Üç sözden fazla değil bütün ömrüm, üç söz: Hamdım, piştim, yandım.
Hz. Mevlâna
C- YANDIM – 2
4.
Kışkırtılmış bir hırs eteğimi tutmaya çalışıyordu hâlâ
Oysa ben kaç zaman önce gittim başka bir âlemin içine
Andımın işaretini gagasında taşıyordu muzaffer bir ebabil
İlk defa bir yarasa mağarasından geçtim ürpermeden
Rüzgârın sesini dinledim çağrısını işittim aşka dair
Metruk serzenişlere memur kıldılar beni sır kâtibi olarak
Coşkunluğumun tanığı ırmak mehtabı taşıdı üstünde gece boyunca
Lâlenin mezmurunu okuyordu yıldırım yanığından çıkan tütsü
5.
Semender değildim pervaneler beni düşürdüler yangınların içine
Çevganında kaldım ulu fermanın bir zeval vakti
Sonra uzaktan gördüm elleriyle kalbini söken adamı
Bir yükten mi kurtarmıştı kendini yoksa Ağrı’mıydı sırtına sardığı
Gamsızlığını söylediği türküden anladım ıslık çalıyordu bakanlar
İsrafil’in Sur’u ile irkildim çoğalt merhametini diyordu
Yatalak bir arıya gülbang okudum demine devranına Hu
Kim kimde saklıydı bunu öğrenmeye geldim uzun yolları aşıp
Sahi hangi gömüde bulunmuştu insanın gizini anlatan yazıt
6.
Şifresini toprağa fısıldadı yağmur artık saklamaya gerek yok
Benim bildiğimi anlamış olmalı cümle nebat gülümsedi
Beni kendin de ara derdin her karşılaşmamızda vurgulayarak
Ben önce toprağı dost edindim sonra bitkilere ve seni
Dün gece yarısı yüreğimde bir çiçeğin varlığını duydum
Evet senden başka kimse giremezdi izinsiz
Bu sevabın hoşnutluğunu güneşin ışıldamasında gördüm
Seninleyim sendeyim bunu bir başlangıç saydım denize açılmaya
Sabahın kuşları indi bahçeme güvenli ve mesut ötüşlerle
Şafağın fecrine çıktı Oğuz’un üç cihangiri atsız pusatsız
Ahmet URFALI[i]
[i] Eğitimci, Eğitim Yöneticisi