi bu açıdan diğerlerinden ayrıl­maktadır. Markopaşa‘nın CHP’yi karşısına alan yayın politikası 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara geçmesinde büyük paya sahip olmuştur. Altmış bine yakın satış yaparak bu alanda adeta çığır aç­mıştır (Ustadan akt. Boz, 2014: 150).

1950’li yıllarda yayınlanan dergilerden 41 BuçukTefDolmuş, Taş, Karikatür Demokrat Parti yönetimine muhalifken, Akbaba ikti­dar yanında saf tutmuştur (Türk, 2015: 88). Bu dönemde de daha önce olduğu gibi karikatür dergilerinin üzerindeki baskı devam et­miştir. Turhan Selçuk, Recep Tahir Burak, Ferruh Doğan gibi isim­ler çizdikleri karikatürler sebebiyle yargılanmışlardır. Ancak bu dö­nemde mizah öykücülerinin oranı artmış, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Haldun Taner gibi isimler ön plana çıkmıştır (Türk, 2015: 90).

1960’lı ve 1970’li yıllarda basım-yayın teknikleri teknolojik ge­lişmelerle birlikte gelişmiştir. 1962 yılında Aziz Nesin tarafından Zübük, 1964yılında Bülent Şeren tarafından Pardon isimli dergiler neşredilmiştir. 1969 yılında Karikatürcüler Derneği kurulmuştur. Bu dernek tarafından 1974 yılında Uluslararası Nasreddin Hoca Ka­rikatür Sergisi ve Yarışması düzenlenmiş ve 18 ülkeden yaklaşık 250 çizer katılmıştır. Akşehir’de gerçekleştirilmeye başlanan bu et­kinlik, uluslararası ölçekte Avrupalı karikatüristlerin II. Abdülhamid devrinden bu yana Türkiye aleyhine çizdiğifesli karikatürlerin son bulmasını sağlamıştır. Dünya karikatürcüleri tarafından Akşe­hir’de antik bir mizah geleneğinin temsilcisi olan Nasreddin Hoca’nın manevi şahsiyetin huzurunda gerçekleştirilen bu yarış­madan ödül almak bir prestij haline gelmiştir (Öngören, 1998: 125).

Özellikle 1970’li yıllardan itibaren kırdan kente göçün hızlan­ması mizah dergilerinde işlenen konularında değişmesine sebebi­yet vermiştir. Bu ortamda 1972 yılında Oğuz Aral tarafından Gırgır dergisi çıkarılmaya başlanmıştır. Gırgır dergisi o dönemde siyasi konulardan ziyade halkın yaşadığı geçim sıkıntısı, sosyal meseleler gibi sosyo-ekonomik birçok konu üzerine eğilmiştir (Boz, 2014: 150). Mizah dergiciliğinde şekil olarak da farklılığı başlatan dergi metin-çizgi dengesinin çizgi lehine kaydığı, konuşma balonlu bir formla okuyucunun karşısına çıkmıştır. Gırgır dergisi 60 bin tiraja ulaşan Markopaşa dergisinin neredeyse 9 kat fazla tiraja ulaşmış ve 500 bin baskı yapılmıştır. 1970’li yıllarda Gırgır dergisi ile birçok kez davalıkolan Demirel, açtığı davalardan birisinin kazandıktan sonra Mizah bir yumruktur, kime ineceği belli olmaz diyerek aslında Türk si­yasetinde mizahın gücünün bir yumruk haline geldiğini de itiraf et­miştir (Türk, 2015: 95).

12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbe sonra­sında partiler ve dernekler kapatılmış olup 1970 yılında Karikatür­cüler Derneği ve Karikatür Müzesi de bu durumdan nasibini almış­tır. Karikatürcüler Derneğinin düzenlediği Uluslararası Nasreddin Hoca yarışması 1987 yılına kadargerçekleştirilememiştir. 1983 yı­lında gerçekleşen seçimlere kadar karikatür bir durgunluk dönemi geçirmiştir. Genel seçimlerden sonra 1975 yılında yayın hayatına başlayan Çarşaf ve 1976 yılında yayın hayatına başlayan Fırt gibi dergiler yayın hayatlarına devam etmişlerdir.

1980 sonrası uygulanan sosyo-ekonomik politikalar toplu­mun alışkanlıklarının da değişmeye başlamasına sebebiyet vermiş, müzik, edebiyat, sanat, kültür hayatı da derinden etkilenmiştir. 1980-1990 yılları arasında neşredilen mizah dergileri genel itibariyle Gırgır dergisinde ayrılanlarca çıkarılan dergiler olmuştur.

1990’lı yıllarla birlikte Türkiye’de medyanın değişmeye baş­ladığı yıllar olmuştur. Özel televizyon kanallarının yayın hayatına başlamasıyla birlikte mizah dergilerinin tirajları %80 oranında azal­mış, mizah dergiciliğinin çehresi de değişmiştir (Turhanlı, 2019: 14). 1990-2000 yılları arasında mizah dergilerinin sayısı oldukça art­makla birlikte Leman dergisi diğerlerinden ayrılarak öne çıkmıştır.

2000’li yıllarda Türkiye’de mizahçılar çete, mafya, kaçakçı, kaset, tetikçi, özelleştirme gibi konularla ilgilenmiştir. Öngören ka­rikatürcülerin malzemelerinin değiştiğini, artık haklıyı savunmak haksızı yermek gibi bir romantik anlayışla konulara yaklaşamaya­caklarını belirtmiş ve Karikatürcüler ve mizahçılar, şimdi elinde bir bü­yüteçle ayak izlerini gözleyen polis hafiyesi gibi espri arıyorlar demiştir (Öngören, 1998: 112).

2000’li yıllarda da Gırgır, Leman, Penguen, Uykusuz gibi dergi­ler ön plana çıkmıştır. Gırgır 1972 yılında başlamış olduğu yayın ha­yatına 45 yıl sonra 2017 yılında; Penguen ise 2002 yılında başlamış olduğu yayın hayatına 15 yıl sonra 2017 yılında son vermiştir. Le­man ve Uykusuz hala yayınlarına devam etmektedir. Ancak interne­tin ve sosyal medyanın hayatımızda daha çok yer elde etmesi mizah dergilerini de etkilemiştir. Bu süreçte mizah dergileri tirajların düş­mesi, buna bağlı olarak maddi getirisinin azalması, telifler ve dağı­tım için ödenen ücretler, kağıt ve baskı maliyetlerinin artması, basılı yayıncılığın azalarak internete kayması gibi süreçlerden kötü yönde etkilenmiştir.

Penguen çizerlerinden Semra Can vermiş olduğu bir müla­katta mizah dergilerinin yaşadığı bu süreçle şöyle ifade etmiştir:

Çizerler, editörler küçük küçük otosansür uygulamaya başladı. Yöneti­ciler, çizerlerden daha dikkatli olmalarını talep etmeye başladı. Mizahın yapılabileceği alanlar daraltıldı. Charlie Hebdo saldırısı mizahçılar için bir korku unsuru oldu ve otomatikman bir otosansüre gidildi. Bu da ti­rajları vurdu. Okuyucu kaybetti mizah dergileri. Mizanpajı da çok ço­cuksu yöne evrildi. Gri, siyah ve beyaz renk ağırlıklı dergiler çocuk der­gilerine benzemeye başladı. Mizahın içeriği de naifleşti. Muhalif kimli­ğini yitirmeye ve bazı şeylere dokunmamaya başladı. İçerik ve görsel açıdan okuyucunun beklentisi karşılanamadı (Sarı, 2017).

  1. MİLLİYETÇİ DERGİLER

Türk milliyetçiliğini bir neşriyat hareketi olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Dergiler açısında değerlendirildiğinde 1910 yı­lında çıkarılmaya başlanan Genç Kalemler ve 1911 yılında çıkarıl­maya başlanan Türk Yurdu dergisinden günümüze kadar onlarca dergi neşredilmiştir. Türk Yurdu ilk döneminde Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi, Sadri Maksudi Arsal gibi Türk milliyet­çiliğinin öncülerinin yazılarını yayınlamıştır. Türk Yurdu yayın ha­yatına bugün de devam etmektedir. Bunun dışında 1922 yılında Di­yarbakır’da Ziya Gökalp tarafından çıkarılan Küçük Mecmua, 1923 yılında çıkarılan Milli Mecmua, 1924 yılında çıkarılan Anadolu Mec­muası, 1931 yılında Hüseyin Nihal Atsız tarafından çıkarılan Atsız Mecmua, 1932 yılında çıkarılan Azerbaycan Yurt Bilgisi Mecmuası, 1933 yılında Milli Türk Talebe Birliği tarafından çıkarılan Birlikder­gisi, yine 1933 yılında çıkarılan Orhun ve Çığır, 1938 yılında çıkarı­lan Ergenekon dergileridir (Darendelioğlu, 1968: 70-76).

1941 yılında Bozkurt ve Çınaraltı, 1942 yılında Tanrıdağ, Millet, Doğu ve Gökbörü dergileri, 1943 yılında Orhun, Kopuz ve Verim der­gileri,1945 yılında Toprak, 1946 yılında Hareket, Türkçülük ve Özleyiş dergileri, 1947 yılında Kızılelma, Kürşad, Düven, Serdengeçti ve Altınışık dergileri, 1949 yılında Milli Birlik, 1950 yılında Komünizme Karşı Mücadele ve Bizim Türkiye, 1951 yılında Savaş, 1952 yılında OğuzHa­reket, Gurbet ve Türk Dünyası, 1954 yılında Toprak, 1955 yılında Ocak ve Mücahit, 1954 yılında Türk Yolu, 1956 yılında Çakmak, 1960 yı­lında Emel ve Yeni İstiklal, 1961yılında Düşünen Adam, 1962 yılında Orkun ve Milli Yol, 1963 yılında Fedai, 1964 yılında Ötüken ve Milli Mücadele, 1965 yılında Yol, 1967 yılındaMilli Işık gibi dergiler çıka­rılmaya başlanmıştır (Darendelioğlu, 1968: 202-212, 367-375).

1966 yılında Milli Hareket, 1968 yılında Ocak ve Genç Ülkücüler teşkilatının yayın organı olan Milli Ülkü, 1969 yılında Töre ve Devlet, 1971 yılında Bozkurt, 1974 yılında Büyük Ülkü ve Ülkü-Tek, 1975 yı­lında Genç Arkadaş, Hasret ve Ülkü-Bir, 1976 yılında Çaylak, Ülkücü Kadro veÜlküm, 1977 yılında Yiğit Köylüm ve Bizim Gergef, 1978 yı­lında Divan, Milli Eğitim ve KültürKutsal Alın Teri ve Nizam-ı Alem, 1979 yılında Kon,Ülkü Ocağı ve Birliğe Çağrı gibi dergiler çıkarıl­maya başlanmıştır. Yine bu dergilerin dışında Türkiye ve DünyaAnanın Sesi gibi dergiler de yayımlanmıştır (Akpınar, 2005: 93-96).

1980 askeri darbesinden sonra 1980 yılında Yeni Sözcü, 1981 yılında Yeni Hizmet, 1983 yılında Bizim Ocak, 1993 yılında Ülkü Ocağı gibi dergiler çıkarılmaya başlanmıştır.

Bugün Ülkü Ocağı, Türk Yurdu, Türk Dünyası Kültür ve Tarih, Ayarsız, Milli Mecmua, Çelebi, Toy, Genç Avaz, Bilge Türk, Söğüt, Kam Davulu, Onuncu Köy, Balta Dergi, Yeni Ufuk, Bozkır ve Demlik gibi bir­çok milliyetçi dergi neşredilmektedir.

1976 yılında çıkarılmaya başlayan Çaylak, tüm bu dergilerden farklı olarak mizah amacıyla çıkarılan tek dergi olarak göze çarp­maktadır. Bundan sonraki kısımda Çaylak dergisi değerlendirilecek­tir.

  1. ÇAYLAK DERGİSİ

Ülkücü hareketin mizah dergisi olan Çaylak‘ın ilk sayısı 1976 yılının haziran ayında son sayısı ise 1978 yılının mayıs ayında ya­yımlanmıştır. Son sayısı 26 ve 27. sayıları birlikte yayımlanmak su­retiyle çıkarılmıştır. Toplam 27 sayıdan ibarettir. Bu isimle Tür­kiye’de yayınlanan ikinci mizah dergisidir. Diğeri Çaylak Tevfik ta­rafından tam bir asır önce 1876-1877 yılları arasında çıkarılmıştır. Nitekim dergiye adının verildiği de ikinci sayıda Türk Mizah Usta­ları başlığı altında Çaylak Tevfik Bey anlatılırken ifade edilmiştir (Çaylak Dergisi; 1976: 8).

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 1. Çaylak Dergisi Örnek

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 2. Çaylak Dergisi Örnek

Sahibi ve yazı işleri müdürü Selamet Bayhan, Genel Yayın Müdürü Uğur Tekin olmakla birlikte Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi müstear ismiyle Dilaver Cebeci, Enver Orhan, M. Sait Kıran, Hal­dun Seven, Hakan Poyraz, Hasan Gürpınar, Abdullah Manas, E. Cengiz Alpay, Selçuk Oksal, Serdar Sağlam, İsmet Keten, Halil Ne­jat Altındağ, Ali Yurtgezen, Şamil Elbeğ, Uğur Tekin, Tuncer Öz- baykal, Vehip Sinan ve Erbay Kücet gibi isimler yazar ve çizerlik yapmıştır. 1977 yılının Nisan ayında yayımlanan 11. sayıdan itibaren de Türk mizahının önemli isimlerinden olan Nejat Uygur der­gide yazmaya ve çizmeye başlamıştır. İdare yeri ilk olarak An­kara’nın Ulus ilçesinde bulunan ve bir zamanlar basım yayın için önemli bir merkez olan Rüzgarlı Sokak’ta bulunmakla birlikte daha sonra İstanbul’a taşınmıştır.

Derginin içeriğinde Türk mizah ustalarına yer verilmiş, kari­katür ve fıkralar başta Bülent Ecevit olmak üzere dönemin siyasileri ve komünizm hicvedilmiştir. Dergide, Milliyetçi Hareket Partisinin Milliyetçi Cephe Hükümetlerinde ortağı olduğu siyasi partileri hic­veden çizimlere de yer verilmiştir. Dergideki çizimlerde güncel ko­nulara da yer verilmiş, kürtajdan memurlara verilecek katsayıya, erken seçimden kiracıların sıkıntılarına, TRT’den Cem Karaca’ya kadar o dönemde Türkiye gündeminde olan birçok konu işlenmiş­tir. Abdurrahim Karakoç, Ahmet Tevfik Ozan gibi isimlerin şiirleri neşredilmiş Türk milliyetçiliğinin Peyami Safa, Dündar Taşer gibi önemli kalemlerinin daha önce neşredilen yazılarına yer verilmiştir. Her ne kadar siyasî mizah dergisi olduğu ifade edilse de doktriner içerik de muhteva ettiği görülmektedir.

İlk sayısı 1976 yılının Haziran ayında yayımlanan, Çaylak der­gisinin sunuş yazısında mizahın solun etkili bir propaganda aracı haline geldiği, Türk milliyetçilerinin mizah alanındaki eksikliği ve Çaylak‘ın bu eksikliği dolduracağı ifade edilmiştir.

Sevinçliyiz…Millî değerlerden günümüze kadar epey yoksun kalmış mizah alanında, dergimizle artık biz de varız. Şartlanmış ya da cıvık bazı çevreler istedikleri kadar rahat at koşturamayacaklar bu alanda…

Hatırlatıyoruz…Mizah deyince çizgide ahlâksızlığı, yazıda şarlatanlığı anlayan kimseler dergimizi boş yere almasınlar…Aradıklarını bulama­yacakları bir yana, gülerken düşünmek zorunda kalmaları zaten boş olan kafalarını ağrıtacaktır…

Eksikliklerimizi biliyoruz…Ama ‘Başarmak için başlamak’ gerektiği inancındayız. Başarmak deyince solun etkili propaganda silahı haline getirilen mizahı milliyetçi camianın hizmetine vermeyi anlıyoruz. Hem de bize yakışır şekilde kimseye hakaret etmeden sömürü edebiyatı yap­madan… (Çaylak Dergisi, 1976: 1).

Derginin ilk sayısında “ümitsiz” ülküdaşlara yönelik bir ser­zenişte bulunulmakla birlikte, derginin ticari kaygılarla çıkarılma­dığı belirtilmiş ve Türk milliyetçileri derginin yaşatılması için “gö­rev başına” davet edilmiştir:

Böyle bir dergi çıkartmanın zorluklarını taktir ediyor musunuz, bilemi­yoruz? Arkanızda yüklü bir sermaye, sizin bedava propagandanızı ya­pacak güçlü bir çevre olmayınca ve üstelik şimdiye kadar milliyetçilerin seslerinin duyurulmadığı bir alanda mücadele etmeğe kalkınca, inanç­sızlar arasında yapayalnız kalıveriyorsunuz.

Sizi şüpheyle karşılayanlar oluyor, devlet büyüklerini eğri büğrü çiz­mekle, kutsal değerlerle alay etmekle, şeyi şaparım deyince gülmekle, yattı-kalktı seks edebiyatı yapmakla bir mizah dergisinin satışı olur di­yenler çıkıyor. Sizi bir dergi olarak yaşatmazlar, boş yere vaktinizi har­camayın nasihati veriyorlar. Hiç olmazsa büyük bir gazetenin ya da ku­ruluşun himayesine girin diyorlar, güldürmek yeter, düşündürmek ne olacakmış diye çıkışıyorlar…

Biz ise size güveniyoruz. Bu dergiyi ticarî maksatlarla değil, bu alanda var olan boşluğu doldurmak için çıkarıyoruz. Milliyetçilerin sesini du­yuracak olan dergimiz, dergimizi yaşatacak olan sizlersiniz… Bedelini yatırarak en kısa zamanda abone olun, abone bulun.. İlk başta gazete bayilerine pek dağıtılmayacak olan dergimizi böylelikle kolayca takip edebileceksiniz. HAYDİ GÖREV BAŞINA (Çaylak Dergisi, 1976: 16).

Gerçekten dergi az sayıdaki idealist gencin çabalarıyla, sınırlı imkanlar ve kaynaklarla Rüzgarlı Sokak’ta bulunan 5-6 metrekare­lik bir odadan idare edilmiş ve hazırlanmıştır. Derginin dağıtımı ise il ve ilçelerdeki gönüllülerle, tanıdık kitap ve gazeteciler ile gerçek­leştirilmiş, toplanan dergi bedelleri satıldıktan sonra parası postala­narak elde edilmiştir (Çiftçi, 2010).

Ancak tüm imkânsızlıklara rağmen derginin 1977 yılının ocak ayında yayımlanan 8. sayısında Dikkat! Piyasada 50 bin adet Çaylak varifadesinden de anlaşılacağı üzere dergi çok zor şartlarda çıkarıl­masına ve dağıtılmasına rağmen o dönemdeki diğer ünlü mizah dergileri kadar tiraj yapmıştır. Derginin sunuş yazısında ..Sayenizde amatör Çaylak dünya basın tarihinde eşi görülmemiş bir şekilde okuyucu sayısını artırarak selvi gibi boy attı.. Ah bir de dağıtım problemini layıkıyla halledebilsek demek ki sosyete ve kapitalist dergilerin tepesinden bakaca­ğız denilmiştir. Bu yazıda derginin dağıtım problemlerinin devam ettiği anlaşılmakla birlikte, derginin basım için ofsete verildiği, sayfa sayısının arttırıldığı, dergidekikarikatürlerinin %95’inin oku­yucuya ait olduğu belirtilmiştir (Çaylak Dergisi, 1977: 1). Dergi za­manla daha renkli ve daha profesyonel şekilde çıkarılmaya başlan­mıştır. Dergi çıkmaya başladıktan 1 yıl sonra ise tirajı 60 bine ulaş­mıştır.

Dergiye ilginin artması ve belirli bir seviyeye ulaşmasıyla bir­likte dernekleşme konusu gündeme gelmiştir. 1977 yılının mart ayında yayımlanan 10. sayısında Türk mizahına hizmet etmek ve yetenekli kişilere yardımcı olarak eğitmek ve teşvik etmek amacıyla Çaylak Karikatüristler Derneği’nin kurulduğu haber verilmiştir (Çaylak Dergisi, 1977: 2).

  • Derginin Neşredildiği Dönemde Siyasi Ortam

Çaylak dergisinin neşredildiği dönem (1976-1978); I. Milliyetçi Cephe Hükümetine (1975-1977), 1977 erken genel seçimlerine, genelseçimlerden sonra Bülent Ecevit’in güvensizlik oyu alana kadarki 30 günlük hükümetine ve II. Milliyetçi Cephe Hükümeti (1977­1978) dönemine denkgelmiştir. Bu dönem; Türkiye’de koalisyonla­rın ve hükümet krizlerinin, ekonomik bunalımların olduğu, sokak olaylarının yaşandığı, silahlı sol örgütlerin eylemlerini artırdığı, si­yasette üslup ve söylemin sertleştiği, parti liderlerine ve konvoyla­rına saldırılar düzenlendiği, işçi hareketinin canlı olduğu, Taksim’de “kanlı” 1 Mayısın yaşandığı, sol grupların bazı bölgelerde “kurtarılmış bölgeler” kurduğu, Maraş katliamı ve Sivas olaylarının gerçekleştiği, faili meçhul cinayetlerin işlendiği, PKK’nın kurul­duğu, siyasal İslam’ın görünürlüğünün arttığı, 12 Eylül 1980 darbe­sinin hemen öncesindeki dönemdir.

 

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

kirmizilar.com

 

 

 

 

Resim 3. O’ların Hikayeleri (Çaylak Dergisi, 1976: 3)

Bu dönemde Türk siyasetinde önemli aktörler bulunmakta­dır. Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanı Alparslan Türkeş, Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı Bülent Ecevit, Adalet Partisi genel başkanı Süleyman Demirel, Milli Selamet Partisi’nin genel başkanı Necmettin Erbakan, Cumhuriyetçi Güven Partisi genel baş­kanı Turhan Feyzioğlu, Demokratik Partinin genel başkanı Ferruh Bozbeyli’dir.

PARTİ LİDERLERİ DOST GEÇİNSELERDİ                                               

kirmizilar.com

Resim 4. Parti Liderleri Dost Geçinselerdi (Çaylak Dergisi, 1976: 3)

  • Cumhuriyet Halk Partisine Yönelik Çizimler

Çaylak dergisinden en çok nasibini alan Cumhuriyet Halk Partisi ve Bülent Ecevit olmuştur. Ecevit’in en büyük amacının ikti­dar olmak olduğu, kendini çok güçlü bir siyasi figür sandığı, kolej mezunu olmasının halk çocuğu olmakla bağdaşmayacağı gibi söy­lemlerde bulunulmuştur.

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 5. (Çaylak Dergisi, 1976:16)

Günümüzde de yaşanan “Yeni” CHP tartışmalarının 1970’li yıllarda da kamuoyunu meşgul etmiş, Çaylak‘ta “Yeni CHP’nin” tü­züğünden programına kadar değiştiği, Atatürk’ün ısrarla üzerinde durduğu 6 oktan birisi olan milliyetçiliği ihmal ettiği ifade edilmiş­tir. CHP’nin Atatürk’ten sonra İsmet İnönü ile birlikte değişmeye başladığı ve Ecevit ile birlikte sola daha fazla kaydığı hicvedilmiştir.

 kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

Resim 6. (Çaylak Dergisi, 1976:3)

  • Dergide Anti Komünist Çizimler

Dergi komünizm karşıtı bir yayın politikası gütmekle birlikte ilk sayısından 8. sayısına kadar kapağında Bu mizah dergisi maattees­süf! Solaaçık değildir yazmaktadır. 3’ün sayısının sunuşunda ise gülerken düşünecek, komünizme ve kapitalizme verdiğimiz cevaplarla bir nebze olsun ferahlayacaksınız denilerek komünizm ve kapitalizm kar­şıtı içerik üretildiği, memleket ve dünya meselelerinin ele alındığı ifade edilmiştir.

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 7. Yarınlarda (Çaylak Dergisi, 1976: 5)

Derginin 3’üncü sayısının arka kapağında Türkiye’nin Sovyet Rusya, Çin, Amerika, İngiltere, Fransa, Masonluk ve Yahudiler ve diğeremperyalist devletler tarafından yıkılmaya çalışıldığı resme­dilmiştir. Her ne kadar derginin ana teması antik-komünist bir söy­lem muhteva etse de Türk milliyetçilerinin Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik tehdit algısını göstermesi bakımından önemlidir.

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 8. Ah Türkiyem !.. Vah Türkiyem (Çaylak Dergisi, 1976: 20)

  • Akıncılara Yönelik Çizimler

İslamcı gençlik 1969 yılı itibariyle İslamcı bir görünüm kaza­nan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB), Milli Nizam Partisi ve ardılı Milli Selamet Partisi’nin gençlik örgütlenmeleri çerçevesinde teşki­latlanmıştır. 1970’li yıllarda Akıncı ismi İslamcı gençleri ifade etmek için kullanılmış olup 1975 yılında da İslamcı gençliğin örgütlendiği Akıncılar Derneği kurulmuştur. Akıncılar milliyetçi ve sosyalist ha­reketlerden bağımsız üçüncü bir yol olarak ortaya çıkmış ve sokak olaylarının dışında durmayı hedeflemiştir. Ancak yeni bir yol ola­rak kendini kabul ettirmek ve siyasal alanda ortaya çıkmak kolay olmamış, Akıncı gençlik de sokak olaylarına karışmıştır. Bu bağ­lamda Akıncılar Ülkücü hareketle de karşı karşıya gelmiştir. İlk ola­rak1976 yılında Malatya’da ve Erzurum Atatürk Üniversitesinde bir takım olaylar yaşanmış, İslamcı gençler Ülkücülerin derslere gir­mesini engellemiş, “faşist” olmakla itham edilmiş, Ülkücülerin CIA tarafından teşkilatlandırıldığı iddia edilmiştir (Zengin, 2017: 175). Çaylak dergisinde “solun ihanet derecesine varan davranışları” ile birlikte “ertelenmiş kavga” da konu olmuş, Akıncılara yönelik hi­civler yer bulmuştur.

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 9. (Çaylak Dergisi, 1977: 16)

Dergide yazı ve şiirleriyle yer alan Abdurrahim Karakoç der­ginin 11. sayısında Akıncıları tarif ederken şunları söylemiştir:

Kendi yapmaları lazım geleni Allah’a havale edip Allah’ın “yapmayı­nız” diye men ettiği şeyleri yapan, miskin korkak, iftiracı ve övünen bes­leme sürüsüne benzetiyorum. Alpaslan’a, Kılıçaslan’a, Selahattin Eyyübiye, Akça Kocaya, Rahman Gaziye, Evranos Beye, Malkoçoğlu’na ben­zetirsem bana kim gülmez? (Kapanoğlu, 1977: 11).

Akıncılara ithafen yazdığı bir şiirin bir bölümü ise şu şekilde­dir:

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk milliyetçilerinin İslamcıların tutumlarından rahatsız ol­dukları görülmekle birlikte Müslümanlığa ve İslam dinine bakış açılarına eleştiriler getirilmiştir. Bu bağlamda siyasal alanda İslamcı hareketi temsil eden ve Milli Selamet Partisi’nin genel başkanı olan Necmettin Erbakan da hicvedilmiştir.

 

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 11. Erbakan’a hiciv.

 

  • Dünya’da Gerçekleşen Hadiseler

Dergide dünyada gerçekleşen hadiselere de kayıtsız kalınma­mış, her sayıda belirli başlı meseleler çizimlerle ve yazılarla ele alın­mıştır. Örneğin Kamboçya’da Kızıl Kmerler hareketi tarafından Çam Müslümanı ve Vietnam asıllı Kamboçyalılara yönelik gerçek­leştirilen soykırıma dair de çizimler bulunmaktadır. Kızıl Kmerler Pol Pot önderliğindeki Maocu bir hareket olup 1975-1979 yılları arasında Kamboçya’da iktidarı ele geçirmiş ve sınıfsız bir tarım top­lumu yaratmak maksadıyla katliamlar gerçekleştirmiş ve yaklaşık 2 milyon kişinin ölümüne sebep olmuşlardır (https://www.bbc. com, 2018).

 

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

Resim 12. Kanboçya (Çaylak Dergisi, 1976: 5)

Çin Komünist Partisi’nin ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuru­cusu Mao Zedong’un ölümü de Çaylak dergisinde birçok çizimin konusu olmuştur. Mao’nun Türkistan Türklerini katlettiği, işçi sınıfı adına işçileri katlettiği, partide rakiplerini katlettiği ifade edilmiştir. Derginin 5. sayısının arka kapağında Mao’nun ölümüne yer veril­miştir.

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 13. Komünizmin Yaramaz Çocuğu

(Çaylak Dergisi, 1976: 20)

“Mavi vatanda” gerçekleştirilen sismik araştırma çalışmaları­nın geçmişi 1970’li yıllara kadar uzanmaktadır. Bu yıllarda yapılan araştırmalarda Hora isimli araştırma gemisi kullanılmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya tarafından Türkiye’ye hibe edi­len Hora, özellikle 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Hare- katı’ndan sonraki süreçte aktif şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Hora gemisinin faaliyetleri Yunanistan’da ciddi rahatsızlık yarat­mış, Türkiye’ye nota verilmiş ve 1976 yılında savaşın eşiğine gelin­miştir (https://www.milliyet.com.tr, 2011). Çaylak dergisi bu me­seleyi de ele almıştır.

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 14. Hora (Çaylak Dergisi, 1976: 2)

  • Doktriner İçerik

Alparslan Türkeş tarafından 9 Işık umdeleri etrafında bir kal­kınma modeli olarak ortaya konan ve özellikle 1965-1971 yılları ara­sında ifadesini bulan “milliyetçi toplumcu” söylem de dergide ye­rini almıştır. Milliyetçi toplumcu söylem çerçevesinde Türk mille­tini işçi, köylü, esnaf, memur, serbest meslek sahibi ve işverenden müteşekkil altı farklı sosyal dilim üzerinden ele alarak ekonomik ve sosyal kalkınmayı hedefleyen bir model ortaya konulmuştur. Libe­ral kapitalizm ve Marksizme eleştiriler getirerek alternatif ve siste­matik bir kalkınma modeli ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Çaylak dergisinde Genç Korkut mahlasıyla Halil Nejat Altın­dağ isimli şair tarafından milliyetçi toplumcu söylemde Türk mille­tinin oluşturan 6 farklı sosyal dilim olan işçi, köylü, esnaf, memur, serbest meslek sahibi ve işveren üzerine destanlar yazılmıştır. Genç Korkut 5. sayıda altı sosyal dilime dair destanlar yazacağının habe­rini şu şekilde vermiştir:

Kıvançta ve tasada ortak asırların kazandırdığı şuurla kaynaşmış bir milletiz bir.. Ne halklar vardır bizde ne de sınıflar.. Birbiriyle içiçe yaşa­yan 6 sosyal dilim var. İşçi, köylü, işveren, esnaf, memur, serbest meslek sahibi Bundan böyle her sayıda bu dilimlerin destanını vereceğiz size (Çaylak Dergisi, 1976: 15).

Bu kapsamda 5. sayıda “İşçi Destanı”, 6. sayıda “İşveren Des­tanı”, 7. sayıda “Esnaf Destanı”, 8. sayıda “Köylü Destanı”, 9. sayıda “Serbest Meslek Destanı”, 10. sayıda “Memur Destanına” yer ver­miştir. Bu şiirlerde söylem çerçevesinde geliştirilen ifadeler şiirlere yedirilmiştir. 10. sayıdayer alan Memur Destanı’nda yer alan satır­ların bir kısmı şu şekildedir:

Kısaca altı sosyal dilim budur arkadaşlarım,

Bu yolda gönül vermiş yiğitleri kutlarım !

Bu yol ki fakirlerin kanla çizdiği yoldur,

Bu yol şehitlerimin nurlarıyla doludur.

Başladığımız işi, Türk gibi bitirelim

Altı sosyal dilimi biz gerçekleştirelim. (Çaylak Dergisi, 1977: 27).

Daha sonra Halil Nejat Altındağ tarafından kaleme alınan bu şiirler Çaylak Yayınlarınca “Kara Eşek Destanı” adı altında bir araya getirilerek şiir kitabı olarak yayımlanmıştır. Çaylak Yayınları tara­fından Çaylak dergisinde çizilen bazı karikatürler de kitaplaştırıl- mıştır.

  • Dış Türkler

Türk milliyetçiliğinin en temel meselelerinden birisini dış Türkler oluşturmaktadır. Derginin neşredildiği dönem nazara alın­dığında bugün çoğu muhtar ve bağımsız olan Türk devletlerinin SSCB bünyesinde “esir” olduğunu görmekteyiz. Alparslan Türkeş’in şu ifadeleri Türk milliyetçilerinin dış Türklere dair görüşle­rini özetler niteliktedir:

Dünyanın neresinde Türk varsa, Türk milliyetçilerinin ilgileri içindedir.

Dış Türkler için elden be gelirse yapmayı Türk milliyetçilerinin boy­nuna borç sayarız. Fakat bunun için şartlarımız vardır. Baş şart Tür­kiye’nintehlikeye sokulmamasıdır. Çünkü bütün dış Türklerin kurtu­luşu Türkiye’nin varlığına bağlıdır…Dış Türklerin kurtuluşunu, hür ol­malarını istemek bizim meşru hakkımızdır (Türkeş, 1975: 82).

Nitekim dış Türkler meselesine Çaylak dergisinde de büyük yer ayrılmıştır.

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 15. Mustafa CEMİLOĞLU (Çaylak Dergisi, 1977: 16)

Derginin 11. sayısından itibaren Enver Orhan ve Taner Çiftçi tarafından “Esir Köy” başlığı altında “esir soydaşlarımızın komedi dramını aksettirmeye çalışalım” denilerek Dış Türklere yönelik çi­zimler yer almıştır. Derginin 14’üncü sayısında “Çaylak Babaya- sası” başlığı altında Çaylakdergisinin “Esir Türkleri tanımayanları, esir Türkleri her nedense görmezlikten gelenleri her sayıda teşhir edeceğine yemin eder.” ifadesine ver yerilmiştir (Çaylak Dergisi, 1977: 2).

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 16. (Çaylak Dergisi, 1976: 2)

  • Ülkücülere Yönelik İthamların Ele Alınışı

Derginin yayımlandığı yıllar Türkiye’de sokak olaylarının ya­şandığı, “kavga günlerinin” şiddetlenerek devam ettiği döneme rastlamaktadır. Bu dönemde kaos ve anarşi ortamı kanıksanmış, şiddet olayları kitleselleşmiş, toplumsal anlamda bir kutuplaşma yaşanmaya başlanmıştır (Uzun, 2021: 1093). Özellikle sol çevrelerce yaşananların müsebbibi Türk milliyetçileri olarak gösterilmiş ve eli silahlı sol militanlarca Ülkücülere yönelik olarak“faşist”, “ırkçı”, “gerici”, “yobaz”, “komando” gibi ithamlarla bulunulmuştur. Bahse konu ithamlar da dergide yer bulmuş ve bir çok çizimde yerilmiştir.

 kirmizilar.com

Resim 17. (Çaylak Dergisi, S.5, 1976: 15)

  • Ahlaki Hassasiyetlere Yönelik Çizimler

Çaylak dergisi içeriğinde müstehcenliğe yer verilmemiştir. Ül­kücü geleneğin “İslam ahlak ve faziletini” esas alan söylemi böyle bir anlayışa cevaz vermemiştir. Nitekim Çaylak dergisinden tam 30 yıl evvel 1946 yılında kurulan Türk Kültür Ocağı yayımladığı bir beyannamede müstehcen neşriyatı telin ve takbih etmiştir. Türk milletinin ahlak ve mukaddesatını, ahlak ve aile müessesini yıkıcı neşriyatın başının ezilmesi gerektiği ifade edilmiştir (Darendeli- oğlu, 1968: 156). Bu husus Çaylak dergisinin birinci sayısında da dile getirilmiş ve şu şekilde ifadesini bulmuştur :

…Türk ailesinin yaşantısı, Türk toplumunun gelenek ve görenekleri çağ dışıdır onlar için… Devrim nikâhı adı altında olanca edepsizlik yapmak, şerefsiz ve inançsız yaşamak da ilericilik!.. Türk anasını, Türk kızını ba­sit bir dişi haline getirmek de zamanelik… (Çaylak Dergisi, 1976: 8).

Ayrıca dergide alkolün zararları hakkında da çizimlere yer verilmiştir. Temel Temürcü tarafından derginin 12. sayısında ka­leme alınan bir şiir şu şekildedir:

 

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 18: Lüks Hayat (ÇaylakDergisi, S.3, 1976: 7)

  • Nejat Uygur

Nejat Uygur (1927-2013) Türk tiyatrosunun, Türk mizahının önde gelen isimlerindendir. 1949 yılında Nejat Uygur tiyatrosunu kurarak profesyonel tiyatro hayatına başlamış, tuluat tiyatrosunun en güzel örneklerini vermiş, Anadolu’nun birçok yerinde sahneye çıkmış, geniş kitleler tarafından benimsenmiş, birçok ödüle layık görülmüştür. 2013 yılında hayatını kaybetmiştir. Çaylak dergisinin 1977 yılının Mart ayında yayımlanan 10’uncu sayısında Nejat Uy­gur’un artık Çaylak‘ta olacağı müjdelenmiş, nisan ayında yayımla­nan 11. sayıdan itibaren Çaylak dergisinde yer almaya başlamıştır. Derginin 12. sayısında yapılan röportajda Çaylak dergisinin tarafsız olmadığının belirtilmesi üzerine Uygur Benim tarafsız olduğumu kim söyledi ki. Hak için, haklının yanında, daha güzel günlerin kavgasını ve­renlerin yanında ve safındayım ben… demiştir (Çaylak Dergisi, 1977: 15).

 

kirmizilar.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Resim 19: Nejat Uygur (Çaylak Dergisi, S.11, 1977: 8)

SONUÇ

1980 öncesi döneme bakıldığında Türk milliyetçilerinin tüm imkânsızlıklara rağmen Büyük Ülkü dergisinden, Kürt kökenli va­tandaşlara yönelik Kon dergisine; dış Türkler hakkında yayınlar ya­pan Birlik dergisinden Devlet dergisine kadar farklı içeriklere sahip birçok dergi neşrettiği, Türkiye’deki milliyetçi neşriyatın üretken ve çeşitli olduğu görülmektedir. Çaylak dergisi de bu çeşitlilik içeri­sinde önemli bir yere sahiptir.

Çaylak dergisi 1976-1978 yılları arasında Türk milliyetçilerinin daha önce yayın yapmadığı bir alanda, az sayıdaki idealist gencin çabalarıyla, sınırlı imkanlar ve kaynaklarla çıkarılan bir mizah der­gisidir. Amacı “inandığı ve bağlı olduğu davanın mizah alanında sesini duyurmak” olması sebebiyle dergide genel itibariyle Ülkücü hareketin ideolojik sınırları çerçevesinde içerik üretilmiştir. Dergi içeriğine bakıldığında; dış Türklerden, milliyetçi-toplumcu düzene, Amerikan emperyalizminden anti-komünizme kadar birçok konu­nun ele alındığı görülmektedir.

Dergi içeriğinde Ülkücü hareketin doktriner düşüncesi ve hassasiyetlerinin yanında 12 Eylül 1980 askeri darbesinden önceki “kavgagünlerinin” izleri bulunmakta, koalisyon dönemlerinin ve siyasi kargaşanın dergiye konu olduğu görülmektedir. Siyasi kar­gaşa ortamına rağmen derginin hemen her sayısında dönemin siya­sal aktörlerine yönelik hicivlere yer verilmiş, karikatürlerde mizah ustalıkla kullanılmıştır.

“Türk milliyetçiliği mizah üretebilir mi?” sorusuna cevap ara­nacak olursa; Türk milliyetçilerinin daha önce yayın yapmadığı bir alana el atmış olması, ideolojik hassasiyetlerden mülhem içerik üre­tilmeye çalışılması, dönemin basım yayın teknikleri kullanılarak her sayının bir öncekine nazaran daha profesyonelce çıkarılmış ol­ması, derginin 27 sayı çıkartılarak belirli bir süreklilik yakalaması ve her ne kadar derginin ilk sayılarında “ümitsiz ülküdaşlara” si­tem edilmiş olsa da tirajının 60 binlere ulaşması mizahın Türk mil­liyetçilerince Çaylak dergisi özelinde maharetle kullanılabildiğini göstermektedir.

Ayrıca derginin yazar ve çizer kadrosuna okuyucuların da dahil edilerek genç kabiliyetlerin teşvik edilmesi, dergide çizilen bazı karikatürlerin kitaplaştırılarak yeniden neşredilmesi Türk mil­liyetçisi okurların mizah üreten bir neşriyat hususunda talepkar ol­duğu göstermektedir. Türk milliyetçilerinin Çaylak dergisi tecrübe­sinin hatırlamasının ve günümüzün basım ve yayın tekniklerini kullanarak yeniden mizahi içerik üretmeye başlamasının Türk mil­liyetçiliğine, Türk siyasal hayatına ve Türk mizahına ciddi katkılar sunacağı değerlendirilmektedir.

KAYNAKÇA

Akpınar, H. (2005). Kurtların Kardeşliği CKMP’den MHP’ye (1965­2005). İstanbul: Birharf Yayınları.

Alay, O. (2019). “Mizah Kavramı ve Mizahın Tarihsel Süreci”. Türk Dili Dergisi. 116 (808): 22-30

BBC. (2018). “Kamboçya’da Kızıl Kmer liderleri ilk kez soykırımdan suçlu bulundu”.https://www.bbc.com/turkce/haberler- dunya-46234432.(21.08.21)

Boz, U. (2014). “Toplumsal Eleştiri Yöntemi Olarak Mizah ve Türk Mizahı: Yeni Medyadan Bahattin Örneği”. Akdeniz Üniversi­tesi İletişim FakültesiDergisi. (21): 143-159

Çavdar, O. (2018). Siyasal İletişim Aracı Olarak Gazetelerde Politik Mi­zah ve Karikatür: 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Örneği. Erzu­rum:Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Çaylak Dergisi Sayıları (Metin içerisinde gösterilmiştir).

Çiftçi, T.             (2010).        “Selçuk Oksal Uçmağa Vardı”

https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=1911 (11.08.2021)

Darendelioğlu, İ. E. (1968). Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri. İstan­bul: Toker Yayınları.

Demirkol, G. (2017). “Çaylak Tevfik’in Çaylaklık Eseri: Asır Mizah Dergisi (1870)”. Erciyes İletişim Dergisi. 5 (2): 20-28

Güder, F. Z. (2012). Siyasal İletişimde Politik Mizah: Örnek Çalışma: Se­mih Balcıoğlu’nun Güle Güle İstanbul Karikatürlerinin İncelen­mesi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

http://www.tdk.gov.tr (11.08.2021)

https://islamansiklopedisi.org.tr/mizah (11.08.2021)

Kapanoğlu, S. (1977). “Abdurrahim Karakoç ile Sohbet”. Çaylak Dergisi (11): 11.

Kılıçer, G. S. (2005). Karagöz (1930-1938) Siyasi, Mizahi Bir Halk Gaze­tesi. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Milliyet. (2011). “Nostaljik Kriz”.https://www.milli- yet.com.tr/gundem/nostaljik-kriz-1440583. (21.08.21).

Öngören, F. (1998). Cumhuriyetin 75. Yılında Türk Mizahı ve Hicvi. İs­tanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Sarı, G. (2017). “Penguen, Gırgır, Mizah Dergilerinin Ömrü ve Ölümü.”https://journo.com.tr/penguen-girgir-mizah-der- gileri. (E.T: 18.08.2021).

Turhanlı, Ö. (2019). Türk Siyasal Hayatındaki Gelişmelerin Politik Mi­zaha Yansıması: ‘Akbaba Dergisi’ Örneği (1922-1977). Afyon: Ko- catepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Türk, T. (2015). Türk Siyasal Hayatında Politik Mizah. İstanbul: Mar­mara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Türkeş, A. (1975). Türkiye’nin Meseleleri. İstanbul: Kutluğ Yayınları.

Uzun, T. (2020). “Türk Siyasal Hayatında Milliyetçi Hareket Par­tisi”. Tevfik Erdem (ed.) Milliyetçilik. İstanbul: Otorite Yayın­ları. 329-351

Veren, E. (2018), “IX. Yüzyıl Öncesi Türk Kültürel Belleğinde Miza­hın İzleri”. Millî Folklor Dergisi. (119): 114-126.

Zengin, E. (2021). Akıncılar Hareketi. İstanbul: İletişim Yayınları.

YAYIMLANDIĞI YER: Avcı, C. O. “TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ MİZAH ÜRETEBİLİR Mİ? ÇAYLAK DERGİSİ ÖRNEĞİ (1976-1978)”. Milliyetçilik Araştırmaları Dergisi 3 (2021 ): 51-84

Yazar
Cem Ozan AVCI

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen