Türk Milletinin has evlâtlarından, Şanlı Medîne Müdâfii, akıncı beylerimizden Bâlî Bey’in ahfâdı, kâmil bir mü’min, tepeden tırnağa Türk, örnek bir kahraman, mümtaz bir şahsiyet, vazife şuuru çok yüksek bir vatanperver ve “Çöl Kaplanı” sıfatıyla mâruf Ömer Fahreddin TÜRKKAN Paşa, 22 Kasım 1948 günü dünya zahmetinden Hakk’ın rahmetine hicret etmişti…
Bugün Fahreddin Paşa’nın Âlem-i Cemâl’e vuslatının 75. sene-i devriyesidir.
Ömer Fahreddin Türkkan Paşa;
2 yıl 7 ay Medîne-i Münevvere’yi İngilizlerle işbirliği yapan Şerif Hüseyin ve dört oğlunun emrindeki bedevîlere karşı akıllara durgunluk veren bir kahramanlıkla savunmuş, her türlü imkânsızlığa rağmen yüreğindeki Muhabbetullâh aşkıyla En büyük imkân îmandır demiş ve destanları kıskandıracak bir mucâdele ortaya koymuştur.
28 Mayıs 1916 tarihinde 4. Ordu Kumandanı Cemâl Paşa tarafından Fahreddin Paşa; Hicaz’daki İngiliz tezgâhları bozmak ve Medîne-i Münevvere’yi savunmak vazifesiyle “Hicaz Kuvve-i Seferiyesi Kumandanı” olarak görevlendirilmiştir.
31 Mayıs 1916 günü Medîne’ye gelen gerekli plânları ve tahkimatları yapan Fahreddin Paşa, 30 Ekim 1918’de imzâlanan Mondros Ateşkes Antlaşması’na kadar her türlü imkânsızlık, ihânet, açlık ve salgın hastalıklara rağmen Medîne-i Münevvere’yi en ufak bir yılgınlık göstermeden çok büyük bir kahramanlıkla savunmuştur.
Mescid-i Nebevî’de Allah Resülü(s.a.v)’nün minberinden yaptığı o meşhur konuşmayla askerlerimizi ve Medîne ahâlisini mücâdele şuuruyla aşka getirmiş ve bu konuşmasında Türk askerine Mehmetçik sıfatını ilk kez Fahreddin Paşa kullanmıştır.
İngilizlerin ve işbirlikçisi Şerif Hüseyin’in saldırılarına rağmen Fahreddin Paşa ve Mehmetçikler; 2 yıl 7 ay süren ve destanları kıskandıran çok şanlı bir müdâfâ ortaya koymuştur…
Osmanlı Devleti’ni tarih sahnesinden silen ve 30 Ekim 1918 günü İtilâf Devletleriyle imzâlanan Mondros Mutârekesi’nin 16. Maddesi; “Hicaz’da, Yemende, Suriye ve Irak ‘ta bulunan Osmanlı kit’aları en yakın İtilâf Kumandanlıklarına teslim olacaktır.” hükmünü taşımaktadır.
İstanbul’dan Medîne-i Münevvere’ye gelen tel emrinde de bu anlaşmanın yerine getirilmesi istenmekte ve Fahreddin Paşaya “Çâre kalmamıştır, teslim olacaksınız” emri verilmektedir.
Fahreddin Paşa; Halife’nin baskı altında olduğu için bu emri yayınladığını” söyler ve İstanbul’dan çeşitli aralıklarla gelen fermanların, heyetlerin ve nâzırların isteklerini her defâsında kesin bir dille reddeder… Osmanlı Devletinin resmen yıkıldığı 30 Ekim 1918 tarihinden 13 Ocak 1919 gününe kadar 72 gün Medîne’i Münevvere’yi İngilizlere ve işbirlikçilerine teslim etmez…
Ömer Fahreddin Türkkan Paşa ve askerleri; Allah (c.c.) ve Resûlullah (s.a.v.) aşkıyla, Türk milletinde en özel hâliyle görülen Muhammedî muhabbetin müstesnâ bir tezahürünu ortaya koymuşlar ve açlıklarını Hicaz Kuvve-i Seferiye Karagâhı’nın tabildotuna resmen girmiş olan çekirge yemeği yiyerek gidermeye çalışmışlar ve Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm’ın Kabr-i Şeriflerini, Mescidi’ni ve Medîne-i Münevvere’yi bütün dünyayı hayrette bırakacak bir kahramanlıkla 72 gün daha savunmuşlardır.
Ve “Bedrin Arslanları” gibi kükreyen Çöl Kaplanı Fahreddin Paşa ve Plevne Destânını Medîne’de yeniden yazan Mehmetçikler; “Kahramanlık vazifenin bitip, ölümün göze alınarak mücâdeleye devam edildiği yerde başlar.” sözünün anlamını hayatları ve mücâdeleriyle en güzel bir biçimde tefsir etmişlerdir…
Fahreddin Paşa ve Mehmetçikleri 13 Ocak 1919 günü Medîne-i Münevvere’den çok büyük bir üzüntü içinde ve boynu bükük olarak ayrılırken; Kubbe-i Hadrâ’ya yaşlı gözlerle bakmış, her Müslüman Türk’ü hüzün yağmurlarıyla ıslatan bir hâlet içinde Mülâzım İdris Sabih Beyin “Dünya ve Âhiret Efendimiz’sin” şiirini hep birlikte ve hıçkıra hıçkıra söylemişlerdir.
Bu şiir Medîne-i Münevvere’ye savunan kahraman askerlerimizin îmanının kavîliğini, Mehmetçiklerimizin ihlâsını ve Türk Milletinin ” Gül” aşkını dile getirmek ve askerlerimize şevk, kuvvet ve heyecan vermek için Mülazım İdris Sabih Bey tarafından yazılmış ve o zor günlerin yürek yakan şartları içinde Allah Resûlü(s.a.v.)’ne hitâben kaleme alınmıştır:
“Bir Ulü’l-emr idin, emrine girdik;
Ezelden bey’atli hâkanımızsın.
“Az idik sâyende murâda erdik,
Dünya ve âhiret sultanımızsın.
Unuttuk İlhan’ı Kara Oğuz’u;
İşledik Seni göz bebeğimize.
Bağışla Ey Şefi’ kusurumuzu,
Bin küsür senelik emeğimize.
Suçumuz çoksa da sun’umuz yoktur,
Şımardık müjde-i sahâbetinle.
Gönlümüz ganîdir, gözümüz toktur,
Doyarız bir lokma şefâatinle.
Nedense kimseler dinlemez eyvah!
O kadar saf olan dileğimizi.
Bir ümmî isen de ya Resûlallah,
Ancak sen okursun yüreğimizi.
Suları tükendi gülâbdanların,
Dinmedi gözümüz yaşı, merhamet.
Külleri soğudu buhurdanların,
Aşkınla bağrını yakmada millet.
Gelmemiş Türkçe’de; Lebid, Hassan’ın,
Yok bizde ne Bürde ne Muallâka.
Yoluna baş veren Âl-i Osman’ın,
Lâl ile yazdığı tarihten başka.
Ne kanlar akıttık hep senin için,
O Ulu Kitab’ın hakkıçün aziz.
Gücümüz erişsin ve erişmesin,
Uğrunda her zaman dövüşeceğiz.
Yapamaz Ertuğrul evlâdı Sensiz,
Can verir cânânı veremez Türkler.
Ebedî Hâdimü’l-Harameyniniz,
Ölsek de ravzanı ruhumuz bekler.
Son olarak şunu da ifâde etmek isterim ki her çekirge gördüğümüzde Fahreddin Paşa’yı, Mehmetçiklerini ve Medîne Müdâfası’nı hatırlayalım, o mübârek insanları hayırla yâd edelim ve onlara Fâtihâlar gönderelim.
İsmiyle ve soy ismiyle müsemmâ bir insan olan Ömer Fahreddin Türkkan Paşamızı rahmet, hürmet ve minnetle anıyoruz.
Fahreddin Paşanın kabri, Bebek’le Sarıyer Rumelihisarı arasındaki sırtlarda bulunan Aşiyan Mezarlığı’ndadır.
Çöl Kaplanı Fahreddin Paşamızın ve Şanlı Medîne Müdâfaasını yapan Mehmetçiklerimizin ruhları şâd u handân olsun… Yüce Rabbimiz onları Cennette Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’e komşu eylesin.
Cümlesinin ervâhı için el Fâtiha…
22 Kasım 2023
Dr. Mehmet GÜNEŞ