Serra KARAÇAM
Farklı kültürleri bir potada eriten ve hatta belki de muhafaza eden Amerika’da etnik göçmen grupları arasında birçok alanın yanı sıra eğitimde eşitlik konusundaki yarış, geçtiğimiz haftalarda sonuçlanan yeni bir dava ile gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.
Amerika Birleşik Devletlerinde eğitimde dezavantajlı gruplara fırsat eşitliği uygulamalarından faydalanan gruplara itiraz edenler, bu kez özel kabule tabi bir liseyi, uygulamanın hala sürdüğü gerekçesi ile dava etti.
Amerika Birleşik Devletlerinde genelde, Asya-Amerikalı ailelerin çocukları, özel sınavla girilen liselerde, tarihi olarak, toplumdaki nüfus oranlarına göre daha yüksek oranda kabul alıyorlardı. Bunun sebebi, bu kültürden gelen ailelerin eğitime ve başarıya önem verip odaklanmaları olarak izah ediliyor.
1970’lerden beri kanun olan, dezavantajlı görülen ırklara eğitimde fırsat eşitliği sunan Affirmative Action ( Olumlu Eylem) yasası birkaç sene önce Yüksek Mahkeme tarafından iptal edilmişti.
Asyalılar, kendilerini kapsamayan fırsat eşitliği uygulamalarına karşı çıkıyorlar. Son zamanlarda Harvard ve University of North Carolina’ya dava açtılar. Harvard ve UNC davalarına Yüksek Mahkeme baktı, ve 50 senedir yürürlükte olan “ırk bilinci” uygulamasını, iptal etti.
Öğrencilerin pozitif ayrımcılıkla alınmasına itiraz eden gruplar Harvard ve UNC üniversiteleri karşısında, bu politikaların dezavantajlı gruplara öncelik vererek bu gruplardan olmayan öğrencilerin hakkından çaldığını savunuyordu.
***
Şimdi tartışma özel proje okul olarak bilinen ve 20 sene boyunca tüm ABD’nin en iyi lisesi konumunda olan devlet lisesine indi.
Geçtiğimiz hafta Yüksek Mahkeme, Kuzey Virginia’daki seçici bir devlet lisesi olan Thomas Jefferson High School’un kabul prosedürüne dair, okulun Asyalı ve Asyalı Amerikalı başvuru sahiplerine karşı ayrımcılık yaptığı iddiasıyla açılan davayı reddetti.
Asyalılar; okulun hala DEI (Diversity, Equity, Inclusion) ile dezavantajlı gruplara öncelik verdiğini bunun kendi çocuklarına verilecek fırsatlara engel olduğunu ileri sürdüler. İlk dava Richmond Yüksek Mahkemesinde açıldı. Ardından Asyalılar kararı temyiz etti. Mahkeme geçen haftalarda okulda hala Asyalıların çoğunlukta olduğunu bu nedenle davayı görmeyeceğini duyurdu.
***
Okulu açıp cömertçe finanse edenler yüksek teknoloji şirketleri. Çünkü Amerikan Liseleri dünyanın gerisinde kalıyor. Aslında çoğu dâhi olan çocuklar IQ’larına göre seçilip kabul ediliyor. Bunlar çok çalışkan, gayretli çocuklar.
Okulda ağırlıklı olarak hala Asya kökenli öğrencilerin bulunmasının sebebi çok zor bilgi ve yetenek sınavlarını geçmeleri…
Thomas Jefferson Lisesi okul yönetimi, 2020 yılında kabul için 100 dolarlık başvuru ücreti ve standart testler talep etmeyi bıraktı. Aynı zamanda öğrencinin ücretsiz okul öğle yemeğine uygunluğu, İngilizce dili öğrencisi olma durumu veya tarihsel olarak yeterince temsil edilmeyen bir devlet ortaokuluna gitme durumu gibi “deneyim faktörlerini” dikkate alan bütünsel bir inceleme sürecini benimsedi.
TJ’de uygulanan bu politikalar, başarılı olma potansiyeline sahip tüm öğrencilere adil ve eşitlikçi erişim sağlayan kabul yolları olarak nitelendirilmekte.
Göçmen velilerin ifadesine göre, çoğunluğunu siyah Amerikalı ebeveynlerin oluşturdukları gruplar, baskı ile giriş sınavını “gevşetmeyi” başardılar. Artık çoğunlukla zekâ testi yerine bilgi testi yapılıyor. Asya kökenli öğrencilerin velileri, yeni seçme yöntemlerinin “akademik açıdan en iyi öğrencileri” seçmek yerine, ırka ve önceki nesillerin deneyimlerine göre seçtiği için, çocuklarına karşı bir ayrımcılığa sebep olduğunu savundu. Ancak Yüksek Mahkemede başarılı olamadılar.
Asyalılar “yeterince temsil edilmeyen azınlık” olarak görülmüyorlar. National Science Foundation’a göre (NSF) Asyalılar tam tersi “bilim ve mühendislik diplomasi alanları ve çalışan bilim insanları arasında “aşırı temsil edilen bir çoğunluk” olarak görülüyor. Başarılı olma oranları arttıkça bu onlar için dezavanta dönüşüyor. STEM’deki genel Asya temsili elbette genele göre düşük ama yeterince temsil edilmeyen diğer ırksal ve etnik gruplardan daha yüksek ve bu da çok görülüyor.
***
Konuştuğum Thomas Jefferson mezunu çocuklardan birine ders vermiş Türk kökenli bir hoca, öğrencilerden birinin 7. sınıfta SAT sınavına girdiğinde 1580 puan alarak gazeteye çıktığını aktardı: “Kendisi Robotik Takımındaydı ve TJ adına MİT Yarışmasını kazandı. Geçen yaz TJ’yi 12 AP dersiyle bitirdi. Ailesi Hintli ve kendisi herhangi bir İVY League okuluna başvurmaya bile cesaret edemedi (TJ mezunu olduğu pozitif ayrımcılığın kurbanı olacağı için kabul alamayacağına inanarak) ve Purdue’ye gitmeyi seçti.”
DEI denilen “Diversity, Equity, Inclusion”; çeşitlilik, eşitlik ve dâhil etme kültürü ile iyi okullara gelen öğrenciler, Siyahiler, Hispanikler, Amerikan Kızılderilileri, Pasifik ve Havai’lilerden oluşuyor. Ancak okullara, akademik beceri ve başarı dışındaki ırksal özelliklerinden ötürü kabul edilen öğrencilerden bir kısmı, çalışma yükünü kaldıramadıkları için bir süre sonra bu okulları bırakıyor.
Bu politikanın eşitliği bozduğuna inananlar tipik başarılı bir aday öğrencinin %99 niteliklere ihtiyacı varken, ten rengine göre %80 niteliklere sahip birinin kabulünün yanlış olacağını savunuyorlar. Gerekçeleri de şu: “Yavaş koşucuların kendilerini iyi hissetmeleri ve kendilerini eşit hissetmeleri için neden en hızlı koşucular yavaşlamak zorunda olsun? Adalet bunun neresinde? Bu, kanserin tedavisini bulmaya, Mars’ta koloniler kurmaya veya enerji sorunlarını çözmeye nasıl yardımcı olur?”
***
Şunu da ekleyelim: Normal koşullarda bazı azınlıklara verilen bu ayrıcalıklara tepkiye, beyaz ve muhafazakâr kesimin de katılmasını beklenebilirdi ama durum pek öyle değil. Belirttiğim gibi kendileri de azınlık olduğu halde tarihi dinamiklerde kölelik gibi geçmiş hususlardan muzdarip olmayan Asyalılar bu konuda başı çekiyor. Beyazlar ise “white guilt” denilen, beyazların üstünlüğü çağının yerini beyazların suçluluk duygusuna bırakmasından dolayı seslerini dahi çıkarmıyorlar.
Asyalılar, “Biz de farklı görünüyoruz. Bize de kanuni ayrımcılık yapıldı. Ama biz çalıştık. Eğitime önem verdik.” diyorlar.
Şu anda ABD’de en yüksek gelir elde edenler beyaz Amerikalılar değil Asyalı Amerikalılar…
Bir diğer husus da şu: Zekâ her zaman yaratıcılık anlamına gelmiyor… Yaratıcı insanların işleri her zaman yeni yollar üzerinden yapması her zaman kendi lehlerine işlemiyor. Çünkü onların yeteneklerini ölçmek için de yeni metotlar gerekiyor. Herkesten çok çalışarak başarılı olanla, hızlıca öğrenen ve daha yüksek not alanın bir olmadığı gibi.
Çocuklarının geleceği için savaşı veren velilerin mücadelesi, okul giriş sınavlarında adaletli bir sistemi oturtmanın toplumların geleceği için önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
—————————————
Kaynak:
https://fikircografyasi.com/makale/asyalilarin-stem-basarisi-ve-egitimde-esitlik