08 08
Tam şimdi,
Anlamı var mı, bilmem ki… belki vardır belki yok…
Her şeyde çok anlam arayıp, kurup kuruşturup, yorumlayıp, kendince en olmadık senaryoları yazan şüpheci, kötümser, tuhaf tiplere öküz altında buzağı arayan demiş ya büyükler, demişler işte. Af edersiniz, demeyeceğim öküze ayıp olacak bu sefer. Allah ım yaratmış. Af edersiniz güzellemesine konu olacak marazı ne bilmem ben. Hayvanlardan bir hayvan işte. Neyse ben öyle bir yerlerde bir şey aramayı, yorumla, zanla uğraşmayı, fil ile sıpayı, zurafa ile danayı aynı yerde aramayı çoktan bırakanlardanım.
Aradığım bir ben var. Benden içeri demiş ya üstad. İşte o benin ardına düştüm de dere tepe.
Amaan, neyse işte, dere tepe, hava su, toprak yağmur hepsi de içimizdeymiş ya, gördüğümüz aradığımız da neyse ya!
Biz düştük bir ben peşine, yoldayız, izdeyiz, gündüz gece. Kâh yürüye yürüye. Kâh yürüye yürüye. Uça uça diyemedim. Henüz uçamadım zira. Mübalağa ekleyeceğiz diye, yalan da katmayalım şimdi günaydın gün yazısına…
Uçmadan kaçmadan günün gecenin her vaktinde bir besmeleye bin sığdırıp ben budayıp ben ekiyorum işte zaman toprağına. Sıkça nadasa kalsam da. Bir güne dört mevsim, dört iklim sığdırsam da. İçime içime dolup, içime içime taş kesilip, içime içime uçuşsam da tüy tüy.
Ama ki seviyorum işte yakışan şeyleri. Şıklığı, uyumu, ahengi. Güzel duruşu.
Saatlerde bile.
Gün içinde gözüm ilişiyorsa dijital ekrana, mutlu ediveriyor beni yakışan rakamlar… Yanyana pek bi güzel duran sayılar…
22.22, 13.13, 02.02, 14.14, 16.16, 18.18, 07.07…
Uzar gider di mi..?
Denk gelir, üstüne bi de farkedersem uyumu, bi de paylaşabilirsem bir sevdiğimle.
E ne güzel mutluluk.
Bu sayılarla ben de asılı kalıyorum sanki zamanın bir yerlerine bazen ışıl ışıl, bazen biraz loş ve buğulu.
Ruh bu ya hû. Elbet yolda. Onca ben içinde bir beni arıyor ya, o benler de türlü maskeli türlü kostümlü ki onları eleyip, ayırıp, sıyırıp, soyup da as’la ermek meşakkatli.
Mümkün olsaydı keşke, her bahar tüm benleri döküp silkeleyip, havalandırıp, eleyip, gübreleyip, daha besili topraklarla harman edip, köklerini köklerden ayırıp yeniden içimize doldurmak…
Belki daha kolay olurdu. Öz beni öz gür leştirmek.
Hayy! Hepimiz tutsak değil miyiz beden hapsinde.
08 33
Yürüye yürüye varacağız. Öyle bir varış olacak ki eriş deminde. Öyle bir dem alacağız ki. Toprağa karışmış gibi. O kadar hem o kadar hâl o kadar bir ki, demlenmiş çay, mayalanmış yoğurt, gömülmüş ölü gibi. Amma ki dipdiri. Taptaze.
Kendinden başka heçbir şey kalmayınca uçmak da hükümsüz kalacak…
Yine bir “mış” ekleyerek toptan tüm hâl bildiren cümlelerin sonuna…
Yakışan her şey bunu diyor çünkü.
Okusam da okuyamasam da.
Görüyorum ya kalbimle,
İşte bu tebessümü hak ediyor.
Günün o kadar çok vaktinde ki.
Çünkü burdayım diyorum, burda mısın sorusuna,
Yarınlara kalmadan.
E diyecek ya!
Ben seninleydim, sen kiminleydin diye…
Nerede olabilirim ki,
Senin olmadığın yer, sen olmayan vakit mi var..?
Hem ben var mıyım ki?
Bin ben görünsem de hepsi bir SEN,
08.44
Rahmet üzerimize olsun,
canan’ca,
Canan Aslan, 2024Mart’ı …