Turnalarımız vardı bizim gönül dünyamızdan havalanan.
Vardar Ovası’nda nefeslenirdik.
Estergon’da su başı duraktı.
Mayadağ’dan kalkan kazlarımız vardı.
Çanakkale’de, Allahüekber’de, Sakarya’da, İdlip’te vatana kınalanmış kuzularımız vardı.
Tuna bize doğru akardı hep. Tuna kurursa biz kururduk.
Kolbaşının atı şahlanır dururdu.
Zeybeklerimiz göğe diz vururdu kartal bakışlarıyla.
Atabarı oynardık heybet heybet.
Ömerlerimiz yanık, Osmanlarımız gençti.
Dadaşlarımız Erzurum Tabyalarından seslenirdi.
“Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana” derdik Şenlik’çe.
Yüreğimiz, ciğerimiz Yemen kokardı.
Analarımız mavi yazma bağlarlardı içlerine ağlayıp.
Şehitlerimiz vatan burcunda dalgalanır bayrak bayrak.
zira;
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kan, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandı.”
…
9 Eylül’de İzmir’e ilk giren Yüzbaşı Şerafettin Bey komutasındaki askerler.
Şerafettin Bey’in adı bir caddeye veriliyor sonra.
Aradan zaman geçince unutuluyor. Şerafettin Bey Caddesinin ismi değiştiriliyor, Ali Kocatepe Caddesi oluyor.
Daha sonra belediye başkanına bu değiştirmeyi hatırlatıyorlar, cevabı “bilmiyordum” oluyor. Sonra yeniden eski haline getiriyorlar.
Amnezi, unutma hastalığıymış efendim, bir nevi hafıza kaybı.
Türk Milleti gönül coğrafyasındakileri unutmamalı.
Buralardan bir sonbahar geçiyor şimdi ama “Ne de olsa kışın sonu bahardır.” diyor bir türkümüzde…