*Adlandırma: Nevruz, navrız, noruz, yeni gün, yengi kün, yangı kün, gün dönümü, Ergenekon, Ulustın Ulığ Küni, ulusun ulu günü, Baba Marta, Mart Dokuzu (Rumi Takvime göre 9 Mart) Bozkurt, Çağan gibi adlarla anılan bir bahar bayramı adıdır.
Nevruz kelimesi, 11. yüzyıldan sonra kullanılmaya başlıyor. Ondan önce Türk boylarında Yengi Kün (Yeni Gün), Ergen Kün adı kullanılıyordu.
Osmanlı döneminde Sultan Nevruz, Nevruz-ı Sultani (Sultana özgü, sultanın katılımıyla kutlanan nevruz), Nevruz-ı Hümayun (kutlu, uğurlu Nevruz) denirdi. Kardelen çiçeğine de Navruz çiçeği veya Sultan Navruz çiçeği denir.
*Tanımlama: Baharın gelişini, tabiatın uyanışını, havaların ısınmasını kutlama bayramıdır. Türklerin eski geleneksel yılbaşıdır. Güneş yılını esas alan 12 Hayvanlı Türk takviminde yılın başlangıcı da 21 Mart günüdür. Güneşin Koç burcuna girdiği, gece ile gündüzün eşitlendiği tarihtir. Biz 12 Hayvanlı Takvimi, 9. Yüzyıla kadar kullandık.
1079 yılında Nevruzu yılın başlangıcı kabul etme anlayışına bağlı bir takvim de yapıldı. Selçuklu hükümdarı Celalettin Melikşah (1055-1092) zamanında, vezir Nizamülmülk, Ömer Hayyam’ın da dahil olduğu bir astronomlar kuruluna bir takvim yaptırdı. Bu takvime “Takvim-i Melikî”, “Takvim-i Sultanî”, “Takvim-i Celalî” adı verildi.
Bugün Ergenekon’dan çıkış bayramı olarak da kutlanır. 21 Mart günü Ergenekon’dan çıkılmıştır. Bu kurtuluşu ve ümidi temsil eder. Çin yıllıklarına göre Göktürkler, Ergenekon vadisinde eğlenceler yapıyordu. Ergenekon’dan atalarının eski yurtlarına çıkış gününü bayram olarak kutladılar.
Kayı Boyuna mensup Karakeçililer aşireti 21 Mart günü Ertuğrul Gazi türbesi etrafında toplanıp bayram yaparlar ve buna “Yörük bayramı” derler.
Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Azerbaycan’da nevruzdan hemen önce bir “ölüler bayramı” yaparlar. Bu bayramda kabir ziyaretleri yapılır, ölüler için dualar edilir, Fatihalar okunur.
*Tarihî Süreç: Bu bayram, bütün Türk devlet ve topluluklarında bilinebilen en eski zamanlardan beri kutlanmaktadır. Şenlikler, eğlenceler, törenler yapılmaktadır.
Çin kaynaklarına göre Milattan yüzlerce yıl önce Hun Türkleri 21 Martta hazırladıkları yemeklerle kırlara çıkıp eğlence düzenleyerek kutluyorlardı. Milattan önce üçüncü yüzyıldan, Mete Han zamanından itibaren bütün tarih boyunca dünyanın her yerindeki Türkler tarafından kutlanmaktadır. İslamiyet’ten önce ortaya çıkan, ama zamanla İslami bir şekle de büründürülen Nevruz, özü korunarak bazı biçimsel değişiklik, farklılık ve zenginliklerle yaşatılagelmektedir.
Onbirinci yüzyıldan itibaren İslami dönem metinlerinde nevruzdan söz edilmektedir. Bu yüzyılda Fars asılı Nizamülmülk, Siyasetname adlı eserinde nevruzun yılbaşı olduğunu ve Türkler arasında yaygın olduğunu belirtir.
Yine 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügati’t-Türk adlı eserinde nevruzun yıl başlangıcı ve bayram olduğunu belirtir.
1918’de Konya’da devletin yerel temsilcisi olan memurlarının katılımıyla Ergenekon Bayramı kutlandığına dair gazete haberleri vardır. Ayrıca Atatürk de Ergenekon Bayramı adı altında yapılan nevruz törenlerine katılmıştır.
*Kutlamanın Sosyolojik Genişliği: Nevruz geleneği Çin Seddi’nden Adriyatik Denizi’ne, Hindistan’dan Balkanlara kadar geniş bir Türk coğrafyasında yaşatılmaktadır. Din, mezhep, coğrafya ayırımı yapmadan bütün Türklerin kutladığı tek ortak bayramdır. Müslüman Türkler, Musevî Karay Türkleri, Hristiyan Çuvaş, Gagavuz Türklerinin yanında 1250 yıldır diğer Türk boyları ile ilişkisi büyük ölçüde kesilmiş olan Yakut (Saha) Türkleri gibi her dinden ve kültür çevresinden Türklerin kutladığı ortak bayramımızdır.
Alevi Bektaşi kesimi de 21 Martı Hz. Ali’nin hem doğum hem de Hz. Fatıma ile evlendiği tarih olarak bilirler.
*Kutlama türleri:
*Kutlama öncesi süreç:
-Kutlama öncesi süreçte bayram temizliği bağlamında evler temizlenir, boya badana yapılır, kap kacak temizlenir. Eski eşyalar atılıp yenileri, alınır.
-Çarşamba suri: Yılın son Çarşambası öncesi Salı gecesi törenler başlar. Yılın son çarşambası bir tür kara Çarşamba sayılır.
-Kırgızistan’da, Nevruz kutlamasından bir gün önce halk arasında küslük ve dargınlıkların bitmesi için helâlleşme töreni yapılır.
-Kırgızistan’da Nevruz yemeğinin adı sümölök” olup buğdaydan yapılma bir tatlıdır ve köy ya da mahalle ortaklaşa yaparlar.
*Yeme içme: Özel yemekler pişirilir. Evlerde hazırlanan özel yemekler kırlarda hep birlikte piknik havasında yenilir.
-Yumurta kaynatılır, yumurtalar rengârenk boyanır, yumurta dövüştürülür, bu yumurtalar çocuklara dağıtılır.
-Yedi çeşit yiyecek: Yedi levin (yedi renk)de denilen “Heft-sin” yani hepsi de sin harfiyle başlayan yedi çeşit yiyecek hem ailede ev halkı tarafından yenilir hem de başkalarına hediye edilir. Bu yedi yiyecek şunlardır: Sumak, sümbül, semena (buğdaydan yapılan tatlı), sirke, sır (sarımsak), senced (sıncıd iğde), sikke (altın para). Bunlardan yapılan yemeklere nevruz yemeği ya da nevruz köje denir ve ikram edilir.
-Nevruz münasebetiyle 41 çeşit baharat karıştırılarak yapılan bir tatlıya da Nevruziye denir. Saraylarda nevruz macunu yapılıp dağıtılırdı.
*Semeni göğertmek: Tohum çimlendirmek. Nevruzdan 15 gün kadar önce değişik kaplarda su içinde buğday filizlendirilir. Bazı yörelerde kır gezmelerinde kızlar dilekte bulunurlar ve suya 13 taş atarak çimlendirilen buğdayları suya bırakırlar.
*Oyun ve eğlenceler:
-Millî kıyafetler giyilir, çalgılar çalınır.
-Çocuklar çimenlerde yuvarlanır, birdirbir oynarlar.
-Gençler mani şarkı türkü söylerler, halay çekerler. Kız ve erkek gençler birbirlerine aşklarını ilan ederler.
-At yarışları, ciritler, güreşler yapılır.
-Osmanlı döneminde padişahlar 21 Mart günü halkın nevruzunu kutlar, kutlama tebriklerini kabul eder, nevruz şenliklerine katılırdı.
*Hediyeleşme:
-Özel hediyeler alınıp verilir.
-Çocuklar ev ev dolaşarak hediyeler, ikramlar alırlar.
-Bişi denilen hamur işi bir yiyecek hazırlanır ve sırayla herkese, bütün komşulara, fakirlere, küs olanlara dağıtılır. Bişi küslerin barışmasına sebep olur.
-Osmanlı döneminde Manisa’da mesir şenlikleri yapılırdı. Macunlar, tatlılar hazırlanır, dağıtılır. Hekim başının hazırladığı mesir macunu halka dağıtılır.
-Nişanlı kıza nevruz payı gönderilir. Nişanlı ya da sözlü kızlar müstakbel eşleri için beğ çorabı örer, mendil işler.
-Hastalara nevruz payı gönderilir.
*Yasaklar:
-At, it vurulmaz, ticaret yapılmaz.
*Gelenekleşen Uygulamalar:
-Bugün doğan çocuklara göbek adı olarak Nevruz adı verilir.
-Leylek ve çaylak gibi göçmen kuşlar bu dönemde dönmeye başlarlar ve çocuklar hep birden koro halinde mani tarzında tekerlemeler söylerler. Leylek için söylenen bir tekerleme örneği:
“Leylek leylek havada
Yumurtası yuvada
Gelmiş bizim hayada
Ermiş iyi murada
Hacı leylek, hacı leylek.”
-Tarımın, hayvancılığın bereketli olması için dualar yapılır.
-Demir dövülür.
-Ateş yakıp üzerinden atlanır. Ateş, temizleme aracıdır. Arınmak, kötülüklerin, günahların yakılmasını temsil eder.
-Nevruzla birlikte yaylaya çıkılır, çıkarken hayvanlar ateş üzerinden geçirilir.
-Nevruz suyu ile yüz yıkanır, soğuk su ile yıkanılır, su üzerinden atlanır.
-Bugünde Hıdırellez (Hızır Nebi, Hızır-İlyas) töreni de kutlanır. Bugün aynı zamanda Hızır ile İlyas’ın buluştuğu gün olarak kabul edilir.
*Simgesel Karşılığı:
-Bolluk ve bereketin simgesidir.
-Nevruz, yeniden diriliş arketipidir. Kış ölüm, bahar da yeniden diriliştir. Yeni bir başlangıç yapma iradesidir. Eski olumsuz, kötü durumlardan kurtularak, dargınlıkların unutulup barışma, temiz bir başlangıç yapma isteğinin bir yansımasıdır.
-Bütün dünya Türklüğünün birlik, beraberlik, dayanışma, kaynaşma, kardeşlik, karşılıklı saygı, sevgi ruhunu temsil eder.
-Umuda başlangıçtır.
-Türk milletinin yeniden var oluş iradesidir.
-Kışın gidip baharın gelmesiyle karanlık gidip ışık gelecek, kötülük gidip iyilik gelecek, kıtlık, yokluk kalkıp bereket olacak, ümitsizlik yok olup ümit ortaya çıkacaktır.
-Ergenekon tarih sahnesine yeni bir çıkıştır. Hapishaneden özgürlüğe çıkıştır, istiklalin başlangıcıdır.
*Türk Edebiyatında Nevruz:
Osmanlı şair ve yazarları sultan ve diğer bazı devlet büyüklerinden caize almak için nevruziye türünde şiirler yazıp onlara sundular.
Yararlanılan Kaynak:
Nevruz, hzl. Sadık Tural, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara 1995
*Nef’î:
Durma ey dil böyle âh u zar ile Nevrûzda
Gül açıl seyr-i gül ü gülzâr ile Nevrûzda
Var ise ger şîve-i reftâr-ı yâre tâkatin
Seyre çık bir serv-i gül-ruhsâr ile Nevrûzda
Gülleri pejmürde eylersin yazıkdır bülbüle
Varma bâğa âh-ı âteş-bâr ile Nevrûzda
Bûy-i ezhâr-ı çemen tutdı o denlü âlemi
Bahseder bâd-ı sabâ attâr ile Nevrûzda
Câna can katmak dilersen bâğa var Nef’î hemân
Köhne mey nûş eyle bir dildâr ile Nevrûzda
Nice mümkindür nazîre şi’r-i sadr-ı a’zama
Bülbül olsan lezzet-i güftâr ile Nevrûzda
*Sultan IV. Murad:
Ey gönül, gül devridür vakt-i nev-i Nevrûzdur
Can bağışlar âdeme bu dem dem-i firûzdur
Vâ’iz-i şehrün kimesne pendini gûş eylemez
Iyş u nûşa es-selâdur bir mübarek rûzdur
Bâğ pür-âvâzedür sıyt u sadâ-yı murg ile
Gûyiyâ her kûşede bir dürlü sâz u sözdür
Leblerinden mürde-dil kesb-i hayât eyler velî
Neyleyim ammâ yine ol gamzeler dil-dûzdur
Bu Murâd’un mülket-i gönlün alup yağma iden
Bir sitem-kâr cefâ-cû dilber-i dil-sûzdur
*Nef’î’nin IV. Murad’a sunduğu nevruziye:
İrişdi bahâr oldı yine hemdem-i nevrûz
Şâd itse n’ola dilleri câm-ı Cem-i nevrûz
Gül gibi cihân oldı yine hurrem ü handân
Gör neyledi feyz-i eser-i makdem-i nevrûz
Yılda bir olur bu dem-i ferhunde aceb mi
Olmazsa her eyyâmda ger âlem-i nevrûz
Rind ise eğer ko heves-i bâğ-ı behişti
Cennet mi değül bezmgeh-i hurrem-i nevrûz
Nef’î yaraşur bu gazele eylese taksim
Bülbül gibi bir mutrib-i mu’ciz-dem-i nevrûz
Bezm-i şehe bu nazm ile olsan güher-efşân
Gûyâ ki gülistâna düşer şebnem-i nevrûz
Ârâyiş için bezmini Sultan Murâd’un
İrişdi bahâr oldı yine hemdem-i nevrûz
*Şeyhülislâm Yahya Efendi’nin Sultan Ahmed’e sunduğu nevruziye:
Goncenün açsun yine kalbin sabâ nevrûzdur
Bülbül-i zâr eylesün bir hoş nevâ nevrûzdur
Subh-dem râh-ı çemen bî-gerd ü gil sünbül-hevâ
Gül gibi gülzâre azm it dilberâ nevrûzdur
Andelibi yılda bir nevruzdur dilşâd iden
Nev-civânumla geçen her gün bana nevrûzdur
Şâh-ı eyvân-ı hamel teşrif idüp dîvânını
Ehl-i bâğa eylesün cûd u sehâ nevrûzdur
Şâddır Yahyâ ki eyyâmında Sultân Ahmed’ün
Gicesi Kadr u güni bayram u ya nevrûzdur
*Pir Sultan Abdal:
Sultan nevruz günü cemdir erenler
Gönüller şâz oldu ehl-i imânın
Cemâl yâri görüp doğru bilenler
Himmeti erince nevruz Sultan’ın
Cümle eşyâ bugün destûr aldılar
Aşk ile didâra karşı yandılar
Erenler ceminde bâde sundular
Himmeti erince nevruz Sultan’ın
Erenler dergâhı rûşen bu günde
Doldurmuş bâdeyi sunar elinde
Susuz olan kanar kendi gölünde
Himmeti erince nevruz Sultan’ın
Sultan nevruz günü canlar uyanır
Hâl ehli olanlar nûra boyanır
Muhib olan bu gün ceme dolanır
Himmeti erince nevruz Sultan’ın
Pir himmeti eyledi bu gün kuluna
Cümle muhib bugün cemde buluna
Cümle eşya kudret balına
Himmeti erince nevruz Sultan’ın
Âşık olan canlar bugün gelürler
Sultan nevruz günü birlik olurlar
Hallâk-ı cihândan ziyâ alurlar
Himmeti erince nevruz Sultan’ın
Pir Sultan’ım eydür erenler cemde
Akar çeşmüm yaşı her dem bu demde
Muhabbet ateşi yanar sinemde
Himmeti erince nevruz Sultan’ın
Prof.Dr. Nurullah ÇETİN
Ankara Üniversitesi Dil-Târih ve Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi.