Hoş Geldin Yâ Şehr-i Ramazan

“Müjde mü’minler size, ihsân-ı Rahmân’dır gelen.

Şânına tazim için bu mâh-ı gufrândır gelen.

O’ndadır feyz-i hidâyet, O’ndadır afv-ü kerem.

Kadrini bil mevsimi inzâl-i Kur’ân’dır gelen”[1]

Hoş geldin ey vahyin nâzil olduğu mübârek Kur’ân ayı… 

Hoş geldin ey ‘bir ömre bedel bir gece’ye ev sahibi olan gufrân ayı… 

Hoş geldin ey “rahmet, mağfiret ve cehennemden kurtuluşa vesile olan” [2] sınırsız ihsân ayı…      

Hoş geldin ey günahların hazan mevsimi, sevapların harman ayı…

 Hoş geldin ey gönülleri nûra doyuran, yüreklere “Gül”  kokuları duyuran Ramazan ayı… 

Hoş geldin ey on bir ayın sultanı… 

Hoş geldin ey orucun farz kılındığı, yılın en kutlu zamanı… 

Hoş geldin ey ayların en fazîletli olanı… 

Hoş geldin ey huşû, hayır ve bereket ummanı… 

Hoş geldin ey; canımızı Hakk’ın yoluna koymaya, kalbimizde O’nun aşkını duymaya, her ânımızda İlâhî Mesaj’ın emir ve yasaklarına uymaya vesile olan “Üç Aylar”ın hakânı… 

Hoş geldin ey nefsin belinin kırıldığı, ihtirasların durulduğu, kardeşlik duygularının dirildiği, ibâdetlere en çok sevabın verildiği ay… 

Hoş geldin ey  “Cehennem kapılarının kapandığı, Cennet kapılarının açıldığı, Şeytanların zincire vurulduğu”[3] ay…

Hoş geldin ey semâvî meltemlerle günah ateşini söndüren ay… 

Hoş geldin ey çöle dönmüş sîneleri İlâhî sevdânın diriltici soluğuyla yeşertip yeniden hayata döndüren ay… 

Hoş geldin ey fakirlerin feryâdını dindiren ay…  

Hoş geldin ey âşıkları en fazla sevindiren ay… 

Hoş geldin ey kalplerimizdeki merhamet duygusunu çoğaltıp bizleri hayra özendiren ay… 

Hoş geldin ey mâsivâdan uzak durmanın hâletiyle, rûhumuzu kâmil sıfatlarla bezendiren ay… 

Hoş geldin ey rahmetiyle asûmânı saran ve gönüllere irtifa kazandıran ay…

Hoş geldin ey, kulluk şuurunun şahikalaştığı; semâvî feyzin dolup taştığı; mü’minlerin tezekkür, tefekkür ve tasadduk yoluyla rûhî inkişâfa ulaştığı; şefkat hislerinin bayraklaştığı ay… 

Hoş geldin ey taksîrâtın ve seyyiâtın azaldığı; ibâdetin ve rızkın çoğaldığı ay…  

Hoş geldin ey îman ehlinin; duâ, zikir ve şükür ikliminde en fazla kaldığı ay…  

Hoş geldin ey cömertlik damarlarımızı besleyen, muhabbet duygularımızı merhametin en gümrah çağladığı yamaçlara yaslayan, tavırlarımızı tevâzû ile süsleyen ay…

Hoş geldin ey aç kalıp açların, susuz kalıp susamışların hâlini anlamamızı sağlayan, ihtiyaç içinde olanlara yardımın önemini kavratan, varlık içinde yokluk çektirerek yokluk içindekileri varlığa kavuşturan ve Kur’ân-ı Kerim’de ismi açık olarak zikredilen Allah’ın ziyâfet ve bereket ayı… 

Hoş geldin ey günahlarımıza kefaret, duâlarımıza icâbet, hâlimize necâbet, davranışlarımıza sabır ve selâmet, ruhlarımıza sükûnet bahşeden ay… 

Hoş geldin ey hayatımıza çeki düzen verilmesine, yakınımızda olup da göremediklerimizin fark edilmesine, ihtiyaç içinde olanların sıkıntılarının giderilmesine vesile olan ay… 

Hoş geldin ey Âlemlerin Rabbi’nden selâmlar getiren, bizleri ihlâs ve takvâ ufuklarına götüren, oruçlarını tutup, amellerini düzeltip, sıdk ile tövbe edenlerin günahlarını yakıp bitiren ay…  

Hoş geldin ey “fenâlıklara karşı siper”[4], nefsânî arzulara karşı kalkan, kin ve nefret duygularına karşı zırh olan ay… 

Hoş geldin ey, nefsin isteklerinden bunalan ruhlara oruçla nefes aldıran ay… 

Hoş geldin ey ağzı bağlayıp gönülleri açarak mü’minleri hikmet deryasına daldıran ay… 

Hoş geldin ey her ânımızı Kur’ân ve sünnetle dolduran ay…

Hoş geldin ey “bedenin zekâtı olan oruç”la[5]; organlara istirahat, bünyeye sağlık, sinir sistemine mukâvemet veren ay…

Hoş geldin ey vücudu tâmir edip yenileyen, irâdeyi kuvvetlendiren, bizleri maddî ve mânevî olarak temizleyen, tâzeleyen, dengeleyen, dirilten, zindeleştiren ve nihayet ruhun doyurulması için bedenin aç bırakılmasını simgeleyen sıhhat ayı… 

Hoş geldin ey Seherleri, Kur’ân tilâvetiyle nurlandıran sahurlarınla; hânelerimize tatlı bir heyecan fırtınası ve rahmet sağanağı yaşatan iftarlarınla; gece karanlığını tenvir edip secdeleri çoğaltan terâvihlerinle; fakir fukarânın geçim sıkıntısına dermân, bîçârelerin yaralarına merhem olan ay…

 Hoş geldin ey zekât ve fıtralarınla; zihinleri ve gönülleri coşturan vaazların, mukabelelerin, sohbetlerinle, iftâriyelerin, iftara dâvetlerin, ramazan pidelerin, mahyaların, mânilerin, ilâhîlerin, imsâkiyelerin, iftar topların ve ramazan davullarınla, hâsılı kelâm insanımızı birleştiren, ruhlarımızı bütünleştiren, kardeşlik şuurumuzu kavîleştiren, idrâkimizi artırıp, insafımızı depreştiren, yüreklerimizi güzelleştiren o muhteşem mânevî atmosferinle hoş geldin ey Mübârek Ay…       

Hoş geldin yâ Şehr-i Ramazan; hoşluklar getirdin bize… 

Her zaman olduğu gibi Cennet kokuları ikrâm ettin gönüllerimize…                              

Hoş geldin yâ Şehr-i Ramazan; yağmur olup yüreklerimize yağarak; güneş olup gecelerimize doğarak; biz “dipdiri meyyitlere”[6] yeniden can ver, metafizik bir ürpertiyle rûhumuza “Gül” kokulu bir heyecan ver, şuurla yaşanan bir îman ver, hayatımıza herkesi hayran bırakacak muhteşem bir mizân ver, “akleden kalbimizin”[7] rehberliğinde bizlere istikâmet belirleyen bir irfan ver, maddî ve mânevî dünyamıza yeni bir umrân ver, rahmetinle davranışlarımızı şekillendirip şahsiyetimizi bulmamıza imkân ver… 

Ey Mübârek Ay; ism-i şerifin mûcibince tecelli ederek yak bütün günahlarımızı… Hitâma erdir bir türlü bitmeyen eyvahlarımızı… Nihâyetlendir arkası gelmeyen “keşke”lerimizi, dindir gözü yaşlı âhlarımızı…  Asırlık gecelerden sonra kutlu bir şafağa erdir sabahlarımızı… 

Ey Mübârek Ay; ömrümüz gibi her Ramazan da başlangıcında sanki çok uzun sürecekmiş gibi gelir; ama ömürlerimiz de, Ramazanlar da çok çabuk gelip geçer… Bu sebeple sayılı soluklar tükenmeden an bu an, zaman bu zaman diyerek Ramazan’ı hakkıyla ihyâ etmeliyiz…   Ramazan’da kazandığımız rûhi güzellikleri ve İslâmî özellikleri diğer aylarda da devam ettirmeli ve ömrümüzün her ânını ve her ayını Ramazan sevinciyle doldurmalıyız… Zîrâ bir sonraki Ramazan’a kimlerin ulaşacağını ve bayramı kimlerin göreceğini bilemeyiz… 

Ey Mübârek Ay; biliyoruz ki bizim için aslolan; orucun rûhunu yakalamamız, Ramazan’la yakınlaşmamız ve senin getirdiğin o muazzez iklimi hayatımıza âmir kılmamızdır… 

Ey Mübârek Ay; Kur’ân koordinatlı bir hayat, ‘Gül Cemresi’ düşmüş bir cemiyet ve câmi merkezli bir medeniyet inşâ etmek için, rahmet iklimini; nefsimize, gönlümüze ve aklımıza hükümrân eyle…  

Ey Mübârek Ay!…  Hem fert, hem millet, hem ümmet, hem de bütün bir beşeriyet plânında “hayırlı bir âkıbet” temin etmek ve bize “şahdamarımızdan daha yakın olan”[8] Yüce Rabbimizin rızâsını kazanmak için feyz, fazîlet ve hidâyetini dünyamıza hüküm-fermân eyle… 

Yâ İlâhe’l-Âlemîn!.. Bütün bunları hayata geçirebilmek, Ramazan’ın hakkıyla idrâk ve ihyâ edebilmek, O’nun sonsuz nîmetlerinden müstefit olabilmek için îman dolu bir heyecanla “Vira Bismillah” demeyi bizlere nasip ve müyesser eyle… 

  Yâ Ekreme’l-Ekremîn!.. Semâvî ve  ârızı felâketleri ülkemizden def ü ref eyle… Depremde kaybettiğimiz canlarımızın mekânlarını Cennet, makâmlarını  âlî eyle…  Yaralılarımıza “eş-Şâfî” ism-i şerîfinle tecelli eyle… Yakıınlarını kaybedenlerimize sabr-ı cemîl ihsân eyle… Ramazanlarımızı  “Ramazan”, bayramlarımızı “Bayram” eyle…

Hatm-i kelâm ederken; tuttuğumuz oruçların “bizlere” bayram yaptırması temennîsiyle, Türk milletine ve İslâm Âlemi’ne hayırlı Ramazanlar diliyor ve yazımızı da bir duâ ile noktalıyorum: 

Yâ Şehr-i Ramazan!..  Ya Seni bize getir;  ya bizi Sana götür…  Âmin… Yâ Muîn…                      

 

Dipnotlar: 

[1] Ahmet Remzi Akyürek

[2] Sahih-i Buhari, III, 191.

[3] Buhârî, Savm 5, Bed’ul-halk 11; Müslim, Sıyâm 1,  4

[4] Buhârî, Sıyam, 6, 248

[5] İbn-i Mâce, Sıyam, 44

[6] Mehmet Âkif Ersoy, Safahat, Hakkın Sesleri,  197

[7] Kaf, 50/37

[8] Kaf, 50/16

Yazar
Mehmet GÜNEŞ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen