Elektrikli Araç Devrimi Konusunda Ne Durumdayız?

Bir elektrikli araç devrimi yaşıyoruz. Elektrik motorlarında hareketli parça sayısı daha az, dolayısıyla motor içten yanmalı motorlara göre daha az yıpranıyor, daha az ârızalanıyor ve tâmiri nispeten daha kolay. Üstelik, elektriklj araçlarda ayrıca bir diferansiyele gerek yok. Hatta düşük hızlı araçlarda, şanzuman bile olmayabilir. Batarya ve şarj konusundaki sorunlar giderilebilirse, içten yanmalı motorlarla çalışan araçların elektrikli araçlarla rekabet etmesi çok zor.

Elektrikli araçlar konusunda en büyük sorun, elektrik kaynağının ne olacağı. Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrik miktarı her yıl artıyor, yenilenebilir elektrik sistemlerinin verimliliği her yıl katlanarak artıyor. Ancak, her yıl yaklaşık 70 milyon araç üretiliyor. Ve, dünya yollarında yaklaşık 1,5 milyar araç faal durumunda. Bunların hepsinin de elektrikle hareket etmesi durumunda, mevcut haliyle yenilenebilir kaynakların elektrik tüketimini karşılaması -en azından şimdilik- mümkün görünmüyor. Kaldı ki, uzmanlar, bütün araçların elektrikli olması ve bütün sürücülerin araçlarını aynı anda şehir şebekesinden şarj etmek istemeleri durumunda, sistemin çökeceğini belirtiyorlar.

Gelecekte, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretim sistemleri, elektrik depolama sistemleri, verimli batarya üretimi, özellikle araçlarda hidrojen kaynaklı elektrik üretimi sağlayan yakıt hücreleri üretimi, bunların bakım ve onarımı konuları, öne çıkan meslekler arasında olacak gibi görünüyor.

Gelecekte kesinlikle daha fazla elektrik enerjisine ihtiyaç duyulacağı öngörülüyor ve bu sebeple, yenilenebilir kaynakların yanısıra, alternatif kaynaklar üzerinde duruluyor.

Yeşil hidrojen konusu, en çok üzerinde durulan hususlardan birisi. Mesela, bir barajda, yaz-kış, gece-gündüz elektrik üretilebiliyor. Ancak, elektrik tüketimi aynı istikrara sâhip değil, bâzen artıyor, bâzen azalıyor.

Aynı durum, yenilenebilir kaynaklar için de geçerli. Üretim-tüketim dengesi, her zaman kurulamıyor.

İşte, yeşil hidrojen uygulamasıyla, bu duruma çözüm üretilmeye çalışılıyor.

Meselâ, niteliği ne olursa olsun (güneş, rüzgâr, hidrolik vb.), elektrik santrali üretim-tüketim dengesine bakılmaksızın mütemâdiyen üretim yapacak, tüketimin az olduğu zamanlarda elektrik yerine hidrojen üretecek, üretimin tüketimi karşılamakta yetersiz kaldığı zamanlarda, depolanan hidrojenden elektrik üreterek, aradaki açık telâfi edilecek.

Kezâ, hidrojen, çeşitli kanallarla (Msl. tankerler, boru hatları vb.) tüketim bölgelerine ulaştırılacak, araçlar -tıpkı akaryakıt ikmâli yapar gibi- istasyonlarda hidrojen ikmâli yapacaklar, hidrojenden elektrik üreten yakıt hücresi sâyesinde, elektrikle hareket edecekler. Elektrikli araçlarda, şarj süresi sorun oluştururken, hidrojen ikmâli yalnızca birkaç dakikada yapılabilecek.

Yeşil hidrojen konusu, -Türkiye gibi- yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretme potansiyeli yüksek olan ülkeler için büyük önem arzediyor.

Keza, günümüzde hidrokarbonlardan büyük gelir elde eden petrol/doğalgaz zengini ülkeler de, gelecekte içten yanmalı motor kullanımının azalacağı ve belki de kullanımının yasaklanabileceği ihtimâline karşı, petrol ve doğalgazdan hidrojen üretmek için çalışmalara başlamış durumdalar. Hidrojen üretimi kimyasal işlem sonucu gerçekleştiğinden, fosil yakıtlardan kaynaklanan hava kirliliği ve küresel ısınma gibi sorunlar sözkonusu olmayacak. Dolayısıyla, fosil yakıtlar, önemini korumaya devâm edecek. Burada tek sorun, yakıt hücrelerinin üretim ve işletim giderlerinin, henüz fosil yakıtlara göre yüksek olması. Hidrojenin –özellikle küçük araçlarda- nasıl depolanacağı konusu da hâlâ sorun olmaya devâm ediyor.

Söz, fosil yakıt zengini ülkelerden açılmışken, şu hususu da belirtmeden geçmeyelim; özellikle petrol/doğalgaz zengini Arap ülkelerinde, ülke topraklarının büyük bölümü çöllerden oluşuyor. Ve, şimdi, çöl alanlarında yeni madenlerin bulunması yanında, güneş ve rüzgârdan hidrojen üretilmesi de gündemde. Meselâ, Suudi Arabistan, 2030’lu yıllardan itibaren yeşil hidrojen ihracatçısı olmayı plânlıyor. 

Bu konuda ülkemizde de önemli çalışmalar var. Ülkemizde akaryakıt üretiminin tamâmına yakınını gerçekleştiren TÜPRAŞ, 2030 yılından itibâren yeşil hidrojen üretim merkezi hâline gelmeyi planlıyor. Bu konudaki çalışmalara başlamış durumda.

Elektrikli araç ve yeşil hidrojen konusu ülkemizi çok yakından ilgilendiriyor.

Ülkemizde bol miktarda bulunan toryumun, nükleer elektrik santrallerinde kullanılabileceği belirtiliyor. Bu konuda henüz açık kaynaklarda yayımlanmış akademik çalışmalar bulunmamakla birlikte, Isparta’daki uçak kazasında hayâtını kaybeden Prof.Dr. Engin Arık, vefâtından önce kendisiyle yapılan bir söyleşide, “Türkiye’nin elektrik ihtiyâcının tamâmını toryumdan karşılayabileceğini” belirtmişti.

Türkiye için önemli bir diğer elektrik/hidrojen kaynağı da bor mâdeni. Hâlen dünyâ rezervinin yaklaşık % 70’i Türkiye’de bulunuyor. Bor, basit bâzı değişikliklerle içten yanmalı motorlarda yakıt olarak kullanılabildiği gibi, hidrojen üretimi de yapılabiliyor. Yakıt hücreleri yoluyla, hidrojenden elektrik üretmek mümkün olduğundan, sistemin ekonomik olarak kullanımı sağlandığında, Türkiye’nin “enerji ithál eden ülke” konumundan çıkarak, “enerji ihraç eden ülke” konumuna gelmesi mümkün olacak.

Görüldüğü üzere, hidrojen konusu ülkemiz için de, dünyâ için de son derece önemli. Şimdilik, bu konuda en önemli sorunlar, hidrojenin taşınması ve depolanmasıyla ilgili güçlükler ile yakıt hücrelerinin üretim ve işletim mâliyetlerinin rekâbet edebilir seviyelere getirilmesi konularıdır. Dolayısıyla, ülkemizin, bu konularla ilgili araştırmalara, ayrıca elektrik depolama, yenilenebilir kaynaklardan daha verimli yöntemlerle elektrik üretimi, daha ucuz ve verimli batarya üretimi gibi konulara ağırlık vermesi, üniversitelerimizin -sanayicilerimizle işbirliği yaparak- bu konulardaki araştırmaları artırmaları, büyük önem taşıyor. 

Ülke olarak önemli sorunlarımızdan birisi, enerji ithalâtı için yapılan harcamaların çok yüksek olmasıdır. Türk Ekonomisinde kırılganlığa yol açan unsurların başında gelen cârî açığın en önemli sebeplerinden birisi de, yıllardan buyana enerji ithalâtımızdır. Yukarıda bahsedilen hususlarda kaydadeğer gelişmeler sağlandığı takdirde, istihdam artışı, enerji ithalâtının ve dolayısıyla da cârî açığın azalması, yüksek ihracat geliri elde edilmesi (yakıt hücresi, hidrojen vb.) gibi çok önemli yararlar sağlanabilecektir. Üstelik, bu müspet sonuçlara bağlı olarak, enerjide dışa bağımlılığımızın ve dışarıdan borçlanma ihtiyacımızın da önemli ölçüde azalması sağlanmış olacaktır. Bu hususlar, Türk Ekonomisinde kırılganlığa yol açan en önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Keza, çevre kirliliğinin azalması, ülkemizin karbon azaltımı konularındaki taahhütlerinin çok daha kısa sürede yerine getirebilmesi de mümkûn olabilecektir. Bütün bu olumlu gelişmelerin sonucunda halkımızın refah seviyesinin artmasına katkıda bulunması ise, bir diğer önemli kazancımız olacaktır.

Yazar
Mustafa TEZEL

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü'nden mezun olan Mustafa TEZEL, yüksek lisansını Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Bölümünde yapmıştır. Çalışma hayatına bir kamu bankasında müfettiş yard... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen