Üç sözden fazla değil bütün ömrüm, üç söz: Hamdım, piştim, yandım.
Hz. Mevlâna
- HAMDIM
4.
Daha denizi görmemiştim güzergâhında kara dağlar sıralıydı
Ve inanın bilmiyordum ırmakların nereye aktığını
Küçük derelerin bir ummana su taşıdığını bilmiyordum
Kağşak bir niyetin miskinliğinde kaldı umudum
Yine de kapıları açık tuttum iksir marifetini bekledim
Eşkinci oldum bir çilenin peşinden koştum perişan
Binlercesi de ardımdan geldi pervasızca koşarak
Artık yasımı tutsun mahzun gözlü yetimler ağlayarak
Çünkü ben ne yol olabildim ne de yolcu kimse bana bakmasın
Gül çehreli üç pir giydirsin tövbe hırkasını bana dualar okuyarak
5.
Ferhat dağları deliyordu Şirin bir izdivaç için
Ateşin Aslı’na yanıyordu Kerem elinde bağlaması
Henüz tomurcuğa durmamıştı kalbimdeki gül fidanı
Meramımı söze dökemedim dilim tutuldu sustum
Dudaklarımda donakaldı müstehzi bir tebessüm
Med mi cezir mi evhama kapıldım kimseye soramadım
Belleğimde kaydını bulamadım şimdi ne yapmam gerekti
Onu da bilemedim şifresi unutulmuştu anahtar kaybolmuştu
Mim koymadan kalsın böğrümde müstear hıçkırıklar
6.
Çekingendim mahcuptum davetsiz gelemezdim
Göçküncüydüm kararım yoktu eğleşip kalmaya
Rehin aldı bakışlarımı hiç tanımadığım üç atlı
Dediler bunun sırrını çözmenin bedeli çok ağlamaktır
Kervandaki yükten armağan vereceklerini söylediler
Ihtırıp tülü deveyi bir avuç efsun koydular heybeme
Yedi kat yerin altına sakladım ağu ile tılsımlayıp
Karun’un hazinesi zannedip haramiler ardıma düştüler
Bu yüzden delik deşik ve talan edilmiştir gönlümün mülkü
Oysa hep yanlış mekânlarda aradılar ben de unuttum yerini