Türkiye ile Rusya arasında patlak veren büyük kriz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 Mart 2020 tarihinde yaptığı Moskova ziyaretinde Rusya lideri Putin ile İdlib’e ilişkin yeni bir mutabakata varılmasıyla sonuçlandı. Bu anlaşmayla 17 Eylül 2018 Soçi Mutabakatı’nın onay verdiği statüko önemli ölçüde sona erdi. Moskova Mutabakatı’nın getirdiği yeni statükoda, İdlib’in neredeyse yarıya yakın bir bölümüne denk gelen M-5 otoyolu ve doğusundaki bölgenin muhalefetten Esad rejimine geçtiği tescil edildi. Keza, rejimin M-4’e doğru güneyden kuzeye doğru genişlediği alan da buna dâhil edilmelidir.
*****
Sedat ERGİN
Geçen yıl 23 Ağustos 2019 tarihinde bu köşede yayımlanan “Türkiye’yi İdlib’de Bekleyen Zor Kararlar Var” başlıklı yazım, İdlib’de endişe edilen ihtimalin sonunda bütün riskleriyle Türkiye’nin karşısına çıktığını anlatıyordu.
Hadise şuydu: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye muhalefetinin kontrolündeki İdlib’in güneyinde M-5 otoyolu üzerindeki Morik yerleşimi civarında kurmuş olduğu (9) numaralı gözlem noktası kuzeyden Suriye ordusu tarafından çevrelenmişti. Askeri noktanın batısı, güneyi ve doğusu bir süre önce zaten rejim birliklerinin kontrolüne geçmişti. Sonuçta buradaki Türk birliğinin dışarı tek çıkış yolu olan kuzeye doğru kara bağlantısı tümden kesilmiş oluyordu.
Tarih 19 Ağustos 2019. Türkiye, ikmal yolunun açık kalmasını sağlamak ve Morik’teki gözlem noktasını takviye etmek amacıyla bir askeri konvoyu M-5 üzerinden Morik’e doğru yola çıkarmıştı ki… Maarat el Numan civarında yol almakta olan Türk konvoyu bir hava saldırısına hedef oldu. Saldırı sonucu konvoyun ilerlemesi durdu.
Sonradan bu hava saldırısını bir Rus savaş uçağının gerçekleştirdiği ortaya çıkacaktı.
Ertesi günü (20 Ağustos) Han Şeyhun kasabası rejim güçlerinin eline geçti.
*
Morik üssü, Türkiye’nin Rusya ve İran’la birlikte yürüttüğü Astana Süreci çerçevesinde 2017 yılında ‘çatışmasızlık bölgesi’ olarak ilan edilen İdlib’de, bu sistemi denetlemek amacıyla kurduğu 12 gözlem noktasından yalnızca biriydi. Bu gözlem noktaları tesis edildiğinde, İdlib bütünüyle silahlı muhalif grupların kontrolündeydi. Sahadaki varlıkları rejimi İdlib’e dönük askeri hamlelerden caydırarak İdlib’de hedeflenen çatışmasızlığı güvence altına alacaktı. 17 Eylül 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin arasında imzalanan ‘Soçi Mutabakatı’ bu düşünce üzerine inşa edilmişti.
Mutabakatın uygulaması, ilk dönem işler iyi gittiyse de, sonradan beklendiği gibi yürümedi. Esad ordusu, Rusya ile tam bir işbirliği içinde özellikle 2019 yazından itibaren M-5 karayolunu rejimden geri almak üzere planlı bir askeri harekâta girişti. Rus Hava Kuvvetleri de bu harekâta fiilen katıldı. Bu stratejide muhalefetten ilk geri alınan yerlerden biri de Morik’teki TSK gözlem noktasının 10 kilometre kadar kuzeyindeki Han Şeyhun kasabası oldu.
Han Şeyhun’un Esad ordusuna geçmesi, TSK’nın (9) numaralı gözlem noktasının dört bir taraftan rejim bölgesi içinde kalması sonucunu doğurdu. Ancak Türkiye geri adım atmayarak buradaki üssünü korudu.
Gelgelelim, sonraki hafta ve aylarda Morik’te yaşanan ‘kuşatılma’ hadisesi başka gözlem noktalarında da ortaya çıkacak, TSK’nın tesis ettiği 12 noktadan 7’si rejim bölgesinde kalacaktı.
*
Esad ordusu, bu strateji çerçevesinde Han Şeyhun’un ardından Halep’le Şam’ı kuzey-güney istikametinde birbirine bağlayan M-5 otoyolunu muhalefetten geri almak üzere kuzeye doğru adım adım ilerledi. Aynı strateji M-5’in Halep’ten çıkıp güneye doğru inen bölümü üzerinde de tekrarlandı. Karadan yapılan hamleleri havadan Suriye ve Rus savaş uçaklarının yoğun bombardımanı destekliyordu.
Güneyden ve kuzeyden ilerleyen rejim birliklerinin buluşması hedeflenen yer batıya doğru Lazkiye’ye, Akdeniz’e kadar uzanan M-4 otoyoluna da çıkış veren Serakib kasabasıydı. Serakib’in düşmesi M-5’in olduğu gibi rejimin eline geçmesi anlamına gelecekti. 2019 sonbaharından 2020 Şubat ayı sonuna kadar olan dönem M-5 üzerinde Esad ordusu ile silahlı muhalefet arasında sert çatışmalara sahne olurken, kuzeye Türkiye sınırına doğru doğru büyük bir göç dalgasını da tetikledi.
İdlib’de o zor karar sonunda alındı
Çatışmalar Serakib’e dayandığında, bu stratejik kavşak noktası ve çevresi, şubat ayı boyunca bir tarafta TSK ve silahlı muhalif gruplar, karşı tarafta Rus hava kuvvetlerinin desteğindeki Esad ordusu arasında şiddetli çatışmalara sahne oldu. Bu çatışmalar Serakib’in dışına taşarak 27 Şubat 2020 tarihinde M-4 otoyolunun güneyinde Balyun yerleşimi civarında hareket halindeki bir Türk askeri konvoyunun uğradığı hava saldırına kadar uzandı. Saldırıda 33 Türk askeri şehit oldu. Türkiye, daha sonra BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı bir açıklamada, bu saldırıya Rus savaş uçaklarının da katıldığını bütün dünyaya duyurdu.
Türkiye ile Rusya arasında patlak veren büyük kriz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 Mart 2020 tarihinde yaptığı Moskova ziyaretinde Rusya lideri Putin ile İdlib’e ilişkin yeni bir mutabakata varılmasıyla sonuçlandı. Bu anlaşmayla 17 Eylül 2018 Soçi Mutabakatı’nın onay verdiği statüko önemli ölçüde sona erdi. Moskova Mutabakatı’nın getirdiği yeni statükoda, İdlib’in neredeyse yarıya yakın bir bölümüne denk gelen M-5 otoyolu ve doğusundaki bölgenin muhalefetten Esad rejimine geçtiği tescil edildi. Keza, rejimin M-4’e doğru güneyden kuzeye doğru genişlediği alan da buna dâhil edilmelidir.
Türkiye ile Rusya, aynı zamanda M-4 otoyolunun 6 kilometre kuzey ve güneyine yayılan derinlikte bir ‘güvenli koridor’ kurulmasını, otoyolun güvenliğini sağlamak üzere ortak devriyeler yürütmeyi de kararlaştırdılar. Getirilen düzenlemelerle rejimin M-4’ün üzerine çıkma niyetlerine de –bu aşamada- set çekildi. Aynı zamanda, TSK’nın şubat ayı boyunca M-4 otoyolunun kuzeyindeki bölgede kurduğu çok sayıda askeri ‘mevzii bölge’ ile tesis ettiği alan hâkimiyeti de benzer şekilde tescil edilmiş oldu.
*
Moskova Mutabakatı ile gelen yeni statükonun beraberinde taşıdığı en önemli sorulardan biri, TSK’nın İdlib’deki 12 askeri gözlem noktasından fiili olarak rejim bölgesi içinde kalmış olan 7’sinin (4-5-6-7-8-9-10) akıbetiydi. (3) Numaralı gözlem noktası tam sınır hattı üstünde yer alıyor.
Bu gözlem noktaları rejim sahasında kaldıkları için hem ciddi güvenlik riskleri yaratmakta, ayrıca ihtiyaçlarının karşılanması pratik sıkıntılara yol açmaktaydı. Tesislerin ikmal hatlarının idamesi Rusya ile yakın işbirliği ve koordinasyonu gerekli kılıyordu. Her halükârda, bu noktaların uzun zaman tutulması sürdürülebilir bir durum gibi görünmüyordu.
Kremlin’in başından beri bu noktaların boşaltılmasını Ankara’dan talep ettiği bir sır değildi. Geçen pazartesi akşamından itibaren sahadan gelen haberler, Morik’teki (9) numaralı gözlem noktasının boşaltılmaya başlandığını gösteriyordu.
Ankara Temsilcimiz Hande Fırat’ın ‘Üst Düzey Türk Güvenlik Kaynakları’nın açıklamalarını aktardığı bugünkü yazısı, bu haberleri teyit ederek, “Bazı gözlem noktalarının –kuzeydeki alanlara- yeniden yerleştirileceğini” duyuruyor. Bu açıklamalar, çekilmenin Morik’teki gözlem noktasıyla sınırlı olmadığını, belli bir takvim içinde rejim bölgesinde kalan diğer üsleri de kapsayacağına işaret ediyor. Ayrıca M-4 otoyolunun kuzeyindeki bölgeye doğru bir “yeniden yerleşim” söz konusu olduğuna göre, bundan Türkiye’nin bu bölgedeki askeri varlığının daha da kuvvetleneceğini anlamalıyız.
Atılan bu adımlarla, M-4’ün üstünde kalan ve Türkiye sınırına kadar uzanan bölgenin TSK’nın kontrolündeki yeni bir ‘güvenli bölge’ye dönüşme sürecinin kuvvetli bir ivme kazandığını söylemek hata olmaz. Tabii, hepsi buraya sıkışmış olan başta HTŞ olmak üzere silahlı muhalif grupların İdlib’deki geleceği de yeni dönemin bir başka kritik sorusudur.
————————————————
Kaynak:
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/idlibde-o-zor-karar-sonunda-alindi-41643569