AB’nin Küresel Geçit inisiyatifinin bir başka iddiası ise, Washington yönetimi önderliğinde G-7 ülkelerinin ortaya koyduğu “Daha iyi bir dünya inşa edelim” yatırım projesiyle uyum içinde olması. İşin siyasi yönü de burada ortaya çıkıyor zaten; ABD Başkanı Joe Biden’ın Amerikan dış politikasını üzerine kurduğu, Çin’in büyüyen ekonomik hegemonyasının durdurulması, dengelenmesi amacıyla bire bir örtüşüyor Küresel Geçit projesi. Başkan Biden hem “asıl hasım” ilan ettiği Çin’le, hem de ABD’nin sık sık karşı karşıya geldiği Rusya’yla “çatışmayı”, askeri yöntemlerden çok, ekonomik yöntemlerle yürütmeye kararlı bir profil çiziyor. Ukrayna konusunda tüm dünya bir Rusya-NATO sıcak çatışması beklentisine girmişken, Rus Lider Putin ile yaptığı video konferans görüşmesinde Biden’ın “geri adım” olarak nitelenen tavrını bu tercihe bağlamak mümkün.
*****
Zeynep GÜRCANLI
Türkiye, AK Parti’nin izlediği ekonomi politikası doğrultusunda ucuz iş gücü, zayıf para birimine dayalı “Çin modeline” doğru sürüklenirken, Avrupa Birliği’nden Çin’in bu model çerçevesinde dünyaya yayılmasını durduracak yeni bir inisiyatif geldi. AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen’in bu ayın başında açıkladığı “Global gateway-Küresel Geçit” inisiyatifi, tüm dünyada Çin’in “Kuşak ve Yol” projesine alternatif olarak yorumlandı. AB, inisiyatif kapsamında özellikle iletişim, ulaştırma, sağlık gibi alanlarda, Afrika’ya ve Asya’ya 5 yıllık bir dönem içinde 300 milyar dolarlık altyapı yatırımı yapmayı planlıyor. Çin de, 2013 yılında başladığı, Cumhurbaşkanı Şi Cinping’in “iddialı projesi” olan Kuşak Yol ile başta Afrika olmak üzere, tüm dünyada yatırım seferberliği başlatmış, yüz milyarlarca dolarlık yatırım yapmıştı.
Küresel Geçit/Kuşak Yol farkı ne?
Avrupalıların “Küresel Geçit” ve Çin’in “Kuşak Yol” projeleri arasındaki fark ise, Avrupalıların anlatımıyla, “yatırımda şeffaflık”, “çevre duyarlılığı” ve “kalifiye iş ve iş gücü” olarak ortaya çıkıyor. Avrupalıların iddiası, dünyanın farklı alanlarında yapacakları yatırımlara, Avrupa’nın işçi hakları ile, işçilik ve çevre koruma standartlarını da taşıyacakları yönünde. Bu açıdan Küresel Geçit Projesinin, AB’nin üretime getirdiği “yeşil mutabakat” standartlarıyla bir bütün oluşturmasını beklemek mümkün. Özellikle Çin’in Avrupa kıtasında Kuşak ve Yol projesi kapsamında yaptığı yatırımlara bakıldığında, AB’nin neden şeffaflık ve standarnizasyon üzerinde durduğu da ortaya çıkıyor. Macaristan’da Çin’in 1.5 milyar dolar yatırımla kuracağını açıkladığı Çin Üniversitesi ile Budapeşte’yi Belgrad’a bağlayacak 1.9 milyar dolarlık demiryolu projesi hakkında yolsuzluk iddiaları bitmiyor. Finansmanının şeffaf şekilde gerçekleşmemesi, hem işin uzamasına, hem maliyetin artmasına, hem de projelere yönelik tepkilerin yükselmesine neden oluyor. Karadağ’da Çin parasıyla yapılan otoyol ise kötü işçilik ve çevre unsurlarının göz ardı edilmesiyle anılıyor. AB’nin yatırımları, dünyanın neresinde olursa olsun “kendi standartlarını gözeterek yapacağını” açıklamış olmasıyla -işin arkasındaki siyasi amaçları bir tarafa bırakırsak- küresel yatırıma ciddi bir rekabet getireceğini söylemek mümkün.
Küresel Geçit, Washington’un planıyla da uyumlu
AB’nin Küresel Geçit inisiyatifinin bir başka iddiası ise, Washington yönetimi önderliğinde G-7 ülkelerinin ortaya koyduğu “Daha iyi bir dünya inşa edelim” yatırım projesiyle uyum içinde olması. İşin siyasi yönü de burada ortaya çıkıyor zaten; ABD Başkanı Joe Biden’ın Amerikan dış politikasını üzerine kurduğu, Çin’in büyüyen ekonomik hegemonyasının durdurulması, dengelenmesi amacıyla bire bir örtüşüyor Küresel Geçit projesi. Başkan Biden hem “asıl hasım” ilan ettiği Çin’le, hem de ABD’nin sık sık karşı karşıya geldiği Rusya’yla “çatışmayı”, askeri yöntemlerden çok, ekonomik yöntemlerle yürütmeye kararlı bir profil çiziyor. Ukrayna konusunda tüm dünya bir Rusya-NATO sıcak çatışması beklentisine girmişken, Rus Lider Putin ile yaptığı video konferans görüşmesinde Biden’ın “geri adım” olarak nitelenen tavrını bu tercihe bağlamak mümkün. Biden yönetimi, Rusya’yı da mermi/silah/asker kullanmadan, ekonomik yaptırımlar yoluyla sıkıştırmaya yönelmiş durumda. Aynı şekilde, Çin’in sıkıştırılması için de -caydırıcılık kapsamında Uzak Asya’da kurulan yeni ittifakların yanı sıra- hem AB’nin Küresel Geçit, hem de G-7’nin yatırım projeleri asıl “cepheyi” oluşturacak gibi görünüyor.
Türkiye işin neresinde?
Türkiye’nin bu durumdan nasıl etkileneceği ise henüz büyük bir bilinmezlik; ama ilk bakışta tablo pek iç açıcı da değil. AK Parti hükümeti, Çin/Rusya ile Batı arasındaki ekonomik rekabette Çin’in tedarik zincirlerinde bırakacağı boşluğu doldurmayı amaçlayan bir ekonomi politikası izliyor. Ancak işin ilginç tarafı, Çin’in boşalttığı yeri doldurmak için, “Çin’in yöntemlerinin” benimsenmiş olması. Oysa AB’nin Küresel Geçit inisiyatifi; Finansmanda şeffaflık diyor, Yapılacak yatırımlarda “işçi haklarına” vurgu yapıyor, Çevreyi gözetmeyen yatırıma prim verilmeyeceği açıklanıyor, Yapılacak işte “standarnizasyonun” mutlaka gözetileceği belirtiliyor. Bu açılardan bakınca da Küresel Geçit inisiyatifi, Türkiye’nin AK Parti önderliğinde ekonomide gitmekte olduğu yolun tam tersini yansıtıyor.
—————————————–
Kaynak:
https://www.dunya.com/kose-yazisi/turkiye-cin-modelini-tartisirken/642494