Son günlerde fazlaca unutkan oldum. Kabul ediyorum önceden de unutkanlığım vardı ama bu kadar çok değildi. Unutkanlık üzerine düşünürken eskiden bir kitapta okuduğum bilgiler aklıma geldi. Kitapta ekşi elma ve ham (olgunlaşmamış) meyve yemenin unutkanlık yaptığı yazıyordu. Okuduğum zaman da unutkanlıkla ne alakası olabilir diye düşünmüştüm. Temel kaynaklarımızda geçiyor mu diye araştırmaya başladım. Ayet, hadis ve âlimlerin açıklamalarındaki “meyve, ağaç, çekirdek” benzetmeleri dikkatimi çekti.
Kur’ân-ı Kerîm’de “bilgiyi ifade eden güzel söz”[1] iyi ağaca, kötü söz[2] de kötü ağaca benzetilmiş[3] âyette geçen “güzel söz” kökü sağlam, göğe doğru dal budak salmış ve her mevsim meyve veren ağaç gibidir benzetmesi yapılmış.[4] Bir hadis-i şerifte de Efendimiz (s.a.v.), “cennet bahçelerine uğradığınız zaman istifade ediniz. Dünyadaki cennet bahçeleri ilim meclisleridir.” buyurmuş.[5] Bahçeden kasıt ilim meclisi ise bahçenin istifade edilecek meyvesini de “bilgiyi ifade eden güzel söz” olarak algılamak yanlış olmaz sanırım.
Başka bir ağaç metaforuna göre, ağacın toprakta dikili olması vücuttur/varlıktır. Ağacın kökleri ise vahiy ve akıldır. Bu kök üzerinde oturan gövdeye de [6] usul/yöntem denilmiştir. Bu gövdenin üzerinde oluşan dalların her biri ayrı bir ilim dalı olarak tanımlanmış. Bu dallardan elde edilen meyveler ise hakikati ve ahlâkı simgeler.[7]
Varlığının idrakinde olan insan da tarif edilen ağaç gibi topraktan beslenir. Toprak tevazudur, varılacak asli vatanımızdır, temiz olduğu için fıtrattır. Tevazu sahibi insan, aslından(vicdan) beslenir ve filizlenir. Döneceği yerin farkında olarak boy verir. Vahiy ile beslenir, akl-ı selimle köklenir. İnsan olmanın usulü ve kemâle ermenin metotlarıyla gövdesini yani kişiliğini sağlam kılar. Doğru bilgi ve faydalı ilim, insanı dallı budaklı görkemli bir ağaç gibi yapar. Böyle bir ağaçtan meydana gelen meyveler ise tatlı, olgunlaşmış ve faydalı olur. Ağacın meyveleri insanın sözüdür. Bu söz hikmettir, nimettir, şifadır. İnsanlığımızı hatırlatır, hafızamızı canlandırır.
İmam Gazâli, aklın kuvvetli olmasını, hafızanın canlı kalmasını sağlamak için sâlihlerle beraber olmak, fazla ve lüzumsuz konuşmamak, âlimlerle vakit geçirmek gerektiğini belirtmiştir.[8] Gazâliye göre muhabbet temiz bir ağaç gibidir, kökü sağlam, dalları göklere doğru yükselmiştir. Muhabbet ağacının meyveleri insanın gönlünde, âzâlarında vesözlerinde kendini gösterir.[9]
Okuduğum bilgilerin ortak noktasında “söz” var. Sahibinin sağlam mı, çürük mü, olgun mu, ham mı olduğunu gösteren “insan meyvesi”.
Mevzuyu biraz daha derinleştirirsek meyvenin özüne ulaşmış olacağız. Meyvenin özü, ağacın aslı olan çekirdeğe varacak bahsimiz. Peki, meyvenin içindeki çekirdek, bütün sözlerin özü ne ola ki?
Âlimlerimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’i meyvenin çekirdeği olarak tarif etmişlerdir. Çekirdeği ekerseniz, fidan verir, ağaç olur; yeni meyve verir, meyve ise en nihayetinde tekrar çekirdeğe döner. Meyvenin evveli de âhiri de çekirdektir. Demek ki muhabbetin hası, ilmin özü, hikmet sözü Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir.[10]
O halde şu güzel sözü zikretmenin yeri ve zamanıdır: “Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl, Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl”
Unutkanlığımız artıyor efendim. Malesef muhabbetlerimiz siyasi, menfi, gayri ahlaki, gıyabi, laubali. Hal böyle olunca kemâle eremiyor özümüz. Ekşi elmalar, ham meyveler gibi sözümüz. Yedikçe ağzımız yanıyor. Midemiz bulanıyor. Hazımsızlığımız artıyor. Neticede unutkanlığımız da artıyor. En çok da insanlığımızı unutuyoruz.
Meğer ham meyve yemek bu malayani muhabbetlere, yalan yanlış haberlere, kışkırtıcı söylemlere, küfürlü hakaretlere maruz kalmak, işitmek ya da okumakmış. Tıpkı ekşi elma yemiş gibi yüzümüzü buruşturan, midemizi ekşiten olgunlaşmamış hakikatten uzak sözlermiş.
İnsan olmanın ve sözün hakikatine eren Gaybî Hz. tıpkı tasvir edilen yüce ağaçlar gibi. Yüzlerce kelime ile anlatmaya çalıştığım mevzuyu bir şiiriyle özetleyivermiş. Gelin, gündemin alevli siyaset konuşmalarından bir an olsun uzaklaşıp Gaybî’nin muhabbet ağacının gölgesine sığınalım, hikmetli sözleri hoş meyveler gibi gönüllerimize şifa olsun, hafızalarımıza tazelik sunsun. kazanan insanlık olsun efendim…
“Bir ağaçdır bu ‘âlem mîvesi olmuş Âdem
Mîvedir maksûd olan sanma ki ola ağaç
Bu Âdem mîvesinin çekirdeği sözüdür
Sözsüz bu ‘âlem âdem bir demde ola târâç
Bu sözlerin me’âli kişi kendin bilmekdir
Kendi kendin bilene hakîkat ola mi’râç
Hak denilen özündür özündeki sözündür
Gaybî özün bilene Rubûbiyyet ola tâç”[11]
[1] Kelime-i Tayyibe
[2] Kelime-i Habîse
[3] İbrahim 14/24.
[4] Hür Mahmut YÜCER, Serhat KÜÇÜK, “Tasavvuf Literatüründe Ağaç Sembolizmi ve Muhyî’nin Temsîl-i-Şecer İsimli Eseri”, Akademik Platform İslami Araştırmalar Dergisi, Mart 2019, C.3, Sayı,1, s. 13-28.
[5] Allah Resûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem ve ashabı bir sohbet meclisinde oturuyorlarken, Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem:
“Cennet bahçelerine uğradığınız zaman istifade ediniz.” buyurdular. Sahabeler:
“Cennet bahçeleri nerelerdir, yâ Rasûlâllah?” diye sordular. Efendimiz( s.a.v.):
“Oralar, ilim/zikir meclisleridir.” buyurarak cevap verdi. Bkz. Tirmizî, Deavât, 82/3510.
[6] Ulûmü’l-menâhic
[7] https://www.ide.org.tr/TR/listmenu/islmilimlerdeusl/detail/islamiilimlerdeusul?id=28686, İslam Medeniyetinde İlim-Âlem Tasavvuru ve İlimler Tasnifi.
[8] İmam Gazâlî, İhyâu’ Ulûmi’ddîn, terc. Ahmet SERDAROĞLU, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1993, C.2, s. 53.
[9] Gazâlî, age., C.4, s.592.
[10] Hür Mahmut YÜCER, Serhat KÜÇÜK, agm., s.19.
[11] Sun’ullâh Gaybî, Dîvân-ı İlâhiyât Seçmeler, Haz. Bilal KEMİKLİ, DİB Yayınları, İstanbul, 2013, s. 49.