Arkadaşımız Fırat KÖSE, Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Ülkeleri Enstitüsü misafir profesörü Dr. Mehmet Perinçek ile Ermeni Meselesini konuştu. 20 yıla aşkın süredir Rus-Sovyet devlet arşivlerinde “Türk-Sovyet İlişkileri” ve “Ermeni Meselesi” üzerine araştırmalar yapmakta olan Mehmet Perinçek ile yapılan söyleşi aşağıda sunulmuştur.
Ermeni milliyetçiliğinin tarihsel serüveni hakkında bilgi verir misiniz?
Hem Rus Arşiv belgelerini hem de Ermeni kaynaklarını incelediğimizde Ermeni milliyetçiliğinin 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra batılı devletlerin ve Çarlık Rusyası’nın Türkiye’ye yönelik işgalci planlarına paralel bir şekilde doğduğunu ve geliştiğini görüyoruz. Dolayısıyla Ermeni milliyetçiliği dışarıdan gelen bir düşmana karşı bir tepki hareketi olarak ortaya çıkmamış tam tersine dışarıdan gelen düşmanla iş birliği halinde yüzyıllardır uyum içerisinde birlikte yaşadıkları halklara karşı gelişen bir hareket olmuştur. Bu yüzden hem Ermeni milliyetçiliğinin doğuşuna hem de gelişimine damgasını vuran temel özelliklerin başında Ermeni milliyetçiliğinin iş birlikçi karakteri ve diğer taraftan birlikte yaşadıkları halklara karşı gelişen bir hareket olduğu için de saldırgan ve ırkçı özellikleri damgasını vurmuştur. O dönemin Ermeni milliyetçiliğinin ideologlarını, bunlar ki kıyıda köşede kalmış isimler değildir. Nasıl bizim Türk milliyetçiliğinin ideologlarını, kurucularını, başta gelen teorisyenlerini saydığımızda Ziya Gökalpleri, Mustafa Kemal Atatürkleri, Yusuf Akçuraları anıyorsak bu isimler de aynı şekilde Ermeni milliyetçiliği açısından aynı önemi taşımaktadır. Bütün bunların eserlerine, yazdıklarına, çizdiklerine baktığımızda devamlı düşmanı düşmanla, Türkiye’nin düşmanlarıyla veya dışarıdan bir güçle iş birliği yapmaya çalıştıklarını onları arkasına alarak sözde bağımsız bir Ermenistan kurmak istediklerini görüyoruz. Aynı şekilde bu isimlerin eserlerinde ve pratiğinde Türk ve Kürt nüfusa yönelikte oldukça ırkçı yaklaşımları görmek mümkün olmaktadır. Ermeni milliyetçiliği bu sebeple büyük emperyalist güçlerin elinde bir alet olarak birinin elinden diğerinin eline geçerek bugüne kadar gelmiştir. İlk başta Ermeni meselesinin uluslararası bir hale gelmesi Ayastefanos Antlaşması ile olmuştur. Burada Rusya Ermenileri Türkiye’deki Ermenileri himaye etme misyonunu üstlenmiştir. Hemen arkasından Berlin Konferansı toplanır batılılar Ermeni Meselesini sadece Ruslara kaptırmak istemez Rusya’nın elinden de hatta bu silahı almaya çalışırlar ve başarırlar. 1900’lerin başına geldiğimizde Ermeni meselesi esas İngilizlerin elindedir ve bu sefer sadece Türkiye’ye karşı değil, Rusya’ya karşı da kullanılmaya başlanmıştır. Hatta Rus-Japon Savaşı’nda Rusya Ermenileri Japon kralı ile iş birliği yaparak Rusya’ya karşı savaşmışlardır. Bununla birlikte yine Taşnaksutyun Partisi o dönemde kongre ile çalışma alanını sadece Türkiye ile sınırlı tutmamış Çarlık Rusyası’na doğru genişletmiştir ve Çarlık Rusyası içerisinde de terör eylemlerine başlamışlar, aynı Türkiye’de olduğu gibi ve Rusya’da da çok ciddi şekilde Taşnaklara yönelik yargılamalar da yapılmıştır. I. Dünya Savaşı’na gelindiğinde tekrar Rusya Ermeni meselesinde Türkiye’ye karşı kullanmak üzere bir atak yapar ve o dönemde Çarlık Rusyası ve İtilaf Devletleri yani İngilizleri, Fransızları, Ermeni Meselesini I. Dünya Savaşı sırasında da Türkiye’ye karşı kullanırlar. Savaş biter; Ermeni meselesi bu sefer İngilizlerin, Fransızların ve kısmen de Amerikalıların elinde bir araç haline gelir. Hem Sovyet Rusya ya karşı hem Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’na karşı kullanılır. Türkiye ile Sovyet Rusya ortak hareket ederek Ermeni meselesini çözümlendirir ve oradaki batı iş birlikçi unsurları Güney Kafkasya’dan temizlerler ve bundan sonra yavaş yavaş Ermeni milliyetçiliği Nazi Almanyası’nın, yükselen Nazi güçlerinin eline geçer ve Nazilerin elinde hem Sovyetler Birliği’ne karşı hem Türkiye’ye karşı kullanılır. Naziler savaşı kaybettikten sonra bu sefer Ermeni meselesini CIA-ABD ve Batı eline alacaktır. Daha sonra ASALA terör eylemleri yine CIA güdümünde gerçekleşecektir ve bugüne kadar da Ermeni milliyetçiliği her zaman sırtını dayayacağı büyük bir güç aramış, bir devlet geleneği olmadığından dolayı o boşluğu başka büyük bir devletin namluları ile doldurmaya çalışmıştır. Bu da Ermeni milliyetçiliğinin o işbirlikçi karakterini ortaya koyar. Ayrıca bahsettiğimiz, altını çizdiğimiz o ırkçı ve saldırgan tavrı da her zaman Hocalı Olaylarında da görüldüğü gibi günümüze kadar da gelmiştir.
Rus kaynaklarında Ermeni meselesi hakkında bilgi verir misiniz?
Rus arşivleri tabi Ermeni meselesi açısından çok büyük bir önem taşıyor. Çünkü Çarlık Rusyası da Sovyet Rusyası da Ermeni meselesini en yakından takip eden ülkelerden biri olmuştur. Bununla birlikte sadece Sovyet veya Çarlık Rus yetkililerin değil, Rus arşivlerinde Ermenilerin bizzat belgelerine ulaşmak mümkündür. Bildiğiniz üzere Ermeni arşivlerinde, Ermenistan arşivlerinde bir Türk’ün hele hele soykırımı kabul etmeyen bir Türk’ün çalışması mümkün olmamaktadır. Sadece Türk’ün değil, soykırımı kabul etmeyen hiçbir kimse o arşivlerde çalışamamaktadır. Ama Ermeni belgelerini Rus arşivleri üzerinden de ulaşabiliyoruz. Çünkü Rusya Ermenistanı denen topraklar hem Çarlık döneminde hem Sovyet döneminde Moskova’ya, Petersburg’a bağlı bir toprak parçası olduğundan dolayı oraya düzenli olarak Moskova’ya ve Petersburg’a da birçok Ermenilerin belgeleri de taşınmıştır. Bu bakımdan da Rus arşivleri önem taşımaktadır. Hem Çarlık belgeleri, hem Sovyet belgeleri hem de Ermenilerin bizzat kendi belgeleri üzerinden konuyu ele alabilmek mümkün olabilmektedir ve bu belgelere uluslararası planda kimse itiraz edememektedir. Çünkü Türkiye’nin kendi yazdığı-çizdiği belgeler değildir. Türk yetkililerin yazdığı belgeler değildir. Türk arşivlerinden belgeler değildir, tamamen üçüncü bir ülkenin hatta Türkiye’nin düşmanı olan Çarlık Rusyası gibi veya Ermeni belgelerinde görüldüğü gibi Türkiye’nin düşmanı olan, Türkiye ile savaşmış güçlerin belgeleri olduğu için kimse buna itiraz edememektedir. Bu belgeleri incelediğimizde üç tane temel sonuçla karşılaşıyoruz: Birincisi; 1915 öncesinde ve sonrasında yaşanan olaylar bir soykırım olarak nitelendirilemez bu karşılıklı bir kırımdır, mukateledir. İkincisi; Bu karşılıklı kırım ise batılı emperyalist devletler ve Çarlık Rusyası tarafından Osmanlı topraklarını paylaşmak amacıyla kışkırtılmıştır. Bu çerçevede Ermeni Çeteleri örgütlenmiştir. Üçüncü ve en temel sonuç ise; Türkiye’nin ilk önce İstanbul Hükümeti, arkasından da I. Dünya Savaşı sırasında da İstanbul Hükümeti’nden sonra Ankara Hükümeti’nin Kurtuluş Savaşı yıllarında kendi ülkesinin paylaşılmasına karşı bir haklı savaş vermiştir, bir vatan savunması gerçekleşmiştir. Hukuki tabir ile söyleyecek olursak da bir meşru müdafaa eylemi içerisinde bulunmuştur. Rus arşivleri Ermeni Meselesi konusunu özetle bu üç sonucu ortaya koymaktadır.
Rus arşiv belgeleri ile Taşnaksutyun Partisi’nin kuruluşu ve Türkiye’deki faaliyetleri nelerdir?
Taşnaksutyun Partisi 1890 yılında kurulmuştur. Arkalarına büyük bir devleti, gücü alarak bir büyük Ermenistan projesi hayali ile kurulmuştur ve tabii terör eylemlerine başvurarak, kan dökerek batılı devletlerin, emperyalist güçlerin dikkatini Ermeni meselesine çekerek, onların da desteğini alarak Osmanlı topraklarında Türkiye topraklarında büyük Ermenistan hayalindeki bir terör örgütüdür. Taşnaksutyun Partisi’ni aslında bugünkü PKK ile de kıyaslamak mümkündür. Yani PKK’nın o zamanki Ermeni versiyonu olarak da nitelendirebiliriz. Tabi Taşnaksutyun Partisi kuruluşundan itibaren terör eylemleri ile biraz önce bahsettiğimiz karşılıklı kırımın yollarını döşemiştir. Çünkü yaptığı terör eylemleri halklar arasında nefretin doğmasını bu tür provokasyonlarla gerilimlerin oluşmasına sebep olmuştur ve savaş döneminde özellikle de bu provokasyonlar ve terör eylemleri iki halkın birbiriyle boğazlaşmasına yol açacak düzeye gelmiştir. Taşnaksutyun Partisi, Ermeni milliyetçiliğinin en tipik örneklerden bir tanesidir. Kimi zaman İngilizlerin elinde bir alet olur, kimi zaman Çarlık Rusyası’nın elinde bir alet olarak kullanılır. Japonlar, Rus-Japon Savaşı’nda Taşnakları Rusya’ya karşı kullanmıştır. I. Dünya Savaşı’nda Türkiye’ye karşı emperyalist devletlerin elinde kullanıldığını biliyoruz. Arkasından Fransızlar, İngilizler tarafından hem Rusya’ya hem Türkiye’ye karşı kullanılır. Bununla birlikte Taşnaksutyun Partisi yine ayrılıkçı Kürt örgütleri ile iş birliği içerisinde bulunmuşlardır. Yani emperyalist devletler bütün ayrılıkçı güçleri de Türkiye’ye karşı birleştirmeye çalışmıştır ve burada da Taşnaksutyun önemli bir rol oynar. II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin çizmelerini giyerler, daha sonra da CIA elinde bir araç olacaklardır. Bugün de yine Taşnaksutyun Partisi’nin Türkiye’ye karşı PKK ile işbirliği vardır. Dolayısıyla Taşnaksutyun Partisi Ermeni milliyetçiliğinin en saf örneğidir. Her zaman emperyalist güçlerin elinde bir alettir. Ayrıca da Türklere, Kürtlere hatta sadece Türklere, Kürtlere değil Gürcülere ve başka halklara karşı da hep bir ırkçı nefreti körüklemişler ve benimsemişlerdir.
I. Dünya Savaşı’na Çarlık askeri mahkemelerinin tutanaklarında Ermeni çetelerinin katliam ve yağma politikası hakkında bilgi verir misiniz?
I. Dünya Savaşı sırasında Çarlık Rusyası Ermeni çetelerini kullanan ve Ermeni isyanlarını kışkırtan temel güçlerden biridir. Ancak bütün bunlara rağmen I. Dünya Savaşı sırasında Ermeni Çetelerinin Müslüman nüfusa yönelik yaptıkları katliam ve yağmalar Rus makamlarını, Rus generallerini, idarecilerini dahi şaşkına çevirmiş, dehşete sokmuştur. Bu temelde çok sayıda Rus arşivlerinde raporlar vardır. Bu katliamların hatta önlenmesi ile ilgili talimatlar yayınlanmak zorunda kalmıştır. Ermeni çetelerinin elinden silahlar toplanmıştır. Ya da Müslüman yerel nüfusun işgal edilen topraklarda Müslüman yerel nüfusa silah kullanmasına, kendilerini koruması için izin verilmiştir. Fakat bütün bunların da ötesinde Rus-Kafkas ordularının askeri mahkemelerinde çok sayıda Ermeni gönüllü birliklerini, komutanları, askerleri Müslüman nüfusa yönelik yağma ve katliam yapmak suçundan yargılanarak idama kadar varan en ağır cezalara çarptırılmışlardır. Yani Türkiye’nin düşmanı olan bir ülkenin Türkiye ile savaştığı cephedeki ordusunun askeri mahkemelerinde I. Dünya Savaşı sırasında kendi kullandıkları Ermeni çetelerinin yargılanması, en ağır cezalara çarptırılması yine Türkiye’ye yönelik soykırım iddialarının ne kadar asılsız olduğunu ve Türkiye’nin aldığı tedbirlerin ne kadar meşru müdafaa eylemi olduğunu bize net bir şekilde ortaya koymaktadır. Ben bu arşiv belgelerini, mahkeme tutanaklarını Çarlık ordusunun genelkurmay arşivinde tek tek tarayarak ilgili dava dosyalarının hepsinin büyük çoğunluğunu aldım, bunları da hem “Ermeni Milliyetçiliğinin Serüveni” başlıklı kitabımda, “Rus Devlet Arşivlerinde Yüz Elli Belgede Ermeni Meselesi” başlıklı kitabımda bunlardan örnekleri yayınladım, ayrıntıları da orada okunabilir.
Ermeni devlet adamı Boryan’ın “Ermenistan, Uluslararası Diplomasi ve SSCB” adlı dev eseri üzerinden Osmanlı’dan Lozan’a Ermeni sorununu inceliyor. Bununla ilgili bilgi verir misiniz?
Ermeni devlet adamı Boryan, Sovyet Ermenistanı’nın önemli devlet adamlarından biridir. Bununla birlikte Lenin’in de yakın silah arkadaşlarındandır. Yazdığı “Ermenistan, Uluslararası Diplomasi ve SSCB” adlı iki ciltten oluşan eserini ben “Ermeni Devlet Adamı Boryan’ın Gözüyle Türk-Ermeni Çatışması” başlıklı kitabımda da özetledim. Bu kitapta da ayrıntıları okunabileceği üzere Boryan, aslında Ermeni meselesinin köklerine inmekte ve özellikle de Ermenilerin Osmanlı Devleti’ndeki yaşam koşullarına da değinmektedir. Burada Ermenilerin Osmanlı’da iyi yaşam koşullarına sahip olduklarını, hatta Müslüman nüfusla kıyaslandığında çok daha iyi ekonomik şartlara haiz olduklarını, Türkiye de Osmanlı da Ermenilere yönelik özel bir şiddet, baskı uygulanmadığını, bir Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın yaşadığı sorunla bir Ermeni’nin yaşadığı sorun arasında fark bulunmadığını, yani Ermenilerin Ermeni olduklarından dolayı herhangi bir şiddete veya bir baskıya maruz kalmadıklarını ortaya koymaktadır. Boryan, bu kitabında Osmanlı padişahlarının Ermenilere tamamen koruyucu şekilde yaklaştıklarını, onların dışarıdan gelen düşmanlara karşı da koruyup kolladıklarını, himaye ettiklerini, onlara özel önem verdiklerini, Tebriz’in, İstanbul’un vs. fethedilmesinden sonra oralarda Ermenilere olumlu anlamda özel muameleler yapıldığını ayrıntılı olarak koymaktadır. Tabi hemen arkasından Boryan, Ermeni meselesinin niye ortaya çıktığını, madem Ermeniler iyi şartlarda yaşıyorlardı niye çıktığını da aktarır ve der ki; Batılı emperyalist devletler ve Çarlık Rusyası Türkiye’de merkezkaç kuvvetleri destekleyerek Osmanlı’yı paylaşmak amacıyla Ermeni meselesinin suni olarak gündeme getirildiğini ve tamamen bir emperyalizm meselesi olduğunu, Türkiye’yi paylaşma meselesi olduğunu da ayrıntılı bir şekilde ortaya koyar. Bu Boryan’ın tabii bütün Ermeni meselesini Osmanlı’nın doğuşundan diyelim 1930’lara kadar işlediği kitabında I. Dünya Savaşı dönemi de vardır, sonrası süreçler de vardır. I. Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından Türkiye ile yani Kurtuluş Savaşı iktidarıyla, Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara Hükümeti ile Sovyet Rusya arasındaki iş birliğine de değinilmektedir. Bununla birlikte benim yeni çıkan “Kafkasya’da Türk-Sovyet Askeri İş Birliği” kitabım da 1919-1922 yılları arasını ele almaktadır. Hem Boryan hem de benim Kafkasya Türk-Sovyet Askeri İş Birliği başlıklı kitabım Mustafa Kemal ile Lenin arasında Güney Kafkasya’daki askeri iş birliğini de ortaya koymaktadır. Kızıl ordularla, Kazım Karabekir orduları işbirliği halinde Güney Kafkasya’daki Batı güdümünde bulunan Taşnak Ermenistanı’nı nasıl ortadan kaldırdıklarını ve bölgeye huzur, refah ve barış ortamı getirdiklerini arşiv belgeleriyle de anlatmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi-Taşnak iş birliği nasıldır?
II. Dünya Savaşı öncesinde, I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Taşnak Ermenistanı 1918 ile 1920 yılları arasında yaşamış ve daha sonra kızıl ordu ve Türk ordularının iş birliği ile ortadan kaldırılmıştır ve Sovyet Ermenistanı kurulmuştur. Sovyet Ermenistanı’nın kurulması ile birlikte Taşnaklar Ermenistan’dan kaçarak batıya yerleşmişlerdir. Oradan da Sovyet Rusya’ya ve Türkiye’ye karşı, Sovyetler Birliği’ne karşı düşmanca faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Tabii Nazilerin yükselmesi ile birlikte Almanya’da Sovyet Rusya’ya ve Türkiye’ye karşı hareket ederek yeniden büyük Ermenistan kurma hayallerine kapılan Taşnaklar bu sefer Nazilerin çizmelerini giyerler, Hitler’in bayrağını taşırlar. Bu sefer Nazi Almanyası adına gönüllü birlikler oluştururlar. Gönüllü birlikler Sovyet cephesinde Kızıl Ordu’ya karşı savaşır. Almanların Türkiye’yi işgal planları da yine onlara özel rol verilmiştir. Bununla birlikte sadece pragmatik olarak Almanlarla iş birliği yapmadıklarını, Nazi ideolojisi ve ırkçılığı Taşnakların benimsediğini ve bunun propagandasını yaptıklarını görüyoruz. Yahudilere yönelik yapılan Holokostu (soykırımı) aklamaya çalıştıkları, bunu meşru gördüklerini görüyoruz. Amerika’daki Ermenilerin Nazilerin Amerika’ya saldırması durumunda içeriden Amerikan Ordusu’nu vuracak çeşitli faaliyetlerde bulunmak üzere hazırlıklar yaptığını, kamplarda askeri eğitimler gördüklerini görüyoruz. Yine Nazi ideolojisini, ırkçılığı çıkardıkları dergilerde, kitaplarda, broşürlerde savunduklarını ve hatta Nazi ideolojisine sahip çıkan örgütler kurduklarında görebiliyoruz. Bunların başında Njde ile Dro gelmektedir. Njde ile Dro, I. Dünya Savaşı sırasında Çarlık Rusyası adına Türkiye’ye karşı gönüllü birlikler oluşturmuşlardır. Hatta onun öncesinde Balkan Savaşları’nda tarih sahnesine çıkmışlar, o zaman da Türkiye’ye karşı, Osmanlı’ya karşı savaşmışlardır. I. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’ye karşı Çarlık Rusyası’nın yanındadır. I. Dünya Savaşı biter, kurdukları Taşnak Ermenistan’ında hem Türkiye’ye hem Rusya’ya karşı savaşırlar. Bundan sonraki süreçte de Nazilerin bu sefer yanında yine Türkiye’ye, özellikle de Sovyetlere karşı bir politika izleyeceklerdir ve bugün Njde ve Dro, Ermenistan’da ve Ermeni Diasporası yanında kahraman olarak görülmektedir. Hatta Ermenistan’da heykelleri dikilmiştir, bir Nazi iş birlikçisidir. İş birlikçiliğinden dolayı da yargılanmışlar, Njde savaştan sonra hapis cezası da almıştır. Bunların Nazi iş birlikçiliği ve Nazi ideolojisini benimsediği mahkeme kararıyla da kesindir, nettir. Fakat bugün milli kahraman olarak görülmektedir, heykelleri vardır, adlarına madalyalar vardır, adlarına çeşitli kurumlar kurulmuştur. Hatta bunlardan, bu heykellerden bir tanesi işgal altındaki Karabağ topraklarında da vardı fakat o da geçtiğimiz günlerde yıkıldı. Dolayısıyla Ermenistan milliyetçiliği, yobaz milliyetçiliği hala bu ırkçı Nazi yanlısı iş birlikçisi Taşnak liderlerine hala sahip çıkmaktadır.
Mehmet Bora PERİNÇEK
Dr. Mehmet Perinçek, 19 Eylül 1978’de İstanbul’da doğdu. Faik Reşit Unat İlkokulu’nu ve Cağaloğlu Anadolu Lisesi’ni bitirdi. Burs alarak Rusya Federasyonu’nda Nijni Novgorod’da 35 Nolu lisede okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 2005-2006 öğretim yılında Moskova Uluslararası İlişkiler Devlet Enstitüsü (Üniversitesi)’nde (MGİMO(U)), 2010-2011 öğretim yılında Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Ülkeleri Enstitüsü’nde misafir araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2017 yılından beri Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Ülkeleri Enstitüsü’nde misafir araştırmacı olarak bulunmaktadır. Yirmi seneyi aşkın zamandır Rus-Sovyet devlet arşivlerinde “Türk-Sovyet İlişkileri” ve “Ermeni Meselesi” üzerine araştırmalar yapıyor. Bu konular üzerine birçok kitabı ve makalesi var. Eserleri, Rusça, İngilizce, Almanca, Farsça, Azeri Türkçesi, İspanyolca ve İtalyanca olarak da yayımlandı. Ayrıca çalıştığı konular üzerine önemli kitapları yayıma hazırladı. Diğer taraftan güncel Türk dış politikası üzerine çalışmalar yapıyor.
Bu konular üzerine sempozyumlarda ve uluslararası konferanslarda tebliğler sundu, Türkiye’de ve yurtdışında konferanslar verdi. Yerli ve yabancı olmak üzere devlet ve özel televizyonlarda birçok programa katıldı.
Rusçadan Türkçeye çevirdiği kitap ve şiir yayımları da bulunuyor. Rusça, Almanca ve İngilizce biliyor.
Söyleşiyi Gerçekleştiren: FIRAT KÖSE