Büyük tarihçi Osman Turan tarafından 1938 yılında yayınlanan “Bey Böyrek Hikâyesi (1)” Direktörlüğünü de M. Fuad Köprülü’nün yaptığı Halkevleri tarafından çıkarılan ÜLKÜ Dergisi’nde yayınlanmış.
Bayburt çevresinden geçen “Bey Böyrek Hikâyesi” bizim klasik masal anlatımlarımızla uyuşmaktadır. Bir küçük dergi sayfaları arasında kalan bu hikâyeyi okuyucuya ulaştırmak gibi bir düşünce ile yayımlıyorum.
“Bay Böyrek daha çocukken babası sefere gitmeye anası ve vezir onu zehirlemek istediler. Bay Böyrek mektepten gelince doğru atı Bengi Boz’un yanına gider. Ağlamaktadır. Niye diye sorar Bay Böğrek. “Niçin ağlaysan” dedi.
Bunun üzerine At ta dedi ki:
Vezir uyarlamasa gerek
Sırım Bildirse gerek
Anan kuzuyu zehirledi
Sana Yedürse gerek.
Bay Böyrek yükünü kuzuyu yemez.
Bu kez Bayreğin anası yalandan hastalanır.
Bay Böğrek yine mektepten gelince yine atının yanına gitti. Baktı ki atı kan ağlıyor. Atına sordu; “Bu gün sehen ne oldu”
Yine dedi ki:
Deveye Kâvran (kervan) derler
yolcuya seyran derler
Anan yalandan hestelendi
Ciğerim derman derler.
Bay Böğreğin anası “ancak atın ciğerleri bana dermandır” der.
Bay Böğrek razı buna olmaz. O güne kadar hiç binmediği atına bir kez binmek ister ve at onu alır başka diyarlara taşınır. O diyarın Kral’ı onları yakalayıp zindana atar.
Kral’ın kızı da zindanın üstünde sarayında oturmaktadır.
Bey Böyrek diyor ki:
Zının orta direği
Bölüştük arpaçöreği
Yandı Bey Böyrek yüreği
Hanım destur ver çıkayım
Zindanın kapısı taştır
Yatamıyam yerim yaştır
Zindancı bir kızılbaştır
Hanım destur ver çıkayım
Zindanın kapısı itler
Yakamızı yedi bitler
Zindanda koç yiğitler
Hanım destur ver çıkayım
…
Kral kızı bu türküyü duyunca Bay Böyreği yanına çağırtır. “Seni bırakırsam sonra gelip beni alır mısın” der. Bay Böğrek kabul eder.
Kral kızı Bay Böğreğin atının da kaçtığını söyler.
Kral kızı ona:
Dizini alırsan dili gelir;
İğeri alırsan gönü gelir
Bu mendille süpürücü
Evvelkinden iyi olur
Kral kızı Bay Böğreğin anasının gözleri için de toprak verir “Gözlerine sürersin” der.
…
Zindan kaçan Bay Böğrek atını arar:
Dizim tutmaz çol yokuşa çıkayım
Elim tutmaz kav çakmağım çakayım
Yetiş Bengi Bozum imdat günündedir.
…
Atına kavuşan Bay Böğrek Bengi Boz’a binmiş bir kaleye varmış. Bir bezirgânla karşı yapılandırılmış.
Bezirgâna türkü yıkama:
Gayet üskekteyim menzilim ırak
Coştu coştu gönül kaynıyor yürek
Babam Uğuz illi adım Bey Böyrek
Söyle haberini illerimizden.
…
Bezirgân der ki:
Ananı sorarsan beli bükülmüş
Dikiş tutmaz yaraları dökülmüş
Öyle haberimiz illerinizden.
…
Babamı sorarsan beli bükülmüş
Dikiş tutmaz yaraları sökülmüş
Oğul deye deye gözden geçir dökülmüş
İşte sizin ilden böyle bir haber.
Bey Böyrek’ten uzaklaşır ve bir çobana rast gelir.
Bey Boyrek:
Sen bir çobansın vaden olmaz mı?
Bu dağların mor çiçeği solmaz mı?
Sana bir sual sorsam olmaz mı?
Çoban:
Ben çobanım dağda taşta gezerim
Esan rüzgârlardan hile sezerim
Vefasız Bey Boyrek’ten Haberler
Bey Böğrek atını çevirir kendi memleketine gelir. Zindana girmeden önce nişanlıymış. Bey Böğrek öldü diye O günlerde de nişanlısının vezirin oğluna düğünü oluyormuş
…
Bey Böğrek diyor ki:
Gelir itini itini
çekemez ağır g*tünü
Kelçe vezirin hatunu
Salınan kösnük kimindir.
…
Bey Boyrek:
gelir salını salını
Geyinmiş altın malını
Kadir mevlamım öğdüğü
Kul Mustafanın sevdüğü
Salınan dilber kimindir.
…
Ne bakarsın kinli kinli
Aşığın öldürmüş kanlı
Hercaisin iki dinli
Salınan dilber kimindir.
…
Evlerinin önü daracık
Köylerinin adı Saracık
Itlerinin adı Karacık
Mustafa Beyin sevdiği
Gir oyna gız sen oyna
Kelçe vezirin hatunu
Gelir ititni itini
Bir araba çekmez g*tünü
Gel oyna kız sen oyna
Saraydan iç naz ile
Kırk ince belli kız ile
Eli sadefli saz ile
Gir oyna sevgili sen oyna
Saray bahçesinin düzü
bilirmisin vadımızı
Sevdiğim Ak Kavak kızı
Gir oyna sevgili sen oyna
Bahçenin duvarının yayını
Sanarsın cennete düştüm
Nazlı yar ile tenha görüştüm
Bir gül aldığım hizmetinin yanından
Ala bulut gibi göke çıkarsın
Sulu yağmur gibi yere dökersin
Nerde bir güzel görsen boyun bükersin
Gir oyna sevgili sen oyna
Bey Böğrek nihayet nişanlısını alır, bin kadar askerle Bayburt kalesine gelir. Kral’a “kırk adamımı ve kırk atımı isterim” der. Bey Böyrek hem kaleyi hem de kralın kızını almış. Muradına ermiş.
…
Bey Böğrek’den açıklamar:
Gelişin nereden bezirgân başı
Alıp sattığınız türlü kumaşı
Bezirgân:
Gelişim sorarsan Uğuz ilinden
Alıp sattığım dünya malından
Bazirgânlar durmaz giderler yolundan
Söyle beyim söyle çok alan davet
Gayet yüksektesin gaflet dağısın
Mevlam nasip etse kanım akıtsam
Sana kimler derler kimin oğlusun
Söyle beyimsöyle çok alan davet
Bey Boyrek:
Gayet yüksekteyim menzilim ırak
Bir dalga vurdurdu coştu yürek
Babam Uğuz il padişahı Bey adım Böyrek
Bezirgân:
Babanı sorarsan beli büküldü
Dizi tutmaz yareleri söküldü
Baltacı kel vezir tahta yerleşimi
Bunu da böyle gördüm Bey Böyrek
Bey Boyrek:
Deme beyler deme dolduk sözünden
Yaş kuru kan damladı gözümden
Akkavak tüketiminden Beneyi Bozundan
Anadan da bir haber söyle Bezirgân
Bezirgân:
Kırk günde kavli karar kaldılar
Nişanlını da kel vezirin oğluna verdiler”
…
Kenan EROĞLU
—————————-
(1) Osman Turan, “Bey Böğrek Hikâyesi”, “ÜLKÜ” Halkevleri Dergisi, Ankara Ulus Basımevi, İkincikanun 1938, Cilt X, sayı 59, s:403-413