Prof.Dr. Burak ARZOVA
Türkiye’de uzun zamandan bu yana Merkez Bankası tarafından yürütülen para politikasının enflasyonla mücadeledeki etkinliğinin artırılması adına kamunun mutlaka ve mutlaka tasarruf yapması gerektiğini dile getiriyoruz. Kamu tasarruf etmedikçe içeride enflasyonla mücadele anlamında beklentileri yönetmek mümkün olmuyor. Tasarruf kamuda başladığı için tasarruf etmeyen kamu mevcut durumu umursamaz gözüküyor ve tepkiler de gitgide büyüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak ziyareti sonrasında uçakta gazetecilere verdiği demeçte; ‘Hükümet olarak birinci önceliklerinin enflasyonu düşürmek bunun için de tasarrufu önce kamuda uygulamak olduğunu’ belirtmesi bence uzun zaman sonra gelen önemli bir söylem.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan uzun zaman sonra yeniden kamuda tasarruf söylemini duymak sevindirici.
Fakat sohbetin devamında Sayın Cumhurbaşkanı ‘….Tasarruftan kamuda gereksiz harcamaların ortadan kaldırılması, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması anlaşılmalıdır. Yani bundan farklı bir şey anlaşılmamalı. Bütçelerin buna göre revize edilmesi için bizler de şu anda bir çalışma yapıyoruz..’ deyince bu cümleleri daha önce duyduğumu hatırladım.
Hafızam beni yanılmadı. Konusu ‘Kamuda Tasarruf Tedbirleri’ olan 30 Haziran 2021 Tarih ve 31527 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış olan 2021/14 Genelgesi’ne yeniden baktım.
2021/14 sayılı Genelge’nin 2. paragrafında ‘Bu anlayışla; kamu kurum ve kuruluşlarının harcamalarında tasarruf sağlanması, bürokratik işlemlerin azaltılması ve kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanımına ilişkin aşağıdaki tedbirlerin alınması gerekli görülmüştür’ denilerek bugün anlamsız hale gelmiş bir dizi önlem sıralanmıştı.
2021/14 Sayılı Genelge’nin 2. Paragrafı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın Irak dönüşü gazetecilere verdiği demeçteki ‘tasarruftan ne anlaşılması gerektiği’ yönündeki neredeyse tıpatıp aynı.
‘Kamuda Tasarruf Tedbirleri’ konulu genelgenin o günden bugüne titizlikle uygulandığına şahit olamadık.
Bunun yanında; uygulamaya yönelik bir eylem planı, bu plana bağlı bir takvim ve tek tek kamu kurumlarının bu eylem planına ne kadar uyduklarını gösteren bir çizelge de olmadığı için, bunun kamuoyu önünde şeffaf bir şekilde kontrolünü de göremedik.
O nedenle bu tedbirler genelgesi sadece bir genelge olmaktan öteye geçemedi. Ve konu her tartışıldığında toplum nezdinde üç beş araba almamaya ya da mevcut araçların elektrikli olanlarla ikamesine kadar basite indirgendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söyleminden, konunun yine daha önceki tasarruf tedbirleri genelgesi düzeyinde algılanmasından endişe duydum.
O halde aradan geçen 3 yılsonunda yine aynı yere geri dönüp yine aynı şeyleri yaparak bu kez sonucun farklı olmasını mı bekliyoruz? Yoksa kamuda tasarruf çokça telaffuz edildiği için acaba bunu en üst makamdan belirtmenin faydalı olacağı mı düşünüldü? Bunları kendi kendime sormuyor değilim.
Biz içeride kamu tasarruf yapmalı diye feryat ederken, Avrupa Parlamentosu 23 Nisan 2024 tarihinde tarihi sayılabilecek bir karara imza attı. Avrupa Parlamentosu yeni mali kuralları açıkladı. Bu kurallar bütünü uzun zamandan bu yana üye ülkeler tarafından tartışma konusuydu ancak sonunda üzerinde uzlaşılan bir metin ortaya çıktı.
Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği ülkelerinin kamu harcamaları ve bütçe açıklarını düşürmeyi hedefleyen yeni mali kurallara onay verdi.
Karar kolay çıkmadı. Zira Avrupa Parlamentosu, genişlemiş Avrupa Birliği’nin 27 üye devletinden seçilen 705 üyeden oluşuyor. 1979’dan bu yana milletvekilleri beş yıllık bir süre için doğrudan genel oyla seçiliyorlar. O nedenle ciddi bir uzlaşı sürecinden geçildi.
Avrupa Birliği Konseyi Parlamento’da kabul edilen mali kurallara resmi onayını verdikten sonra, kararlar Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayımlanacak ve üye devletler ilk ulusal planlarını 20 Eylül 2024 tarihine kadar sunacaklar.
Buna göre Avrupa Komisyonu, kamu borcunun GSYH’nin yüzde 60’ını aştığı veya kamu açığının GSYH’nin yüzde 3’ünü geçtiği üye ülkelere referans yörünge sunacak. Referans yörünge, üye ülkenin 4 yıllık mali uyum döneminin sonunda kamu borcunun makul bir düşüş eğilimi göstermesini veya orta vadede ihtiyatlı seviyelerde kalmasını sağlamaya yönelik olacak.
Amaç; üye ülkelerin kamu borçlarının ve bütçe açıklarının kademeli, sürdürülebilir ve büyüme dostu bir biçimde düşürülmesi. Yeni uzlaşıya göre dijital, yeşil dönüşüm, sosyal ve savunma harcamalarını içeren belirli stratejik alanlardaki yatırımlar korunacak.
Referans yörünge ile borç seviyelerinde düşüş, borç sürdürülebilirliğini korumak ve bütçe açığını yüzde 3’ün altında tutmak amaçlanıyor. Kamu borcunun GSYH’nin yüzde 90’ını aştığı ülkeler bunu ortalama yılda yüzde 1, yüzde 60’ını aştığı ülkeler ise ortalama yılda yüzde 0,5 azaltacak.
Avrupa Parlamentosu milletvekilleri, bir üye ülke hükümetinin yatırım yapma kabiliyetini korumak için kuralları önemli ölçüde artırmış durumda. Temel yatırımlar devam ediyorsa, Komisyonun bir üye devleti aşırı açık prosedürüne sokması artık daha zor olacak ve AB programlarının eş finansmanına ilişkin tüm ulusal harcamalar, yatırım için daha fazla teşvik yaratarak hükümetin harcama hesaplamasından çıkarılacak.
Yeni kurallar, üye ülkelerin daha fazla nefes alma alanı sağlamaları için çeşitli hükümler de içeriyor. Özellikle, ulusal planın hedeflerine ulaşmak için standart dört yıl üzerine fazladan üç yıl verebilecek.
Hükümetlerinin bütçelerinin ve mali projeksiyonlarının uygunluğunu incelemekle görevli ulusal bağımsız mali kurumların rolü, milletvekilleri tarafından önemli ölçüde güçlendirildi. Amaç daha katılımcı ve daha şeffaf mali kurumlar. Yeni mali kurallar yatırım için daha fazla alan, üye devletlere ayarlamalarını yumuşatma esnekliği ve herkes için geçerli “gerçek” bir sosyal boyut sağlıyor.
Tüm ülkeler, harcama hedeflerini, yatırımların ve reformların nasıl gerçekleştirileceğini özetleyen orta vadeli planlar sağlamakla yükümlü.
Açık veya borç seviyesi yüksek olan üye devletler, harcama hedefleri konusunda plan öncesi rehberlik alacaklar.
Sürdürülebilir harcamaları sağlamak için, aşırı borç veya açığı olan ülkeler için sayısal kıyaslama güvenceleri de getirildi. Bir nevi güvence denetimi söz konusu. Bunu da bir başka yazıda ele almak lazım.
Mali kurallarla getirilen en önemli yenilik, sistemi herkese uyan tek bir yaklaşım olarak uygulamak yerine her ülkeye ve duruma göre en uygun olacak ve sosyal kaygıları da hesaba katacak bir sistemin düşünülmüş olması.
Dr. Mahfi Eğilmez’in son kitabı ‘Yeni Ekonomi’de de bahsettiği bu aslında. Herkese uyan tek tip önlemler paketi artık çok eskilerde kaldı. Şimdi ‘Terzi Dikimi’ politikalardan konuşmak lazım.
———————————————-
Kaynak:
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/turkiye-icin-de-mali-kurallara-ihtiyac-var/739833