Yol Hatıraları -2

Sevdiğimiz insanlarla şöyle bir “Körfez Gezisi” yapalım dedik. Körfez dediğim Gemlik Körfezi idi. Hasan Erdem dostumuz Gemlik Körfezini ve İznik’i gezdirecekti.
Eskişehir’den yola çıktık.
Dün yarının çerağı,
Yol yolcunun durağı,
Bir sevdalı yüreği,
Bin yakmak hakkımız var.
Körfezde dolaşır, biraz körfez şarkıları dinlerdik. Sonra İznik’i dolaşırdık. Hasan Erdem bize tarih anlatır, biz de dinlerdik.
Mudanya’da kahvaltı yaptıktan sonra, Kurşunlu’da Hasan Bey’i bizi beklerken bulduk.
“Gözlerin deniz deniz,
Her damlası senden iz” diyerek Kurşunlu sahillerinden Gemlik’e doğru yola çıktık.
Orhan Veli en kısa şiirini yazmıştı.
“Gemlik’e doğru denizi göreceksin;
Sakın şaşırma.”
Şaşırmadık.
Anayoldan İznik’e döndük.
İznik Gölü’nün kıyısında bir çay bahçesine oturup göğün maviliğini, yerin maviliğine karıştırıp çayımızı içtik.
Türkün çiçeği lâle, içeceği çay idi. Çay de elif’e benzer lâleye benzer ince belli cam bardakla içilmeliydi. Öyle yaptık.
İznik M.Ö. 316 da kurulmuş önemli bir yerleşim yeri. 1071 de yapılan Malazgirt’ten sonra, 1075 de Kutalmışoğlu Süleyman Şah İznik’i başkent yapmış. 22 yıl sonra tekrar el değiştiren İznik’i 1331 yılında Orhan Gazi yeniden Türk İdaresine almış.
Hristiyanlık alemi için de İznik’in önemi büyük. M.S. 325 yılında 218 piskopos burada toplanıp “İznik Yasaları”nı çıkarmış. İncil sayısı da bu toplantıda dörde indirilmiş.
Yolumuzun üzerindeki Kırgız Türbesine uğradık. Selçukluların İznik’i fethi sırasında Kırgız Türkleri şehit düşmüş. Orhan Gazi de 1331 yılında Kırgız Türklerinden şehit olanlar anısına bu türbeyi yaptırmış.
Bayraklı Baba’ya uğradık sonra. Sekizinci yüzyılda Anadolu’ya gelen İslam Ordularının fethi sırasında şehit olmuş Sancaktar Abdullah Dede. Gece gündüz İznik’i seyreden bir tepe üzerindeki türbede dua ettik.
Sonra Manyas’a uğradık, Samet Çıldan’ın Kuşlar Kıraathanesi’ne.
Dağlar bizimdi, bizim dağlarımızdı. Göğe en yakın onlardı. Elele halaya dururlardı. Türkü türkü oynaşırlardı sazımızın tellerinde. Bazen başlarını duman alırdı ama gün önce onların başına değerdi. Bazen bir Ferhat gelirdi eli kazmalı. Bazen bir Reyhani olurdu gönlündeki çiçekle.
O dağlardan baktık körfeze, bir şarkı dinledik;
“Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin,
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde.
Mehtap, iri güller ve senin en güzel aksin,
Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde.”
Ardından bir başkası;
“Sen körfeze geldiğin zaman, yıldızlar söner,
Susar deniz. Susar rüzgâr.. Susar birer birer.”
Yola çıkmadan önce Abdullah Ağabey’i arayıp “körfezde körfez şarkıları dinleyeceğiz” dediğimde o da bir şarkı söylemişti dinlememiz için;
“Baygın suların göğsüne yaslandı da bitap,
Şen Marmara’nın kalbini dinler gibi mehtap,
Bir hatıra canlandı güzel mavi denizde,
Ruhum eriyip aktı ayın çizdiği izde.”
Eskişehir’e dönüşte ay gökte dolunaydı. Gece, örtülmesi gereken ne varsa hepsinin üzerini örtmüştü. Gün batınca geceleyen ay sevdaya yürüyordu. Denizin ardından mehtap bir başka aleme sürüklüyordu bizi. Gece de mehtaba bürünmüştü kendince. Mehtaba dalıp andıklarımız vardı. Ve yıldızlı semalardaki haşmet ne güzel şeydi.
Radyoda da bir şarkı çalınıyordu;
“Bir elif çekti yine sineme cânân bu gece…”
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen