Anının onlarca tanımı yapılmıştır. Ben Cemil Meriç’in tanımlamasını beğenirim: “Hatırat smokinli fotoğraf çektirmektir.” Cemil Meriç’in bu tanımı çok yerindedir. Çünkü anıların en önemli özelliği subjektif olmaları, yazanın o döneme ilişkin değerlendirmesini bakış açısını yansıtmasıdır. Ve insanlar genelde “ayranım ekşi” demez. Ama anılar smokinli de olsa bir fotoğraftır. Kurmaca edebi türlere nazaran daha gerçektir.
Anı kitaplarını okumayı severim. Çoğu zaman düşünürüm; tarihe merakım mı beni “anı” okumaya yöneltti? Anı okumayı sevmem mi tarihe ilgi duymama neden oldu? Net cevap veremem…
Ama şurası bir gerçek ki ilk okuduğum anı kitapları tarihi şahsiyetlerin anıları. Tabii en başta: Nutuk. Her ne kadar “Nutuk” adı nedeniyle edebi türler içinde “söylev” olarak tanımlansa da bana göre anıdır. Sonra; Kazım Karabekir’in İstiklal Harbimiz, Celal Bayar’ın Ben de Yazdım, Talat Paşanın Anıları, Zeki Velidi Togan-Hatıralar, İbrahim Temo- İttihat Terakki Anılarım, Abdülhalik Renda Hatırat, Arminius Vambery- Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi, Samet Ağaoğlu-Babam ve Arkadaşları, Ali Fethi Okyar-Serbest Fıkra Anıları, Rauf Orbay- Siyasi Hatıralar, Ali Fuat Cebesoy- Sınıf Arkadaşım Atatürk ve Milli Mücadele Hatıraları, Hasan Rıza Soyak- Atatürk’ten Hatıralar, Rauf Denktaş’ın Hatıraları…
Daha sonra tarihi şahsiyet olmayan kişilerin anılarının da tarihe ışık tutacağını kavrayış. Okunan ilginç anılar: Anne Frank’ın Hatıra Defteri, Bir Ceza Avukatının anıları- Faruk Erem; Dağı Delen Irmak-Kemal Karpat, Bir Tayyarecinin Anıları- Vecihi Hürkuş, Ernst Hirsch- Anılarım, Tabutluktan Gurbete-Reha Oğuz Türkkan, Yılların İzi-Mahir İz, Bir Arkeoloğun Anıları- Ekrem Akurgal, Bir Dinozorun Anıları-Mina Urgan, Anılar Sorunlar Sorumlular-Orhan Erkanlı, Babam ve Ben- Aydın Menderes; Dündar Seyhan-Gölgedeki Adam…
Ve edebi niteliği öne çıkan, okurken iyi bir roman veya hikâyeden aldığınız hazzı hissedebildiğiniz, edebi zevki gelişmiş yazarlar tarafından kaleme alınmış anılar okumalarımda öne çıkmaya başladı: Saray ve Ötesi-Halit Ziya Uşaklıgil, Edebi Hatıralar-Mehmet Rauf, Zeytindağı-Falih Rıfkı Atay, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları- Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Mor Salkımlı Ev-Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı-Halide Edip Adıvar, Minelbab Ilelmihrab- Refik Halit Karay, Babam ve Arkadaşları- Samet Ağaoğlu, Benim Küçük Dostlarım-Halide Nusret Zorlutuna, Jurnal-Cemil Meriç, Günlük-Oğuz Atay, Ömrümün İlk 65 Yılı-Yağmur Atsız, Kavga Günleri-Yağmur Tunalı…
2015 yılında Telekomcular Derneği olarak açtığımız anı yarışmasına katılan eserler ile PTT ve Türk Telekom’da çalışan bazı arkadaşlardan talep ettiğimiz anılardan yaptığımız bir anı seçkisi olan “Artık Telgrafın Tellerine Kuşlar Konmuyor” isimli kitabın editörlüğünü yapmam da anılar ile daha fazla içli dışlı olmama yol açtı.
2019 yılında Edirne Teftişi sırasındaki Edirne gözlemlerimi uzunca bir gezi yazısı olarak yayımladım. Bu yazımı gören Akıl-Fikir Yayınevi yöneticileri Ziya Şakir’in 1929 yılında Vakit Gazetesinde “Meçhul Asker” başlığı ile tefrika edilen “Edirne Müdafaası Hatıratı”nı yayına hazırlamamı talep ettiler. Bunun üzerine bu anıları “Ziya Şakir’in Edirne Savunması Anıları” ismiyle sadeleştirip, dip notlarla zenginleştirerek yayına hazırladım…
Bazı müfettiş meslektaşlarım denetim anılarımı kaleme almam konusunda beni sürekli yüreklendiriyorlardı. İki editörlük denememden de güç alarak müfettiş olarak çalıştığım döneme ait anılarımı kaleme almaya karar verdim. Yazmaya başlamadan bir kısmı daha önce kütüphanemde bulunan bir kısmını da yazmaya karar verdikten sonra temin ettiğim, başka müfettişlerce yazılmış anıları okuyarak işe başladım. Zira kitabın daha önce meslektaşlarımın yazdığı kitaplardan farklı olmasını istiyordum. Ne kadar da çok müfettiş anısı varmış. Çoğu birbirinden farklı, düşündüren ve akıcı… Meslektaşlarımın emeğine saygı adına o kitapları bilginize sunmak isterim;
Anadolu Notları 1-2 Reşat Nuri Güntekin İnkılap Yayınları 2017
Açma- Teftiş Anıları, Fatih Türkoğlu, Dinamik Akademi 2015
Bir Müfettişin Hatıraları, Haydar Altın, Berikan Yayınları 2014
Cumhuriyet İle Büyümek, Selahattin Balta, Sınırsız Kitap Yayın, 2019
Çamurdan Bir Hikâye Müfettiş ve Ötekilerin Öyküleri, Nuri Demir, Postiga,2011
Denetim Uğruna Bir Ömür, Necdet Atalay, A4 Ofset
Dikkat Denetim Var, Sadettin Doğanyiğit, Hayat Yayınları, 2013
Hadiye’ye Mektuplar Reşat Nuri Güntekin İnkılap Yayınları 2012 (Reşat Nuri’nin Turneden eşine mektupları)
Mavi Bakışların Mazisi, İbrahim Noyan, 2011
Sen Neymişsin Be Hayat – Nevzat Koç (Cilt I ve II ) Kuzey Işığı Yayınları 2018-2019
Sümbül dağının Karları, Cahit Kayra, Tarihçi Kitabevi 2014
Tanıdığım Müfettişler ve İz Bırakan Olaylar, İlbeyi Laçin, Tekışık Yayınları, 2001
Teftiş Anıları, Gürdoğan Yurtsever, Beta, 2010
Teftiş Müfettiş Banka, Mustafa Turan, Etki Yayınları, 2011
Teftiş Öyküleri, Hasan Eskil, Güniz Yayıncılık, 2004
Teftişten Teftişe Anadolu, Ali Hasırcıoğlu, E Yayınları, 2008
Tuhaf Bir Denetçinin Anıları, Şeref Efe, Astana Yayınları, 2020
Selahattin Balta ve İbrahim Noyan PTT Teftiş Kurulundan üstatlarım. Sağlık Bakanlığı Başmüfettişi Nevzat Koç ile DENETDE de beraber görev yaptık. Dolayısıyla onların anılarında kendimden de bir şeyler buldum. Cahit Kayra’nın Sümbül Dağının Karları; çok kısa bir dönemi anlatmasına rağmen akıcı üslubu nedeniyle etkileyiciydi. Hasan Eskil’in “Teftiş Öyküleri” ve Nuri Demir’in “Çamurdan Bir Hikâye”si anılardan hareketle yazılmış kurmaca eserler. Diğerleri de güzel anılar içeriyor.
Bu kitapları bitirdikten sonra anılarımı kaleme almaya başladım. “Teftiş Yalnızlığı” adını verdiğim anılarımın 1982-1999 yıllarını kapsayan birinci cildini bitirip yayınevine gönderdikten birkaç gün sonra çok değer verdiğim bir Telekomcu arkadaşımın Yunus Türkölmez’in “Yaşamımdan Süzülen” isimli kitabı elime ulaştı.
Dünyaya bakışımızı etkileyen ideolojik altyapım Yunus Beyden çok farklı olsa da; ülke sevgisi, insanı anlama, doğaya bakış, PTT ve Türk Telekom’a duyduğumuz derin aşk, yolsuzluğa karşı duruş gibi pek çok konuda dünyaya aynı pencereden baktığımız Yunus Türkölmez’in kitabını ilgiyle okudum.
“Yaşamımdan Süzülen” benim kitaplarımın çoğunu da yayımlayan Akıl Fikir Yayınlarınca yayımlanmış… 376 sayfadan oluşan kitap, dipnotlar, gazete kupürleri ve bazı evrakın fotoğraflarıyla da zenginleştirilmiş. Kitabın sonuna dört sayfalık bir “Kaynakça” da eklenmiş.
Carlyle “Bir kitap yürekten gelmişse, ancak o zaman başka yüreklere ulaşabilir.” diyor. Yunus Türkölmez de çocukluğundan memuriyetinin sonuna kadarki süreçte başından geçenleri yürekten gelen bir üslupla anlattığı için okurun kolay sarıp sarmalıyor. Çocukluk anıları az. Üniversite yılları, askerlik anıları daha fazla… En uzun bölüm de PTT ve Türk Telekom’da geçen yıllara ayrılmış. Çalışma hayatı içinde de en fazla sendikal mücadeleyle geçen yılları yer almış.
Türkiye’de sendikacılık zordur. Memur sendikacılığı işçi sendikacılığından daha da zordur. Hele muhalif bir sendikacı iseniz. Mobbing, il içi tayin, il dışı sürgün, gözaltı hatta tutuklama… Yunus Türkölmez de bunların çoğunu yaşamış. Bunları yaşayan insan kızar, köpürür. Anlatırken de saygı sınırlarını zorlar. Ama Sayın Türkölmez olayları anlatırken üslubunu hiç bozmamış.
Yunus Türkölmez “Yaşamımdan Süzülen”in son yirmi beş sayfasını ailesine, ailesine ilişkin anılarına ayırmış… Önce Babası, sonra annesi, daha sonra çekirdek ailesi, son olarak da dedesi.
Yunus Türkdönmez kitabını şu cümlelerle tanıtıyor;
“İlkokul aydınlığı bile görmemiş bir anne babanın beş çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya gelmişim. Askerde iken yakalandığı menenjit hastalığı nedeniyle babamın iki gözü görmüyordu. Dolayısıyla bizleri dünya gözüyle hiç görmedi.
Yaklaşık bir buçuk kilometre mesafedeki ilkokulumuza, okulun sobasının yakacak ihtiyacını karşılamak için her sabah koltuğumuzun altında iki adet meşe odunuyla giderdik. Ailenin imkânları veya hayata bakışları nedeniyle olacak ki, ilkokuldan sonra eğitimine devam etme şansını ilk yakalayan ben olmuştum. Hatta mahallemizde ortaokula ve liseye ilk giden de bendim. Yine köyümüzden üniversiteye ilk gidenin ben olduğumu biliyorum. Ben de bu şansımı iyi kullanmaya çalıştım hep.
Bütün hayatım çok çalışarak, mücadele ederek geçti. Ekmeğimden de, mücadelemden de bir an olsun vazgeçmedim. 61 yıllık hayatımdan süzülenleri, yaşadığım sosyal, siyasal ve sendikal mücadele deneyimlerimi sizlerle paylaşırken bir şeyi bilmenizi isterim: Bir gün olsun yaşadıklarımdan pişmanlık duymadım, iyi ki böyle yaşadım.”
Yunus Türkölmez İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu. Bu özelliği kitabın okunurluğunu kolaylaştırıyor. Yazım hatası yok. Üslup net ve akıcı… Hele ünlü romancımız Safiye Erol’a ayırdığı beş sayfa var ki: Bayıldım… Şu cümlelerini alıntılamadan geçemeyeceğim:
“Biri iyi diğeri kötü, biri ileri diğeri geri ayırımı yapmadan Batı-Doğu sentezini en iyi şekilde yapan aydınlarımızdan biri olarak Safiye Erol benim için Türk Edebiyatının hakkı yenmiş yazarlarının başında gelir. Edebiyat eleştirmenleri onu yok sayarak büyük haksızlık etmişlerdir diye düşünüyorum. Bulabilirseniz Kadıköyü’nün Romanı, Dineyri Papazı, Ülker Fırtınası ya da Ciğerdelen’i, daha doğrusu hangisini bulursanız o kitabını okuyun.”
PTT ve Türk Telekom Çalışanları başta olmak üzere; sendikal yaşama ilgi duyan kitapseverlere “Yaşamımdan Süzülen”i tavsiye ederim.
Fazlı KÖKSAL