“Sazın Tellerine Deli Gönlümü”

Dilaver Cebeci Ağabey “saz”ı anlatmış;
“Bir sazım olsa, göğsüne ortası kanlı bir yürek resmi yapardım. O kadarcık mı? Sapına da bir çiçek… papatya mı desem, lâle mi, çiğdem mi? Herhalde kocaman bir papatyayı tercih ederdim. Tellerini özene bezene gerer, iyice bir düzen verirdim. “Teller muradını alırdı” Onu dost bilirdim. Bir askerin tüfeğine baktığı gibi bakardım, canım gibi severdim. Sazını ihmal edenlere nasıl kızmayayım. Ah bir saz çalabilsem. “Hele çal bakalım aşık” dediler mi, şöyle üstüne kapanır, gözlerimi yumar, parmaklarımı o kocaman papatyanın sağında solunda, ortasında gezdirerek önce;
“Meşeler göğermiş varsın göğersin,
Söyleyin soysuza durmasın gelsin”
diye başlardım. Tezene ile parmaklarım şahane bir uyum içinde işini görürken, ben göğermiş meşelerle bezenmiş tepelerde dolaşırdım.
Bir sazım olsa, kolunun tam ucuna beş renkli bir püskül asardım: Mavi, yeşil, kırmızı, siyah ve sarı… Niye bu renkleri seçtiğimi, püskülünün neden bir tuğu andırdığını sorarlardı elbet. Nasıl candan , yürekten, şevk ile anlatırdım. Hatta beş rengin sırrını bile söylerdim. Sonra öyle bir eski türküye başlardım ki, dinleyenler önce birbirinin yüzüne bakıp, ağızları açık kalırdı. Sazımın telleri duyulmamış sesler çıkarır, sonra ben duyulmamış türküme devam ederdim:
“O yar gitmiş yetişemem göçüne,
Ahdım olsun altın takam saçına.”
O türküyü hiç söylemedim. Fakat işte bunun gibi bir şey… Ben sazıma yağmur yağdırabilirdim, cenk ettirebilirdim. Hangi âşık bunları yapabilir?
Kerkük türkülerini, hoyratlarını ihmâl edeceğimi mi sanıyorsunuz?
“Kalenin dibinde üç ağaç incir,
Elimde kelepçe boynumda zincir.”
Ah bir sazım olsa, bir saz çalabilsem.”
Bugün de rahmetler dileyerek Yetik Ozan’dan (Dr. Turgut Günay) Nida Tüfekçi’ye yazdığı bir şiiri koyalım.
Bağlama
Her sevgi bir düğüm atmış koluna
Dokundukça inler, yarası vardır.
Irak gönüllerin uçurumuna
Ezgiden bir köprü kurası vardır.
Aslı saçlarını yönüne sermiş,
Altı tel koparıp göğsüne germiş,
Kerem, yarasından bir kabuk vermiş,
Sızlaya sızlaya vurası vardır.
Aşık sofrasında bir ayak olur,
Şenlik bırakanda Sümmânî alır.
Humarı kan ile karışıp kalır
Atadan toruna süresi vardır.
Veysel ile yumup iki gözünü
Görür gerçeklerin gizli yüzünü,
Emrah ile gamda tartar özünü;
Ağır yükü, hafif darası vardır.
Ak kuşlukta abdal öğütlemesi,
Kara günde kardaş ağıtlaması,
Kızıl tanda Avşar yiğitlemesi:
Nefesi, nidası, narası vardır.
Bozok yaylasında çamlarca uzun
Bir tütün kesilir çektiği hüzün
Nice ki, orda bir sürmeli gözün
Gönlüne yansımış karası vardır.
Şeker dağı acı sözden bıkanda
Etekleri misket misket kokanda,
Ardıçtan kovalar inip çıkanda
Her kuyu başında sırası vardır.
Söğüt çarşısında günle erenler
Zile düzlerinde burçak derenler
Ankara’da dama bulgur serenler
Dostudur, hal hatır sorası vardır.
Beşparmak’ta gümüş mavzer kesilir;
Çatal yüreğine barut basılır,
Alt teli bir tetik olup kasılır;
Bengide patlamak töresi vardır.
Yol üstü inerken Kelkit’in bucağı
Bağrına saplanır bir bağ bıçağı,
Eğin dedikleri gurbet ocağı
Iraktan el sallar, göresi vardır.
Çarşambaya yağmur yağar sel alır;
Yamadan dolanır, bayır, bel alır
Çorum’da Dürdane kızdan el alır
Yan yana halaya giresi vardır.
Muş’un yokuşunu çıkmış yorulmuş,
Narman’da bir güzel görmüş vurulmuş,
Ürgüp’te önüne tuzak kurulmuş;
Göğsünde üç kurşun beresi vardır.
Engeller koymuyor; yol sarp, o yaya
Ziganalar sisli, Kop kaya kaya
Bayburt’ta üç günü dönmüş üç aya;
Kaygulanıp tütün sarası vardır.
Fırat hoyrat akmış, o hoyrat akmış,
Urfa gibi göz göz Mardin’e bakmış,
Diyarbakır sıcak, kibritsiz yakmış;
Harput’un çayında çırası vardır.
Şahin yuvasında baykuş tünerken
Antep sınırlardan gazi dönerken
Tokat bir yabancı yüze inerken
On beşliler ile kurası vardır.
Gence’de topraksız lale örneği
Tebriz’de bayraksız kale örneği,
Kerkük’te ceylansız bala örneği
Öksüz tarı, tutsak curası vardır.
Nice ki ölüm var er geç kaderde
Bir içli ağıtla susar son perde
Karacaoğlan’ın yattığı yerde
Sonsuza dek nöbet durası vardır.
Yetik Ozan 
 
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen