Bolu, tarihî süreç içerisinde Anadolu’da öne çıkan kültür merkezlerimizden birisidir. Bolu’nun önemi Anadolu’daki bazı şehirler gibi ilçeleri ve köyleriyle zamanla onun bir merkez hâline gelmiş olmasıdır. Bunu tarihî süreç içerisinde yetişen şahsiyetlerden, onların yazmış olduğu eserlerden, yeni araştırmalarla ortaya çıkan bilgilerden takip edebiliyoruz. Nitekim Bolu’nun Tekkeköy, Tekke Işıklar diye de anılan Işıklar köyü de bu özellikleri taşımaktadır.
Tekke Işıklar köyü hem tarihî kaynaklarda hem de şifâhî olarak 15. Yüzyıl’da burada yaşamış Ümmî Kemal hazretlerine nispetle anılmaktadır. Nitekim Osmanlı kaynaklarında bu köy zaman zaman “Tekye-i Ümmî Kemal karyesi” şeklinde geçmektedir. Tekkeköy dağların arasında kalan çukur bir bölgede yer almaktadır. Etrafı ormanlarla ve bazı tarım alanlarıyla çevrilidir. Köyde eskiden bir okul, bir sağlık ocağı, bir orman işletmesi varken bunlar günümüzde kapatılmıştır. Göç veren ve nüfusunun büyük bir kısmı Bolu, Ankara, İstanbul gibi yerlerde yaşayan bir köydür. Hemen her yerde olduğu gibi yaz aylarında gelen gurbetçilerle ve civar illerden gelenlerle beraber köyün nüfusunda kısmî bir artış yaşanmaktadır.
Tekkeköy, bugün Bolu merkeze bağlıdır. Bolu’ya 39 km, Dörtdivan’a 16 km mesafede yer almaktadır. Tekkeköy’ün bulunduğu bölge tarihte Sazak olarak bilinmektedir. Buraya Bolu dolaylarında “Tekke”, “Goca Tekke” ve tarihî kaynaklarda “Karye-i Ümmî Kemâl” gibi isimler verilmektedir. Bolu Şeriyye sicillerinde Ümmî Kemâl’in burada vefat ettiği ve mezarının burada bulunduğu net bir biçimde belirtilmektedir.
Tekke-i Ümmî Kemâl karyesi veya yaygın bilinen şekliyle Tekkeköy, Osmanlı Devleti döneminde Bolu Sancağı’nın Sazak nahiyesine bağlı bir köydü. 19. Yüzyıl’da tertip edilen 3179 numaralı temettüat defteri üzerine yapılan bir araştırmaya göre Tekke-i Ümmî Kemâl karyesi, yedi mahalleden oluşmaktadır. Bu mahallelerin isimleri şöyledir: Merkez mahalle, Beltemek, Bozarmut, Doyran, Fırınlık (Furunluk), Dekvi (Devren), Susuz.
Temettüat defterinde merkez mahalle olan Tekkeköy’de hane sayısı altmış dört ve nüfus yaklaşık 320 olarak tespit edilmiştir. Bu karyede toplam hane sayısı yüz elli, toplam nüfus ise yaklaşık sekiz yüzdür. Köyün başlıca geçim kaynağını hayvancılık oluşturmaktadır. Bugün de köyde duran nüfusun genelde hayvancılıkla meşgul olduğu görülmektedir. Geçim kaynakları içinde daha sonra başta tarım gelmektedir. Köyde genelde buğday ve arpa ekimi yapılmaktadır. Sonraki zamanlarda köy nüfusu giderek azalmış ve Tekkeköy dışarıya çok fazla göç vermiştir. Bunun başlıca sebebi, tarıma elverişli arazinin azlığıdır.[1] Köyün bugün de başka yerlere hâlen göç verdiği görülmektedir. Köyde bugün herhangi eğitim-öğretim faaliyeti de icra edilmemektedir. Bir zamanlar burada bir ilkokulun olduğu düşünülecek olunursa köyde bulunan nüfusun yoğunluğu ve Tekkeköy’ün daha sonra karşılaştığı göç sorunu daha da belirginleşmiş olur.
Tekkeköy’ün en önemli özelliklerinden birisi burada 15. Yüzyıl’dan sonra burada bir kültür ortamının oluşmuş olmasıdır. Bunun da özellikle köye ismini veren ve burada uzun asırlar boyunca faaliyette olan tekkeden kaynaklandığını düşünüyoruz. Bu tekke ilk olarak köye Ümmî Kemal tarafından on beşinci yüzyılda kurulmuş olmalıdır. Tarihî kayıtlardan bu tekkenin 20. Yüzyılın başlarına kadar faaliyetlerini sürdürdüğünü, daha sonra camiye dönüştürüldüğünü ve 1990’lı yıllarda köydeki mevcut caminin yıkılarak yerine yenisinin yapıldığını görmekteyiz. Eski yapıdan günümüze Ümmî Kemal türbesi ve bir şadırvanın kitabesi ulaşmıştır.
Tekke Işıklar köyünün Bolu için önemi 15. Yüzyıl’ın ortalarından itibaren burada belirli bir kültür çevresinin meydana gelmiş olmasıdır. Bunu da köy, özellikle burada yetişen mutasavvıflar sayesinde başarmıştır. Ümmî Kemal, divan sahibi bir şair ve aynı zamanda müelliftir. Onun halifesi Sarı Müderris Sinan Efendi 15. Yüzyıl’da yaşayan, Yunus Emre tarzında söylediği ilahileriyle bilinen bir şair ve müderristir. Kaynaklara göre Bolu’nun Dörtdivan ilçesinin Yukarıdüğer köyünden olan Âşık Ahmed-i Dîvânî 18. Yüzyıl’da Tekkeköy’de yaşamış ve Menâkıb-ı Kemal Ümmî adından manzum bir menâkıbnâme kaleme almıştır. Âşık Ahmed’in aynı zamanda 76 adet şiirine Bolulu İsmail tarafından bir şerh yazılmıştır. Her iki çalışma da basılmıştır. Bütün bunlar bize Bolu’ya bağlı Tekke Işıklar köyünde zaman içinde önemli bir kültür muhitinin meydana geldiğini göstermektedir. Anladığımız kadarıyla burada bulunan Ümmî Kemal Tekkesi zaman içerisinde bir merkez hâline gelmiştir
Yaptığımız araştırmalar sonucunda ve bir cönkte yer alan manzumesinden hareketle Tekke Işıklar köyünde 19. Yüzyıl’da Derviş Mustafa adında bir mutasavvıf şairin yetiştiğini tespit ettik. Derviş Mustafa, Tekke Işıklar köyünde kültür muhitinin 19. Yüzyıl’daki temsilcisidir. Şimdilik elimizde bir şiiri vardır.
Bolu merkeze bağlı Tekke Işıklar Köyü’nün genel görünümü
Derviş Mustafa ve Manzumesi
Biz burada Bolu’nun Tekke Işıklar Köyü’nde 19. Yüzyıl’da yaşadığı anlaşılan Derviş Mustafa adında bir zatın bir manzumesini söz konusu edeceğiz. Bu mutasavvıf şairden Bolulu araştırmacı ve yazar Selahattin İkiz’in elinde bulunan bir cönk münasebetiyle haberimiz oldu. Kaynaklara yöneldiğimizde bu zatla ilgili hemen hiçbir bilgiye rastlayamadık. Ancak cöngün 7b-8a sayfalarında onun adına kaydedilmiş bir manzume bulunmaktadır.
Derviş Mustafa’nın manzumesinin yer aldığı cönk 85 varaktır. Cönkte genel olarak Türk Halk Edebiyatı edebî ürünleri kaydedilmiştir. Çok iyi denebilecek şekilde korunmuş olan cöngün bazı sayfaları boştur. Cönkte genel olarak Gevherî, Âşık Ömer, Niyazî-i Mısrî, Üsküdarlı Muhammed Nasûhî, Nesimî, Âşık Dertli, Âşık Figânî, Âşık Şem‘î, Âşık Mecnûnî, Hakkı, Seydî, Kâtibî, Lütfî, İrfânî, Meftûnî gibi halk edebiyatında tanınan şairlerin yanında tanınmayan bazı halk şairlerinin de manzumeleri yer almaktadır. Cönkte türkü, mâni, gibi Anonim Halk Edebiyatımıza ait ürünler de yer almaktadır. Cöngün tamamına yakını manzumelerden oluşmaktadır.
Cönkle ilgili bu kısa bilgilerden sonra burada Derviş Mustafa ve onun manzumesi hakkında bilgi vermek istiyoruz. Derviş Mustafa’nın cönkte yer alan manzumenin başlığı şu şekildedir: “Tekye-i Ümmî Kemâl hazretlerinin karyesinde sâkin Derviş Mustafa’nın kelâmı.”
Bu kayıttan ve isminin başındaki unvandan onun bir mutasavvıf olduğunu olarak söyleyebiliriz. Şair, manzumenin sonunda “Dervişoğlu” şeklinde kendimi takdim etmektedir. Buradan hareketle onun babasının da mutasavvıf olduğu veya baba adının “Derviş” olduğu şeklinde belki bir çıkarımda bulunulabilir. Fakat elbette bu durum bize kesin bir şey söylemez. Bunu bir tahmin olarak ifade ediyoruz.
Kendisi muhtemelen Ümmî Kemal’in silsilesi içerisinde yetişmiş dervişlerden birisidir. Tekke Işıklar’da ikamet ettiğine göre buralı olma ihtimali de vardır. Derviş Mustafa’nın elimizdeki manzumesinden hareketle şiirle meşgul olduğunu söyleyebiliriz. Bugün için elimizde onun manzumesinden başka olarak hareket edebileceğimiz bir kaynak yoktur. Belki araştırmalar sonucunda şairin yeni manzumelerine ve hayatıyla ilgili bilgilere tesadüf edilebilir.
Manzumenin Şekli ve Muhtevası
Derviş Mustafa’nın manzumesi yedi dörtlükten oluşmaktadır. Manzumenin vezni düzensizdir. Muhtemelen hece vezniyle kaleme alınmak istenmiş fakat bunda başarılı olunamamıştır. Derviş Mustafa’nın şiiri zühdî endişelerle ve toplumsal bir hiciv olarak kaleme alınmıştır. Şair insanlara seslenerek şeriatı bir kenara koyduklarından, bidatlere bağlandıklarından, dünyada saraylar yapıp şeriatın eyvanını yıktıklarından, dünya ile gururlanıp Allah’ı unuttuklarından, küfür ve zulmete dalmalarından, emirlerin ve yöneticilerin kâfirlere meyletmelerinden, Yahudiler veya Hristiyanlar gibi olmalarından, Kıptîler ve Kızılbaşlar gibi insanların birbirlerine kast etmelerinden, fesadı artırıp bunda Firavun ile onun veziri olan Haman’ı geçmelerinden, aç kurtlar gibi haram yenmesinden, âlimlerin şeytanlaşmasından, nefse ve şeytana uyup taşkınlıkların hadden aşmasından, zikrin ve imanın artık altın ve gümüş olmasından, put gibi şeylerin tercih edilmesinden, insanların şeytana uymalarından, müftülerin ve müderrislerin harama fetva vermelerinden şikayet etmektedir. Muhtevadan da anlaşılacağına göre bu manzume ağır bir toplumsal eleştiridir.
Derviş Mustafa buradan anlaşıldığı kadarıyla insanlardan ve onların hallerinden mustariptir. Fakat şunu ifade edelim ki, manzumenin tasavvufî bir derinliği olduğundan bahsedemeyiz. Sadece Tekkeköy’de ortaya çıkan tasavvuf ve kültür muhitinde yetişen bir şairi haber vermesi bakımından önemli olduğunu ifade edebiliriz. Şimdi burada manzumenin tamamını vermek istiyoruz.
Derviş Mustafa’nın Manzumesi
Tekye-i Ümmī Kemāl Ḫażretleriniñ Ḳaryesinde Sākin Dervīş Muṣṭafā’nıñ Kelāmı
Ey eşrāt-i sa‘at ḳavmi eyā bu ʿaṣrıñ insānı
Erişür nāgehān bir gün size bir ḫışm-ı Sübḥānī
Ḳoyup dīn-i şerīʿati tābiʿ oldıñuz bidʿate
Yapup dünyā sarāyın siz yıḳdınız şerʿ-i eyvanı
Ol Ḫüdā’nuñ emrin ṭuyup Ḳayṣer ḥükmin ṭutdılar
Maġrūr olup şu dünyāya ol Allāh’ı unutdılar
Ser-te-ser ḫalḳ-ı ʿālem büsbütün yañlış ṭarīḳa gitdiler
Gönderir Ḥaḳ size seyf-ile ṣaḥib-zamānı
Ṭalmışız küfr-ile ẓulmete hīç yoḳdur sizlere dāl
Emīrān hem sulṭānıñıza büsbütün kāfire meyyal
Sebt idersiz dīn [ü] mezhebe sizler ey ḳavm-i ricāl
Farḳ idemedim sizleri Yehūdī misiz yoḫsa Naṣrānī
Ḥikmetden dem urur ʿurefāñuz gökde uçan ḳuş gibi
Ḳalbi ṭolmış fesādıyla ṣanki ḳara ṭaş gibi
Ḳasd idersiz birbirinize Ḳıbṭiyān Ḳızılbaş gibi
Ziyāde idüp fesādı siz geçdiñüz Firʿavn ile Hāmān’ı
Aç ḳurt gibi ḥarām yiyin ʿālimlerdir şeyṭānıñuz
Uyup nefs-ile şeyṭāna ḥadden aşdı ṭuġyānıñuz
Unudduñuz Ol Allāh’ı gümüşle altundur ẕikr [ü] īmānıñuz
Put idinüp semirdi(?) iḫtiyār itdiñüz evs̠ānı
Bu maḫlūḳuñ cümlesi maʿbūdın ḳoyup maḫlūḳa ṭapar
Ol İblīs-i melʿūna uyup mecmūʿ-ı ṭarīḳdan ṣapar
Ḫaḳ Teʿalā emr idince ṭaġlar yerinden ḳopar
Budur ḫavfım irişür yaḳında bir belā nāgehān[ī][2]
Fetvā virüp müftī müderris ḥarāma didiler mübāḥ
Ḥükm idüp ḥākimler bāṭılı ṭutdılar ilḥāḥ
Dervīṣ oġlı pervānedür hīç bulmadım ehl-i ṣalāḥ
Görmedim şu ʿālem içre bir dīndār Müslümān’[ı][3]
Sonuç
Bolu’nun Tekke Işıklar köyü Ümmî Kemal hazretlerinin 15. Yüzyıl’da yaşadığı, muhtemelen onun tarafından ilk defa yerleşilen bir yerdir. Ümmî Kemal hazretleri sayesinde burada yüzyıllar boyunca süregelen bir tasavvuf kültürü meydana gelmiştir. Bu gelenek içerisinde Ümmî Kemal, Sarı Müderris Sinan Efendi, Âşık Ahmed-i Dîvânî gibi eser sahibi mutasavvıf şairler yetişmiştir. Karşılaştığımız bir cönkten anlaşıldı ki, bunlardan birisi de Bolulu Derviş Mustafa’dır. Bolulu Derviş Mustafa, 19. Yüzyıl’da Bolu’ya bağlı Tekke Işıklar köyünde yaşamış bir mutasavvıftır. Şairin hayatı ve ailesi hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Elimizde şimdilik yedi dörtlükten oluşan bir manzumesi vardır. Manzume, lirizm bakımından pek güçlü değildir ve bir dönem hicviyesi olarak görülebilir. Derviş Mustafa sert denebilecek bir şekilde kendi döneminde yaşayan insanları eleştirmektedir. İnsanların dünyaya fazla düştüklerinden ve Allah’ı unuttuklarından yakınan mutasavvıf, tarihte yaşamış kişilere ve bazı gruplara atıfta bulunarak dönemiyle ilgili bir değerlendirme yapmaktadır. Derviş Mustafa’nın bizim için önemi kendisinin ilk defa bu çalışmayla gün yüzüne çıkması, Bolu şairlerine bilinmeyen bir ismin daha ilavesi ve Tekkeköy’de tarihi süreç içerisinde meydana gelen ve muhtemelen başka isimlerin de olduğu bir muhiti bize haber vermesinde yatar. Yapılacak araştırmalarda Bolulu Derviş Mustafa’nın yeni bazı manzumelerine tesadüf edilmesi ihtimal dahilindedir.
Derviş Mustafa’nın Manzumesinin Yer Aldığı Orijinal Cönk Sayfaları
[1] Bülent Kaya, 3179 Numaralı Temettüat Defterine Göre Tekke-i Ümmi Kemal, Karyesi (Tarnskripsiyon ve Değerlendirme), Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2008, s. 17 vd.
[2] Bu kelime metinde “nāgehān” şeklinde yazılmış. Kafiye gereği “nāgehānī” olmalıdır.
[3] Kelime cönkte “Müslümān” diye yazılmış. Fakat kafiye gereği “Müslümān’ı” olmalıdır.