“Daha önce de söyledim. Biz ABD ile S-400 ya da F-35 meselelerini bir şekilde çözebiliriz. Ancak ABD, Suriye’de YPG ile bir ittifak içinde hareket ettiği sürece, bu ilişkilerin en önemli meselesi olarak kalır, ilişkilerde çok ciddi sıkıntılar yaşarız. Bu, ABD ile ilişkilerde birincil konumuzdur. YPG’nin terör örgütü olarak adını koyması lazım. ‘YPG ile taktik nedenlerle bir ittifak kurmak zorundaydık’ derseniz, bunu olumlu karşılamasak bile anlayabiliriz. Ama YPG’nin PKK olmadığını söylerseniz, ‘Hayır, bu PKK değil’ derseniz, bu bizim aklımıza hakaret etmek olur. ‘Bunu yapmayın’ diyoruz. Sonuç olarak ABD’nin TIR’lar dolusu yardım gönderdiği YPG ile ilişkisini kesmesi gerekiyor.”
*****
Sedat ERGİN
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile geçen perşembe günü gerçekleştirdiği İzmir ziyareti sırasında bir mülakat yaptım. Kendisiyle bir önceki sohbetimiz 6 Şubat tarihinde İstanbul’da olmuştu. Aradan yedi ay geçmiş. Mülakat sırasında kendisine Afganistan’daki gelişmelerin yanı sıra özellikle Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin geçen bu süre zarfındaki seyrine ilişkin bir dizi soru yönelttim.
Sorulardan biri şuydu: “Geçen süre içinde Türk-ABD ilişkileri nereye geldi? Yerinde saydığını söyleyebilir miyiz?”
Kısa bir yanıt geldi bu soruya. “Şöyle diyelim…” diye söze girdi Akar: “Kötüleşmedi hiç olmazsa…”
ABD İLE BAŞA MI DÖNDÜK?
Şimdi geçen yedi ayın dökümüne bakalım. Bu süre zarfında ilişkilerin gündemini kaplayan en önemli konulardan biri, ABD’nin Afganistan’dan çekilme süreci içinde Kabil Havalimanı’nın işletilmesinin Türkiye’ye bırakılması meselesiydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden’ın geçen 14 Haziran tarihinde Brüksel’de yaptıkları görüşmenin de -açıklandığı kadarıyla- en önemli gündem maddesi bu dosya olmuştu.
Ankara ile Washington arasındaki ilişkinin önümüzdeki dönemde nasıl bir görüntü kazanacağı, bir anlamda Kabil Havalimanı’ndaki işbirliğine ilişkin müzakerelerin sonucu ile ilişkilendiriliyordu. Tabii müzakere edilen mutabakat metni, Kabil’deki Batı destekli hükümetin daha gözle görülebilir bir süre iş başında kalacağı varsayımına dayanıyordu. Taliban’ın tahminleri altüst ederek kısa zamanda ülkeye ve Kabil’e hâkim olması, Afgan ordusunun dağılması, ABD ile müzakere edilen anlaşmayı, bu çerçevede Türkiye-ABD ilişkilerindeki bu beklentileri gündemden düşürdü.
Ben de Akar’a “Kabil Havalimanı gündemden çıkınca ABD ile ilişkiler ne olacak? Başa mı döndük?” diye sordum.
ABD ORTADOĞU’DA BULUNACAKSA BİZİMLE İŞBİRLİĞİ YAPMALI
Akar, bu soruya Türkiye’nin ABD açısından özellikle Ortadoğu bağlamındaki önemini merkeze koyan şu yanıtı verdi:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, uluslararası ilişkilerde özne haline gelen, etki ve ilgi alanı her geçen gün genişleyen ülkemiz bölgesel bir güçtür. Türkiye bölgesinde ABD için güçlü, etkin ve güvenilir bir müttefiktir. Eğer ABD Ortadoğu coğrafyasında bulunacaksa Türkiye ile işbirliği yapması lazım. ABD’nin bölgede işbirliği yapacağı ülke biziz.
Biz, 2011’den bu yana ABD ve tüm müttefiklerimizle yani özellikle Suriye’de işbirliği içinde hareket etmek istedik. Hiçbir işi gizli-saklı yapmadık. Örneğin 2015 yılında Suriye’de DEAŞ’a karşı birlikte mücadele etmek üzere ABD ile bir mutabakat planını büyük ölçüde tamamladık. Ancak son anda karar değiştirip YPG ile işbirliği yapmaya yöneldiler. Keza Rakka’da da DEAŞ’a karşı birlikte hareket edebileceğimizi bildirmiştik. Buna da yanaşmadılar. En son Libya’da da birlikte hareket edebilirdik. Ancak bu konuda olumlu bir yanıt alamadık. Bizimle işbirliği yapmayınca ne olduğunu hep birlikte gördük, görüyoruz.”
ABD, TÜRKİYE İLE İŞBİRLİĞİ YAPMAZSA NE OLUR?
Bu yanıtın özellikle son cümlesinin, yani “Bizimle işbirliği yapılmayınca ne olduğunu hep birlikte gördük” ifadesinin altını çizelim.
Hep birlikte gördüğümüz ne? Bakan, bu ifadesine açıklık getirmiyor. Bununla birlikte geçen on yıl içinde karşımıza çıkan tabloda, bölgede yaşanan istikrarsızlıklar, büyük göç dalgaları, içsavaşlar ve bu arada Rusya’nın Suriye’ye deniz ve hava üsleri ile yerleşerek Doğu Akdeniz’de önemli bir askeri güç haline gelmesini görebiliriz. Bu tabloya kuşkusuz Libya’yı da dahil etmek gerekir.
‘ABD, YPG MESELESİNDE AKLIMIZA HAKARET ETMESİN’
Akar, ABD’nin Türkiye ile yakın çalışması gereğini ne kadar kuvvetle vurgulasa da iki ülkenin ilişkileri bugün itibarıyla ciddi bir tıkanıklığın içinde bulunuyor. Burada dikkat çekici bir nokta, Akar’ın ABD’nin Suriye’de PKK’nın bu ülkedeki uzantısı YPG ile kurduğu ittifaka S-400, F-35 gibi anlaşmazlıkların çok üstünde bir öncelik atfetmesidir.
Milli Savunma Bakanı, bu konuda şöyle konuşuyor:
“Daha önce de söyledim. Biz ABD ile S-400 ya da F-35 meselelerini bir şekilde çözebiliriz. Ancak ABD, Suriye’de YPG ile bir ittifak içinde hareket ettiği sürece, bu ilişkilerin en önemli meselesi olarak kalır, ilişkilerde çok ciddi sıkıntılar yaşarız. Bu, ABD ile ilişkilerde birincil konumuzdur. YPG’nin terör örgütü olarak adını koyması lazım. ‘YPG ile taktik nedenlerle bir ittifak kurmak zorundaydık’ derseniz, bunu olumlu karşılamasak bile anlayabiliriz. Ama YPG’nin PKK olmadığını söylerseniz, ‘Hayır, bu PKK değil’ derseniz, bu bizim aklımıza hakaret etmek olur. ‘Bunu yapmayın’ diyoruz. Sonuç olarak ABD’nin TIR’lar dolusu yardım gönderdiği YPG ile ilişkisini kesmesi gerekiyor.”
‘AMERİKA, AMERİKA GİBİ DAVRANMALI’
Ankara’nın verdiği bütün bu mesajlara karşılık, ABD Suriye’deki uzantısı YPG ile işbirliğini değiştirmeye niyetli görünmüyor. Afganistan’dan çıksa da, Suriye’den ayrılmayacağı hususunda YPG’ye güvenceler veriyor. ABD bu konuda tutumunu değiştirmezse Türk-ABD ilişkilerinde ne olur?
Bu soru karşısında Akar, “ABD’nin etraflıca düşünmesi lazım. Amerika’nın en doğru hareketi Amerika gibi davranması olur” diyor ve konuyu “vizyon” meselesine getiriyor:
“Türkiye ile olan bir ittifakı var, aramızda anlaşmalar var, akıl mantık var, bölgenin gerçekleri ve ihtiyaçları var… Bunların hepsini bir bütün olarak gören bir bakış lazım. Bu bakışta, vizyonda bir zafiyet olmaması lazım. Biz NATO başta olmak üzere ittifak içinde ve ikili ilişkilerimizde tüm sorumluluklarımızı daima yerine getirdik. Getiriyoruz, bunun da görülmesi lazım.”
TAHLİYEDEKİ YAKIN İŞBİRLİĞİ HAVAYI DEĞİŞTİRİR Mİ?
Son dönemde meydana gelen bir gelişme, ağustos ayının son iki haftasında Kabil’den tahliye sürecinde Kabil Havalimanı’nda Türk ve ABD askeri makamları arasında yakın bir işbirliğinin yaşanmış olması.
Peki, Kabil Havalimanı’ndaki yakın işbirliği ABD ile ilişkilerin önünü açmak için yeni bir iklim yaratabilir mi?
Bakan, aslında bugün itibarıyla da ABD ile yakın bir çalışma ilişkisinin yürümekte olduğunu, kendisinin ABD Savunma Bakanı Llyod Austin ile konuştuğunu, keza Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in de muhataplarıyla diyalog içinde olduklarını anlatıyor.
Bakana bakılırsa, “Tarafların iyi niyetle sorunları çözmeye dönük çalışmaları sürüyor.” Akar, “Kabil Havalimanı’nda gerçekleştirilen yakın işbirliğinin büyük bir ihtimalle ABD siyasetine ve medyasına da olumlu yansıdığını düşünüyorum” diyerek kısmen iyimser bir izlenim yansıtıyor.
S-400 DOSYASINDA GELİŞME VAR MI?
Bu arada, geçen şubat ayındaki mülakatta bir sorum üzerine “Girit Modeli” olarak adlandırdığım, Sovyet yapımı S-300’lerin Yunanistan’da bulundurulmasını mümkün kılan formülün bir benzerinin S-400’ler başlığında da uygulanabileceği konusu gündeme gelmişti. Peki geçen süre içinde bu husus ile ilgili bir gelişme var mı?
Akar, “Bizim S-400’lerle ilgili pozisyonumuzda bir değişiklik yok. Sayın Cumhurbaşkanımız da açık ve net olarak ortaya koydu. Bu şekilde devam ediliyor” yanıtını veriyor. Bakanın yanıtından bu konuda bir gelişme olmadığını anlıyorum.
Rus yetkililerin S-400’lerin ikinci paketine ilişkin görüşmelerin devam ettiği yolundaki açıklamalarını nasıl karşıladığını sorduğumda da, Akar, “İkinci sistem üzerindeki çalışmaların sürdüğünü takip ediyoruz. Kendi planımız, programımız dâhilinde uygulamalarımız devam ediyor” şeklinde konuşuyor.
Türkiye-ABD ilişkilerinin son dönemdeki seyrinin dökümü ve Ankara’nın beklentileri Akar’ın yanıtları üzerinden bu şekilde özetlenebilir.
HUDUT KORUMASINDA CUMHURİYET TARİHİNİN EN KONTROLLÜ DÖNEMİNDEYİZ
MİLLİ Savunma Bakanı Hulusi Akar, son günlerde yoğun bir tartışma konusu olan sınır güvenliği konusunda da şu açıklamaları yaptı:
SURİYE SINIRINDA 854 KM DUVAR
Hudutlarımız, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman bugün olduğu kadar kontrol altında olmamıştır. Bugün Suriye ile olan 911 kilometrelik sınırımızın 854 kilometresinde duvar tamamlanmıştır. Sınırın kalan bölümü ise dağlık arazi gibi coğrafi özellikler nedeniyle duvar inşa edilmesi mümkün ve gerek olmayan bir bölgedir, ancak gerekli güvenlik önlemleri alınmıştır.
İRAN SINIRININ ÜÇTE İKİSİNDE DUVAR BİTTİ
Toplam 560 kilometre olan İran sınırımızda ise bu sınırın yaklaşık üçte ikisinde beton modüller üzerinden duvarların çekilmesi tamamlanmıştır. Bu arada kalan bölümün inşası çalışmaları da süratle devam ediyor.
SINIR HATTINDAKİ YOLLARIN ÖNEMİ
Ayrıca duvar çekilirken bunun elektrifikasyonu, kameraların konması gibi bölümleri de yapılmıştır. Ayrıca sınır hattı boyunca yapılan yollar da çok önemli. Çünkü, eskiden bir sızma olduğunda bu gözcüler tarafından tespit edilse bile sınır hattına bitişik bölgede yolların yetersizliği nedeniyle ulaşılması, geçenlerin yakalanması kolay olmuyordu. Oysa şimdi geçenlerin gece-gündüz görüş vasıtaları ile görülmesi halinde hemen bu yollar kullanılarak yakalanabilmeleri mümkün oluyor.
İRAN SINIRINDA 61 BİN KİŞİ ENGELLENDİ
Maalesef hudutların güvenliği konusunda kamuoyunda yanlış bir algı oluşturuldu. Algıyla sahadaki gerçeklik arasında büyük bir fark var. Ocak ayı başından ağustos ayının ortasına kadar olan dönemde İran sınırında yakalanan insan sayısı 587 idi. Yani yapılan hesaplamaya göre günde 2 kişiye karşılık geliyordu. Bundan daha önemlisi, girişi engellenenlerin sayısıdır. Engellenenlerin sayısı 61 bin dolayındadır. Biz savunma ve güvenlik konularının polemik konusu yapılmasını doğru bulmuyoruz. Bu konular günlük siyasi polemiklerin dışında tutulmalıdır. Çünkü Mehmetçik, bu hususta gerçekten büyük emek harcamakta, ter dökmekte, gerektiğinde canını ortaya koymaktadır.
‘Amerika, Amerika gibi hareket etmeli’
AKAR SIFIR NOKTASINDA
MİLLİ Savunma Bakanı Hulusi Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Musa Avsever ile Suriye sınırının sıfır noktasına gitti. Akar ve komutanlar, sahadaki son durum ve yapılacak faaliyetlerin ele alındığı toplantıya katıldı.
——————————————–
Kaynak:
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/amerika-amerika-gibi-hareket-etmeli-41892878